Dünya

Dev ve miniminnacık ev

Suat Taşpınar'ın Radikal gazetesinde dün (28 Mart 2010) yayımlanan yazısı.

29 Mart 2010 03:00
Suat Taşpınar / Moskova

Ailenin tek çocuğu olan Medvedev 40 metrekarelik bir apartman dairesinde büyüdü. ‘Şanslı’ sayılırdı. Çünkü Sovyet devrinde, hele de St. Petersburg gibi büyük şehirlerde, zaten müstakil ev diye bir kavram yok iken, ‘müstakil dairede’ oturmak herkesin harcı değildi. ‘Komünal’ evlerde yaşamak hayatın normallerindendi. Bir daire odalara bölünüyor, her aileye bir oda düşüyor, mutfak, banyo, tuvalet ‘ortak’ kullanılıyordu. Mesela Putin, Medvedev kadar şanslı değildi. Aile hayatının bir dönemini bu ‘komünalna’ların birinde, ‘tek göz odada’ geçirmişti.

Anlattığım, artık tarihin tozlu raflarında kalmış, ‘Bir zamanlar Rusya...’ öyküsü değil. Sovyetler Birliği’nin tabutunu çivileyeli 20 yılı geçti, ama Rusya’nın her yanında, son çivisi çeyrek asır evvel çakılmış dünya kadar komünal evde insanlar yaşamaya devam ediyor. Sıkıştığında komşusunun tuvaletten çıkmasını bekleyerek, duş için sıra tutarak, mutfakta birbirine karışan kokuların içinde yemek pişirmeye çalışarak...

Rusya bir garip ülke. Bazen akıl anlamıyor, ama yürek de dayanamıyor. Haritayı önünüze koyunca ondan büyüğü yok. 17 milyon metrekare toprağı var. Vatan toprağı saydığı tek çakıl taşını kimseye kaptırmıyor. 2. Dünya Savaşı’nda savaş bitmişken, Japonlar duman olmuşken, Eylül 1945’te Stalin’in emriyle işgal ettikleri Kuril Adaları’nı geri vermemek için 65 yıldır Japronya ile fiilen ‘savaş hali’ne devam ediyorlar. Yani barış anlaşması imzalamış değiller. Bu örneği hatırlatmamın nedeni, toprağa olan düşkünlüklerini, coğrafi büyüklüğe atfettikleri önemi vurgulamak.

İşte, bu dünyanın açık arayla en büyük toprağına sahip olan, yerkürenin dokuzda birini kaplayan ülkesinde, fert başına düşen konut alanı sadece 22 metrekare... Yazıyla yirmi iki! Toprağımız ve gönlümüz dünyalar kadar büyük, ama mini minnacık mekanlarda tıkış tıkış yaşıyoruz. Kendi müstakil dairesi olanlar için de mutfak, hala oturma odası demek. Gece küvetin içinde üstüne yorgan çekerek uyuyan insan, sadece Sovyet filmlerinde gördüğümüz abartılı bir tipleme değil.

Tek odalı bir dairede birkaç çocuk ve hatta bazen evin ‘babuşkası’yla uyumak, Sultanbeyli gecekondularındaki hüzünlü fotoğraflara özgü değil.

Moskova’daki ilk yıllarımda yaşadığım 42 metrekarelik (Medvedev’inkinden 2 metrekare büyükmüş!) ‘saray’a ziyarete gelen bir Rus arkadaşım, salondan yatak odasına tek adımda geçilen kibrit kutusu daireyi dikkatle incelemiş ve “Ne şanslısın. Ayrı bir yatak odan var” demişti. Memleketin yarısının çek-yat’larda ya da katlanır asker yataklarında uyuduğunu sonraları görünce, Türkiye’de 120 metrekarelik dairede birbaşlarına yaşayan valideyle pederin “Ruhumuz daralıyor bu ufacık dairede!” yakınmalarını cinayet sebebi gibi görmüştüm.

Velhasıl, kocaman bir ülkede, fındık kabuğu kadar dairelerde yaşamaya çalışıyoruz. Üstelik (Moskova için konuşuyorum), kalite ve standart ile ölçüye vurunca dünyanın en pahalı evleri bizde.

Metrekaresi 4-5 bin dolara içgüveysinden hallice daire bulan, mal bulmuş Mağribi gibi üstüne atlıyor. Yani 100 metrekare bir daireyi, kriz zamanı bile yarım milyon dolara almak şans. Üstelik yeni daireler, dört duvar-pencere veriliyor. İçinde duvar, odada ampül, tuvalette musluk bile olmuyor. Eve ödenenin neredeyse yarısını harcayıp, oturulabilir hale getiriyorsunuz.

Toprak bu kadar bol; inşaat malzemesi dediğin zaten standart. Nedir bu varlık içinde yokluk, yokluk içinde Çin eziyeti halleri? Putin ve Medvedev “Ucuz daireler yapılsın” diye yırtınırken, fiyatların yeniden fırlamaya başlaması neden? Sebebi basit. Gazeteler çarşaf çarşaf yazıyor. Moskova’da daire maliyetleri çıkarılırken, çıplak maliyetler ve korkunç kar marjları kadar bir başka maliyet kalemi daha var: Rüşvet. Hala arsa mülkiyeti devlette olduğu için, alınan arsadan inşaat izinlerine kadar her adımda rüşvet zinciri fiyatları katlıyor, kanatlandırıyor. Maliyeti bin doları geçmeyen daire, 4-5 bin dolardan satılıyor.

Rusya’da hiçbir sorun gizli-saklı değil. Hiçbir sorunun çözümü de kimseye sır değil!. Sorun, onlar var olduğu sürece hemen herkesin bir şekilde nemalanması, çalışıp üretmeye gerek kalmadan ‘kendi yarattığı sorunları geçici olarak kaldırmak için rüşvet alanların’ cebini doldurması. Bu hafta açıklanan veriler, ülkede vaka başına ortalama rüşvetin 780 dolara çıktığını söylüyor. Yılda 300 milyar dolar rüşvet rakamıyla, 180 ülke içinde 146’ncı suradayız. Hal böyle olursa, koca dev, mini minnacık bir evde, ayakları, kolları dışarı sarkarak, rahatsız bir halde yaşamaya devam edecek...

Bana sorarsanız Rusya’nın gelişmesi, halkın ‘uyku kalitesi’nin artmasıyla doğru orantılı. Her sabah solundan yorgun, huysuz kalkıp da hayattan keyif alana, gününü gün edene siz hiç rastladınız mı?