CHP, HDP, SHP ve BDP eski milletvekilleri ile aydın, yazar ve sanatçılardan oluşan Demokrasi İçin Birlik Hareketi, Şişli Kent Kültür Merkezi’nde ‘Demokrasi İçin Birlik Buluşması’nı gerçekleştirdi. İnsiyatifin başkanı eski AİHM yargıcı ve T24 yazarı Rıza Türmen, yaptığı konuşmada “Şimdi yere atılıp, üzerine hoyratça basılan, ayaklar altına alınan demokrasiyi ayağa kaldırıp, toprağa dikmeye, sulamaya, kök salmasını sağlamaya gereksinim var. Bunu için buradayız” dedi.
Demokrasi için Birlik Buluşması'nın sonuç bildirgesi
Evrensel’den Cansu Pişkin’in haberine göre buluşma, CHP Eski Milletvekili Binnaz Toprak tarafından yapılan açılış konuşmasıyla başladı. Toprak, Türkiye'de bugün sol alternatif üretmenin ne kadar ihtiyaç olduğu, Türkiye'de ki sol seçmeninin var olan seçmen sayısının üçte biri kadar olduğunu dile getirdi. Toprak, böyle bir ortamda işlerinin zor olduğunu dile getirerek, "AKP ile bu milliyetçi, dinci kesimler daha da ortaya çıktı. AKP'nin gündeme getiremediği başkanlık sistemini bugün MHP hortlattı" dedi.
“Önemli olan solun birleşmesi”
Sol birleşemediği taktirde ülkenin hızlı bir şekilde diktatörlüğe gidişinin engellenemediğini ifade eden Toprak, "Sol kesimlerde büyük bir umutsuzluk söz konusu. Müthiş bir beyin göçü ile karşı karşıya kalmamız kaçınılmazdır. On kişi burada, on kişi orada olarak bir şey elde edemeyiz. Önemli olan birleşmemizdir. Bu birleşme kurumsal olarak değil de birlik olarak bir araya gelmeliyiz. Bu birlikteliği oluşturduğumuzda o zaman başarı sağlarız" diye konuştu.
“AKP değil, biz ne yapacağız?”
Toprak, konuşmasının devamında konuşmacılardan ricada bulunarak, AKP'nin değil kendilerinin yapacakları üzerinden tartışılmasını istedi. Toprak, birçok kentte çalışmalar yaptıklarını dile getirerek, Ankara, İzmir gibi kentlerde de bu tür buluşmaları yapacaklarını söyledi.
“En ağır dönem”
Toprak’ın konuşmasının ardından avukat Fethiye Çetin, ANAP eski Genel Başkanı Nesrin Nas, Akın Birdal ve Türkiye’nin ilk açık LGBTİ siyasetçisi Sedef Çakmak divan heyetine seçildi. Divan adına konuşan Akın Birdal, Türkiye’nin en ağır dönemini yaşadığını belirterek, “İlk kez eski SHP, CHP, HDP vekilleri biraraya geldik. Vicdanı olan insanlarla buluşup diyalog grubu oluşturduk. Daha sonra 28 Haziran’da 103 kuruluş biraraya gelerek ‘Demokrasi İçin Birlik’ adıyla koordinasyon oluşturup bu güne geldik. Koordine ya da kurultay demiyoruz. İlk toplantımızın başlangıç bildirisiyle yola çıktık ve bugün bir araya geldik” dedi.
