Edirne’de tutuklu bulıunan HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Silivri’deki Cumhuriyet muhabiri Ahmet Şık’a mektup yazdı. Demirtaş, “Biz tutuklanmadık, rehin alındık. Ne biz faşizmden merhamet dilenecek kadar küçülürüz ne de dışarıdakiler korkuya teslim olacak kadar alçalırlar” diye yazdı.
Cumhuriyet'te yer alan mektup şöyle:
Sevgili Ahmet Şık,
Tutukluluğunun ilk günlerinde sana yazdığım mektup engellenmiş ve sana verilmemişti. Şimdi bu köşeden senin şahsında bu dönemin bütün siyasi rehinelerine selam göndermek istedim.,
Değerli kardeşim;
Silivri’nin yabancısı değilsin (maalesef). Bu nedenle her şeye rağmen sağlığının ve moralinin iyi olduğuna eminim. Türkiye’nin karşı karşıya olduğu otoriterleşme tehdidinin her gün biraz daha büyüdüğünün farkındayız. Şüphesiz ki bu küçümsenecek bir tehdit değildir. Otoriter rejimler, hangi ideolojiden beslendiğine bakılmaksızın sadece bir tek şeye ihtiyaç duyarlar: Zorbalık.
Ülkemizde sözde İslamcı ideolojiden beslendiğini iddia ederek iktidara gelenler, iktidarlarını baki kılmak için tarihte defalarca denenmiş en pespaye yöntemi keşfettiler! Hiçbir ahlaki, hukuki ve ideolojik temeli olmayan çıplak “zor”u.
Sınır tanımayan baskılar uygulayarak otoriter rejim inşa etme yöntemi AKP’nin icadı değildir. Tarih boyunca benzerleri çok görüldü. Faşizme karşı direniş de bizim icadımız değil. Tarih boyunca bunun da benzerleri çok görüldü. Ancak eğer faşizme karşı geçmişte direnenler var olmasaydı, zulüm düzenleri “gün gelir yıkılır” diyemezdik hiçbirimiz.
Dolayısıyla faşizmin kalıcı bir sistem olarak varlığını sürdürememesini direnenlere borçluyuz. Bugün de farklı olmayacaktır. Faşizm yıkılacak, tuzla-buz olacak ve bunu içeride-dışarıda direnerek yapacağız. Türkiye’yi birlikte yaşayacağımız aydınlık bir geleceğe bizler taşıyacağız. Geleceğin Türkiye’sinde ne faşizme ne de zorbalığa yer vardır.
Sevgili Ahmet kardeşim;
Sizler, bizler tutuklanmadık. Evimizden zorla kaçırılarak rehin alındık. Dışarıda kalanları da teslim alabilmek için bizleri rehine olarak kullanmak istiyorlar. Fakat daha ilk günden bu ahlaksız politika boşa çıkmıştır. Ne biz faşizmden merhamet dilenecek kadar küçülürüz ne de dışarıdaki milyonlar korkuya teslim olacak kadar alçalırlar.
Farkındaysan özgürlük, demokrasi, emek ve barıştan yana olanlar geleceği zaten kazanmış durumdalar. Faşizm ise ömrünü bir gün bile uzatabilmek için her türlü hukuksuzluğu yapmaktan geri durmuyor. Kendi davalarına bile sırtını dönecek kadar yolunu şaşırmış olanlar, ülkenin geleceğinde söz sahibi olamayacaklarını da itiraf etmiş durumdalar
Yakın zamanda bir devlet büyüğü (!) şöyle demişti: “Sosyal ve kültürel alanda iktidar olamadık.” Evet doğru. 15 yıl devleti yönettiniz, ama kendi davanıza bile sırt çevirdiğiniz için sosyal ve kültürel alanda ideolojik iktidarınızı inşa edemediniz. Gökdelenler süngünüz, AVM’ler miğferiniz oldu, borsayı kıble gibi görmeye başladınız, paraya tapmak tuhaf gelmiyor size.
Buna dünyanın her yerinde “vahşi kapitalizm” deniliyor; yarattığı kültüre de “kapitalist kültür”… Bunlardaki ise bunun ucubeleşmiş kültürü haline döndü. İşte bu sözde dava adamları on yıllardır sürdürdükleri dava mücadelesini önce FETÖ’ye teslim ettiler, sonra kapitalizme, şimdi de faşizme teslim ettiler. Dönüp bunlara hep birlikte soralım: Bizleri içeri atarak kazandığınızı mı sanıyorsunuz? Her açıdan kaybeden azınlık bir elit grup olarak siz oldunuz, kazanan biz. Toplum artık özgürlüğe doğru daha fazla yan yana yürüyor.
Adalet için başlayan yürüyüşler Ankara’da demokratik bir iktidarın kuruluşu ile sonlanırsa, faşizmin ömrü de bununla sınırlı olur. Bizler içeride, milyonlar dışarıda Türkiye’nin aydınlık yarınları için el ele direnmeye ve yürümeye devam edeceğiz.
Değerli Ahmet kardeşim;
Faşizmin bakanı olsaydın daha mı iyiydi? Tutuklususun işte, daha ne istiyorsun? Tadını çıkar... Silivri’deki gazetecilerin hepsine; siyasetçiler Selma Irmak, Sebahat Tuncel, Ayhan Bilgen, Bekir Kaya, Doğan Erbaş ve diğer arkadaşlarıma da selam ve sevgilerimi iletirsen sevinirim. Yakın zamanda dışarıda görüşmek dileğiyle. Sevgiler...