Yeni Şafak gazetesi Ankara Temsilcisi Abdülkadir Selvi, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın "Kürt sorunu yoktur" çıkışına ilişkin olarak "Benim açımdan şaşırtıcıydı" dedi. Erdoğan, Kars'ta yaptığı konuşmada sarf ettiği, ”Türkiye’nin Kürt sorunu yoktur. Türkiye’de her kesimden insan gibi Kürt kardeşlerimizin de sorunları vardır" sözlerini hatırlatan Selvi, "Bu ülkede Kürtlerin sorunu olduğu kadar Kürt sorunu da var, Alevilerin sorunu olduğu kadar Alevi sorunu da var" ifadelerini kullandı. Tarihin en kısa grup toplantısını yapan HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın Erdoğan'a yönelik "HDP’liler nefes aldığı sürece seni başkan yaptırmayacağız" sözlerine de değinen Selvi, şöyle devam etti:
"Bu millet istediği taktirde Erdoğan, başkan olur. Hem de nefes alan Kürtlerin sayesinde. Olur mu olur… Demedi deme…"
Selvi'nin Yeni Şafak'ta "Demirtaş’a kötü bir haberim var" başlığıyla yayımlanan (19 Mart 2015) yazısı şöyle:
Selahattin Demirtaş, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a, ”HDP’liler nefes aldıkça Başkan olamayacaksın” diye seslendi ya, Diyarbakır’a kadar gidip HDP’lilere baktım. Nefes alıyorlar mı diye.
Maruz kaldığım ağır saldırılara rağmen her zaman Kürt hareketinde silahlı mücadele yerine, siyasi mücadeleyi yürütenlerin gelişmesini istedim.
HDP’nin bir Sinn Fein, Demirtaş’ın ise Gerry Adams olmasını arzu ettim. Cemil Bayık’la konuşmak yerine Demirtaş’la muhatap olmayı tercih ettim. “PKK’yı dağdan biz indireceğiz derken” sevindim. İstedim ki, çözümün siyasi ayağı güçlü olsun. Ben bunun farkındayım da Demirtaş farkında mı ondan emin değilim.
Çatışma süreçleri hep silah tutan eli ön plana çıkardı. Bütün dünyada öyle oldu. Çatışma dönemlerinde PKK, İRA ve ETA’nın, barış süreçlerinde ise siyasi aktörlerin dediği oldu.
İRA sürecinin önemli isimlerinden Jonathan Powel, Hürriyet gazetesinden Cansu Çamlıbel’le röportajında tam da bunu anlatıyordu: ” Eski günlerde Sinn Fein IRA’nın altındaydı ve onların talimatlarıyla çalışıyordu. Ancak ne zaman ki Sinn Fein seçilmeyi başardı ve siyasi bir stratejiye sahip oldu, o noktadan sonra IRA’dan daha önemli bir aktör haline geldi. Artık IRA’ya ne yapması gerektiğini söyleyen Sinn Fein. Aynı şey İspanya’da da gerçekleşiyor. Başta güçlü olan ETA’ydı. Batasuna seçimleri kazandıktan sonra ETA’ya şiddeti durdurmasını söyleyen onlar oldu. Batasuna ateşkeste hayati rol oynadı. Seçimler silahlı grupların dönüşümünde anahtar değerinde anlardır. Siyasi stratejisi olan bir parti artık silahlı grubu takip eden konumundan çıkar.”
Silahların sustuğu, demokratik siyasetin konuşulduğu günden bu yana bir mesafe alınmadı değil. HDP bir siyasi aktör olarak varlığını hissetti, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Demirtaş, yüzde 9.8 oy aldı.
CHP ve MHP’nin eskiyi çağrıştıran etkisiz muhalefetinin yanında HDP bugün fiilen ana muhalefeti temsil eder konuma yükseldi. Tüm bunlarda çözüm sürecinin katkısının olmadığını kim söyleyebilir. Karakolların basıldığı, şehit cenazelerinin kaldırıldığı bir Türkiye’de Selahattin Demirtaş, ülkenin batısından oy almayı bırakın, miting yapamazdı.
Çözüm süreçlerinde güçlü liderlerin payı büyük. Jonathan Powel,”Belki güçlü lider her şey için iyi değil ama barış için iyi” diye özetlemişti bunu.
