T24 - Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Mısır’da çatışmaların başlamasından sonra tansiyonun düşürülmesine yönelik bölgesel tedbirleri görüşmek için Katar’a gitti.
Lübnan krizinde Hizbullah Lideri Nasrallah’la gizli görüşmeyi Katar ile planlayan Ankara, Arap halklarının rahatlatılmasına yönelik sürece bu ülkenin bölgedeki nüfuzunun önemli katkı yapabileceği görüşünde.
Davutoğlu, Katar Emiri Şeyh Hamad Bin Halife El Tani ve Başbakan Şeyh Hamid bin Casim bin Cabir El Tani ile buluştuğu Doha yolculuğunda Hürriyet gazetesinde verdiği röportaj şöyle:
Tarihin normalleşmesi
- Tunus’ta başlayan Mısır’da zirveye çıkan, Ürdün ve Yemen’e sıçrayan ayaklanmaları nasıl okuyorsunuz?
Biz Ortadoğu, Balkanlar ve Kafkaslar’a bakış açımızda hep ‘Tarihin normalleşmesi’ diyoruz. Peki tarihin akışındaki anormallik nedir? Dünya Savaşı’nın yüzüncü yılına gelirken niye bu bölgede karşılıklı güven ve istikrar oluşamadı? İki sebebi var; sömürgecilik ve soğuk savaş şartları. Sömürgecilik ve soğuk savaş normalde birbirine kenetlenmesi gereken ülkeleri birbirinden kopardı. Irak’ta İngiliz sömürgeciliği vardı, Suriye’de Fransız. Ülkeler kendi kimliklerini oluştururken bazı ülkelere yakın olmak faktörünü dikkate almaya başladı. Bir de İsrail faktörü var. Bu milletler hep İsrail ile savaş psikolojisi yaşadılar. Bu psikolojiye sıkışınca siyasi yapı vatandaş yerine devleti güçlü kılmaya odaklandı. Ortadoğu’nun şanssızlığı bu. Soğuk savaş Avrupa’da bitti, ama Ortadoğu’da bitmedi. Ortadoğu barış süreci 1990’lı yıllarda başarılı olsaydı bugün farklı bir siyasi yapılanma olurdu. Rejimler otoriter yapılarını bir olağanüstü hal ile meşrulaştırdılar. Düşünün Doğu Avrupa’da Sovyetler’den sonra o ülkelerle Rusya’nın savaş hali devam etseydi orada da normalleşme olmazdı.
Hareketi tetikleyen 3 önemli faktör
- Soğuk Savaş hali devam ediyorsa Arap halklarını son zamanlarda hareketlenmesini tetikleyen en önemli faktörler nedir?
Bütün dünyadaki gibi Ortadoğu’da da bir iletişim devrimi yaşandı. Daha önce sadece resmi kanallar ve yarı resmi gazeteler varken şimdi yüzlerce özel Arap televizyonu devreye girdi. El Cezire de bu anlamda başlı başına bir devrimdir. Artık toplumlar kendilerine anlatılandan farklı bir dünya olduğunu anlamaya başladılar.
Son dönemde Arap dünyasında ciddi bir psikolojik gerilim yaşandı. Geçmişte güç olarak algılanan şeyler bir zayıflık olarak algılanmaya başladı. Bu zayıflığın sebebini devlette görmeye başladı halk. Bunu da zirveye çıkartan Wikileaks oldu. Orada Arap liderlerin yürüttüğü dış politikayla ilgili öyle şeyler deşifre edildi ki, insanların kendi liderlerine, devletlerine olan güvenleri sarsıldı.
Uluslararası ekonomik kriz ve buna bağlı olarak Arap dünyasında bir adalet travması yaşanıyor. Arap dünyası içindeki ekonomik dengesizlikler bir tür isyan duygusuna ve sorgulamaya neden oldu.
Kaderleri bizim kaderimiz
- Türkiye modeli de bu psikolojiyi pekiştiren bir faktör mü?
