"Terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına ve anayasal düzene karşı suç işlemek" iddiasıyla dördü tutuklu yargılanan Cumhuriyet yönetici, yazar, muhabir ve avukatları hakkındaki davanın altıncı duruşması öncesi gazeteciler, Çağlayan Adliyesi önünde bir basın açıklaması yaptı. Dışarıdaki Gazeteciler İnisiyatifi adına gazeteci Elif Akgül'ün okuduğu basın açıklamasında, yaklaşık 500 gündür tutuklu bulunan Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu, Cumhuriyet Vakfı İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay ve muhabir Ahmet Şık'ın yarın (9 Mart 2018) yapılacak duruşmada tahliye edilmesi talep edildi. Sınır Tanımayan Gazeteciler Almanya Temsilcisi, Christian Mihr de, "Şık, Atalay ve Sabuncu'nun tahliyesini yerinde gözlemlemek için Türkiye'ye geldim. Temin ederimki, bundan sonra da diğer gazeteciler, tüm gazeteciler için tahliye edilene kadar Türkiye'de olmaya devam edeceğiz" dedi.
Mihr, sözlerine şöyle devam etti:
"Türkiye'nin hak ettiği, demokrasi özlemini yerine getirilinceye kadar bu çalışmalarımıza devam edeceğiz.Dayanışma içerisinde kalmaya devam edelim son gazeteci tahliye olana kadar."
"Bu nöbetin parolası hukuk, işareti demokrasi"
Adalet Nöbeti adına konuşan İstanbul Barosu Başkanı Mehmet Durakoğlu, "Bugün adalet nöbetinin 49. haftasındayız. 49 hafta evvel Cumhuriyet'çi meslektaşlarımız için başlatılan nöbetlerden bu yana geçen zaman dilimi adaleti soluyan bir aşamaya vardıramadı bizi..." dedi.
Durakoğlu, "49 hafta önce, yurttaşların adalete inançlarının yüzde 30'lara bir türlü varamadığı ortamda, üstüne bir de OHAL rejiminin oturduğu ve hukuk arayışlarının büsbütün yoğunlaştığı dönemde tutuklanmıştı onlar..."
"49 haftadır sessizce çığlık atıyoruz" diyen Durakoğlu, "Halkın hak arama özgürlüğünün temsilcisi ve teminatı olan avukatların bu çığlığı, kendilerine dair bir istemin ötesinde değerlendirilmelidir. Bu aslında halkın çığlığıdır. Avukatlar, çığlık atarken çıkan sesteki nefestir. Avukatların sesi kesilirse, yurttaşların nefesi kesilir" ifadesini kullandı.
Durakoğlu konuşmasına şöyle devam etti:
"Kanuna uydurulma çabası gösterilen Cumhuriyet davasının, hiçbir biçimde uygun olamayacağını bilen avukatlar olarak tarihe düşeceğimiz notları alıyoruz. "Yayın politikası değişti" diye soruşturmasındaki dosyada, bütün iddialar çürütülmüş olsa da, adaletsizliğin egemen olduğu bir konjoktüre teslim olmayalım istiyoruz. Bitsin bu zulme dönüşen yargılama diyoruz.
Bugün Dünya Emekçi Kadınlar Günü... Avukat Akın Atalay Adalet'ine kavuşabilmeli, Murat Sabuncu Eylem'ine dönebilmeli, Ahmet Şık sarılabilmeli Yonca'sına... Dünya Kadınlar Günü'nün hemen ertesinde... "Yeni bir başlangıç oldu" diyebilmeli herkes...
Biz yarın Silivri'de olacağız. Tarihimizi yazarken Silivri'deyiz yarın... Nasıl yazılacağımıza da karar verilecek yarın... Bizden söylemesi.. Dedik ya bu nöbetin parolası hukuk, işareti demokrasidir."
“Dünyanın yok olması pahasına olsa bile adalet yerine bulmalı”
Dışarıdaki Gazeteciler adına konuşan Elif Akgül, "Türkiye uzun zamandır zor, çok zor bir süreçten geçiyor. Söz, düşünce ve yazının terör suçu haline getirilmesi aşamasını geçtik, artık müebbet hapis cezalarının vaka-i adiye olduğu günlere geldik" dedi.
2018'de Türkiye'de 223 bin tutuklu ve hükümlü olduğunu belirten Akgül, "Üstelik mahpusların 50 bini terör örgütü üyeliği ya da terör örgütüne yardım ve yataklıkla suçlanıyor.
Türkiye’de mevcut hapishanelerdeki doluluk oranı yalnız Cumhuriyet tarihinin değil Osmanlı’dan beri kayıt altında olan tüm dönemlerin üzerine çıkarak yüzde 100’ü aştı.Bu tablo, adalet mekanizmasında vahim hatalar olduğunun en açık resmi değil mi?" diye konuştu.
"Avukatlar, gazeteciler, milletvekilleri cezaevlerindeyken Türkiye, Varna’da uzun zamandır yapılması için uğraştığı Avrupa Birliği zirvesinde ne tür inandırıcı mesajlar verebilir?" ifadesini kullanan Akgül, "Bugün aynı zamanda Dünya Kadınlar Günü. 16 gazeteci kadın, bugünü Türkiye hapishanelerinde geçiriyor.
Kadınlar, “Savaşa, OHAL'e, cinsiyetçiliğe karşı, bedenimiz, emeğimiz ve özgürlüğümüz için direniyoruz" diyor. Seslerini, seslerimizi duyan var mı?" dedi.
Akgül konuşmasına şöyle devam etti:
"Adaletsizliğin kol gezdiği bir ortamda kadına yönelik şiddet, cinsel istismar, çocuk istismarı da artış gösteriyor. Yazık ki yasama, yürütme, yargı bu durumu sadece izliyor.
Yine de bizim umudumuz da inancımız da mücadele gücümüz de var. Çünkü Fransız Devrimi’nden beri biliyoruz ki “Adalet topaldır, ağır yürür fakat gideceği yere er geç varır.”
Bu nedenle başta Akın Atalay, Murat Sabuncu ve Ahmet Şık olmak üzere haksız bir şekilde suçlanan, tutuklanan ve mahkum edilen tüm mahpusların serbest bırakılmasını talep ediyoruz. Yarın Silivri’de görülecek Cumhuriyet davası, bir milat olmalı. Önce Cumhuriyet tutukluları ve devamında tüm haksızlığa uğrayanlar bu mavi göğün altında özgürce nefes almalı.
Adalet mülkün temeli olduğuna göre, hukuku eğip bükmek, en başta iktidar sahipleri olmak üzere kimseye bir fayda sağlamaz.
Bir kez daha hatırlatalım, Yaşar Kemal’in Abdi Ağa’sı gibi zulümle abad olan yok, olmadı, olmayacak.
Son olarak, 'Dünyanın yok olması pahasına olsa bile adalet yerine bulmalı' diyen Kant haklı, çünkü insan ekmek gibi su gibi adalet, özgürlük ve barışa muhtaç. Daha fazla geç kalınmamalı."