Kürt sorununun çözümü için tek partili dönemden 90’lı yıllara kadar birçok parti, meslek örgütü Kürt raporu hazırladı. Çözüm için getirilen öneriler üç aşağı beş yukarı aynıydı. Ama bu soruna şimdiye kadar kimse el atamadı. Çünkü liderlik sorunu vardı. Erdoğan, çözüm için, ”Gerekirse baldıran zehri içmeye hazırım” diyen liderdi. Bugün Selahattin Demirtaş, ”Türkiyelilik” açılımı yapabiliyor, HDP barajı aşmayı hedefliyorsa, bunda Erdoğan’ın payı büyük.
Teoman Koman’ın MİT Müsteşarı olduğu dönemde MGK toplantısında Türkiye’nin 4 bölgeye ayrılması ve bölgelerin güvenlik önceliğine uygun rejimle yönetilmesi tartışılmıştı. Faili meçhul cinayetleri, OHAL uygulamalarını, çocuğuna Kürtçe isim koymanın suç olduğu günleri hatırlatmak istemiyorum. Cemal Gürsel’in, ”Kürdüm diyenin yüzüne tükürün” utancını ise hatırlatmayı kendime zul addediyorum.
Benim açımdan şaşırtıcı olan Erdoğan’ın Balıkesir’de, ”Kürt sorunu yok” demesiydi. Erdoğan, Kars konuşmasında, ”Türkiye’nin Kürt sorunu yoktur. Türkiye’de her kesimden insan gibi Kürt kardeşlerimizin de sorunları vardır. Kimliklerinin tanınmaması sorunu vardır. İnançlarına saygı duyulmaması sorunu vardır” sözleriyle niyetinin Kürt sorununu inkâr olmadığını anlattı.
Erdoğan’ın bu sözleri de değerlendirmeye muhtaç. Bu ülkede Kürtlerin sorunu olduğu kadar Kürt sorunu da var, Alevilerin sorunu olduğu kadar Alevi sorunu da var, dindarların sorunu olduğu kadar rejim sorunu da var.
Seçimlere giderken Selahattin Demirtaş’ın, “HDP’liler bu topraklarda nefes aldığı müddetçe sen başkan olamayacaksın” şeklindeki çıkışı ise seçim taktiğinden öte bir anlam taşımıyor. Cumhurbaşkanlığı seçimine giderken, Devlet Bahçeli, ”Erdoğan Cumhurbaşkanı olabilmek için Öcalan’la anlaştı” demişti. Müthiş kehaneti seçim sandığında patladı. Kürtler tarihlerinin en yüksek oyunu aldılar. Bu kez de “Erdoğan’ı Başkan yapmak için Öcalan’la anlaştılar” diyorlar ya, Demirtaş bu çıkışıyla biraz da onu kırmayı amaçlıyor.
Kılıçdaroğlu’nun etkisiz muhalefeti nedeniyle Demirtaş, gözünü CHP’nin oylarına dikmiş durumda. “Erdoğan karşıtlığı”ndan pay almak istiyor. O nedenle Erdoğan’a karşı ne kadar sertleşirsen sertleş. Demirtaş, Erdoğan karşıtlığına oynuyor ama aslında Kılıçdaroğlu’nun altını oyuyor. Çünkü aynı zamanda Alevi oylarına göz dikmiş durumda. Etkili yerlerden Alevi adaylar göstermeye hazırlanıyor.
Bak Selahattin Bey, çözüm süreci böyle bir şey işte. Erdoğan sayesinde sen de lider oldun. Seçimlere giderken kendine has politikalar oluşturabiliyorsun.
Ayrıca “HDP’liler nefes aldığı sürece başkan olamayacaksın” demesen iyi olur. Biz yıllarca, ”En iyi Kürt ölü Kürttür” diyen zihniyete karşı mücadele ettik. Kürtler kıyamet kopana dek nefes alsınlar. Hem de özgür bir şekilde. Başkan olamayacaksın sözünde o denli iddialı olma. “Muhtar bile olamaz” denilen Erdoğan bu ülkeye Cumhurbaşkanı oldu. Merak edersen gazeteci Bilal Çetin’in, ”Manşetlerin Efendisi” isimli bir kitabı var. Onu okursan, birilerini bugün nasıl mahcup olduklarını görürsün.
Hep o bize mi kötü haber verecek. Selahattin Bey, benim de size kötü bir haberim var. Bu millet istediği taktirde Erdoğan, başkan olur. Hem de nefes alan Kürtlerin sayesinde.
Olur mu olur… Demedi deme…