Başbakan Ahmet Davutoğlu, Âkil İnsanlar Heyeti ile Dolmabahçe'deki Başbakanlık ofisinde biraraya geldi. Davutoğlu, "Çok az silahlı unsurun çekildiğini biliyorduk ama deklare etmedik çözüm süreci zarar görmesin diye ama sonra deklare ettik" diye konuştu.
Yeni hükümet olarak da süreci sürdürme iradelerini vurgulayan Başbakan "Millidir, özgündür ve yerlidir" diye tarif ettiği çözüm sürecinin üç önemli sacayağını şöyle sıraladı:
"Birincisi çözüm süreci her halükarda devam ediyor. İkincisi çözüm süreci kamu düzeninin alternatifi değildir. Başarılı olacaksa kamu ve hukuk düzeni içinde başarılı olacaktır. Birileri, ‘Devlet operasyon yapmasın derse ama biz şehrin kenarlarında çadır kuralım, insanları hesaba çekelim, haraç toplayalım, var olan hukuk düzeninin aşındıralım derse ‘ o zaman çözüm niyeti yoktur. Kamu düzeninin kalmadığı yerde neler olduğunu Suriye’de görüyoruz. Kamu düzeninin olmadığı yerde siyaset olmaz. Batman’da Siirt’te örgüt baskısıyla kimse görüşünü ifade edemez hale gelirse işte tektipçi modernitenin yol açtığı krizleri etrafımızda gördüğümüz gibi bir bizde yaşarız. Üçüncü ve en önemli mesele konjonktürel değildir. Bizim için stratejik ve tarihi bir projedir. Bunu başardığımızda Türkiye’nin ayağındaki prangaların nasıl boşalacağını biliyoruz."
Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Çok farklı siyasi görüşler, çok farklı geçmişte belki ideolojilere sahip ama ortak bir vicdanı harekete geçirmek konusunda tereddütsüz aynı zemine sahip bir heyet olarak gerçekten size bütün ülkemiz adına, hatta sadece Türkiye olarak değil, sizlerin bu çabalarınız sonrasında çevre ülkelerde yaşanan kırılmaların derinleşmesi göz önünde alındığında bütün çevre coğrafyalar ve insanlık adına teşekkür borçlu olduğumuzu düşünüyorum" dedi.
Başbakan Davutoğlu, Dolmabahçe'deki Başbakanlık Çalışma Ofisi'nde Akil İnsanlar Heyeti ve ilgili bakanların katılımıyla düzenlenen toplantıda yaptığı konuşmada, toplumların karşılaştıkları zorlukları aşma iradelerini oluşturmalarını sağlayan en temel olgunun "ortak vicdan" olduğunu, "ortak aklı" harekete geçiren "ortak vicdan" olmadığında ortaya çıkanın yalnızca "salt müzakereye dayalı karşılıklı tartışma" olabileceğini ifade etti.
Akil İnsanlar Heyeti ile onlarca yıldır devam eden "önemli meselenin" yanı sıra toplumsal ve tarihi dönüşüme cevap teşkil edecek çözümler üretmek adına ortak vicdanı harekete geçirmeyi hedeflediklerini dile getiren Davutoğlu, şöyle konuştu:
"Sayın Cumhurbaşkanımız ilk toplantıyı 4 Nisan'da 2013'te o zaman başbakan olarak sizlerle yaptığında o vurguda bulunmuştu. Çok yoğun çabalar gösterdiniz. Size minnettarız. 26 Haziran'a kadar olan, geçen bölümde 12 bin kilometrelik mesafe kat edildi. Sayısız uçak yolculukları yapıldı. 60 bin vatandaşımızla yüz yüze görüşmeler yaptınız. Çok farklı siyasi görüşler, çok farklı geçmişte belki ideolojilere sahip ama ortak bir vicdanı harekete geçirmek konusunda tereddütsüz aynı zemine sahip bir heyet olarak gerçekten size bütün ülkemiz adına, hatta sadece Türkiye olarak değil, sizlerin bu çabalarınız sonrasında çevre ülkelerde yaşanan kırılmaların derinleşmesi göz önünde alındığında bütün çevre coğrafyalar ve insanlık adına teşekkür borçlu olduğumuzu düşünüyorum. Çözüm süreci, bizim içim bu toprakların en önemli projesidir. En başından itibaren söyledik. Sadece bu ülkenin projesi değil, burada başarılı olduğunda çevre ülkeler için de ilham kaynağı olacak önemli bir tarihi yol ve yöntem tespit etme meselesidir."
