Portre*
Türkiye, 16 Nisan referandumuyla başkanlık sistemine geçiyorsa bu yolu açan MHP lideri Devlet Bahçeli oldu. AKP’nin iktidar yıllarında, "Bahçeli tarzı siyaset" pek çok kritik konuda belirleyiciydi. Başkanlık sistemine geçiş bu hamlelerin en önemlisi oldu.
İşte Bahçeli'nin portresi...
Türkiye’de çok köklü bir geçmişe sahip olan milliyetçi düşünce akımının en güçlü siyasi temsilcisi olan Milliyetçi Hareket Partisi’nin (MHP) Genel Başkanı. Alparslan Türkeş gibi 'Türk milliyetçiliğinin sembol ismi' mertebesindeki selefinin ağırlığına rağmen, kendi tabanında neredeyse alternatifsiz görülen bir isim. Akademisyen kökenli bir politikacı olan Bahçeli’nin gençliğinde ve özel hayatında, siyasetteki ciddi ve mesafeli duruşunun izleri hâkim.
Türkmen aşiretinden
Devlet Bahçeli, 1948 yılında Osmaniye’de, koyu bir Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) taraftarı ve İsmet İnönü hayranı olmasıyla tanınan, varlıklı bir babanın oğlu olarak dünyaya geldi. Bahçeli'nin ailesi, geniş bir Türkmen aşireti olan Fettahoğulları'na mensuptu. İlköğrenimini memleketinde tamamlayan Bahçeli, başarılı bir öğrencilik geçirdi. Ortaokula kendisinden üç yaş büyük ağabeyi Servet ile birlikte Adana’da ailesinden uzakta devam etti. Lise eğitimi için İstanbul’a gitti. Akgün Koleji’nde başlayan lise hayatı, Etiler’deki Ata Koleji’nde tamamlandı. Üniversiteye kadar hep özel okullarda okuması nedeniyle, ileride kendi siyasi camiasında ‘kolejli’ olarak anılmasına yol açtığı yorumu sıkça dile getirilir.
Bahçeli'nin milliyetçi düşünceyle tanışmasında, dönemin 1. Ordu Komutanı Cemal Tural’ın eşi olan lisedeki edebiyat öğretmeni Suna Tural’ın tavsiyesiyle okumaya başladığı kitaplar büyük rol oynadı. Şimdiki adı Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi olan Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi Dış Ticaret Bölümü'ne 1967'de kaydını yaptırdığında, Türk milliyetçiliğini büyük ölçüde benimsemişti.
Türkeş ile tanışması
Dönemin hareketli ideolojik mücadele ortamından Bahçeli de etkilendi. Daha üniversitenin ilk yılında, Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi (CKMP) Genel Başkanı Alparslan Türkeş'in seminerlerini takip etmeye başladı. CKMP'nin adı 1969'da Milliyetçi Hareket Partisi oldu. MHP, 'Türk-İslam Ülküsü' (ülkücülük) şeklinde formüle edilen ve geleneksel değerler ile devletin korunmasını temel alan bir Türk milliyetçiliğini savunuyordu. MHP'nin temsil ettiği siyasi hareket, tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de 70'lerde yükselişe geçen sosyalizm karşısında Orta ve Doğu Anadolu ile Karadeniz bölgelerindeki gençler arasında etkinlik kazanmaya başladı. Sosyalist akımlarla mücadeleye girişen ülkücü hareketin bir neferi olan Bahçeli, okulunda MHP'nin Gençlik Kolu olan Ülkü Ocakları’nın bir şubesini açtı. Ülkücülerin, sosyalistlerin kontrolündeki okulu geri almalarına yönelik işgal hareketine önderlik etti. 1970-71 yıllarında Türkiye Milli Talebe Federasyonu Genel Sekreterliği yaptı.
