Ünlü manken Deniz Akkaya’nın 16 yaşındaki kızı ile arasında geçen gerginlik günlerdir kamuoyunun gündemini meşgul ederken, durumu değerlendiren Prof. Dr. Nebi Sümer, “Anne, hem çocuğuna karşı hem topluma karşı sorumsuzca kullanıyor durumu. Bunun gündemde tutularak ödüllendirilmemesi gerekir. Çocuk, karşıdan karşıya geçmeye çalışan bir yaya, ebeveyn de otomobil. Yaya her zaman önceliklidir. Onun hakkı, onun gelişimsel durumu önceliklidir" yorumunu yaptı.
Deniz Akkaya, 16 yaşındaki kızının cep telefonunu alması ve ‘babasıyla gizlice yurt dışı planı yaptığını görmesi üzerine’ kızının cep telefonuna el koyması akabinde yaşananları sosyal medyadan kamuoyu ile paylaştı. Akkaya’nın iddiasına göre 16 yaşındaki kız çocuğu Akkaya’ya saldırdı, Akkaya’yı balkona kilitledi ve saatlerce orada bıraktı. Olayların ardından ise Akkaya’nın kızı devlet korumasına alındı.
Olayın, Akkaya’nın açıklamaları sonrası medyaya ve sosyal medyaya yansıması üzerine konuyla ilgili pek çok yorum yapıldı. Bir kesim, Akkaya’nın “kızını ifşa etmesine” tepki gösterilirken, Akkaya’yı haklı bulanlar da oldu.
Yaşananların kamuoyuna yansımasını ve psikolojik etkilerini T24’e değerlendiren Prof. Dr. Sümer, olayın çok boyutu olduğunu ancak Akkaya’nın bunu kamuoyunda ilgi çekme aracı olarak kullandığını savundu:
“Pek çok psikolojik sorundan bahsedilebilir aslında ama şu kaçırılıyor, hem kendisinin hem de en yakını olan çocuğunun, ailesinin özel durumlarını çekinmeden topluma açıklıyor. Tanımadığı insanlardan destek istiyor. En yakını ile bağ kuramayan insanlarda görülen, sadece kendi gözünden bakanlarda görülen bir durumdur bu. Maalesef toplumda bu durum yaygın. İnsanın en yakınıyla kuracağı mahremiyet, doğamızda olan bir şey; anne-baba, çocukla bağ geliştirir, korur, zarar gelmesin diye sakınır, bunların hiçbirini bu olayda göremiyoruz.”
“Bunun, toplum içinde konuşulmasının normalleştirilmesi yanlış”
Olayın kamuoyuna yansımasının ciddi bir sorun olduğunu ifade eden Sümer, toplumun konuya yaklaşımının da problemli olduğunu ifade etti:
“Bunun, toplum içinde konuşulmasının normalleştirilmesi yanlış. Hiç görmediğimiz bir kız çocuğunu annesi kamuoyunun önüne attı, sonra toplum da parçalamaya devam etti. Bu büyük bir ayıp. Bu konu böyle konuşulmaz.
Toplum olay nezdinde ikiye bölünmüş durumda. Bazıları; aklıselim bir şekilde doğru olmadığını söylüyor, bazıları da ‘benim çocuğum da böyle, haklısınız, haddini bildirmek lazım’ diye anneye destek çıkıyor. Mentalizasyon dediğimiz, başkasının gözünden bakabilme, ebeveynler için çocuğun iç dünyasını doğru tahmin etme, anlama ve kendini ona göre konumlandırma diyebileceğimiz çok temel bir bilişsel, zihinsel fonksiyonda geri olunduğunu gösteriyor bu tartışmalar. Kendi tutumumuzun doğruluğuna emin olmayan insan, böyle bir doğrulama çabasına girer.”
