Gazeteci İsmail Saymaz, Danıştay’ın İstanbul Sözleşmesi itirazını reddetmesine şerh koyan üyelerin yazdığı görüşü aktardı. Saymaz, İstanbul Sözleşmesi'ni savunan üyelerin, sözleşmeden neden çekinildiği hususunda hukuken geçerli gerekçeye yer verilmediğini kaydettiklerini ve bu işlemin keyfi olduğun savunulduğunu belirtti.
“Beş üyenin ortak karşı görüşünde, Cumhurbaşkanı'nın yürütmeye ilişkin kararname çıkarma yetkisinin sınırlı olduğu vurgulanıyor. Anayasa'da andlaşmaların TBMM'deki uygun bulma kanunu sonrası Cumhurbaşkanı'nın onayıyla mümkün olduğu ancak sona erdirme usulüne ilişkin hükme yer verilmediği belirtiliyor” diyen Saymaz devamında şunları kaydetti:
Andlaşmaların yasa hükmünde olduğu, fesih işleminin Cumhurbaşkanının yetkisinde olmayıp kararname ile düzenlenemeyeceği belirtiliyor. Sözleşmeye bağlı çıkarılan 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun'un yürürlükte olduğu, uygulanırken sözleşmenin esas alınacağının vurgulandığı anlatılıyor.
Kararda şöyle deniyor: "TBMM'de onaylanarak yürürlüğe giren andlaşmanın feshi ancak TBMM'nin yasayı yürürlükten kaldırması veya son erdirmeyi uygun bulduğuna ilişkin yeni yasa çıkarması sonrasındaki Cumhurbaşkanı kararı ile mümkün olabilecektir."
Beş muhalif üyeden Ziya Özcan ve Muhsin Yıldız, İstanbul Sözleşmesi'ni savunan bir görüş daha yazdı. Bu görüşte, 'toplumsal cinsiyet eşitliği' ifadesinin aleyhte yorumlara yol açtığı hatırlatılıyor. Kavram açıkça sahiplenilerek, şu yanıt veriliyor: "Toplumsal cinsiyet eşitliği' kavramından bir toplumun kadın ve erkekler için uygun olduğunu düşündüğü sosyal roller, davranışlar, faaliyetler ve özelliklerden bağımsız olarak cinsiyetler arasındaki eşitliğin; kadın ve erkeğin güç ilişkileri açısından eşit ve adil bir konuma sahip olması, gündelik yaşamdaki kaynak ve fırsatlara eşit şekilde ulaşabilmesi ve toplumda eşit haklara sahip bireyler olarak kabul edilmesi anlaşılmalıdır."
Sözleşmeden neden çekinildiği hususunda hukuken geçerli gerekçeye yer verilmediği kaydediliyor ve bu işlemin keyfi olduğu savunuluyor. Kadına karşı şiddetin artan şekilde devam etmesinin, toplumsal cinsiyet eşitliğinde farkındalığın arttırılmasını zorunlu kıldığı belirtilerek, şöyle devam ediliyor: "Kadına yönelik şiddetin devam ediyor olması, kadınları şiddete karşı korumaya dair 6284 sayılı yasanın sözleşme hükümlerine doğrudan göndermede bulunması, kanunun kadınları gerçek anlamda korumada tek başına yeterli olmayacağını ve sözleşmenin desteğine ihtiyacı olduğunu kabul etmesi karşısında çekilme kararının sebep ve amaç öğeleri yönünden hukuka aykırı olduğu sonucuna varılmıştır."
"İktidar, tarikat ve cemaatleri memnun etmek için kadınları erkek şiddeti karşısında yalnız ve savunmasız bıraktı"
Saymaz, "İktidar İstanbul Sözleşmesi'ni kaldırarak, yalnızca hukuken tartışmalı bir karara imza atmış olmadı. Aynı zamanda kadın-erkek eşitliğini cehennemlik bir günah sayan tarikat ve cemaatleri memnun etmek için kadınları erkek şiddeti karşısında yalnız ve savunmasız bıraktı. AK Parti sonrasının ilk görevi, çıkarılacak Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle İstanbul Sözleşmesi'nin yeniden yürürlüğe konduğunun ilan edilmesi olmalıdır" görüşünü savundu.
Yazının tamamını okumak için tıklayın.
Akşener’in itirazıSaymaz, yazısında ayrıca itirazla ilgili şu bilgileri aktardı: İyi Parti lideri Meral Akşener sözleşmeyi sona erdiren 3718 sayılı kararnamenin iptali ve 9 sayılı kararnamenin ilk fıkrasındaki ibarenin kaldırılması için Anayasa Mahkemesi'ne başvurulması amacıyla Danıştay 10. Dairesi'nde yürütmeyi durdurma davası açtı. Akşener, dilekçesinde şu görüşü savunuyor: Anayasa'nın 90. maddesine göre imzalanan milletlerarası andlaşma yasa hükmünde sayılır. İstanbul Sözleşmesi de 6251 sayılı yasa ile TBMM'de uygun bulunduktan sonra Bakanlar Kurulu'nca onaylandı ve yürürlüğe girdi. Ancak 2017 yılında Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne geçilirken, andlaşmaları sona erdirme yetkisi, Bakanlar Kurulu lağvedildiği için Cumhurbaşkanlığı'na bırakıldı. Oysa yetki ve usulde paralellik ilkesi gereğince yasa hükmündeki İstanbul Sözleşmesi, sınırlı bir yürütme yetkisi bulunan Cumhurbaşkanı Kararnamesi ile iptal edilemezdi. 10. Daire, bu isteği reddetti. Akşener, Danıştay 10. İdari Dava Daireleri Kurulu'nda itiraz etti. Kurul, beşe karşı sekiz oyla itirazı geri çevirdi. Oy çokluğuyla verilen kararda, yürütme yetkisinin Cumhurbaşkanına ait olduğu ve andlaşmaları sona erdirmenin de yürütmenin yetkisine girdiği savunuluyor. TBMM'ye andlaşmaların feshine ilişkin görev ve yetki verilmediği anlatılıyor. |