Gündem

DAVUTOĞLU, SARIKAMIŞ ŞEHİTLİĞİ'NDE KONUŞTU SARIKAMIŞ (A.A)

09 Ocak 2011 16:12
-DAVUTOĞLU, SARIKAMIŞ ŞEHİTLİĞİ'NDE KONUŞTU SARIKAMIŞ (A.A) - 09.01.2011 - Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Sarıkamış Şehitlerinin bedenlerinde can dizlerinde derman olduğu müddetçe yürüdüklerini kaydederek, kendilerinin de dünyanın her köşesinde bedenlerinde can, dizlerinde derman olduğu müddetçe Türk bayrağını daha yükseklerde dalgalandıracaklarını söyledi. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ve 3. Büyükelçiler Konferansı için Türkiye'de bulunan büyükelçiler, Sarıkamış Şehitliği'nde düzenlenen törene katıldı. Törende ilk olarak Davutoğlu, bakanlık adına şehitliğe çelenk koydu. Şehitler anısına saygı duruşu ve İstiklal Marşı'nın okunmasının ardından Kars Valisi Ahmet Kara bir konuşma yaptı. Bakan Davutoğlu, Valinin ardından yaptığı konuşmasının başında, Anadolu'nun her bir tarafından gelerek "bu toprakları vatan bilip şehit düşenlere" hürmetlerini iletti. Davutoğlu, bu şehitlerin dağları aşarken hiçbir zaman geride kalmayı düşünmediğini belirterek, "Onlar hiçbir zaman geriye dönmeyi düşünmediler. Hiçbir zaman arkalarına bakmadılar. Önlerinde dağ, arkalarında vatan, ölünceye kadar, dizlerinde derman kesilinceye kadar, toprağa düşünceye kadar yürüdüler, yürüdüler. Şimdi onların torunları yürüyor. Yanımda bana dağdan yürüyerek bayrağı getiren Garipcan duruyor. O'na 'yoruldun mu Garipcan' dedim. 'Yorulmadım, çünkü asker dedelerim de yorulmamış' yanıtını verdi" dedi. Dışişleri Bakanı Davutoğlu, bugün bu korunaklı yerde bir törene katılırken bile üşüdüklerini, ancak şehitlerin üzerlerindeki bütün teçhizatla yürüdüklerini kaydederek, "Çünkü bir emir almışlardı; vatan korunacaktı, bu dağlar vatan olmaya devam edecekti" dedi. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'le birlikte yarın Yemen'e gideceklerini, haftaya bu saatlerde de Irak'ta olacağını dile getiren Davutoğlu, bunları güzel bir tesadüf olarak niteleyerek, "Onlar bu dağlarda yürürken, onlarla aynı köylerden, aynı kasabalardan aynı şehirlerden kardeşleri Yemen'de yürüyorlardı. Irak'ta, Galiçya'da, Çanakkale'de yürüyorlardı. 20. Yüzyılın en büyük destanını yazdı onlar. Onlara şükran borcumuzu ne kadar ifade etmeye çalışsak, bu ifade yetmez" diye konuştu. Onların kefenlerinin toprak ve karlar olduğunu anlatan Davutoğlu, "Onların arkalarından cenaze namazı kılınmadı. Çünkü şehit düştükleri dağların adı Allahüekber Dağlarıydı. Onlara ayrıca bir cenaze namazı kılmaya gerek yoktu. Çünkü dağlarda melekler, dağın adını şahit olarak, Allahüekber diyerek namazını kıldılar. Şimdi biz onların torunları olarak aynı yürüyüşe devam ediyoruz" dedi. Sarıkamış Şehitlerinin kar fırtınalarıyla boğuştuğu sırada, kardeşlerinin de Yemen'de kum fırtınalarıyla boğuştuğunu, ama zorluklara boyun eğmediklerini ve diz çökmediklerini vurgulayan Davutoğlu, şöyle devam etti: "Biz de diz çökmeyeceğiz. Onun için dünyanın her bir köşesinden benimle birlikte Erzurum'a gelen büyükelçilerimizle birlikte bir ant içtik. Mademki onlar bedenlerinde can, dizlerinde derman kalana kadar yürüdüler. Bizler de dünyanın her köşesinde, ister sıcak ülkelerde ister soğuk ülkelerde olsun, bedenlerimizde can, dizlerimizde derman kalana kadar bu bayrağı daha yükseklerde dalgalandıracağız.  Andımız olsun, ahdimiz olsun bu şehitlere ki; bu bayrak Afrika'da da dalgalanacak, İskandinavya'da da dalgalanacak, Avustralya'da da dalgalanacak, Şili'de de dalgalanacak. Onun için sadece bir yıl içinde 20 büyükelçilik açtık, vatan topraklarının o aziz bayrağını dünyanın her köşesine taşımak için." -"YÜRÜYÜŞÜMÜZE DEVAM EDECEĞİZ"- Ahmet Hamdi Tanpınar'ın "Beş Şehir" eserini yolda gelirken tekrar okuduğunu kaydeden Davutoğlu, Tanpınar'ın 93 Harbinin ardından geldiği Erzurum'da savaş öncesi 150 bin civarındaki nüfusun 65 bine indiğini, İstiklal Harbinden sonra geldiğinde ise bu nüfusun 8 bine düştüğünü yazdığını söyledi. Tanpınar'ın, Erzurum'da savaşın her bir kapıda dedelerin, babaların belki Kafkasya'daki esir kamplarından döner diye yıllarca çocuklarını, torunlarını beklediklerini yazdığını anlatan Davutoğlu, şöyle konuştu: "O torunlar döndü. Belki Kafkasya'dan Sibirya'dan değil, ama Anadolu'nun her tarafından döndüler. İşte aziz ve kahraman Mehmetçiklerimiz burada. Gerekirse bir 90 bin daha, gerekirse bir 900 bin daha bu aziz topraklar için bedenimizde can, dizimizde derman kalana kadar mücadele etmeye devam edeceğiz. Ama bugün bu mücadelemizin mahiyeti değişmiştir. Belki bugün dağlarda savaşmak gerekmiyor. Ama dünyanın değişik yerlerinde büyükelçi olarak, vatan topraklarının değişik yerlerinde valiler olarak, öğretmenler olarak, askerler olarak hep bayrağı taşımaya devam edeceğiz.  Başta Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, bütün aziz şehitlerimizi bugün anıyoruz. 90 bin şehit ayakta öldüler. Düşmanla savaştıkları kadar iklimle de soğukla da savaştılar, ama geri dönmediler. Biz de geri dönmeyeceğiz. Bu ülkeyi dünyanın en saygın ülkesi haline getirene kadar, bu aziz milleti dünyanın en güçlü milleti haline getirene kadar yürüyüşümüze devam edeceğiz. Mademki, şehitlerimiz yürüdü, bizler de yürüyeceğiz ve Garipcan'lara çok daha güçlü bir ülke teslim edeceğiz. Garipcan'lar da onların çocuklarına. Ebediyete kadar bu yürüyüş devam edecek. Allah bu yürüyüşü daim eylesin. Yolumuzu açık, alnımızı açık, dizlerimizi güçlü eylesin. Allah'a emanet olun. Şehitlerimize ve Mehmetçiklerimize saygılarımızı sunuyorum." Davutoğlu, konuşmaların ardından büyükelçiler ve vatandaşlarla birlikte Kızılay'ın dağıttığı karavanadan yemek yedi, ardından şehitlikte kurulan bir Kızılay çadırında kan bağışında bulundu. Davutoğlu kan verirken, eşi Sare Davutoğlu da yanında bulundu.