Cumhuriyet yazarı Orhan Bursalı, 24 Haziran 2018'de yapılacak seçimlerde 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın karşısına muhalefetin ortak aday olarak çıkacağı yolundaki iddiayı değerlendirdi. "RTE’yi Gül’e tercih ederim, çünkü RTE gizli değil açık seçiktir; Gül ise sinsidir, kendisini saklar" şeklindeki görüşü yanlış bulduğunu belirten Bursalı, "RTE’yi kararında asla etkileyemezsiniz. Ama Gül’ü etkileyebilirsiniz. RTE, düşündüğünü hiçbir engel tanımadan tepeden halleder. Eğitim, imam hatip. Artık ne varsa. Unutmayın, Gül, Gezi Direnişi’nde de RTE’den farklı ve yumuşak bir tutum almıştı" ifadesini kullandı.
Orhan Bursalı'nın "Abdullah Gül" meselesi başlığıyla yayımlanan (26 Nisan 2018) yazısı şöyle:
Motordan Kadıköy’e inerken personelden bir Laz hemşerim “Bırakın o FETÖ’cü Gül’ü” diyerek takıldı. Tabii lafı CHP’ye idi. O sırada da cep telefonunda Özgür Özel ve sonra Veli Ağbaba’nın açıklamalarını okuyordum, döndüm: “Bak, CHP ‘Gül meselemiz yok’ diyor.” Yüzündeki gülümseme şöyle diyordu: “CHP bir Meral Akşener ile vurdu bizi, şimdi de Gül’ü kullanarak mı vuracak..”
Gül meselesi hassas, CHP seçmeni ve “sol” için: “Gül mü, aman aman..” İzmir’den bir e-posta geldi; topunuz on para etmez, bir de siyaset yorumcusu olarak ortalıkta dolaşırsınız, Gül’ü aday gösteren Erdoğan’dır..
Ört ki ölem.. Ama Gül’ün ortak çatı aday olmayacağı hemen hemen kesinleştiğine göre, bu konuya nesnel olarak girebilirim.
RTE - Gül çatışması
Herhalde, en azından 2010’dan beri Abdullah Gül ile Recep Tayyip Erdoğan arasındaki siyasi gerilimleri gazeteci olarak en iyi izleyen, yazan üç beş kişiden biriyim. İktidar kavgalarına odaklandığım için, Gül - Erdoğan çatışması pek çok yazıma konu oldu. Çatışmanın Anatomisi’nde de Gül- Erdoğan ilişkilerinin bu bağlamda güçlü izdüşümleri var.
Dahası çok sayıda okur “O çatlaktan iktidarı bitirecek bir şey çıkmaz, boşuna uğraşma” diyordu. Ben ise bize mama çıkar mı diye değil, ciddi bir siyasi çatışmayı merakla izliyordum.
Gül AKP içinde odaktır. 2007 Cumhurbaşkanlığı seçiminde, olanak olsaydı RTE’nin elinde, o makamı da kendine alır Gül’e vermezdi. O zamandan itibaren, şimdiki Başkanlık Sistemi’ni kurguladı ve başbakanlığı ve cumhurbaşkanlığını tek adam sistemine dönüştürdü.
2010’dan beri RTE ile açık bir iktidar çatışması içinde oldu. Bir dizi olayı sayarım.. Gül, başkanlık sistemi tartışmalarında da önceliği hep parlamenter sisteme verdi; denge- fren sistemi kurulmazsa, başkanlık sisteminin engelsiz tek adam sistemine dönüşeceği görüşündeydi.
RTE her adımda Gül’ün önünü kesti. Cumhurbaşkanlığı biterken, parti kongresine sokmadı. RTE, Cumhurbaşkanı olacaktı ve ne başbakanlığı ne de parti liderliğini Gül’e bırakmaya niyeti vardı. Gül, bugün AKP’ye üye değildir. AKPtrollerinin FETÖ tartışmalarında da saldırıya uğradı.
Kaybedeceği oyunda yok
Gül, RTE ile kaybedeceği tartışmaya ve parti içi mücadeleye girmedi. Girseydi, gerçekten “fena dayak yerdi”.
Eğer, RTE ile açık mücadeleye girişseydi, yaşadığımız gelişmeler üzerine daha sık görüşlerini açıklamış olsaydı, demokrasi, özgürlükler, ülke için açık tavır alabilseydi, tüm açıklamaları bir program bütünlüğü oluşturur ve bugün muhalefetin çatı adayı olabilirdi.
İnsanlar süreç içinde kendi toplumsal ve düşünsel evrimlerini yaşarlar şüphesiz ki. Fakat Gül böyle bir kişisel süreç yaşadıysa da, bundan toplumun haberi olmadı. Fakat açıklık her zaman gerekli bir şeydir. Hele politikacılar için.
Gül, Referandum’dan sonra şimdi Başkanlık seçiminde adaylığının konuşulacağını hesap etmiş miydi?
Yoksa Gül kendine şöyle bir siyasi kariyer mi çizmişti: RTE eninde sonunda tökezleyecek, bu politikası sonunda başarısızlık getirecek ve AKP’nin başına geçeceğim.
Evet, böyle bir tablo oluşsaydı, AKP’lilerin çoğunluk olarak Gül’ü başlarına getireceklerine kesin diyebiliriz. Çünkü o kitle içinde kredisi en yüksek ve AKP’yi ayakta tutabilecek insandı. Binali Yıldırım ile işleri götürürlerdi.
‘RTE’yi tercih etmek’
Muhalefet blokunda şöyle bir inanış var: “RTE’yi Gül’e tercih ederim, çünkü RTE gizli değil açık seçiktir; Gül ise sinsidir, kendisini saklar.”
Bunu yanlış bulurum: RTE’yi kararında asla etkileyemezsiniz. Ama Gül’ü etkileyebilirsiniz.. RTE, düşündüğünü hiçbir engel tanımadan tepeden halleder.. Eğitim, imam hatip.. artık ne varsa... Unutmayın, Gül, Gezi Direnişi’nde de RTE’den farklı ve yumuşak bir tutum almıştı.
Motordaki hemşerime gelelim: Gül FETÖ’cü müydü?
RTE-AKP ile FETÖ ittifakı döneminde, herkes ne kadar FETÖ’cü ise o kadar. Gül FETÖ’cüyse, RTE deFETÖ’cü. İktidarda üçlü bir çatışma vardı: Bir yandan FETÖ-RTE... Öte yandan RTE-Gül. İttifaklar buna göre şekilleniyordu. Bu karmaşık ilişki içinde, Gül’ün, Rektör, TÜBİTAK vb. Gülencileri sık atadığını söyleyelim.
Çatı adayı olsaydı, AKP’den ekstra seçmen koparır mıydı? Tartışmalı. Ama “aman aman olmasın” muhalefetinin ardında, Gül’ün kendine ayrı bir siyasi açık seçik kimlik ve muhalefet inşa etmemesi yatıyor.