Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, istifa iddiaları ve AKP'deki iç çatışma nedeniyle merakla beklenen Başbakan Ahmet Davutoğlu ile görüşmesinden önce muhtarlara seslenirken "Önemli olan bulunduğunuz yere nasıl geldiğinizi ve hedeflerinizin ne olduğunu unutmamanız" dedi.
Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde düzenlenen 25. Muhtarlar Toplantısı'nda konuştu.
Erdoğan'ın açıklamalarından satır başları şöyle:
"Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ne, milletin evine hoş geldiniz. 25. Muhtarlar Toplantısı’nda birlikteyiz, hakkınızı helal edin. Muhtarlarımızla her buluşmamız hem hasret, bunun yanında biraz da ayrı kalmamızı giderdiğimiz günler oluyor. Memleket meselelerini birlikte görüşüyoruz ve bugüne kadar neler oldu, neler oluyor, birlikte değerlendiriyoruz. Sizlerle bir araya geliş birilerini de rahatsız edebiliyor. Her ne kadar kendilerini ülkenin yegane sahibi olarak görenler bu durumu kabullenemiyor olsa da bizim için bu buluşmalar çok değerlidir.
Bugüne kadar Allah’ın rızasını ve insanımızın gönlünü kazanmak dışında hiçbir mükafat beklemeden çalıştık. Sürdüreceğiz. Makamlar insanlara hizmet için bir araçtır. Muhtar da olsanız, belediye başkanı da, bakan da, başbakan da, cumhurbaşkanı da olsanız kalbiniz ve zihniniz millete hizmet için çalışmalıdır. Türkiye bu dönemlerde tarihi adımlar atmıştır. Bunun yanında kendi ideolojileri, çıkarları için makamları işgal edenler mevcudu da heba etmiştir. Milletimiz her iki örneği de yaşadığı için notu isabetle vermektedir.
"Önemli olan bulunduğunuz
yere nasıl geldiğinizi unutmamanız"
Mahallesinde, köyünde yaşayanın gönlünü kazanamamış muhtarla milletinin güvenini kazanamamış cumhurbaşkanının durumu da aynıdır her ikisi de hüsrana uğramıştır. Önemli olan bulunduğunuz yere nasıl geldiğinizi ve hedeflerinizin ne olduğunu unutmamanız. Muhtarlarımız içinde ben 30 yıldır muhtarım diyenler var. Bak 35 yıl diyenler var. Geçtiğimiz Cumartesi günü İstanbul’da çok maksatlı amfibi hücum gemimizin inşasına gittim. Bir nevi uçak gemisi.
Biz 2003’ün ilk aylarında başbakanlığı devraldığımızda dışa bağımlılığımız neydi biliyor musunuz, yüzde 80. Kıbrıs çıkarmasında, terörle mücadelede yaşadığımız sayısız soruna, engellere rağmen bu konuda ciddi bir çalışma ortaya konmadığını üzülerek gördük.
Bugün savunma sanayimizde dışa bağımlılığımızı yüzde 80’den yüzde 40’a indirdik. Hedef bunu adeta sıfırlamak. Çünkü bağımlılıktan kurtulduğunuz anda caydırıcı olursunuz. Bağımlılığınız devam ederse birileri sizi sürekli tehdit eder. Kardeşlerim, bunları niye anlatıyorum biliyor musunuz? Türkiye kendi sorunlarını kendi çözmek zorundadır. Hangi işimizin çözümünü başkasına havale ettiysek bizim ayağımıza bağ olmuştur.
29 Nisan 1916’da kazandığımız Kut’ül Amare yüzüncü yıl dönümüydü. Aralarında beş generalin bulunduğu, 500 subay ve 13 bin İngiliz askerinin Halil Paşa tarafından esir alındığı bu zaferin üzerinde durulması gereken çok yönü vardır. Osmanlı ordusu Balkan hezimetinin ardından tamamen kendi iradesiyle hızla toplanmıştır. Çanakkele Savaşı, Gazze Savunması, Kurtuluş Savaşı bu silkinişin eseridir. Kurda sormuşlar, “Boynun niye kalın?” diye, kurt da “Kendi işimi kendim yaparım da ondan” demiş. Müslüman, aynı delikten iki defa ısırılmaz. Ne diyor Akif, tarihi tekerrür diye tarif ediyorlar. Hiç ibret alınsaydı tekerrür mü ederdi? Almazsanız, eder. Biz tarihimizden ibret alıyor ve eksiklerimizi tamamlamaya çalışıyoruz.
Birçok alanda diğer ülkelerle ortak hareket etmemiz gerektiren noktalar olduğunu unutmuş değiliz. İşte biz bütün bunları onlara rağmen yapıyoruz. Onlar nasıl Kut’u unutmadılarsa, biz yeni nesillere sadece Kut’u değil, tüm tarihimizi unutturmamak için her gün daha çok çalışacağız. Elde ettiğimiz her başarı, bizi tarihe gömmek isteyenler en büyük cevabımızdır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti 93 yıllık bir geçmişe sahip. Bizim forsumuzdaki yıldızlarda da görüleceği üzere 2200 yılı aşkın bir geçmişe sahip. Biz göçebe kabilesi değiliz. Devletler kurmuş, tarihi böyle yazmış bir milletiz. Mensubu olmaktan şeref duyduğumuz inancımızın bugünkü varisleriyiz. Bizim en büyük meselemiz yeni nesillere öğretememektir. Nesiller o heyecanı yakalayamadılar. Geçmişimizi bilmeyince, çıkartılan bir takım meseleler karşısında ne yapacağımızı kestiremiyoruz. Asıl fotoğrafı göremeyince küçük sorunlar gözümüzde büyüyor. Terör eylemleri, canlı bomba saldırıları bunlardan biridir.
