Hürriyet yazarı Mehmet Y. Yılmaz, El Cezire Arapça’ya Suriye’deki gelişmeleri değerlendiren Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun “Eğer Suriye halkına Türk desteği yoksa kendilerini nasıl savundular? Halep’i savunabilirler miydi? Eğer bugün gerçek Suriye ılımlı muhalefeti varsa bu, Türkiye’nin desteği sayesindedir. Eğer bugün rejim ülkenin tüm topraklarını kontrol edemiyorsa, Türkiye’nin ve diğer bazı devletlerin desteği sayesindedir” sözlerinin “itiraf” niteliğinde olduğunu savundu. Yılmaz, “Başbakan bu sözleriyle, Türkiye’nin, Suriye’nin bugün içinde bulunduğu durumdaki sorumluluğunu da açıklamış oluyor” iddiasında bulundu.
“Biz bu heyetin, başından beri yanlışlarla dolu Suriye politikasında artık gerçekleri görüp, yanlıştan dönmelerini bekliyoruz” diyen Yılmaz köşesinde, “Öyle görünüyor ki daha çok bekleyeceğiz” ifadelerini kullandı.
Mehmet Y. Yılmaz’ın Hürriyet’te “Başbakan'ın itirafnamesi” başlığıyla yayımlanan (25 Şubat 2016) yazısı şöyle:
Başbakan Ahmet Davutoğlu, El Cezire televizyonuna çıktı ve şunu söyledi:
“Eğer Suriye halkına Türk desteği yoksa kendilerini nasıl savundular? Halep’i savunabilirler miydi? Eğer bugün gerçek Suriye ılımlı muhalefeti varsa bu, Türkiye’nin desteği sayesindedir. Eğer bugün rejim ülkenin tüm topraklarını kontrol edemiyorsa, Türkiye’nin ve diğer bazı devletlerin desteği sayesindedir.”
Başbakan bu sözleriyle, Türkiye’nin, Suriye’nin bugün içinde bulunduğu durumdaki sorumluluğunu da açıklamış oluyor.
Önce şunu söyleyeyim:
Evet, Esad bir diktatördü. Esad, biraz nefes almak için harekete geçen muhaliflerin üzerine topu, tüfeğiyle gitti, insanlık suçu işledi, kendi halkını öldürdü.
Ama uluslararası hukuk açısından bakacak olursak şunu da söylememiz gerekiyor: Esad, eli kanlı bir diktatör olmakla birlikte, uluslararası toplumun tanıdığı, adına Suriye denen ülkenin yöneticisiydi.
Ahlaken meşru kabul edilmeyebilirdi ama uluslararası hukuk açısından meşruiyeti tartışılabilecek durumda değildi.
Başbakan da bu sözleriyle açıkça ifade ediyor ki bu ülkenin toprak bütünlüğünün bozulmasında, iç savaşa sürüklenmesinde, 4 milyondan fazla insanın evini barkını terk etmek zorunda kalmasında, 400 binden fazla insanın ölüp gitmesinde başka bazı ülkelerle birlikte Türkiye’nin de sorumluluğu var.
Başbakan bu ifadelerinin artık bir hukuki sonuç doğurmayacağını düşünüyor olabilir, doğrudur da. Bugün geldiğimiz noktada artık bu tartışma geride kalmış gibi görünüyor olabilir.
Başbakan, bugün Suriye’de “ılımlı” muhalif varsa, bunun Türkiye sayesinde olduğunu söylüyor.
“Varsa” diyor ama zaten onların artık esamisi okunmuyor!
Bir tür hayal âleminde sanki.
“Eğitip–donatılacak” ılımlı muhalif bulunmasında ne zorluklarla karşılaşıldığını, bulunup eğitilip, donatıldıktan sonra Suriye’ye gönderilen “ılımlı” muhaliflerin, silahlarını El Nusra’ya teslim edip, canlarını zor kurtardıklarını bile belli ki hatırlamıyor.
Ve biz bu heyetin, başından beri yanlışlarla dolu Suriye politikasında artık gerçekleri görüp, yanlıştan dönmelerini bekliyoruz!
Öyle görünüyor ki daha çok bekleyeceğiz.