"Hafriyatlar doğanın dengesini bozacak"
Sözcü'den Sibel Gülersöyler ve Mehmet Andaç'ın haberine göre, Montrö Sözleşmesi’ndeki hükümlere dikkat çeken Deprem Uzmanı Dr. Oğuz Gündoğdu, “Bu sözleşme Türkiye’nin en önemli kazanımlarından biridir. Bu projeyi yapıp buradan gemi geçirmeye çalışmak bile sözleşmeye aykırıdır ve tüm kazanımlarımız yok olur” dedi. “Karadeniz’e sahili olan ülkelere sordunuz mu? Onların da görüşünü aldınız mı?” sorusunu gündeme getiren Gündogdu, “Ben şahsen bu projenin yapılmasına şiddetle karşıyım. Türkiye, Boğazlar’da söz sahibi olamayacak ve asla Montrö’nün diğer şartları uygulanmayacak” ifadelerini kullandı.
Gündoğdu, Kanal İstanbul’un Büyük İstanbul depremini tetiklemeyeceğini belirterek şu tespitlerde bulundu:
"Yerin 20 kilometre üstünde olan bir olay, depremi tetiklemez. Buraya yapılacak yüzlerce ton hafriyat, doğanın dengesini bozacaktır. ÇED raporunda dişe dokunur bir şey yok.Bu olay İstanbul’u hatta Tüm Türkiye’yi etkileyecek bir olay. Üzerine titrememiz gerekiyor. Gölleri yok edecek böyle önemli bir projede İstanbulluların her noktada bilgilenmesi gerekiyor."
"Daha fazla nüfus daha fazla can kaybı demek"
Bilim Akademisi Üyesi Prof. Dr. Naci Görür ise Kanal İstanbul’un yapılması durumunda neler olacağını maddeler halinde sıraladı:
"Güzergâh boyunca yeraltı ve yerüstü suları ve barajlar yok olacak."
"Deprem bekleyen ve iklim değişimine uğrayan bir kentte bu hiç yapılmaması gereken bir iştir. Susuzluk depremin neden olduğu can kaybını salgın hastalıklar yoluyla artırır."
"Kanal boyunca ve İstanbul'da nüfus daha da artacaktır. Daha fazla nüfus daha fazla can ve mal kaybı demektir. Bu yapılmamalıdır."
"Kanal depremden önce biterse bu su yolu deprem sırasındaki afet yönetimini zora sokacak, kimi yerlerde yangın, kurtarma, ambulans, vb. hizmetleri aksatacaktır."
Kanal İstanbul’a başlanması durumunda İstanbul’u depreme hazırlama işinin ikinci plana itileceğini ifade eden Görür, “Eğer kanalın Marmara’ya yakın kesimleri depremde bir şekilde zarar görürse topografyaya bağlı olarak Küçükçekmece'nin kıyıya yakın kesimleri deniz basmasına uğrayabilir. Eğer Kanal İstanbul'a başlanırsa İstanbul'u depreme hazırlama işi ikinci plana itilmiş olur” dedi.
Jeoloji uzmanı Prof. Dr. Perinçek: Heyelan söz konusu olabilir
Jeoloji Uzmanı Prof. Dr. Doğan Perinçek ise heyelan tehlikesine dikkat çekti. Perinçek şunları kaydetti:
"Günümüz koşullarında ülkemizin ekonomisi kanal İstanbul'un masraflarını karşılamaya yetmez. Ekonomik nedenlerle bu işi desteklemiyorum. Projenin desteklediğim yanları var, lakin geniş çerçevede bakılıp artı ve eksileri karşılaştırıldığında olumsuz bir proje."
"Elimizdeki parayı harcayacak daha önemli alanlar var. Trakya bölgesinde uzun yıllar çalıştım. Dikkatleri çekmek istediğim husus ise bölgenin yapısı."
"Kanal güzergâhının toprağı genel itibari ile killi ve volkanik kayalardan oluşuyor. Çok sınırlı alanlarda ise kireçtaşı ile karşılaşabiliriz."
"Kanal açılırken killi kumlu kayalar içinde linyit ortaya çıkabilir. Killi ve bozuşmuş volkanik kayaların olduğu alanlarda heyelanlar söz konusu olabilir. Bu büyük bir risk. Zeminin killi olduğu kesimlerde heyelanları durdurmak zor olabilir. Bundan dolayı çalışmalarda can kaybı ortaya çıkabilir."
"Heyelan beklenen yerlerde bu tehlikenin bertaraf edilmesi için yamaç eğimini düşürmek gerekir, bu durumda hafriyat miktarı ve maliyet artacaktır. Terkos Gölü ve yeraltı suyu kaynaklarına deniz suyu karışacağı görüşünü ise biraz abartılı buluyorum."
"'Kanal deprem yaratır mı?' sorusu ise kafaları karıştırıyor. Kanal yapımı sırasında ve sonrasında hiçbir şekilde Kuzey Anadolu fay kuşağı tetiklenmez. Fakat İstanbul havaalanı yapımında görüldüğü gibi kayaların patlatılması sırasında çok sayıda 2 büyüklüğünden küçük genellikle 1 büyüklüğünde depremler olabilir. Bu ise herhangi bir tehlike oluşturmaz."