Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 10 büyükelçinin istenmeyen adam ilan edilmesine yönelik talimatı için, "Herkes Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın zaten atacağı geri adıma zemin oluşturdu. Madem ‘İstenmeyen adam ilan edeceğiz’ diye hamaset yapıp kendini meydanda alkışlatıyorsun, sonra da 24 saat geçince geri adım atıp ülkeyi ikinci kez rezil etmeyeceksin. Ya yapmayacağın şeyi söylemeyeceksin ya da söylüyorsan yapacaksın. Böyle bir liderin, böyle bir ülkenin sözünü artık kim ciddiye alır" dedi.
Gelecek Partisi lideri liranın döviz kurları karşısındaki değer kaybına da değinerek, "Ülke gücünün ve onurunun sembolü olan TL, karşılaştırmalı olarak diğer ülke paralarına karşı 90’lı yılların da gerisinde tarihin en düşük değerine sahip" ifadelerini kullandı.
Davutoğlu, yaptığı açıklamada, döviz kurundaki yükseliş ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tutuklu iş insanı Osman Kavala’nın serbest bırakılması çağrısı yapan 10 büyükelçi için verdiğini söylediği talimata ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Davutoğlu’nun gündeme ilişkin açıklamaları şöyle:
"Son bir haftadır yaşadıklarımız reva mı?"
“Dakika dakika varlığımız ve geleceğimiz göz göre göre eriyor. Ülke gücünün ve onurunun sembolü olan TL, karşılaştırmalı olarak diğer ülke paralarına karşı 90’lı yılların da gerisinde tarihin en düşük değerine sahip. Dolar, her an TL karşısında yeni bir tarihi rekor kırıyor. Şimdi soruyorum sizlere: Son bir haftadır yaşadıklarımız reva mı? Bir haftadır zaten durmuş olan ekonomi yine frene bastı. Yine satıcısı, alıcısı, herkes kurun nerede duracağını beklemeye başladı."
"TCMB, aslında halkımızı faiz ve enflasyon altında ezerken faiz ve kur baronlarını zengin ediyor"
"Neden hazine ve bankalar artık daha yüksek faizden borçlanmak zorunda kaldılar ve neden Türkiye'nin risk primi de 430'dan 460 seviyesine yükseldi? Yani sadece ve sadece basiretsiz yönetim, anlamsız inat, içi boş özgüven ve sizi değil kendini düşünen bir iktidar yüzünden aklımız fikrimiz döviz kurunda. Artık aldatmaca bitsin. Erdoğan’ın talimatıyla zahiren faiz indirimi yaptığını söyleyen TCMB, aslında halkımızı faiz ve enflasyon altında ezerken faiz ve kur baronlarını zengin ediyor."
"Nasıl Türk yargısının kararıyla değil de Trump’ın ve Merkel’in talimatlarıyla serbest kalırlar"
"Kavala’dan çok daha ağır ithamlarla suçlanan rahip Brunson hangi bağımsız yargı kararıyla serbest bırakıldı? Yine Cumhurbaşkanı düzeyinde en ağır ithamlarla suçlanan Deniz Yücel bağımsız yargının hangi kararıyla Almanya’ya dönebildi? Merkel talimatı verdi, Deniz Yücel’i serbest bıraktılar. Yabancıları ‘Biz talimat verelim, daha önce yaptığı gibi yine yapar’ sözüne kim inandırdı? Allah rızası için bu adamlar eğer suçsuzsa niye hapisteydiler, yok suçlu idiyseler nasıl olur da bağımsız Türk yargısının kararıyla değil de Trump’ın ve Merkel’in talimatlarıyla serbest kalırlar."
"10 Büyükelçi diplomatik teamüle uymayan, sömürge valisi edasıyla Türkiye’ye ültimatom veriyorlar"
"Emret, Erdoğan bıraksın’ mekanizmasını gören büyükelçiler durur mu? Eğer siz kendi ülkenizin yargısını, hukuk sistemini takmazsanız elin oğlu hiç takmaz. Hem bu yolu kendi ellerinizle açacaksınız, sonra da 7 NATO ülkesinin, 6 Avrupa Birliği ülkesinin, Türkiye’nin dışardaki vatandaşlarının en kalabalık grubunun yaşadığı, Türkiye’deki sanayicinin, esnafın en fazla mal sattığı, Türkiye’ye en çok yatırım yapan 10 ülkenin büyükelçisini istenmeyen kişi ilan etmeye kalacaksınız. 10 Büyükelçi de kalkıp hiçbir diplomatik teamüle uymayan, sömürge valisi edasıyla Türk yargısına ve Türkiye’ye ültimatom veriyorlar."
