T24 Haber Merkezi
Cumhurbaşkanlığı ile Cumhurbaşkanlığı’na bağlı kurum ve kuruluşların 2025 yılı bütçe görüşmeleri, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'nda başladı. Cumhurbaşkanlığı bünyesinde yer alan Diyanet İşleri Başkanlığı, Milli İstihbarat Teşkilatı ve İletişim Başkanlığının başkanlarının komisyona katılmamasına CHP Malatya Milletvekili Veli Ağbaba tepki gösterdi. Ağbaba, ''Bütçe Başkanı var ama maalesef MİT Başkanı, Diyanet İşleri Başkanı yok. Bugün onların bütçesi görüşülüyor. İletişim Başkanı niye yok? Bu Plan ve Bütçe Komisyonunu da ciddiye almamak'' dedi. CHP'li Türeli ise "Parlamentodan önemli ne var?" diyerek tepki gösterdi. Gelecek-Saadet Grup Başkanvekili İsa Mesih Şahin, komisyonda yaptığı konuşmada, ekonomik sorunlara dikkat çekerek, "Bu enflasyonu asgari ücretlinin yiyeceği ekmek mi, çocuğuna alacağı kıyafet mi arttırıyor? Bu komisyondaki arkadaşların bir iki hafta asgari ücretli birinin evinde kalmasını öneriyoruz" ifadelerini kullandı.
TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu, Komisyon Başkanı AKP Samsun Milletvekili Mehmet Muş'un başkanlığında toplandı. Komisyonda, Cumhurbaşkanlığı ile Cumhurbaşkanlığı’na bağlı kurum ve kuruluşların 2025 yılı bütçesi görüşülüyor. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, Cumhurbaşkanlığı’nın bütçesine ilişkin milletvekillerine sunum yaptı.
Sunum sonrasında konuşan CHP Malatya Milletvekili Veli Ağbaba, İletişim Başkanı ve Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanlarının komisyonda olmamasına tepki gösterdi. Ağbaba, şunları söyledi:
''Burada Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı var. Savunma Sanayi Başkan Yardımcısı var. Milli Güvenlik Genel Sekreteri var. Bütçe Başkanı var ama maalesef MİT Başkanı yok, Diyanet İşleri Başkanı yok. Bugün onların bütçesi görüşülüyor. Bu bütçelerden daha önemli ne var? Diyanet zaten bütçenin yarısını alıyor. Diyanet İşleri Başkanı nerede Allah aşkına? İletişim Başkanı niye yok? Bu Plan ve Bütçe Komisyonunu da ciddiye almamak. Aylar öncesinden bugün bütçenin olacağı belli. İbrahim Kalın’ın, Fahrettin Altun’un ne işi var? Ali Erbaş’ın ne işi var?''
"Parlamentodan önemli ne var?"
CHP İzmir Milletvekili Rahmi Aşkın Türeli ise ''Cumhurbaşkanlığı bünyesinde yer alan bütün kurumlarının başkanlarının burada olması gerekiyor. Neden bu yok? Geçen sene de benzer sorun vardı. Parlamentodan önemli ne var? Bu Parlamentonun ciddiye alınmaması demek'' dedi.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz'ın sunuş konuşmasının ardından gruplar adına konuşmalara geçildi.
"Verdiğiniz raporlar günden güne eriyor"
CHP grubu adına konuşan Grup Başkanvekili Ali Mahir Başarır, şunları kaydetti:
"Şimdi üzülerek söylüyorum ki raporları elimizden geldiği kadar grup olarak inceledik. 2018'de milletvekili olduğumuzda da bütçeye, bakanlıkların, Cumhurbaşkanlığının raporları geliyordu ama günden güne bu raporlar eriyor. Yani bir örnek vermem gerekirse Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığının 2020 yılında 199 sayfa olan raporu bugün 48 sayfa. Ya da Çevre Şehircilik Bakanlığı'nın 244 sayfa olan raporu bugün 76 sayfa. Niye bu raporlar eriyor? Burada 86 milyonun rızkını, parasının ne şekilde harcandığını konuşup tartışmak zorundayız. Sayıştay raporlarında biz harcamaları ayrıntılı bir şekilde burada görmeliyiz ki komisyonda ve Genel Kurulda tartışalım ve 86 milyon adına eleştirilerimi söyleyebilelim. 2020 yılında Cumhurbaşkanlığı bütçesi geldiği zaman Cumhurbaşkanlığının yan giderlerinde hediyelere, hatta hediye paketlerine kadar ayrıntılı olarak görebiliyorduk. Bugün bu raporda hiçbiri yok. O zaman Meclis ve Sayıştay'ın denetim yapamayacağını görüyoruz."
