Cumhuriyet gazetesi yazarı Barış Terkoğlu, eski başbakanlardan Necmettin Erbakan'ın Atatürkçü askerlerin sanık olduğu davalara destek vermediğini, 28 Şubat’ın askerlerinden intikam alacağını söylemediğini ve yargılama talebinde bulunmadığını belirterek, "Öyleyse Erbakan’ın ölmesi gerekiyordu. Hayır, elbette öldürülmedi. Ölmesi beklendi. 27 Şubat 2011’de Erbakan, yaşına bağlı hastalıklar nedeniyle vefat etti. Hemen ardından 'Kozmik Oda Kumpası'nın mimarı FETÖ’cü savcı Mustafa Bilgili tarafından soruşturma başlatıldı. İlk gözaltılar 12 Nisan 2012’de yapıldı." değerlendirmesini yaptı.
Terkoğlu yazısında, "İşin ilginci, 'davanın bavulcusu' olarak anılan, şaibeli belgeleri soruşturma başladıktan sonra savcıya getiren eski binbaşı, FETÖ iltisaklı çıktı. Bilirkişi raporlarıyla bunların sahte olduğu ispatlandı. Dosyaya giren CD’de FEM Dershanesi’nin soru kitapçığı bile bulundu. Davanın mağdurları arasında TSK’den FETÖ bağlantısıyla suçlanarak atılan onlarca askerin yer alması mı dersiniz? Davayı hazırlayan 5 savcı, 13 hâkim, TÜBİTAK’tan 3 bilirkişinin FETÖ suçlamasıyla mesleğinden olması mı?" ifadesini kullandı.
Terkoğlu şunları kaydetti:
"Kısacası Ergenekon ve Balyoz kimin imalatıysa, bu dava da onun imalatıydı. Ancak çoğu yaşamının son evresindeki 103 insan, yıllarca “28 Şubat öyküleri” içinde şeytanlaştırılmaya, dekor olarak kullanılmaya devam etti. Nihayetinde 12 Eylül’de darbecilerin modellediği “Erbakan’sız Erbakancılık”, günümüzde 28 Şubat davasıyla, onun bitmeyen mağduriyet edebiyatıyla sürdü. Erbakan’ın kapağını açmadığı dosya, FETÖ ve AKP eliyle bambaşka bir hesaplaşmaya dönüştü. İşin ayrı bir yanı ise 'aynı gemideyiz' diyerek siyasi iktidarla ortak bir çizgide buluşan kimi ikircikli muhalifin de söz konusu bahsi pek açmamasıydı."