Hürriyet yazarı Ahmet Hakan, “Arkadaşlar reklam arası bitti, film başladı ve 2023’te isteseniz de istemeseniz de vizyona girecek” diyerek “Osmanlı’nın 90 yıllık reklam arası sona erdi” sözlerinin arkasında duran AKP Balıkesir Milletvekili Tülay Babuşcu’nun AKP’li belediyelere Osmanlı lalesi sattığı iddiasını gündeme getirdi.
Babuşçu’yu açıklama yapmaya çağıran Ahmet Hakan, “Bir milletvekilinin Cumhuriyet için "90 yıllık reklam arası" demesinde bir sorun yok. Nihayetinde düşüncesini ifade etmiştir. Ve her ne kadar her gün her yerinden tokatlansa da bu memlekette düşünce özgürlüğü vardır. Fakat bir milletvekili... Bir yandan "90 yıllık reklam arası bitti, Osmanlı geldi" diye haykırıyor... Bir yandan da ürettiği Osmanlı lalelerini AK Partili belediyelere satarak cukkayı cebe indiriyorsa... Orada izaha muhtaç bir durum vardır” dedi.
Ahmet Hakan’ın Hürriyet gazetesinin bugünkü (19 Ocak 2015) nüshasında yayımlanan, “'Reklam arası' mı, 'lale parası' mı?” başlıklı yazısı şöyle:
'Reklam arası' mı, 'lale parası' mı?
Bir milletvekilinin Cumhuriyet için "90 yıllık reklam arası" demesinde bir sorun yok.
Nihayetinde düşüncesini ifade etmiştir.
Ve her ne kadar her gün her yerinden tokatlansa da bu memlekette düşünce özgürlüğü vardır.
*
Fakat bir milletvekili...
Bir yandan "90 yıllık reklam arası bitti, Osmanlı geldi" diye haykırıyor...
Bir yandan da ürettiği Osmanlı lalelerini AK Partili belediyelere satarak cukkayı cebe indiriyorsa...
Orada izaha muhtaç bir durum vardır.
*
AK Parti Milletvekili Tülay Babuşçu bir açıklama yapmalıdır.
"Cumhuriyet'e '90 yıllık reklam arası' demem ile 'AK Partili belediyelere Osmanlı lalesi satıp zengin olmam' arasında hiçbir ilişki yoktur" şeklinde bir açıklama bile kabulümüzdür.
Afet Ilgaz'a rahmet
Yeniyetmenin tekiydim.
Kuzey Ege'de "Ahmetçe Altı" denilen hayli mütevazı, sessiz ve bezgin sayfiyede tatil yapıyordum.
Köy kahvesinde elimde Afet Ilgaz'a ait hikâye kitaplarını gören köylülerden biri "Bu yazar burada oturuyor" dedi ve ekledi: "Az ileride yazlığı var."
Kalktım gittim Afet Ilgaz'ın yazlığına.
*
Henüz İslami kesime yaklaşmamış, başını örtmemişti Afet Ilgaz.
"Rıfat Ilgaz'ın eski eşi" olarak biliniyordu.
İmam hatip mezunu olduğumu öğrenince benimle İslamcılık üzerine konuştu uzun süre.
Sevecen ve koruyucu yaklaşıyordu bana.
*
Yıllar sonra Afet Ilgaz'ı başını örtmüş halde görünce "Ahmetçe Altı"daki sohbetteki koruyucu sevecenliğini hatırladım ve bilmiş bir edayla başımı salladım.
*
Afet Ilgaz'ın dönüşümü şimdi ortaya çıkan dönüşümlere pek benzemez.
Refah Partisi'nin en itilip kakıldığı günlerde Milli gazeteye yazar oldu, başörtüsünün en çekiştirildiği günlerde başını örttü, muhafazakârların yanlarından kaçıldığı günlerde muhafazakârların içinde yer aldı.
Üstelik sessiz sedasız yaptı bunu. Olağan bir iş yapıyormuş gibi yaptı.
*
Geçen gün vefat etti
Afet Ilgaz.
