KKTC’li mevkidaşı Derviş Eroğlu ile ortak basın toplantısı düzenleyen Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, bir gazetecinin “Kıbrıs'taki müzakerelerin sonuç vermemesi halinde alternatif çözüm önerileri ve Türkiye'nin İsrail ile askeri ve ticari ilişkilerinin hangi noktada olduğuna” dair sorusunu yanıtlarken, ticari ilişkilerle ilgili kısma cevap vermedi.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, 20 Temmuz Barış ve Özgürlük Bayramı'nın 40'ıncı yıl dönümü tören ve etkinliklerine katılmak üzere KKTC'ye gitti.
Cumhurbaşkanı Gül ve beraberindekileri taşıyan özel uçak "CBK", saat 12.55'te Lefkoşa'ya indi. Gül'ü, Ercan Havalimanı'nda KKTC Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, KKTC Meclis Başkanı Sibel Siber, Türkiye'nin Lefkoşa Büyükelçisi Halil İbrahim Akça ve diğer yetkililer karşıladı. Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay da KKTC'ye gitti.
Cumhurbaşkanı Gül ile KKTC Cumhurbaşkanı Eroğlu yaptıkları görüşme sonrası ortak bir basın toplantısı yaptı.
KKTC'li bir gazetecinin "Gazze meselesinin ardından Başbakan Erdoğan, İsrail ile nihai bir çözümün kendisi var olduğu sürece sıkıntılı olduğunu ifade etti. İsrail - Türkiye ilişkilerinin bozulması, Kıbrıs'ta yeni çözüm senaryolarını sizce nasıl etkilemiş olabilir?" sorusu üzerine, İsrail'in, Kıbrıs meselesinin bir tarafı olmadığına işaret etti.
Ortadoğu meselesinin Kıbrıs ile ayrı bir konu olduğunu vurgulayan Gül, "Bütün arzumuz tabi ki Ortadoğu'da da kalıcı barışın tesisi. Son günlerde yaşanan büyük dramı, acıyı, trajediyi görmezden gelemeyiz. Filistin halkıyla olan dayanışmamız, bu saldırıların, bu can kayıplarının bir an önce bir ateşkesin sağlanması konusunda Türkiye olarak elimizden geleni yapıyoruz" dedi.
Doğu Akdeniz'de ve Kıbrıs'ta barış ve huzur önemine işaret eden Gül, "Doğu Akdeniz'de barış, huzur sağlanırsa, Ada'da kalıcı bir uzlaşma sağlanırsa bütün Akdeniz'in, Doğu Akdeniz'in enerji kaynaklarının Türkiye üzerinden dünyaya dağıtılması en fizıbil olan projedir. Dolayısıyla bu açıdan baktığımızda Ada'daki bir kalıcı barış sadece Ada'da yaşayan Türk ve Rum tarafı için değil, bütün çevre için refaha ve olumlu gelişmelere katkı sağlayacaktır" diye konuştu.
Kıbrıs'taki müzakere sürecinin başarıyla tamamlanmasını samimi olarak arzu ettiklerini, uluslararası camiada KKTC Cumhurbaşkanı Eroğlu'nun buna karşı gibi algılandığını dile getiren Cumhurbaşkanı Gül, Eroğlu'nun kararlılık ve Kıbrıs halkının, Meclis'inin, hükümetinin desteğiyle müzakereleri samimi bir şekilde, kabul edilebilir bir barış tesis etmek için canlı tuttuğunu ve bunun da bütün dünya tarafından görüldüğünü belirtti.
'Biden'ın ziyareti önemliydi'
ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden'in, KKTC ziyaretinin çok önemli bir gelişme olduğunu, daha önce bu tip ziyaretlerin yapılmadığını vurgulayan Gül, ABD'nin Kıbrıs'taki müzakere sürecine olumlu katkı veriyor olmasını da takdirle karşıladığını söyledi.
"Ümit ederiz ki daha önce olduğu gibi arkası açık bir müzakere süreci olmaz" diyen Gül, Eroğlu'nun da bir yol haritası ortaya koyduğunu, kimse kimseyi suçlamadan, ortak çıkarı gözeterek, barışın tesis edilerek, kalıcı olabilmesi için Birleşmiş Milletler parametreleri çerçevesinde bir uzlaşmaya varılmasını ümit ettiğini kaydetti.
Cumhurbaşkanı Gül, Kıbrıs'taki müzakerelerin sonuç vermemesi halinde alternatif çözüm önerileri ve Türkiye'nin İsrail ile askeri ve ticari ilişkilerinin hangi noktada olduğuna dair sorulara da şöyle yanıt verdi:
"Kalıcı bir barışın sağlanması için müzakereleri ne kadar desteklediğimizi ve bunun netice vermesi için ne kadar büyük bir samimi arzu içinde olduğumuzu ifade ettim, orada bir tereddüttün olmamasını isterim, bütün arzumuz bu. Ayrıca 2004 yılında gerek Türkiye Cumhuriyeti'nin gerekse Kıbrıs Türk halkının BM ve AB'nin barış planına nasıl destek verdiğini, nasıl 'evet' dediğini bütün dünyaya gösterdik. 50 senelik ihtilafın bir 50 sene daha gitmesini her halde hiç kimse arzu edemez, bu gerçekçi değil. Onun için eğer şayet böyle bir çözümden yana değilse, böyle bir yol taktik olarak devam ettiriliyor ve samimi olarak arzu edilmiyor gibi bir durum söz konusu olursa o zaman tabi ki diğer alternatifin müzakere edilerek yine uluslararası hukuk, camia içerisinde bunun gerçekleşmesi mümkündür, dünyanın başka yerlerinde olmuştur.