“Demokrasiyi ayağa kaldırmalıyız”
Yeni bir demokrasi hareketi başlatmak için toplandıklarını söyleyen Rıza Türmen, “Bugün demokrasinin savunulmasına ciddi ihtiyaç var. Bu kriz yeni başlamadı, 15 Temmuz’dan önce de vardı. Kriz 15 Temmuz’dan itibaren arttı ve mevcut demokrasi krizi OHAL döneminde büyüdü, yeni boyutlar kazandı. OHAL, hukukun askıya alınıp, muhalefetin bastırılmasının meşru zemini olarak görüldü” dedi
Bugünün Türkiye’sinin savaş, şiddet, kan, baskının egemen olduğu bir Türkiye olduğunu vurgulayan Türmen şöyle konuştu:
“Böyle bir ortamda gücün tek bir elde toplandığı, otoriter, tek tipçi, din referanslı yeni bir toplum inşa edilmek istenmektedir. Başkanlık ise bunun anayasal zeminin oluşturacaktır. Barışın olmadığı yerde demokrasi yaşayamaz. Laiklik demokrasinin harcıdır. Bir topluma korkunun egemen olması demokrasinin olmadığının en belirgin ölçütüdür. Şimdi yere atılıp, üzerine hoyratça basılan, ayaklar altına alınan demokrasiyi ayağa kaldırıp, toprağa dikmeye, sulamaya, kök salmasını sağlamaya gereksinim var. Bunu için buradayız.
“Demokrasi İçin Birlik’in bir araya gelmesindeki iki önemli etkeni parlamentonun işlevini yitirmesi ve siyasetin siyasetsizleştirilmesi olarak sıralayan Türmen, “Parlamentonun bu kadar işlevsiz olmasından sonra siyaseti, parlamentonun dışına çıkarmak olduğu fikrindeyiz. İkinci etken ise demokrasi mücadelesi parçalanmış olarak yürütülürse hegemonyaya karşı başarısız olacaktır” dedi. Türmen, DİB'in hiçbir siyasal partinin karşıtı ya da yandaşı olmadığının da altını çizerek şöyle tanmladı "Hangi partiden gelirse gelsin demokrasiyle bağdaşmayan herşeyin karşısındadır, demokrasiyi seçim sandığına indiren anlayışları demokrasi olarak görmeyiz reddederiz. Bizim polisimiz, tankımız, tüfeğimiz yok cezaevimiz de yok gücümüz barış demokrasi ve özgürlükten kaynaklanır."
Altan Öymen: Daha iyi bir gelecek için
Gazeteci yazar Altan Öymen ise demokrasi ve barış kelimelerinin Türkiye'de yok edilmiş durumda olduğunu savunarak, "Fiili başkanlık sistemi içinde bulunuyor Türkiye. Aman daha kötü olmasın diye biraraya gelmiş olmayalım daha iyi bir gelecek için biraraya gelmeyeliyiz. Bugün OHAL altındayız. Yüz bine yakın insan gözaltına alınmış, işten atılmış, insanlar perişan edilmiş ki bir milyona yakın insan etkilendi dolaylı olarak. Parlamento devre dışı... Bu topluluğun başarıya ulaşmasını diliyorum demokrasiyi yerine getirecek insanlar ne kadar fazla olursa o kadar iyi olur" dedi.
Rakel Dink: Adaleti koruyacak, doğruluğu yaşatacağız
Öldürülen Agos gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink'in eşi Rakel Dink "Adalet ve doğruluk olmayan yerde huzursuzluk ve şiddet olur. Adaleti koruyacak doğruluğu yaşayacağız" dedi.
Prof. Kaboğlu: KHK’lar varken anayasa değişikliği yapılamaz
Anayasa Hukuku Araştırmalar Derneği Kurucu Başkanı Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu, anayasa değişikliğinin meşru olmadığını söyleyerek, "Bir çok devletin anayasasına göre sıkıyönetim döneminde değişiklik yapılamaz. Bu ortamda KHK'lar varken anayasa değişikliği yapılamaz. Bir rejim dönemine dönük anayasa değişikliği hiç yapılamaz" diye konuştu. Bulunduğumuz ortamın 12 Eylül'den daha kötü olduğunu da ifade eden Kaboğlu, "Ak Parti ortam ve koşullar ne olursa olsun dinselleştirme, ülkesel yağma ve iktidarın kişiselleştirmesine yürüyüyor. Bunun bilincinde olmalı ve teşhir etmeliyiz. Hukuku siyaset üretir ama hukuka önce siyaai aktörler uymalıdır. Seçilmişler ve hukuk arasında zıtlık yaratılıyor" dedi.
