Yetkin'in bugünkü (20 Aralık 2011) yazısı şöyle:
Cumhurbaşkanlığı seçimi tartışması giderek büyüyen bir siyasi mesele haline gelmeye başladı.
Bunun başlıca üç nedeni var.
Birincisi, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün 28 Ağustos 2007’de seçilmesi üzerinden ve cumhurbaşkanının halk tarafından seçileceğinin halkoylaması yoluyla 21 Ekim 2007’de kabulü üzerinden neredeyse 4,5 yıl geçmiş olmasına rağmen, hâlâ bir cumhurbaşkanlığı seçim yasasının Meclis’ten geçmemiş olması.
İkincisi, Türkiye’nin yeni anayasasının bir yandan başkanlık, yarı başkanlık önerileri yapılırken cumhurbaşkanının görev ve yetkilerini de yeniden tanımlaması ihtimali. Üçüncüsü de yeni Anayasa taslağının Meclis’in tatile girmeden önce, muhtemelen temmuzda son halini almasının bekleniyor olması.
Yani cumhurbaşkanlığı süre, yetki ve seçim usulleri konusu ile yeni anayasa konusu birbirleriyle ister istemez bağlantılı hale geliyor ve bu da tartışmanın neden şu içinde bulunduğumuz zaman diliminde yeniden alevlendiğini anlatmaya yetiyor.
Aslında aradan geçen 4,5 yıl içinde Meclis’ten bir cumhurbaşkanlığı seçimi yasası çıkarılmış olsaydı, bugün bu tartışmalar olmayacaktı; 5 yıl mı, 7 yıl mı meselesi kalmayacaktı. Ülkenin cumhurbaşkanı görev süresi bitti bitecek tartışmasıyla yıpratılmayacaktı.
Oyların yarısını almış olan AK Parti’nin Meclis’teki üstünlüğü açık; AK Parti istediği yasayı birkaç gün içinde çıkarıp Cumhurbaşkanı onayına sunabiliyor. AK Parti grubunun, halen Anayasa Komisyonu’nda bekleyen taslak dahil yasa tasarılarını Başbakan Tayyip Erdoğan’ın bir işaretiyle Genel Kurul gündemine alması işten bile değil.
O halde Erdoğan, en yakın dava arkadaşı Gül’ün muhalefetin böylesine hedefi haline getirilmesi pahasına bu yasanın Meclis’ten geçirilmesi için neden talimat vermiyor?
Bu soruya verilen ‘Bütçe vardı, sonra da anayasa’ açıklamaları tek başına tatmin edici bir yanıt vermediği gibi, cumhurbaşkanı seçim yasasının, en azından AK Parti saflarında daha geniş bir cumhurbaşkanlığı düzenlemesinin parçası olarak görüldüğü, o konu netlik kazanmadığı için beklemeye alındığı spekülasyonlarına meydan veriyor.
İşte seçenekler
Oysa ortada olan seçenekler, senaryolar sınırlı. Şöyle sıralanabilir:
Birincisi, ‘5+5 yıl’ senaryosu. Buna göre, Gül’ün görev süresi 28 Ağustos 2012’de dolar, bu tarihten önce halkoyu ile yeni cumhurbaşkanı seçilmiş olur ve bu seçimde Gül yeniden aday olabilir.
İkincisi, ‘7+5 yıl’ senaryosu. Pek az kişi tarafından açıkça konuşulan bu senaryoya göre, Gül 7 yıllığına seçilmiştir, ama daha sonraki referandum ile ikinci defa, ama bu kez 5 yıllığına seçilmek için aday olma hakkı kazanmıştır. Bu senaryonun geçersizliği ancak çıkacak yasada aksinin tanımlanmasıyla mümkün olur.
Üçüncüsü, ‘7 yıl ve o kadar’ senaryosudur. Bu durumda Gül 28 Ağustos 2014’e kadar görev yapar ve ondan önceki bir tarihte yapılacak cumhurbaşkanlığı seçiminde ikinci kez aday olamaz. Bu da ancak yeni yasada açık tanımlanmasına bağlıdır.
Halihazırda Meclis’te gurubu bulunan üç siyasi parti, CHP, MHP ve BDP, ayrı ayrı birinci senaryodan yana tavır koymuşlar, Gül’ün beş yıl görev yapıp, sonra isterse aday olabileceğini söylemişlerdir. Hatta CHP, Gül’ün yasa çıkmasa bile istifa ederek seçimin önünü açması gerektiğini söylemiştir.
Erdoğan’ın, ameliyatı ardından verdiği nadir demeçlerden birinde “7 yıl” diyerek tavrını gösterdiğinde Gül’ün yeniden aday olup olamayacağı üzerinde bir şey söylememiştir. Erdoğan’ın 2014’de Gül’ün yerine Çankaya’ya aday olmayı istediği ise şu anda ancak bir varsayımdan ibarettir; durum yasa tasarısının Anayasa Komisyonu’ndan çıkıp Genel Kurul’da kabulü ardından açıklık kazanabilir. Ve o yasa çıkana kadar biz bu konuyu daha çok tartışırız.