"İletişim Başkanının da buraya gelmesi lazımdı"
Cumhurbaşkanlığına bağlı kuruluşların bütçe görüşmelerine katılmamasına tepki gösteren Başarır, "Bütçe gelirleri 12 trilyon 800 milyar. Faiz gideri bir trilyon 950 milyon. Bu büyük bir felaket. Bu ülke için de emekli için de bir felaket. Faize verdiğimiz para 1 trilyon 950 milyon olacak. Şimdi bunun bir izahı olması lazım. 2025 yılında da bütçenin yüzde 17'sini faiz kalemi olarak vereceğiz. Ben özellikle Cumhurbaşkanlığı'nın bazı harcama kalemlerini sormak istiyorum. İletişim Başkanlığı, ülkenin yurt dışında, yurt içinde özellikle yalanla mücadelede, yalan haberle mücadelede etkin bir görev yaptığını söylediniz. İletişim Başkanı'nın da buraya gelmesi lazımdı. 2019'da bütçesi 344 milyon, bugün 4,1 milyar. İnanılmaz bir artış. 2018'de 584 tane personeli varken bugün bin 114 personeli var. Bu para nerede ve nasıl kullanılıyor ben bunu bilmeliyim. Seçimde kullanılıyor mu? Seçimde kullanılan o videolar, o reklamlar, sosyal medya giderleri burada mı bilmek zorundayız" dedi.
"Cumhurbaşkanı'nın koruma giderleri 6 kat artmış"
Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan'ın koruma giderlerinin 6 kat arttığını vurgulayan Başarır, şunları aktardı:
"Cumhurbaşkanı'nın koruma giderlerinin yıllara göre dağılımı ise 2020'de 263 milyon, 2024'de 1 milyar 967 milyon. Tam altı kat artmış. O günden bu güne asgari ücrete, emekli maaşına altı kat artış yapıldı mı? Cumhurbaşkanlığının ilk 10 ayda 10 milyar 262 milyon lira örtülü ödenek harcaması var. Geçen seneye göre artış dehşet verici. Örtülü ödenek sorgulanamıyor ama rakamlar gerçekten inanılmaz. En önemli soru ise, hava taşıtları grubu var. Geçen yıldan devredilen 1 milyar 58 milyon, yıl içerisinde giren 3.582 milyar. Toplam 4.639 milyar. Gelecek yıla devredilen 4.639 milyar. Bu para nerede, ben göremedim."
"Kayyımlar artıyor..."
CHP Tekirdağ Milletvekili Faik Öztrak, komisyonda yaptığı konuşmasında; “Ülkemizde uzun süredir otoriter rejimlerin ucube bir sürümü var. Adına Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi denen tek kişilik rejimin üyeleri, milli iradeyi sadece sarayda, sadece iktidardan ibaret sanıyorlar. Parlamentoyu bir kenara itiyor, devlet gücüyle milli iradeyi gasp etmeye çalışıyor, milletin seçtiklerinin yerine kendi seçtiği kayyumları atıyor” dedi.
“Sıcak paracılara kucak açarak milletin alın terini faiz çetelerine peşkeş çekerek...”
‘’Başta ekonomi başta olmak üzere ülkeyi sirk aynalarıyla dolu salona dönüştürdüler’’ diyen Öztrak, şöyle konuştu:
“Her şey eğri büğrü, her şey allak bullak. 2014 yılında Sayın Erdoğan’ın ‘ben öncekiler gibi bir Cumhurbaşkanı olmayacağım’ söylemiyle yalpalamaya başlayan ekonomi, 2021 Eylül ayında ‘faiz sebep’ söylemiyle şarampole yuvarlandı. Ama Erdoğan hala ekonomideki sıkıntının sebebinin küresel ve bölgesel krizler diyor. Kriz Ukrayna ve Rusya arasında. Yine İsrail bölge ülkelerine saldırıyor, yakıp, yıkıyor. Kriz orada ama Rusya’da enflasyon yüzde 8,5. Ukrayna’da yüzde 9,7. İsrail’de enflasyon yüzde 3,5. Bizdeki enflasyon krizin merkezindeki ülkelerin beş katı. Sayın Erdoğan tarafından iş başına getirilen ekonomi yönetimi, ekonominin kaportasını toparlamaya çalışıyor ama arabanın şaftı kaymış, şanzımanı dağılmış, bir türlü ayar tutmuyor. Faizleri yükseltip, Türk lirasının değerini sabitleyip, sıcak paracılara kucak açarak milletin alın terini faiz çetelerine peşkeş çekerek enflasyonun üstesinden gelinemiyor. İnandırıcılık ve güven olmayınca, saydam, hesap verilebilir bir enflasyon mücadele programı olmayınca sonuçta ülke sıcak paracıların cenneti oluyor. Ülke bunlara dünyanın en yüksek dolar cinsinden faizini ödüyor ama ekonomiye güven yok. Son 1,5 ayda 6 milyar dolar sıcak para bu faizlerin bulup çıkmış. Kasım ayı başından bu aya Merkez Bankası rezervleri azalıyor."
"Ülkenin bir kısmı peri masallarındaki gibi bir hayat yaşıyor"
Gelecek-Saadet Grup Başkanvekili İsa Mesih Şahin, komisyonda yaptığı konuşmada, ekonomik sorunlara dikkat çekerek, "Bu enflasyonu asgari ücretlinin yiyeceği ekmek mi, çocuğuna alacağı kıyafet mi arttırıyor? Bu komisyondaki arkadaşların bir iki hafta asgari ücretli birinin evinde kalmasını öneriyoruz" ifadelerini kullandı.