'Devlet ağabey'
Aktivizmini asla akademik çalışmalarının önüne geçirmedi. 1971'de üniversiteden mezun olduktan sonra, okulunun İktisat Bölümü’nde asistanlığa başladı. Öğrencileriyle yakın ilişkilerine rağmen Bahçeli, 'ağırbaşlı hoca' profiliyle hatırlanıyor. Ona 'Devlet ağabey' diye hitap ettikleri anlatılan o dönemdeki öğrencileri arasında, 1996'da patlak verdiğinde Türkiye’yi sarsacak Susurluk Skandalı’nın baş aktörlerinden Abdullah Çatlı da vardı.
Akademisyenlik yıllarında Ülkücü Maliyeciler ve İktisatçılar Derneği'nin (ÜMİD-BİR) kurulmasında rol oynayan Bahçeli, Üniversite Akademi ve Yüksekokullar Asistanları Derneği'ni (ÜNAY) kurdu ve genel başkanlığını yaptı. İktisat alanındaki doktorasını, Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü'nde tamamlayan Bahçeli, aynı üniversitenin İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İktisat Politikası Ana Bilim Dalı'ndaki öğretim üyeliğini 1987'ye kadar sürdürdü. 12 Eylül 1980'deki askeri darbenin ardından derneklerin çoğu kapatılırken, Bahçeli’nin ÜNAY'ına dokunulmadı. 1983'e kadar süren cunta döneminde adı sadece, 1978 yılında ülkücü gençlere ödünç verdiği aracının bagajından iki silah çıkması gerekçesiyle geçti. Konuyla alâkalı davada, Bahçeli’nin ifadesi alınmadı.
'Başbuğ'un daveti
Askeri müdahale sonrasında diğer partilerle birlikte MHP de kapatıldı; Bahçeli de siyasi faaliyetlerine ara vermek zorunda kaldı. 6 Eylül 1987'deki referandumla eski siyasetçilerin önündeki siyaset yapma yasağı kaldırıldı. 1985'te kurulan Milliyetçi Çalışma Partisi'nin (MÇP) başına geçen Türkeş, gelecek vaat eden bir isim olarak gördüğü Bahçeli'yi MÇP'ye davet etti. Ülkücü camia ve milliyetçi tabanda ‘Başbuğ’ olarak yüceltilen Türkeş’in çağrısıyla Bahçeli, üniversitedeki görevinden istifa etti. 19 Nisan 1987'deki MÇP Büyük Kurultayı'nda parti yönetimine seçildi ve Genel Sekreter oldu.
Bahçeli, MÇP’de ve 1993'te MÇP'nin feshedilmesiyle yeniden kurulan MHP'nin yönetim kadrolarında Türkeş’in yanında on yıl çalıştı. Genel Başkan Yardımcılığı, Merkez Yürütme Kurulu Üyeliği, Merkez Karar Kurulu Üyeliği, Genel Başkan Başdanışmanlığı vazifelerinde bulundu. Türkeş’in 4 Nisan 1997'de ölmesinin ardından, 6 Temmuz’da düzenlenen MHP 5. Olağanüstü Kurultayı’nda Genel Başkan seçildi.
Kürsüden atılan ip
Bahçeli döneminde MHP, mitinglerle tabanını genişletme çabalarına girdi. PKK lideri Abdullah Öcalan’ın Şubat 1999'da yakalanmasıyla ivme kazanan milliyetçilik dalgası, MHP’nin oylarını yükseltti. Bahçeli meydanlarda “Öcalan’ı ancak biz asarız” mesajını verdi. Öcalan'ın idam edilmesi çağrısını güçlendirmek için Erzurum’da konuşma yaptığı kürsüden attığı ip uzun süre hafızalarda kaldı. 18 Nisan 1999'daki genel seçimde MHP yüzde 18 oy alarak, Bülent Ecevit liderliğindeki Demokratik Sol Parti'nin (DSP) ardından ikinci sırada Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne (TBMM) girdi.
