Toplumsal cinsiyet ve kalkınma politikaları alanında çalışmaları olan dünyaca ünlü feminist akademisyen Prof. Deniz Kandiyoti, devletin toplumsal cinsiyet alanında ideolojik hegemonya kurma çabalarının bir “aile irşat ve danışmanlık sektörü” yarattığını belirterek “Ama hayret edecek şekilde o kadrolarda bile çok değişik ele alışlar oluyor. Mesela Ankara ekolundan çıkanlar çok daha modern, çok daha açık görüşlü, kadını eve hapsetme konusunda hiç sıcak bakmıyorlar. Türkiye çok küreselleşmiş bir sistemin parçası olduğu için, rejimin kendi içinde çatlamalar olabiliyor" dedi.
Prof. Dr. Alev Özkazanç’ın, Kısa Dalga Podcast için hazırladığı Arka Pencere serisinde dünyaca ünlü feminist akademisyen Prof. Dr. Deniz Kandiyoti ile yaptığı söyleşinin ikinci bölümü yayınlandı.
Kandiyoti, kendisinin literatüre soktuğu “ataerkil pazarlık” döneminin bittiğini ve eril restorasyon döneminin başladığını anlatırken “Ataerkil pazarlık bir sözleşmeye dayalıdır. Kadın evinin kadını olacak, çocuklarını doğuracak ve onlara bakacak, kocasına bakacak fakat kocası her türlü ihtiyacını eksiksiz bir şekilde karşılayacak. Bu ataerkil pazarlık rekabetçi ortam, işsizlik, yoksulluk gibi neo-liberal politikaların sonuçları nedeniyle çöktü” dedi. Bu çöküşün aynı zamanda kültürel de olduğunu anlatan Kandiyoti “Mesela Arap dünyasında Türk dizilerinin korkunç etkileri oldu. Çünkü hem Müslüman bir ülke, iftar yemeğine gidiyorlar, ondan sonra adam karısına diyor ki, ‘Kusura bakma sevgilim, özür dilerim kalbini kırdımsa’ diyor. Arap kadın bunu görüyor, deliriyor, kocasına gidiyor. ‘Bak neler yapıyor’ diyor ‘elalem’. Dizi yüzünden karısını boşayan oldu, Tunus’ta, Cezayir’de” dedi.
Devletin ve sokağın eril restorasyonu
Yeni dönemin “eril restorasyon dönemi” olduğunu, devletin tepeden inme restorasyonuna karşılık sokağın da eril restorasyonu olduğunu söyleyen Kandiyoti şöyle devam etti:
“Şimdi bir kere, böyle bir girişim olduğu vakit, bundan ekmeğini yiyen bir kesim doğuyor ister istemez. Ama hayret edecek şekilde benim tanıdığım vaizelerin bir kısmı, yani o kadrolarda bile çok değişik ele alışlar oluyor. Mesela Ankara ekolundan çıkanlar çok daha modern, çok daha açık görüşlü, kadını eve hapsetme konusunda hiç sıcak bakmayan… Yani yeknesak bir şey çıkmıyor, yani o kadar işlemeyebiliyor ki.
Türkiye çok küreselleşmiş bir sistemin parçası olduğu için, rejimin kendi içinde çatlamalar olabiliyor. Hükümetin desteklediği kadın STK’larının başında gelen KADEM, tabii birçok STK gibi, bir takım Avrupa projelerine katılıyor, bir takım yabancı donerlerin desteklediği projelerde, Mor Çatı vs. gibi, kadına karşı şiddet konusunda birlikte çalışmalara girdiğini biliyoruz.
Benim Gezi olayında gördüğüm, seküler gençliğin hiçbir şekilde, başı bağlı kızlarla yan yana olmaktan hiçbir rahatsızlık duymadığı, aslında birbirlerini kabul ettiği. Genç kuşağın birçok konuda, kadın erkek ilişkileri olsun, her konuda çok farklı bakış açıları var. <iframe src="https://widget.spreaker.com/player?episode_id=23446059&theme=light&autoplay=false&playlist=false&cover_image_url=https%3A%2F%2Fd3wo5wojvuv7l.cloudfront.net%2Fimages.spreaker.com%2Foriginal%2F341a0fc204d49b6fb3ad9a244dce76ec.jpg" width="100%" height="400px" frameborder="0"></iframe>