İsrail'in saldırılarını sadece Sayın Erdoğan değil, bütün Türk halkı, herkes, hepimiz kınıyor, bunun bir an önce durdurulmasını herkes istiyor. Orada da bir barış vizyonumuz var, orada da 2 devletli bir çözümü destekliyoruz. Filistin halkının ve İsrail'in yan yana yaşayabileceği bir düzenin kurulmasını... Bunun için vaktiyle çok çabalar da gösterdik, ama İsrail'in bu son saldırıları bütün dünyanın gözü önünde çocukları, kadınları, sivil insanları bu şekilde acımasızca, hukuk tanımadan öldürmesi bu vizyonu da tehlikeye atıyor. Bunların bütün dünya tarafından görülmesi de bizim en büyük arzumuzdur."
Cumhurbaşkanı Gül, KKTC ziyaretinin siyaseten Kıbrıs Türk halkına bir veda olup olmadığı sorusu üzerine, Türkiye'de de veda ziyaretleri yaptığını, bazı sivil toplum kuruluşlarıyla bir araya geldiğinde onlara da veda ettiğini, başka veda ziyaretleri de olacağını söyledi.
Kıbrıs Türk halkına da veda ediyorum
Gül, "Cumhurbaşkanı olarak tabi ki Kıbrıs Türk halkına da veda ediyorum, ama daima Kıbrıs Türk halkıyla dayanışmam her halükarda, nerede, nasıl, hangi pozisyonda, nerede, nasıl olursam olayım muhakkak ki bu milli davamızı takibe ve bu dayanışmayı her zaman göstereceğim" dedi.
Gül, uluslararası toplumun Kıbrıs konusuna ilişkin tutumuna yönelik soruyu yanıtlarken de Kıbrıs meselesinin uluslararası toplumun en tartışmalı konularından birisi olduğunu vurguladı.
Konunun, Birleşmiş Milletler'de de her sene görüşüldüğünü, zaman zaman çok sıcak konu olduğunu ifade eden Gül, şöyle konuştu:
"Bizim bütün arzumuz şu, realist davranmak. 50 yıl bir problem bu şekilde devam edemez. Bugün adada ateşkes hukukuna göre bir sükunet var. Öyle değil mi? Yani bir anlaşma yok. 40 yıldır sadece ateşkes hukukuna dayanan bir beraber yaşama söz konusu olur mu? Fiili olarak, defakto olarak olan şey bu. Bunu şüphesiz ki dünyada söz sahibi olan, Güvenlik Konseyinin daimi üyesi olan ülkeler de bütün bu gerçekleri hep göreceklerdir, konuşulacaktır, tartışılacaktır. Onun için zaten 2004 yılında BM planına hep beraber destek verdiler, onun için AB hep beraber destek verdi o zaman. Ümit ediyoruz ki yine böyle bir konjonktür oluşur, müzakereler neticesinde olumlu bir noktaya gelinir, arkası açık tutulmaz, belli parametreler çerçevesi içerisinde anlaşılır. Her iki taraf uzlaştığı noktaları uzlaşırlar, uzlaşamadıkları boşluğu yine gerekirse BM'ye verilir, BM o boşluğu doldurur ondan sonra eş zamanlı tekrar referanduma gidilir. Bundan daha mantıklı, bundan daha çok herkesi ikna edecek bir öneri söz konusu olabilir mi? Yeter ki bu kararlılığımızı devam ettirelim."
"Kıbrıs'taki uzun zamandır devam eden sorunun çözümü açısından tek bir şey yapılması gerekirse bu ne olur" şeklindeki soruya karşılık Gül, KKTC'nin "evet" dediği konuların kendileri için de geçerli olduğunu söyledi.
Gül, KKTC ve Güney Kıbrıs Rum Kesimi ile garantör ülkeler arasında çapraz görüşme yapılması konusuna ilişkin soruyu da şöyle yanıtladı:
"Görüşmelerin teknik tarafına girmek istemem. Onu Hariciyemiz ve heyetlerin içerisinde olan arkadaşlarımız verdiğimiz istikamette devam ettiriyorlar. Önemli olan şey şu, bir sene önce bu çapraz ziyaretlerin yapılabileceği bile düşünülemezdi. Kıbrıs Türklerinin temsilcisinin Atina'ya, Kıbrıs Rumlarının temsilcisinin Ankara'ya, bu bir iki sene önce bile düşünülemezdi. Dolayısıyla bunlar hep adım ve iyi niyetli olmaya, ümitli olmamıza gösterebileceğimiz bir çok sebep. Buna bu taraftan bakmak gerekir. Yoksa içinde tabii ki konuşulan şeyler ayrı şeyler. Burada da konuşulur, New York'ta da konuşulur, Londra'da da konuşulur, konuşma fırsatları her yerde olur ama burada önemli olan şey iki toplumun temsilcilerinin Atina'ya ve Ankara'ya gitmeleri. Bunlar hep olumlu, yapıcı adımlardır. Bu açıdan bakmak daha faydalı."