Sessiz sedasız çekip gitti bu dünyadan.
Kişisel dönüşümünü başına çiçek takar gibi kendisine yakıştırmayı bilen bu vakur yazara Allah'tan rahmet diliyorum.
İtalya'ya verilecek olası çok sert yanıt
Başbakan Ahmet Davutoğlu, Paris yürüyüşüne katılmasıyla ilgili olarak ileri geri laflar eden İtalya Başbakanı'na "Sözlerini düzelt, yoksa çok sert yanıt geliyor" demiş.
*
"Çok sert yanıt"
ne olacak acaba?
*
Şunlar olabilir mi?
-İtalyan mallarını boykot...
-İtalya'ya ambargo...
-İtalyan vatandaşlarına vize...
-"Venedik çok eski ve çok köhne" kampanyası.
-"Lahmacun pizzaya bin basar" projesi.
-"Makarna değil erişte" yaklaşımı.
Etyen Mahçupyan bu işe ne diyor acaba?
Türkiye "muhteşem" bir atak yaparak...
Her yıl 18 Mart'ta yapılan Çanakkale Şehitleri'ni anma törenlerini 24 Nisan'a çekti.
Ve Ermenistan Cumhurbaşkanı dahil 102 dünya liderini Çanakkale'ye davet etti.
*
Amaç ne?
Amaç şu:
24 Nisan'da Ermeni soykırımı iddiasının yüzüncü yıldönümünde yapılacak anma törenlerine bir alternatif oluşturmak, dikkat dağıtmak ve 24 Nisan baskısından bir nebze olsun kurtulmak.
*
Bu fazlaca uyanık ve fazlaca parlak atılıma Başbakanımız Ahmet Davutoğlu'nun Başdanışmanı Etyen Mahçupyan ne diyor acaba?
Bir cümlede üç yanlış
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Şentop şöyle bir cümle kurmuş:
"AK Parti'ye hasım ve muhalif olanlar, aynı zamanda Türkiye'nin hasım ve düşmanlarıdır."
*
Bu cümledeki üç sorunlu yaklaşımı takdim ediyorum:
-BİR: Eleştiriye tahammülsüzlük var.
-İKİ: Kendini Türkiye yerine koymak var.
-ÜÇ: "Muhalefet" ile "düşmanlık" arasındaki devasa farkı görmeme var.
Bana amca dediler
ÜÇ arkadaş kafede oturuyorduk.
Yoksul bir dilenci çocuk yanaştı bizim masaya.
Çocuk gözünü bana dikip acıklı bir yakarışa girişti:
"Amca! Allah rızası için yardım amca."
*
Ben hitapta olağanüstü ve şaşırtıcı bir durum görmemiştim.
Fakat masadakiler, alaycı bir eda ve hunharca bir gayretle başladılar bir türkü tutturmaya:
"Bana amca dedileeeer... Bana amca dedileeeer..."
*
Bu olayın ardından...
Televizyonlarda gösterime giren "Bana amca dediler/Bana teyze dediler" sloganlı "sigorta reklamı"na burun kıvırıp "Ay bu nasıl da başarısız reklam böyle" diyenlere Allah ne verdiyse girişmeyi borç bilirim.
Haftanın en iyi 5'i
1. YILDIZ TİLBE: Sosyal medyada hak edene hak ettiği cevabı verirken gözünü budaktan sakınmadığı için.
*
2. DÜCANE CÜNDİOĞLU: Entelektüel alanda bağımsız ve bağlantısız Müslüman aydınların var olduğunu kanıtladığı için.
*
3. ALİ BABACAN: Hayran bırakıcı bir sabra sahip olduğunu kanıtlamaya devam ettiği için...
*
4. REZA ZARRAB: Yazıp imzaladığı otel antetli kâğıda "belge" muamelesi yaparak herkesi pek eğlendirdiği için...
*
5. BEYAZIT/CANDAN: Siyasi atışmacılardan daha yaratıcı, daha zekice, daha insani ve daha hoş atıştıkları için...