Dünya

Daha sıkı askeri işbirliği

Merkel, Almanya-Fransa istişare toplantısı öncesi Paris ve Berlin arasında askeri alanda daha sıkı bir işbirliğinden yana olduğunu açıkladı. Peki, Almanya güvenlik politikalarındaki değişiklikte ne kadar ciddi?

19 Şubat 2014 00:37


Bir Alman-Fransız Gençlik Merkezi çalışanı tarafından Almanya Başbakanı Angela Merkel ile yapılan ve video-podcast olarak yayınlanan röportajda, Merkel, ilk olarak Elysee Antlaşması'na atıfta bulunup Alman birliklerinin misyonlarını övdü: "Fransız ordusunu uçakların yakıt ikmaline yardımcı olarak Mali'de destekledik. Bu alanda daha da fazla işbirliği mümkün.“

Alman-Fransız askeri işbirliği 25 yıldır ağır aksak ilerliyor. İki ülke 25 yıl boyunca 6 bin askerlik ortak bir tugaya sahip olsa da Fransa’nın ısrarına rağmen hiçbir zaman bir bütün olarak bir misyonda görev almadılar. Fransa, yıllardır özellikle Afrika'daki misyonlarında Alman hükümetinden destek talep ediyor. Almanya ise uzun yıllardır misyonları insani yardım görevleriyle sınırlı tutuyor. Berlin, en fazla şu anda Mali'de olduğu gibi bir kaç tıbbi görevli ya da askeri eğitmen gönderiyor ya da gerekli teçhizatı kullanıma sunuyor.

Fransızlar açısından özellikle son dört yıl hayal kırıklığı yarattı. Almanya Merkel yönetiminde ekonomik açıdan giderek güçlenirken, dış politika ve güvenlik politikalarında giderek geri plana çekildi. Eski dışişleri bakanı Guido Westerwelle, Almanya'nın tutumunu resmi olarak “çekimserlik kültürü“ olarak nitelendirirken, eski savunma bakanı Thomas de Maiziere, Almanya'nın askerî alanda daha katılımcı olmasını talep eden Paris'e, "Ortaklarımızdan ders almaya ihtiyacımız yok" gibi sert bir yanıt vermişti. Ludwigsburg'daki Alman-Fransız Enstitüsü'nden siyaset bilimci Stefan Seidendorf, Fransa'da Almanya'ya yönelik mevcut kuşkulara dikkat çekiyor: "Fransa'da güvenlik ve dış politika alanındaki siyasetçiler uzun süredir Almanya'nın hâlâ müttefik olma niteliğine ya da isteğine sahip olup olmadığını soruyordu.“

Bu açıdan bakıldığında Merkel'in ikili askerî işbirliği konusundaki son derece temkinli sözleri bile, dış politikada bir değişimin işareti olarak algılandı. Yeni kurulan Büyük Koalisyon'un da bir önceki hükümetten farklı bir tutum sergilediği göze çarpıyor. Artık sadece Almanya Cumhurbaşkanı değil, Dışişleri Bakanı Frank-Walter Steinmeier ve Savunma Bakanı Ursula von der Leyen de yurt dışında Almanya'nın daha fazla aktif olmasını istiyor. Von der Leyen, son Afrika gezisinde, Almanya’nın Afganistan misyonuna rağmen askerî işbirliği için hâlâ kapasiteye sahip olduğu mesajını verdi ve Almanya'nın gelecekte daha fazla sorumluluk üstleneceğini vurguladı. Başbakan Merkel de Fransa'nın yükünün paylaşılacağı güvencesini verdi.

Donaueschingen açıklaması

Ancak yine de şüpheler söz konusu. Siyaset bilimci Seidendorf, fikir değişikliğinin ülke içindeki bir kanıdan ziyade AB üyesi partnerlerin artan sabırsızlığından kaynaklandığı görüşünde. Seidendorf, "Şu anda, yeni hükümetin göreve başlamasından sonra, son AB zirvelerinde, Westerwelle tarafından dile getirilen çekimserlik kültürünün artık daha fazla sürdürülemeyeceği görülüyor“ diyor.

Seidendorf, Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande'ın Almanya'da konuşlanmış son Fransız askerlerinin de çekileceğini açıklamasının bu konuda açık bir sinyal olduğunu ifade etti: "Donaueschingen'deki birlikle ilgili olay Alman hükümetine ‘istemiyorsanız, yapamıyorsanız o zaman başka partner aramak zorundayız‘ şeklinde son bir uyarı atışıydı.“

Şüphesiz Merkel bu uyarı atışını çok iyi anladı. Ancak şu ana dek yeni dış politika konusundaki açıklamaların ardında yeni bir Alman sorumluluk bilincinin yattığına dair çok az belirti var. Merkel, kısa bir süre önce Brüksel'de, Hrıstiyanlar ve Müslümanlar arasındaki kanlı çatışmaları durdurmak için Afrika'da bir Avrupa misyonuna onay verse de zorlu askeri görevleri başkalarının üstlenmesini istiyor. Merkel'in, Alman askerlerinin Afrika topraklarında çatışmaya girmesine izin vermesi ise hiç olası görülmüyor.