“Ebeveyn, çocuğun özerkleşme mücadelesini anlamalı”
Ebeveynler ve ergenlik dönemindeki çocuklar arasındaki gerginliklerin normal olduğunu dile getiren Sümer, şöyle konuştu:
“Gelişim psikolojisinde görürüz; anneler ve kız çocukları arasında ergenlikte daha çok çatışma olur. Bu normaldir ama bunları iyi yönetememek, kronik bir soruna dönüştürür. Kimlik oluşturma aşamasında çocuğun en çok ihtiyacı bulunan şey, kendi benliğine, kararlarına saygıdır. Bunu iyi anlayan, zamanı doğru kullanan, çocuğu ile iyi bağ kurmaya çalışan, çocuğun özerkleşme mücadelesini anlayan ebeveynler için çözülebilen bir sorundur. Daha sonra çözülür ve yakınlık kurulur.”
Süreç nasıl yönetilmeliydi?
Sümer, sürecin nasıl yönetilmesine ilişkin olarak ise şu yorumu yaptı:
“Anne, zaten daha önce de benzer olaylar yaşandığını anlatıyor. Hiç konuşmayan bir baba var, bu da bir problem. Çocuğu koruması gerekiyor. Devlet korumasına alınması doğru bir şey şu anda. Bunun üzerinde toplum biraz kendisini tartışıyor. Bu kadar ilgi gösterilmemeliydi. Ama tabii ki bu kadar tanınmış biri olunca bunun maliyeti var, anlaşılabilir bir durum. Dünyanın her yerinde basın bunun üzerine giderdi. Ama profesyonellerin tutumu taraf tutarak olmamalı, tanı koymaya çalışmak vs. ihlaldir. Anne, hem çocuğuna karşı hem topluma karşı sorumsuzca kullanıyor durumu. Bunun ödüllendirilmemesi gerekiyor.
Ortada bir çocuk var, bütün aile üyeleri toplumun önüne atılıyor. Böyle bir durumda en doğru şey göz ardı etmektir ve profesyonel desteğe teşvik etmektir."
Çocuklarla ilgili sosyal medyada yapılan paylaşımların sınırı ne olmalı?
Sümer, sosyal medyada çocuklarla ilgili yapılan paylaşımların sınırı hakkında da şunu kaydetti:
“Sosyal medyada her zaman çocuğun mahremiyetine, haklarına saygı olmalı. Etik, ahlâki değerler gözünden bakılmalı, durum psikolojize edilmemeli ve tanı konulmaya çalışılmamalı, insana dair bir durum olduğuna ve iyiye gidileceğine dair mesajlar verilmeli.
Çocuk, karşıdan karşıya geçmeye çalışan bir yaya, ebeveyn de otomobil. Yaya her zaman önceliklidir. Onun hakkı, onun gelişimsel durumu önceliklidir.”
Gelişim çağındaki gençler, ne diyor?Y.Y. (17 yaşında, erkek): Annemin ya da babamın telefonumu zorla almasına çok kızardım. Sonuçta benim de özel bir hayatım var ve telefon kişisel bir şey. Kimsenin görmesini istemediğim özel konuşmalarım olabilir. Ben onların telefonlarını kaçırmıyorsam konuşmalarını okumuyorsam onlar da bana saygılı olmak zorunda, bu benim en hassas noktam. Annem ve babamla kavgalarımız oluyor ama sakinleştikten sonra ben ya da onlar, durumu düzeltmeye çalışıyoruz. Bunun sosyal medyada açıkça konuşulması ve herkesin aramızda geçen tartışmayı öğrenmesi de beni çok üzerdi. Bir daha anneme güvenemezdim ve onunla bir şey paylaşmazdım. Sanırım onunla tekrar yaşamak da istemezdim. D.B. (17 yaşında, kadın) Öncelikle anneme karşı tavrımı gözden geçirirdim, bir tartışma yaşamış olmamız, anneme karşı gösterdiğim davranışı haklı kılmazdı, bunu kabul ederek başlardım sürece. Fakat bu durum annemin beni kamuoyu önünde küçük düşürmesini açıklayamaz, annemin benim ebeveynim olarak her koşulda koruması gerekirken beni kamuoyu önünde küçük düşürmesi annemle olan iletişimimi sarsardı. Özellikle çocuk esirgeme