İsa Mesih Şahin, şunları söyledi:
"Kurumlarımızın bütçeleri büyürken vatandaşlarımızın bütçesinin giderek azaldığını görüyoruz. Bugün Türkiye ekonomisinin üçüncü çeyrek büyüme rakamları açıklandı, yüzde 2,1 büyüme görülüyor. Makro ekonomik verileri incelediğimizde ise farklı bir durum görüyoruz, vatandaşın cebi ise bambaşka. Ülkenin bir kısmı peri masallarındaki gibi bir hayat yaşarken, bir yanda 'oğluma okulda tost alamıyorum' diyen babalar, 'torunuma köfte alamıyorum' diye boynu bükülen babaanneler var. 14,8 milyon kişi düzenli olarak sosyal yardım alıyor. Sosyal yardımı arttırmayı bir başarı olarak görmemeliyiz, azaltmayı bir başarı olarak görmeliyiz. 2024 yılının ilk yarısında kredi kartı borcu nedeniyle icraya düşen kişi sayısı 1 milyon 63 bin. Avrupa'nın en büyük adalet sarayı olarak açılan Çağlayan Adliyesi'ne yapılan ek hizmet binası icra davalarına yetişilemediği için açıldı. Sosyal bir yıkımı göz göre göre yaşıyoruz.
Bu bütçede faiz giderlerine toplam 1 trilyon 950 milyar gibi bir kalem var. Bu tutar Eğitim, Milli Savunma gibi pek çok bakanlık bütçesinin üstünde. Bu faize ödenen para ile kaç tane okul, hastane, havaalanı, organize sanayi bölgesi yapabilirdik? Bu faiz rakamları yük değil mi? Bütçede büyümeden bahsediliyor. Evet bir taraftan büyüyoruz ama istihdam ve yatırımla büyümüyoruz borçlanarak büyüyoruz. Borcumuz büyüyor, biz faiz ödemek zorunda kalıyoruz. Yatırım, istihdam durmuş esnafımız can çekişiyor.
"Enflasyonu asgari ücretlinin yiyeceği ekmek mi arttırıyor?"
Burada vatandaşın içinde bulunduğu tabloya dikkat çekmeye çalışıyoruz. Bu enflasyonu asgari ücretlinin yiyeceği ekmek mi, çocuğuna alacağı kıyafet mi arttırıyor? Bu komisyondaki arkadaşların bir-iki hafta asgari ücretli birinin evinde kalmasını öneriyoruz. Asgari ücretli sadece simit yiyebiliyor, kirası, mutfağı, okul masrafları var. Bu tabloda asgari ücretin insan onuruna yakışır bir şekilde olması lazım. Emeklilerimiz ise simit bile yiyemiyor. Bir insan 12 bin 500 lira ile nasıl geçinebilir? Bu ücretle 12 bin 500 lirayla geçinmek mümkün değil. Yıllar önce paradan altı sıfır atmakla övünen bir iktidar vardı ortaya çıkan enflasyon yüzünden bir sıfır geri eklendi. Acilen müdahale edilmezse başka sıfırlar da eklemek zorunda kalacağız. Biz çok söyledik, samimi olarak bu ekonomi politikasının sonuç veremeyeceğini söyledik. Bizi 'faiz lobisi' olmakla suçladınız. Mazideki başarılara atıfta bulunuldu. AKP bu ülkede mega projeler yapmıştır ancak bugün mega bir faiz borcu vardır.
"Sosyal bir patlamanın eşiğine gelmiş durumdayız"
Eskiden bu ülkede bir memur, maaşıyla ev, araba taksidine girebiliyordu şu an ise 4 kişilik bir ailede herkes asgari ücretle çalışsa yoksulluk sınırına ancak geliyor. Bu derdi sadece gariban vatandaşa vergi yükleyerek çözmeye çalışmak doğru değildir. Para poliitkası da sadece yüksek faizle yönetilemez. Ekonomik tablonun vehameti sosyal hayatta da farklı krizleri beraberinde getiriyor. Bu tabloda sosyal bir patlamanın eşiğine gelmiş durumdayız. Sokakta yaşanan en ufak kavga bir trajediye dönüşüyor. Borç batağına düşen vatandaş çareyi daha büyük bir çözümsüzlükte arayabiliyor. Bir başka sosyal sorunumuz sanal bahis. Her cep telefonu bir kumarhaneye dönüşmüş durumda. Her sektörün ayrı bir çetesi oluşmuş. Normal silahlı çeteler yanında masum kalıyor.
Bu faiz bütçesiyle sadece para kaybetmiyoruz; toplumsal ahlakımızı, barışı, kamu düzenini kısaca ülkemizin geleceğini kaybediyoruz. Acilen yapmamız gereken şeyler var. İhtiyacımız olan şey; daha önce var olan iklimi Türkiye'ye geri getirmektir. Bu ikli adaletle, liyakatle, şeffaf bir kamu düzeniyle olabilir."