DSP, MHP ve Mesut Yılmaz'ın Genel Başkan olduğu Anavatan Partisi (ANAP) arasında, Ecevit'in başbakanlığında koalisyon kuruldu. '1999 Ecevit hükümeti' adıyla anılan bu koalisyonda Bahçeli, başbakan yardımcılığı ve devlet bakanlığı yaptı. Hükümet süreci, Bahçeli ve MHP için sıkıntılı geçti. Avrupa Birliği'ne giriş çabalarının hızlandığı bu dönemde Türkiye’nin ev ödevleri arasında yer alan pek çok madde, MHP'yi doğrudan etkiliyordu. İdam cezasının kaldırılması, tarım desteklerinin azaltılmasına ilişkin düzenlemelere tepki duysa da MHP’nin hükümette kalmaya devam etmesi, tabandan eleştiri topladı.
2001 ekonomik krizi, Kemal Derviş’in kurtarıcı olarak Amerika Birleşik Devletleri'nden (ABD) gelmesi, Başbakan Ecevit’in sağlık sorunlarının artmasıyla DSP’den yaşanan istifalar ve MHP-ANAP çekişmesi hükümeti sıkıştırdı. Mayıs 2002'de Ecevit’in yattığı hastanede yapılan liderler zirvesinden, “Erken seçim yok” kararı çıktı. Ama iki ay dolmadan Bahçeli’nin 'erken seçim' çağrısı yapması, koalisyon ortaklarını dahi şaşırttı. 3 Kasım 2002’deki genel seçimde, ANAP ve DSP gibi MHP de baraj altında kaldı. Seçim gecesindeki basın toplantısında Bahçeli, “Bu sonuç MHP açısından beklenen bir durum değildir. MHP Genel Başkanı olarak sorumluluk şahsıma aittir” dedi ve olağanüstü kurultayda görevi bırakacağını açıkladı. Bir gazetecinin, “Kurultayda tekrar aday olacak mısınız?” sorusuna, “Böyle açıklama yapan adaylığı düşünür mü?” yanıtını verdi. Fakat yeniden aday oldu, üstelik koltuğunu da korudu.
TBMM'ye dönüşü
MHP'nin 2002'deki genel seçimde uğradığı hezimet üzerine parti içinde yaşanan bazı çalkantılara rağmen ayakta kalabilen Bahçeli, liderlik görevini sürdürdü. Meclis dışında geçirilen beş yıl içinde Bahçeli, ülkücü gençleri şiddetten uzak tutmaya çalıştı. Parti gençliğine sık sık “Tahriklere kapılmayın” diye seslenen Bahçeli, partisinin imajını düzeltmekle de yakında ilgilendi. Teşkilatına “Beyaz çorap giymeyin, tespih taşımayın, sarkık bıyıkları kesin” talimatı verdi. Ülkücü olarak bilinen sabıkalılar ve tetikçilerle arasına mesafe koydu, böyle isimleri partiden uzaklaştırdı. 2007'deki genel seçimden önce Türkiye’de siyasi gündem cumhurbaşkanlığı seçimi ile laik ve anti-laik kutuplaşmasına kilitlenmişti. MHP ise bu dönemde artan PKK (Partiya Karkeren Kurdistane -Kürdistan İşçi Partisi) saldırıları ve birbiri ardına yaşanan asker cenazelerine odaklanarak seçim kampanyasında 'terör meselesini' öne çıkardı.
22 Temmuz 2007’deki genel seçimde Bahçeli, yüzde 14’lük oyla MHP'yi, Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) ve CHP'nin ardından üçüncü sırada parlamentoya taşımayı başardı. 12 Haziran 2011 tarihli genel seçimde yine üçüncü sıraya yerleşen MHP'nin TBMM'deki yeri değişmedi ama milletvekili sayısı 70'ten 53’e düştü.