Dışişleri bakanı olduğu dönemde ve başbakan olduğunda da hafızasını tazelemek için Akil İnsanlar Heyeti'nin çözüm sürecine ilişkin hazırladığı raporu okuduğunu dile getiren Davutoğlu, "Siyasi pratik içinde, ayrıca ondan öncesinde de akademisyen olarak sizlerden biri olarak, bir aydın olarak, ulaştığım sonuçların ne kadar güzel formüllerle sizin tarafınızdan dile getirilmiş olduğunu görmekten de büyük mutluluk duydum" dedi.
‘Son gelişmeler olmasaydı da...’
Başbakanlık görevini devraldıktan sonra da bu konuda çalışma yaptığını, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile bu konuda yoğun istişarelerde bulunduklarını aktaran Davutoğlu, şöyle devam etti:
"Aslında son gelişmeler olmamış olsaydı da zaten bu toplantı olacaktı, kesinlikle bir araya gelişimiz konjonktürel bir gelişmenin sonucunda değildir. Bunu özellikle vurgulamak isterim. Ortak bir sorumluluk taşıyoruz. Ortak vicdanı harekete geçirebilmek için, bu ortak sorumluluğu toplumun bütün kesimlerine yayma çabasında omuz omuza vermek durumundayız. Hasbelkader bu siyasi süreç içinde yer alıp bugün başbakan olarak huzurlarınızda bulunmamış olsaydım ve akademisyenliğim devam ediyor olsaydı, sizlerden biri olarak yine bu meselelere zihnimi yoruyor, gönlümü bu meselelere yoğunlaştırıyor olacaktım ve belki de sizinle birlikte oturuyor olacaktım. Siyasi otoriteye, toplumsal sorumluluk bilinciyle bir şekilde hitap etmek zorunda olan bir aydın olarak zihnim yine bunlarla meşgul olacaktı.
Bu giriş konuşmasından, hitabından ve benim meseleye nasıl yaklaştığımla ilgili temel hususları vurguladıktan sonra inşallah baş başa oturduğumuzda belki saatlerce sürecek oturumda sizlerden biri olarak istişare etmek istiyorum. Bu toprakların bir çocuğu, bu ülkenin geleceğiyle ilgili ümitler, idealler besleyen bir insan, bir birey, bir aydın ve bütün insanlık için, bölge için sorumluluk taşıyan, beşerler olarak oturup birlikte konuşacağız. Şunu bilinmesini en başından isterim, Akil İnsanlar Heyeti'nin yaptığı temaslar, karşılıksız kalmamıştır. Bunlar sadece sizlerin bölgelere yaptığı ziyaretlerle, o ziyaretleri sonucunda ortaya çıkan yazılı raporlarla, raflara kaldırılmamıştır."
‘Çözüm süreci Türk hukuk sisteminin bir parçası’
Akil İnsanlar Heyeti'nin raporlarında yer alan pek çok hususun geçen yıl "demokratikleşme paketiyle" hayata geçtiğini ifade eden Davutoğlu, "Hazine yardımının yüzde 7'den yüzde 3'e inme şartı, harf yasağının kaldırılması, yer isimlerinin gözden geçirilmesi, siyasi propaganda da yerel dilin, anadilin kullanılması dahil olmak üzere birçok sizin teklif ettiğiniz, şimdi raporlarınıza dönüp baktığınızda, 'Evet biz teklif etmiştik' dediğiniz birçok husus, geçen seneki demokratikleşme paketinde yer aldı ama devrim mahiyetinde atılan bence en önemli adım, sizlerin hemen her bölgedeki raporlarda benim gördüğüm ve talebiniz olan ve bu çözüm sürecinin aktörü olan taraflarca da sürekli dile getirilen, yasal çerçevenin çözüm sürecine sağlanmış olmasıdır. Haziran ayında yaptığımız yasal düzenlemeyle artık çözüm süreci, Türk hukuk sisteminin bir parçası ve yasama kudretiyle bakanlar kurulunu da bağlayan bir temel esas halini almıştır" diye konuştu.