Medyaya eşit giriş hakkı olmadığı ve serbest tartışma ortamı bulunmadığı için toplumun bilgi kirliliğiyle boğulduğunu ifade eden Kaboğlu, "Eşit giriş hakkını savunmak için bir medya grubu oluşturulmalı" dedi.
Veli Ağbaba: Rejim değişikliği dayatılıyor
CHP adına konuşan Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba, "Karşımızda sadece bir siyasi parti yok, her alanda hayatımızı etki altına almaya çalışan 200 yıl öncesinin anlayışıyla hareket eden bir partiyle karşı karşıyayız" dedi. OHAL ile hem hukukun hem de parlamentonun askıya alındığını ifade eden Ağbaba, "Türkiye'nin önüne bir rejim değişikliği dayatılıyor. Önümüzde bir başkanlık seçimi görülüyor. Asgari müşterekte buluşabilecek bir demokrasi cephesi oluşturulabilir. Bu platformda merkez sağdakilerin de bulunması bu yapının gücünü arttırır" diyerek konuşmasını sonlandırdı.
Ayhan Bilgen: Mesele artık sadece Kürtler değil
Ağbaba ardından söz alan HDP sözcüsü Ayhan Bilgen, konuşmasına Hrant Dink ve Tahir Elçi'yi anarak başladı. Tutuklanan akademisyenler ve gazetecileri de selamlayan Bilgen, "Kürtlerle dayanışmayı aşan bir durumla karşı karşıyayız. Mesele artık sadece Kürtler değil, Türkiye'nin her yerinde kendi kimliklerimizle var olma ya da yok olmakla karşı karşıyayız. Başkanlık referandumuna karşı yürüteceğimiz kampanya dilini ve tutumu şimdiden belirlememiz lazım. Yeni kampanya dilinin karşı bloku kıracak bir dille netleştiremezsek sonrasında sesimizi topluma duyurma imkanı bulamayabiliriz. Taşları tek tek döşenilmiş bir kampanyaya doğru sürükleniyoruz. Yeniden silkelenmek eski ezberleri bozacak bir siyaset tarzını da belirlemek zorundayız" dedi.
Lami Özgen: Ortak mücadele dışında başka çaremiz yok
KESK Genel Başkanı Lami Özgen ise Türkiye'deki bütün demokrasi güçlerinin kendi varlıkları için demokrasiye ihtiyaç duyduklarına inanması gerektiğine değindi. Özgen, "26 yıllık bir kurum olarak biz emek ve demokrasi mücadelesini beraber yönetiyoruz. Faşizme ve diktatörlüğe, savaşa karşı ortak mücadele geliştirilmezse demokrasi mücadelesinin ayaklarının eksik kalacağını düşünüyorum. Sessizce sıramızı bekleme çaresizliğini bize dayatıyorlar buna karşı durmak için mücadele birliğimiz ve gücümüz var. Emek barış demokrasi taleplerimiz için buradaki birliktelik önemlidir. Ortak mücadele dışında başka çaremiz yok" diyerek birlikte mücadele çağrısında bulundu.
Deniz Türkali: DİB, ışık gibi doğdu
Sanatçı Deniz Türkali, DİB'in bir umut olduğunu söyleyerek, "İktidara gelmeyi hedeflemeyen, orda olanları sıkıştırarak iç dinamiğinizden kopmadan, ortaklıklarımızla itirazlarımızı dile getiriceğiz. Bu umarım muhakefet partilerine de örnek olur. DİB koyu karanlık, berbat günlerde bir ışık gibi doğdu" dedi.