2007 Krizi'nde MHP'nin tavrı
Bahçeli liderliğindeki MHP'nin, yeni cumhurbaşkanı seçilme sürecindeki tavrı, AK Parti tarafından memnuniyetle karşılanırken, CHP saflarının ağır eleştirileriyle karşılaştı. Anayasa Mahkemesi'nin, Meclis'te cumhurbaşkanı seçilebilmesi için en az 367 üyenin TBMM Genel Kurulu'nda bulunmasını şart koşan kararı, milletvekili sayısı 367'nin altında kalan AKP'yi çıkmaza sokuyordu. CHP milletvekilleri, seçimin yapılacağı oturuma katılmayacaklarını ilan ederek süreci kilitlemişlerdi. Bu kilidi çözen ise Bahçeli ve MHP oldu. Seçimin başladığı 20 Ağustos'tan 28 Ağustos'a kadar geçen sürede oturumlara katılarak AK Parti Kayseri Milletvekili Abdullah Gül'ün Türkiye Cumhuriyeti'nin 11. Cumhurbaşkanı seçilmesini sağladı.
Başörtüsü yasağının kaldırılması
Meclis’e döndükten sonra Bahçeli’nin en önemli çıkışlarından biri ise “başörtüsü yasağının kaldırılması” ile ilgili oldu. AK Parti, özellikle üniversitelerdeki yasağı kaldırmak istiyor ancak milletvekili sayısı yetmiyordu. Dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan bir yurtdışı gezisinde “Velev ki bir siyasi simge olarak taktğını düşünün. Bir siyasi simge olarak takmayı suç kabul edebilir misiniz? Simgelere bir yasak getirebilir misiniz?” çıkışı hiç bitmeyen başörtüsü tartışmasını yeniden başlattı. Bahçeli, Anayasa’daki eşitlik ilkesine atıfta bulunarak yasağın kaldırılması için AK Parti’ye destek vereceklerini açıkladı. Bu teklifi değerlendiren AK Parti ile MHP masaya oturdu. Başörtüsü yasağı kalktı.
Parti içi muhalefet
Bahçeli, MHP kurultaylarında güçlü bir muhalefetle karşılaşsa da halen genel başkanlık koltuğunda oturmayı sürdürüyor. Parti ile taban arasında mesafenin açıldığı yönündeki eleştiriler, 2010'daki 'anayasa referandumu' sırasında doğrulandı. MHP yönetimi, AK Parti'nin önerdiği anayasa değişikliklerine 'Hayır' deme kararı aldı ve kampanyasını buna göre düzenledi. Bahçeli ve arkadaşlarının bu tavrı, tabanda pek destek bulamadı. MHP’nin en güçlü olduğu Orta Anadolu illeri ve Bahçeli’nin memleketi Osmaniye’de bile 'Evet' oyu yüksek çıktı.
MHP Trabzon Milletvekili Koray Aydın etrafında kümelenen muhalifler, 4 Kasım 2012'deki MHP Büyük Kurultayı'na (10. Olağan Kurultay) elleri güçlü girdiler. Bahçeli, 725 delegenin oyunu almak suretiyle Büyük Kurultay'da bir kez daha seçilmeyi başardı ama parti içindeki konumunun sarsılmasını engelleyemedi. Zira Aydın, 441 gibi beklentilerin üzerinde oya ulaşmıştı. Bahçeli, muhalifleri affetmeyeceğinin sinyalini, “Bugün başını kaldıran fitne amacına ulaşamamıştır. Partimizi içten oyma, etkisiz kılma girişimleri sonuçsuz kalmıştır” sözleriyle çok sert şekilde verdi. Aydın'ı destekleyen il teşkilatlarını kapattı, kadrolarını tasfiye etti.
7 Haziran'dan 1 Kasım'a...
MHP 7 Haziran 2015 Genel Seçimleri’nde yüzde 16,2 oy alarak 80 milletvekili çıkardı. MHP 7 Haziran öncesi seçim kampanyasında ağırlığı ekonomik vaatlere vermişti. Ancak yine de MHP hakkında “Hiçbir şey yapmadan oylarını arttıran parti” yorumları yapıldı.