Genel başkanlık görevine geldiği AK Parti'nin olağanüstü genel kurulundaki konuşmasına "Selam olsun, insana, zamana ve mekana" dediğini hatırlatan Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Siyasetin ve her türlü sosyal faaliyetin temel hedefi, insanın varoluşsal alanı olan mekana, tabiata, o varoluşsal çevreye, insanın zaman içinde akışını temsil eden tarihi kontekste hitap etme ve insana saygı esasına dayalı olmak zorundadır. İnsanı selamlamayan, o insanın tarihi akışı içinde hakkıyla kavramayan, insanın varoluş alanına ki bu inananlar için bir nimet olarak Allah'ın lütfettiği, felsefeciler için tabiat, ne derseniz deyin o alana saygı duymayan bir yaklaşımın siyasal alanda kalıcı, ahlaki bir temel bulması mümkün değildir. O zaman nasıl bir saygı bu? Bunun çözüm süreciyle irtibatı nerede? Her şeyden önce şunu ifade etmemiz lazım. Küçük kısır alanlara bir mesele hapsolunduğunda, son gelişmelerde olduğu gibi, o kısır alanda şiddet ağırlıklı bir dil ve eylem geliştirildiğinde büyük resmi kaybetmek gibi bir sonuçla karşı karşıya kalabiliriz. Bizim büyük resimde gördüğümüz şudur; İnsanlığın büyük tarihsel dönüşümünde en temel evreler, kadim, modernite, küreselleşme evrelerinden geçen evrelerdir. Kadim topluluklar, çoğulcu şehir yapılarına, mahalle yapılarına, sokak yapılarına sahip olan ve harmanlanarak bugüne kadar gelmiş, çok köklü tecrübelerin birbirleriyle etkileşimleri üzerine doğmuş bir birikim. Modernite, bu birikim üzerinde daha çok, daha homojen, ulusçu anlayışlarla tek tipe daha yatkın ama vatandaşlık hukukuyla tahkim edilen bir hukuk düzenini öngördü. Küreselleşme ise bireylerin bütün sınırları hukuki kayıtları da rahatlıkla aşabilecekleri öyle büyük, geniş teknolojik araçlar ortaya çıkardı."
‘Herkes silahlansın, şurayı bassın' şeklinde tweet'ler atıldı’
Son olaylarda, küreselleşme ile ortaya çıkan iletişim araçlarının kötüye kullanıldığını aktaran Davutoğlu, "Silahlanıyoruz", "Herkes silahlansın, şurayı bassın" şeklinde tweet’ler atıldığını, "Türkiye IŞİD'e yardım ediyor" gibi gerçek dışı bilgilerin aktarıldığını belirten Davutoğlu, "Ortak kadim geçmiş ne olursa olsun, küreselleşmenin getirdiği o basit görünen ama çok etkileyici araçlar, bir anda bizim barışçıl projelerimizi demokrasi çabalarımızı, dumura uğratacak sonuçlar doğurabiliyor" dedi.
Türkiye'nin bir Latin Amerika, Kuzey Afrika, Batı Avrupa ülkesi olmadığını dile getiren Davutoğlu, "Bu topraklar, bu toprakların şehirleri, sokakları, devletleri, siyasi yapıları, sosyo kültürel bağları, en yakın zamana gittiğinde, 2-3 bin yıllık geçmişe dayanır. Bizde, bir bin yılı devirmemiş şehir neredeyse yoktur. Zaten şehirlerin şehir olması, bin yıllık bir sınavdan geçmesiyle irtibatlandırılır. Dolayısıyla bu topraklarda herhangi bir şehir, tek bir mezheple, tek bir dinle, tek bir etnik grupla adlandıralamayacak kadar farklı tarihi tecrübeler yaşamıştır. 'Şu şehirler Kürt şehridir, bu şehirler Arap şehridir, bu şehirler Türk şehridir' dediğinizde, tanımladığınızda geriye doğru 100 sene öncesine baktığınızda o şehirlerin çok daha heterojen, çok daha birbiriyle bütünleşik bir şekilde yaşamış şehirler olduğunu görürsünüz, şu anda da bu özellikleri taşıdığını görürsünüz" diye konuştu.