Öztürk Türkdoğan: İnsan hakları araçsallaştırıldı
İnsan haklarının araçsallaştırıldığını ifade eden İHD Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan, "İnsan hakları araçsallaştırıldı. Bu kavram kullanılarak antidemokratik uygulamalar yapılıyor iktidar tarafından" dedi. Bu araçsallaştırma tutumundan şikayetçi olduklarını söyleyen Türkdoğan, "Türkiye şu anda bir savaşta. Kürtler kendi statüsünü elde etmesin diye Ortadoğu'da, Suriye'de, Irak'ta bir savaş söz konusu. Karşımızda bir araya gelmeyeceğini sandığımız kesimlerden bir cephe oluşmuş durumda. Buna karşı durmalıyız" diye konuştu. Çözüm sürecinde Türkiye'nin fiili kazanımları olduğunu hatırlatan Tükdoğan, "OHAL ve KHK'lar ile ilgili yaşanılan durumda otoriter bir yönetim anlayışı var hatta otokrasiden bahsedebiliriz. Savaşı ve her türlü çılgınlığı yapacak bir iktidar var karşımızda. Cezaevlerinde sürekli işkence ve kötü muamele iddiaları var özellikle siyasi mahkumlara karşı. Masumiyet karinesi yok edildi, inancımızdan kültürümüzden dolayı suçlandık. Şimdi mücadele etme zamanı" dedi.
Hüseyin Demirdüzen: Demokrasi için mücadele etmek yaşamsaldır
TTB adına konuşan Hüseyin Demirdüzen de "Demokrasi için birlikte mücadele etmek yaşamsal ve vazgeçilemez bir şeydir. Sağlığı istemek ya da ölmeyi istememek yetmez bunlar sahip olduklarımızın ya da olamadıklarımızın sonucudur aynı barış gibi. Daha bir köklü soruna hep beraber işaret edilmeli. İktidarın parçalayıcı tutumuna karşı yeni bir durumu nasıl yapacağız bunun peşinden koşmamız gerekiyor" diye konuştu.
Dilek Dündar: Hadi, bir şeyler yapalım
MİT TIR’ları haberinden dolayı tutuklanan ve bir süre cezaevinde kalan gazeteci Can Dündar'ın eşi Dilek Dündar ise "Sözün tükendiği yerlere geliyoruz hadi bir şey yapalım" dedi.
"Bölge yeniden bir kuruluş sürecine giriyor" diyen yazar Eşber Yağmurdereli, "Küresel pazarı genişletmek adına Suriye pazarını içine almak amacıyla yüzbinlerce insanın hayatını hiçe sayan koşullarda demokratik hedeflere ulaşmak için yollar arıyoruz. 30 yıl önce bize yönelttikleri devlet yıkıcılığı suçlamalarını kendileri yapıyor. Bilinen anlamada Türkiye Cumhuriyeti devletinden söz edemeyiz çünkü anayasası, yargısı, yasası yoktur. Diktatörlük tarafından bugün hepimiz sarılıp sarmalanmış bulunuyoruz. Bölge yeniden kendisini kurmaya çalışıyor. Artık sahip olduğumuz terbiye halkın terbiyesidir. Bölgede parçalanmış olan statüko uluslararası güçlerin müdahalesiyle yeniden kurulması amaçlanıyor. Yerel yönetimleri güçlendirmek merkezi iktidara sahip olmaktan önemli hale geliyor" diye konuştu.
Son olarak konuşan Emek Partisi Genel Başkanı Selma Gürkan, sistemin faşizm üzerinden yeniden inşa edildiğini savundu. Gürkan, "Gidilen yol bu kadar kapsamlı olunca bunun karşısındaki güçlerin de birleşmesi ortaklıkların büyütülüp geliştirilmesi lazım. Koşullar ortak mücadeleyi zorunlu hale getirmektedir. Bir umutsuzluktan bahsedildi. Umutsuz olan, mücadele arayışında olan sadece yüzde 30'luk kesim değil. Bir bütün olarak siyasal sistem yeniden inşa ediliyor. Çalışan arkadaşlar hükümetin doğrudan ekonomik sosyal ve siyasal saldırısıyla karşı karşıya. AKP'li olsa bile iktidardan kaygı duyan bir kesimin varlığından söz edebiliriz. Muhalefeti toparlarken demokrasi talepleri hak ve özgürlüklerle çeşitlenmiş bir siyasal zeminde ortaya konacaktır" diyerek demokrasi mücadelesinin bir parçası olacaklarını söyledi.