Gündem

Delici bakışlar neden etkili?

Şili'de bir gösterici ile polis arasındaki karşılaşmanın fotoğrafı, delici bakışların taşıdığı gücü gösteriyor

19 Eylül 2016 17:34

Şili'de bir gösterici ile polis arasındaki karşılaşmanın fotoğrafı, delici bakışların taşıdığı gücü gösteriyor.

Sabit bakış güçlüdür. İnsanın beynini ve kaslarını dondurarak gözünü kırpmadan bir başkasının bakışlarına hükmetmesi, disiplinin yanı sıra ne istediğini bilmenin yarattığı bir cesaret de gerektirir. İnsan sabit bakışla kendi varlığını dayatır, kendisini o ana kilitlemiştir.

Fotoğrafçı Carlos Vera Mancilla'nın 11 Eylül'de Şili'nin başkenti Santiago'da çektiği fotoğraf da böyle bir bakışın gücünü yansıtıyordu.

Fotoğraf, 1973'te Augusto Pinochet önderliğinde yapılan ve Devlet Başkanı Salvador Allende'yi deviren askeri darbenin 43. yıldönümü nedeniyle yapılan protesto gösterilerinde çekilmişti. Bu kare, genç göstericinin silahlı polis memuruna korkusuzca diktiği delici bakışlarını yakalamıştı.

Fotoğraf, Allende'nin gömülü olduğu ve Pinochet döneminde gözaltında 'kaybedilenlerin' anısına yapılan bir anıtın da bulunduğu mezarlığın önünde çekilmişti.

Bu fotoğraf, muhalif ile düzenin karşıt perspektifleri arasındaki bir göz kırpmama yarışından çok daha fazla şey ifade ediyor.

Polis ile göstericinin gözbebekleri arasındaki titreşim, aslında görmenin pasif bir eylem olmadığını, dizginsiz bir enerji içerdiğini ve dönüştürücü bir güç olduğunu anlatıyor.

Ünlü İngiliz sanat eleştirmeni John Ruskin'e göre, "Bütün büyük ve güzel eserler, karanlığa sürüklenmeden önceki ilk bakışın ürünüdür."

Hepimiz bakmak ile yapmak, pasiflik ile aktiflik arasındaki ayrımdan genel olarak söz etsek de, Ruskin uzun uzun bakmanın eylem ve yaratımın kaçınılmaz bir unsuru olduğunu söylüyordu.

Bir şeye bakmak, onu, kendimize ait görünmez ama kalıcı bir damga ile başka bir şeye dönüştürmek anlamına gelir.

Polis ile gösterici arasındaki delici bakışları yakalamış olan bu fotoğraf, insanı fiziksel bir çatışma görüntüsünden çok daha fazla etkilediği gibi, genel olarak kültürel alanda bakışların gücüne dair soruları da gündeme getiriyor.

Sanat dünyasında müze ziyaretçilerinin genel kanısı, sanat eseri yaratımının esas olduğu, görmenin ise ikincil olduğu yönündedir. Belgradlı sanatçı Marina Abramoviç ise 2010'daki çalışmasıyla bu görüşe meydan okumuştu.

Abramoviç, New York'taki Modern Sanat Müzesi'nin boş galerisinde toplam 736 saat boyunca, kendisini ziyarete gelenlerin tek tek karşısında oturup hiç konuşmadan sadece bakışmıştı.

Resim, heykel, film gibi herhangi bir fiziksel uyarıcıya tabi olmaksızın, fiziksel ve psikolojik varlığıyla insan bakışı birden, daha önce keşfedilmemiş, varlığımızın kaynağı olan bir şey gibi yalıtılmış bir hal almıştı.