Olumlu sonuçlar doğuracak
Can Paker, Muhsin Kızılkaya, Oral Çalışlar, Etyen Mahçupyan, Nihal Bengisu Karaca, Hülya Koçyiğit ve Kadir İnanır ofise ilk gelen isimler arasında yer aldı.
Ofis girişinde geniş güvenlik önlemi alındığı ve heyetteki isimlerin, görevli polisler tarafından isim kontrolü yapıldıktan sonra içeriye alındığı gözlendi. Bu arada ofis önünde çok sayıda basın mensubu görev alıyor.
Toplantıya katılmak üzere Dolmabahçe Başbakanlık Çalışma Ofisi'ne gelen Akil İnsanlar Heyeti Karadeniz Bölgesi üyesi olarak görev alan gazeteci Çalışlar, basın mensuplarına yaptığı açıklamada, Kobani (Ayn el Arap) için yapılan eylemlerin herkesi endişeye sevk ettiğini belirterek, herkesin çözüm sürecine kararlı olarak sarılmasının olumlu sonuçlar doğuracağını ifade etti.
Soru üzerine, Akil İnsanlar Heyeti'nde yer alan 24 kişi ile yaptıkları "Çözüm Sürecine Sivil Katkı" başlıklı toplantıda dile getirilen, "Abdullah Öcalan'ın görüşlerini kamuoyuna doğrudan açıklamasına imkanı tanınması" konusunun da bugün yapacakları toplantıda Başbakan Davutoğlu'na iletileceğini aktaran Çalışlar, "Abdullah Öcalan dışında sürecin bütün aktörleri aracısız konuşuyorlar. Tek aracıyla konuşan Abdullah Öcalan. Abdullah Öcalan'ın görüşlerini aracısız bir şekilde açıklamasıyla ilgili bir imkan yaratılmasını isteyeceğiz" dedi.
Hükümetten kendilerine gelecek tekliflerden henüz haberi olmadığını da dile getiren Çalışlar, "Öcalan önerisi kabul görmezse, izleyeceğiniz yol ne olacak?" şeklindeki soruya, "Ne yapacağız? Yapacağımız bir şey yok? Biz talep etmeye devam edeceğiz" yanıtını verdi.
Akil İnsanlar Heyeti'nde yer aldığı halde bazı kişilere davetiye gitmediği yönündeki iddiaların sorulması üzerine ise Çalışlar, "Çağrıcılardan birisi olarak ben, ilk inisiyatifte, çözüm sürecini destekleyen bütün arkadaşlar burada olmalıdır' diye düşünüyoruz. Zaten anladığım kadarıyla Başbakanlıkta bütün 63 kişinin, 63'ü de çağrılmış. Bazı arkadaşlar katılmayabilirler. Bu da onların tercihi" diye konuştu.
Çağrılan tüm isimlerin toplantıya katılmasını umduğunu ifade eden Çalışlar, "Biz bir örgüt değiliz ki ayrılık olsun, fraksiyon olsun. Sonuçta hepimiz çağrıyı yaparken de bütün arkadaşlarla birlikte çağrı yaptık. Bundan sonra da böyle devam edecek. Zaten biz, 63 kişinin genişlemesini istiyoruz, 63 kişiyle kalmak yerine. 600 kişi olsun 6 milyon kişi olsun, hep birlikte barış sürecini, çözüm sürecini zorlayalım" dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın çözüm süreci konusundaki son açıklamalarının sorulması üzerine ise "Herkes diline daha çok dikkat etsin. Yani dil, zaman zaman maalesef... Çok olumlu, çok önemli adımlar atıldı ama zaman zaman kullanılan dikkatsiz dil toplumda gerilim yaratıyor. Ben siyasilerden taraflardan atılan olumlu adımlara uygun bir yumuşak dil kullanmalarını öneririm" ifadelerini kullandı.