"Siz büyükelçi misiniz, yoksa sivil toplum kuruluşu mu?"
"Siz büyükelçi misiniz, aktivist misiniz? Siz büyükelçi misiniz, yoksa sivil toplum kuruluşu mu? 10 büyükelçi bir araya gelip bir açıklama yapamaz. Yaparsa bunun ismi ‘diplomatik çağrı’ değil ‘diplomatik rezalet’ olur. Bu rezalete gereken cevap verilir. Ama bu cevap en fazla ticaret yaptığımız ülkelerle diplomatik ilişkileri kesmek olmaz. Okkalı bir cevap vermenin bizim ülke olarak çıkarlarımıza zarar vermeyecek çok daha etkin yol ve yöntemleri bulunabilir. Peki az önce ne yaşandı? Erdoğan’ın en üst perdeden neredeyse 10 ülke ile tüm ilişkileri kesmeye kadar varan bir tonda başlattığı kriz, tek cümle ile yumuşadı"
"Böyle bir liderin, böyle bir ülkenin sözünü artık kim ciddiye alır?"
"Ne oldu şimdi? ‘Kavala açıklamasından pişmanız mı’ dediler? ‘Bir daha böyle açıklama yapmayacağız mı’ dediler? Hayır! 10 ülke de dahil herkes, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın zaten atacağı geri adıma zemin oluşturdu. Madem ‘İstenmeyen adam ilan edeceğiz’ diye hamaset yapıp kendini meydanda alkışlatıyorsun, sonra da 24 saat geçince geri adım atıp ülkeyi ikinci kez rezil etmeyeceksin. Ya yapmayacağın şeyi söylemeyeceksin ya da söylüyorsan yapacaksın. Böyle bir liderin, böyle bir ülkenin sözünü artık kim ciddiye alır? Değişen tek şey, Türkiye’nin, en önemli müttefikleri tarafından güvenilmez, yarın ne yapacağı belli olmayan, sözlerinden geri adım atmaya hazır bir ülke olarak algılanmasıdır"
"Türkiye, tarihinin en büyük diplomatik krizlerinden birisine doğru sürükleniyor, nerede Dışişleri Bakanı?"
"Sayın Erdoğan, gerçekten ne istiyorsun? Türk lirasına savaş açarak ne elde etmek istiyorsun? Türkiye’nin uluslararası itibarına savaş ilan ederek ne elde etmek istiyorsun? Kimler veriyor size bu akılları? Belli ki bakanlarınız vermiyor. Hatta bakanlarınız var mı, yok mu onu bile bilmiyoruz. Türk lirası tarihinin en değersiz haline gelmiş, Hazine ve Maliye Bakanı yok ortalıkta. Nerede Hazine ve Maliye Bakanı? Türkiye, tarihinin en büyük diplomatik krizlerinden birisine doğru sürükleniyor, nerede Dışişleri Bakanı? "
"Ankara’da akıl tatile çıkmıştır"
"İnsanımız ekonomik krizin altında inim inim inliyor. Erdoğan’ı, ‘Kriz yok’ demesinden başka sorunları nasıl çözeceğine dair bir tek cümle söylerken duydunuz mu? An itibarıyla Ankara’da akıl tatile çıkmıştır. Türbülansa giren uçakta pilot ‘çarpmaya hazır olun, düşüyoruz’ demiştir. Türkiye Cumhuriyeti devleti, hukuk sistemimiz, adaletimiz, dış ilişkilerimiz bu iktidarın elinde oyuncağa dönmüştür."
"Bir an önce sandık milletin önüne gelmelidir"
"Cumhuriyet’imiz, 100. yılına dış baskılara boyun eğen, milleti yüksek enflasyon, yüksek faiz ve yüksek döviz kuruna ezdiren baskıcı bir otokrasi ile değil, insan hak ve özgürlüklerine dayanan ve adil bir gelir dağılımı sağlayan üretim ekonomisinin teminatı olan ve ülkemizi dünyada her açıdan itibar sahibi kılan özgürlükçü bir demokrasi ile girecektir. Bu kötü gidişe dur demek ve Cumhuriyet’imizi 100. yılında demokrasiyle taçlandırabilmek için bir an önce sandık milletin önüne gelmelidir. Artık ne ülke ne de siyaset seçimsiz bir Türkiye’yi taşıyabilir.” (ANKA)