Cumhuriyet Ombudsmanı Güray Öz, okuyuculardan gelen sorulara cevap vererek, “'Gazeteye eleştiriler işe yarıyor, yönetici ve editörler dikkate alıyor' diyemiyorum" dedi. Öz, "Eleştirilmenin de pek sevilen bir durum olmadığını kabul etmek gerekir" ifadesini kullandı.
Öz’ün Cumhuriyet’te “Dünyada Ombudsmanlık Gelişirken” başlığıyla bugün (18.04.2016) yayımlanan yazısı şöyle:
Medyada ombudsmanlık kurumunun tarihi çok eskilere dayanmıyor. 1950’lerden başlayan ve hızla gelişen uluslararası düzeyde örgütlenen bir süreçten söz ediyoruz. Bu süreçte, gelişmeye paralel olarak okurların, izleyenlerin ilgisinin arttığı, yayınlara aktif olarak katılmak, müdahil olmak istedikleri de ortaya çıktı. Sonuçta “Okur - Ombudsman - Editoryal Kadro” üçlüsünün arasında olması gereken ilişki konusunda da epeyce bir bilgi, belge, deneyimi, birikimi sağlandı. Bu ilişkinin okurla Ombudsman arasında sıcak, Ombudsman - Editoryal Kadro arasında ise mesafeli olması gerektiği de bu deneyimin bir sonucudur. Çünkü Ombudsman hem okur eleştirilerini yazıişlerine; editoryal kadronun yetkililerine aktarmak hem de gazetecilik ve gazetenin kabul edilmiş yayın ilkeleri açısından yapılan yayını denetlemek gibi bir görevle yükümlüdür. Farklı ombudsmanlık uygulamalarının hemen hepsinde de bu ortak özellik kendini gösteriyor.
Cumhuriyet gazetesinin bir patronu olmadığını tüm okurlarımız bilirler. Ama yine de gazetemizin bir sahibi var ve o da Cumhuriyet Vakfı’dır. Cumhuriyet Vakfı’nın bir komisyon tarafından hazırlanan, Yayın Kurulu’nun fikri de alınarak vakıf yönetimince onaylanan yayın ilkelerinde Ombudsmanlıkla ilgili maddeyi de okurlarımız birkaç kez bu sütunlarda okudular. Yine de hem okurlarımız hem de editoryal kadro için bir kere daha buraya alıyorum. Şöyledir:
“Cumhuriyet gazetesi ve diğer yayınlarda açıklık, şeffaflık esastır. Gazete ve diğer yayınların ilkelere uygun olarak çalışıp çalışmadığı, haberciliğin temel unsurlarına uyulup uyulmadığını denetleyebilmek ve okurlara, kamuoyuna hesap verebilmek için Vakıf Yönetim Kurulu’nca Ombudsmanlık oluşturulmuştur. Ombudsman ya da Okur Temsilcisi tüm yapılmış yayınları ilkelere uygunluk açısından gözden geçirmek hak, yetki ve sorumluluğu altında görev yapar. İlkeler dışında editoryal servislerden ve idareden bağımsız olarak görevini yerine getirir. Temsilci, okur eleştiri istek ve önerilerini gazetenin editoryal ve idari yönetimine iletmek, gerekli durumlarda habere konu olanlarla haberciler arasında hakemlik yapmakla yükümlüdür.”
Eleştirilmenin de pek sevilen bir durum olmadığını kabul etmek gerekir. Yine de editörlerin, habercilerin, yöneticilerin bu duruma katlanmak, kendilerini gözden geçirmek, haberlerini, tutumlarını savunabilmek gibi bir zorunlulukları bulunuyor. Burada okuru müşteri yerine koyup “okur her zaman haklıdır” gibi bir anlayıştan söz etmiyoruz. Ama okur eleştirilerinin yol göstericiliğine, yayın ilkelerine uymanın zorunluluğuna inananlar için bu durum yararlıdır. Eleştirilere kızmak, kızgınlığı “süslemek” anlamlı değildir.
Cumhuriyet okuru titizdir. En küçük yazım hatasından genel yayın politikasına, yazarların tutumuna, çelişkilerine kadar her konuyu iletmekten, sorular sormaktan kaçınmaz. Bir gazete için de bundan daha iyi bir ortam bulunamaz. Son günlerde okurlardan gelen eleştireler içinde; “Bizim eleştirilerimizin bir yararı oluyor mu? Oluyorsa neden düzeltilmiyor? Genel gidiş, yayın politikası konusundaki eleştirilerimiz neden yanıtlanmıyor?” ve benzeri sorular ağır basıyor. Bu konuda Ombudsman olarak “Eleştiriler işe yarıyor, editörler ve yöneticiler yazılanları her zaman dikkate alıyorlar” diyebilmek durumunda ne yazık ki değilim.
Ama Cumhuriyet gazetesi bugüne kadar yaptığı gibi kimliğine uygun yayın yapmayı, kimi aksaklıklar, hatalar olsa da sürdürecektir. Gelecekten umutluyum. Özellikle Genel Yayın Yönetmeni’nin özgürlüğüne kavuşmasından sonra daha özenli bir yayın yapılacağına, bunun gerçekleşmesi için önlemler alınacağına inanıyorum. Cumhuriyet değerlerinin savunulmasında tavizsiz davranılacağına, laiklik konusunun en başa yazılacağına olan inancım arttı. Aynı şekilde sivil toplum kuruluşlarının, demokratik kitle örgütlerinin, parlamento dışı muhalefet parti ve hareketlerin kendilerini görebilecekleri, görüşlerine yer veren bir gazete bulabileceklerini, Hazirancıların, Gezi forumlarının haber değeri taşıdığının kabul edileceğini ve nihayet okur eleştirilerine daha fazla kulak verileceğini umuyorum.