kurumu gibi hassas kurumlar konuya dahil olduktan sonra annemle olabildiğince az iletişim kurardım ve güvene dayalı bir ilişki inşa edemezdim. Y.K. (16 yaşında, kadın) Annemin isteğim dışında telefonuma el koyması beni rahatsız ederdi. Babamla yaptığımız planlar konusunda onun karşısında utanç duyup üzülebilirdim fakat beni her ne kadar sinirlendirse de balkona kilitlemez ve konunun polise kadar gitmesine sebep olmazdım. Aile arasında çözülmesini isterdim, özellikle de annemin bunu sosyal medyaya taşımasını hiç istemezdim çünkü 16 yaşındaki bir kızın yaşından dolayı verdiği ani tepkilerin bir yetişkin tarafından idare edilmesi gerektiğini düşünürdüm. Ve bunu bana annem bile yapıyorsa diğer insanlara olan güvenim oldukça azalırdı, psikolojimi olumsuz etkilerdi. |
ü
Anneler ne diyor?A.K.: Ergen bir çocukla yaşamak zor evet ama ona göre kontrol altında tutup iyi bir iletişim kurabilirsiniz. Çocuğu için bir annenin çıkıp da ‘benden habersiz bilet almış, sorumluluğum olmadığı halde okuttum, kurslara gönderdim’ demesi çok yanlış, zaten bir ebeveynin görevidir bunlar… Çocuğu dünyaya getirmek annenin tercihidir ve elindeki imkanlarla en iyisi yapmak zorundadır. 16 yaşındaki bir çocuğun yaptığından çocuğu sorumlu tutamazsınız, sorumluluk annededir, babadadır, cezai ehliyetleri bile yok o yaşta. Özellikle bir annenin çocuğu ifşa etmesi, kabul edemez. Çocuğunun hatasını görürsün, ikaz edersin ama ifşa etmezsin. Adı üstünde, çocuk. Dolayısıyla çocuğun suçu olmayan şeyi ondan çıkartamazsın. Bir ebeveynin görevi, o çocuğu belli bir hizaya sokabilmek. Kızı için çok üzüldüm. Yaşananların yetiştiriliş tarzındaki hatalarla alakalı olduğunu düşünüyorum. 30 bin limitli kredi kartı vermek, en iyi okulda okutmak çocuk yetiştirmek demek değildir. Çocuğa para veriliyorsa, paranın nereye gittiğini takip edecek kadar ilgilenilmeli. Mağdur kesinlikle annesi değil, çocuk. Popüler bir kadın olabilir ama kariyeri olarak popüler, ‘Kızının annesi’ titriyle popüler değil, bu karıştırılmamalıydı. Çocuk yapmak sizin sorumluluğunuzda, çocuğun talebi değil, dolayısıyla sorumluluğu ömür boyu alacaksın ve iyi mi, mutlu mu diye takip edeceksin, çocuk yaptığın zaman komple bir paket satın alırsın. Her dönemin ayrı bir zorluğu var ve bu süreci nasıl geçirdiğin sonrası için ve ilişkiniz için çok önemli. Bu çocuk 20-25 yaşına gelince annesinin anlattıkları hatırlanmayacak mı? Niye böyle bir şeyi yapıştırırsın ki çocuğunun üstüne? S.A: Birkaç yıl ben de çocuğumun ergenlik döneminde sıkıntılı bir süreç geçirdim ve Akkaya'yı anlayabiliyorum. Çocuk sahibi olmak annenin sorumluluğunda evet ama daha sonra bunalabileceği, depresyona girebileceği bunu paylaşma ihtiyacı hissedebileceği insanların gözünden kaçıyor. Akkaya sürekli göz önünde olan ve hayatını sosyal medyada, medyada ilgi çeken bir kadın. Bunu kamuoyuna yansıtması konusunda da hem gerçekten çok bunaldığı için hem de ne yapabileceğini bilmediği için ve de kendisini korumak için yaptığını düşünüyorum. Eğer olay yaşandığında anlatmasaydı ve bu durum daha sonra başka şekillerde duyulsaydı, Akkaya tamamen suçlanabilirdi, bir şeyler saklanıyormuş imajı verebilirdi. Ayrıca ortada olmayan bir baba var, babanın sorumluluğu ve sürece etkisi hiç tartışılmıyor. |