Türkiye örneği bölgedeki bazı yerleşik kanaatlerin sarsılmasına yol açtı. Özgürlük ve güvenliğin aynı anda gelişebileceği bir siyasi ortamın mümkün olduğunu gösterdi. Demokrasiyle idare edilen Türkiye gerektiğinde İsrail’e karşı en sert tutumları alabildi. Doğruyu söyleyebilmek için mutlaka otoriter bir rejim olması gerekmediği kanaati oluştu. Bunlar Türkiye’nin örnek ya da model olayım diye yaptığı şeyler değil. Fakat her toplum kendi tecrübesini yaşarken başkalarında bir takım algılar oluşturuyor. Kitlelerin Türkiye’den etkilenmiş olması da tarihin normalleşmesi. Türkiye’yi kendilerinden kabul ediyorlar. Biz de onların kaderini kendi kaderimiz kabul ediyoruz.
Tahakküm peşinde değiliz
- Ak Parti iktidarı neden 8 senedir o totaliter liderlere bunu hissettirmedi diye eleştirenler var.
Biz herhangi bir ülkeye demokrasi ya da başka
bir şey ihraç etme psikolojisiyle yaklaşamayız. Başbakanımız İsrail’e karşı Davos’ta konuşurken ne kadar açıksa, bölgedeki herkese öyle oldu. Cumhurbaşkanımızın 2003’teki Tahran konuşmasını Başbakanımızın 2005’deki Cidde konuşmasını hatırlayın, bütün ekonomik eşitsizlikleri tüm açıklığıyla söyledi. Davos bir devrim etkisi yaptı, çünkü şimdiye kadar hiç kimse bu gerçekleri yüzlerine söyleyemiyordu. Ama kimsenin içişlerine karışan ya da tahakküm peşinde olan bir çizgimiz olmadı.
Mısır’ın Filistin’de yaptığı ortada
- İsrail ile ilişkilerin düzelmemesine rağmen Mısır devlet televizyonundan ayaklanmaları ABD, Türkiye ve İsrail’in komplosu olarak yorumlayan yayınlar yapıldı. Mübarek’in aldığınız tavırdan duyduğu rahatsızlıkla mı ilgili bunlar?
Olabilir, biz o yorumlara cevap vermeyiz. Son yıllarda Türkiye’nin de, Mısır’ın da Filistin politikaları ortada. Türkiye’nin haksızlığa karşı ne kadar açık bir tavır sergilediğini de Mısır’ın ne yaptığını da herkes görüyor.
Kan dökülmeden geçiş süreci
- İstişare için Katar’a geldiniz. Mısır konusunda bir inisiyatif almaya mı hazırlanıyorsunuz?
Türkiye’nin temel hedefi bu sürecin kan dökülmeden sağlıklı bir geçiş süreciyle tamamlanması. Çarşamba günü Kahire’de yaşanan çatışmalar bizi çok ürküttü. Eğer Mısır’da düzenli bir geçiş süreci yaşanmazsa Irak’takine benzer bir iç gerilim ortamı devam eder. Karşılıklı sertleşmeye neden olabilecek tutumlardan milyonlarca insanın etkilenmesini seyredemeyiz. Onun için bütün bölge ülkeleri ile istişare ediyoruz, edeceğiz.
'ABD ile örtüşüyoruz aklın yolu bir'
- Tepki verirken söylemlerinizde ABD ile paralellik dikkat çekti. Hatta muhalefetten Başbakan Erdoğan Obama ile görüştükten sonra tutum belirledi gibi eleştiriler geldi.
Bu görüşme Sayın Obama tarafından talep edilmiştir. Bizim tutumumuz eskiden beri net ve açık. Bu tutumdaki paralelliğe aklın yolu birdir denir. Gerçekten bugün bölgedeki halkların geleceğini düşünen herkes bu konuda birleşiyor. Bunu bir dış müdahale olarak algılamamak, algılatmamak lazım.
- Bugün Türkiye’nin net pozisyonunu nasıl özetlersiniz?
Biz hâlâ Mübarek’in açıklamasının yeterli olmadığı kanaatindeyiz. Bir eylem planı ortaya konmalı ve halk bunu algılamalı ki bu tansiyon düşsün. Salı gecesi daha net mesajlar verilebilmiş olsaydı Çarşamba günü bu gerilim doğmazdı. Mısır ordusu şu ana kadar aklıselim ile hareket etti ve sivil halk ile karşı karşıya gelmemeye özen gösterdi. Hiçbir şekilde Mısır ordusu ile halkın karşı karşıya gelmemesi lazım.
- Sizin geçen haftadan beri Mübarek, muhalefet ya da orduyla hiçbir temasınız oldu mu?
Bu mesajlar zaten bir iletişimdir. Ama onun dışında bir temasımız olmadı.