Seçim sonrası hiçbir parti tek başına iktidar olamayınca, koalisyon seçenekleri tartışıldı. Bahçeli, daha seçim gecesi kendi partisini dışarıda tutarak tüm koalisyon ihtimallerini sıraladı, ardından da şunu söyledi:
“Böyle bir yapılanma içerisinde Milliyetçi Hareket Partisi şerefi ve haysiyeti ile çok güzel bir ana muhalefet görevini de üstlenmeye hazırdır. Bunların hiçbirinden sonuç alınamıyorsa, en erken seçim ne zaman olacaksa, o zaman da seçim olur."
Devlet Bahçeli sonraki günlerde koalisyon seçeneklerinin hiçbirine yanaşmadı. Özellikle de AK Parti ile olası bir koalisyon için 4 şart öne sürdü: Çözüm sürecinin bitmesi, Cumhurbaşkanı'nın yasal sınırlara çekilmesi, 17/25 Aralık'ın araştırılması ve Anayasa'nın ilk dört maddesinin korunması.
7 Haziran'dan seçimlerin tekrarlandığı 1 Kasım'a kadar Bahçeli “Her şeye ‘hayır’” demekle itham edildi.
MHP üyesi ve Alparslan Türkeş’in oğlu Tuğrul Türkeş’in de Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun teklifini kabul ederek seçim hükümetinde bakan olarak görev almasına çok sert tepki gösterdi. Türkeş MHP’den ihraç edildi, AKP’den aday oldu.
MHP 1 Kasım seçimlerinde büyük bir oy kaybı yaşadı, partinin oyları 4,5 ayda yüzde 12’ye geriledi. Aldığı oy oranının daha yüksek olmasına rağmen, milletvekili sayısı açısından MHP, HDP’nin ardında kalarak meclisin dördüncü partisi oldu.
15 Temmuz'a karşı tavır ve başkanlığa giden yol
15 Temmuz’da Gülen örgütünün darbe girişimi Bahçeli’nin siyasi hayatında önemli dönüm noktalarından biri. Bahçeli, darbe girişimi gecesi, daha darbenin âkıbeti belli olmadan Başbakan Binali Yıldırım’ı arayarak seçilmiş iradenin arkasında oldukları mesajını verdi. Bahçeli, Yıldırım’ı ilk arayan isimlerdendi. Gülen yapılanmasının darbe girişimi MHP için başka bir değişimi de beraberinde getirdi.
15 Temmuz’dan 4 ay sonra, bir grup toplantısında MHP lideri, ülkede yönetim sisteminin fiilen değiştiğini söyleyerek hükümete başkanlık sistemi ile ilgili tekliflerini Meclis gündemine getirme çağrısı yaptı. Bahçeli’nin bu sözleri Türkiye’de yıllardır konuşulan ancak AK Parti’nin gerekli çoğunluğu olmadığı için bir türlü Meclis’e getiremediği başkanlık sistemini ülke gündemine yeniden taşıdı. AK Parti ile MHP arasında yapılan görüşmeler sonrasında “Cumhurbaşkanlığı sistemi” olarak da tanımlanan yeni yönetim sistemine ilişkin anayasa değişikliği Meclis’te kabul edildi.
Özel hayatı kapalı kutu
Birçok liderin aksine, özel hayatını gözlerden uzak yaşayan Bahçeli, mesafeli tutumunu bu alanda daha da sertleştiriyor. Ankara’daki yaşantısı siyasi kimliği dışında basına yansımayan Bahçeli hiç evlenmedi. Arkadaşları, Bahçeli’nin asistanlığı sırasında yaptığı aile kurma planlarını, o dönemdeki siyasi faaliyetleri nedeniyle yerine getiremediğini söylüyor. Bahçeli'nin bir röportajındaki şu sözleri, onun evlilik konusundaki tavrını ortaya koyuyor: "Benim hayatım dümdüz ülkücü bir çizgidir, zikzak yok ki renkli olsun."