Türkiye için bunlar olağanüstü meseleler değildir. Karşımızdaki terör örgütü sadece eli silahlı 5-10 bin militandan oluşmuyor. Bu örgütü yaşatan arkasındaki karanlık destektir. Paralel yapı yıllarca sırtından beslendiği bu millete ihanet ederek başka devletlerin operasyon aletine dönmüştür.
Dokunulmazlık görüşmelerinden terör örgütü marşı söyleyerek çıkan sözüm ona milletvekillerinin de, o medya kuruluşlarının da iplerinin nereye uzandığı malumdur. Parlamentoda, sözde milletvekilleri olarak oturumları ne hale getirdiklerini izlediniz. Komisyonda ne yaptıklarını izlediniz. Sıraların üzerinden nasıl atladıklarını gördünüz. Oraları işgal kuvvetleri gibi işgal etmeye, bu tür eylemler yapma girişiminde bulundular. Komisyon başkanı isteseydi ne medyayı, ne danışmanları sokardı. Onlara özgürlük adına böyle bir alan açtı, ama onlar bu fırsatı usulüne uygun şekilde kullanmadılar ve bu millete üzüntü verecek tabloyu sergilediler. Bu millet buna layık değil. Bunlar da bu milletin temsilcisi olmaya layık değil. Türkiye demokratik bir hukuk devleti olduğu için bu meseleleri usulüne göre çözmenin gayreti içindedir. Her bakımdan örnek bir mücadele yürütüyoruz.
Geçmişlerinde ırkçılıktan, soykırıma, sömürgeciliğe kadar her ayıbın izlerini taşıyanların, Türkiye'nin bu mücadelesine edecek tek sözleri olamaz. Gezi olaylarında bize gösteri ve ifade hakkı nutukları çekenler, eylemcileri bastırma yoluna gidiyor. İşte İsveç'te, bakanlık makamına gelen bir Müslüman'a yapılanı gördünüz. Aynı şekilde bir bayan milletvekiline yapılanı gördünüz. Hani sizde hak, özgürlük vardı, niye yaptınız? Açıkçası ben batı ülkelerinde daha sıkça karşılaşmaya başladığımız bu hak ihlallerinden endişeliyim. Bu vahim konu karşısında harekete geçmeye davet ediyorum. Terör örgütleri giderek küreselleşen bu tehditlerin karşısında, ülkelerin Türkiye kadar dirençli olmaları öğrenmesi gerekiyor.
"Türkiye'yi kişiliksiz bir ülke
haline getirmeye çalıştılar"
Kilis ilimize Suriye tarafından taciz atışları yapılıyor. Çok sayıda vatandaşımız ve Suriyeli misafirimiz şehit oldular. Allah'tan rahmet diliyorum. Kilis'e yapılan her saldırıya misliyle karşılık verilmiştir, verilmeye devam edilecektir. Ben Kilisli kardeşlerimin sabrını da takdirle karşılıyorum. Sıkıntı şüphesiz büyük. Türkiye'nin topraklarına ve vatandaşlarına yönelik saldırıyı karşılıksız bırakmadık, karşılıksız bırakmayacağız. DAİŞ en büyük zayiatı Kilis'e yaptığı operasyonlarda ödemiştir. Devam ederlerse daha çok zayiat verecekler. Türkiye tüm terör örgütleriyle mücadele edecek ve kendi politikalarını hayata geçirecek güce sahiptir.
Türkiye'nin bugün ortaya koyduğu vakur duruşun gerisinde bir tarih var. Anadolu toprakları fitneyi, ayrımcılığı, ihaneti kabul etmez. Bu topraklarda birliğe, beraberliğe, dayanışmaya dayananlar kök salabilir. Canlı bomba olup masum insanların hayatlarına kast edenler de, mahallelerimizi harap edenler de, Meclis'i terörize edenler de bu kutlu pınardan nasibini alamayanlardır. Bu topraklar yerli ve milli olanlarla buna karşı olanların çetin mücadelesine sahne olmuştur.
Türkiye'yi kişiliksiz bir ülke haline getirmeye çalıştılar, başaramadılar. Ülkemizi geri kalmışlıkla, fakirlikle, bağımlılıkla terbiye etmeye kalktılar sonuç alamadılar. Şimdi yeni bir oyunu devreye soktular. Terörle canımızı yakıyorlar.
Mezhepçilik, ırkçılık, terör. Şia, sünni biz böyle bir şey kabul etmiyoruz, üzerinde tek çatı İslam'dır. Bizim en büyük gururumuz budur. Birbirimizi severken zaten Allah'ın hükmü gereği birbirimizin kardeşiyiz, kardeş olarak birbirimizi seviyoruz. Bu ülkede 30'u aşkın etnik unsur var. Biz birbirimizi yaratı yaratandan dolayı seviyoruz. İnancımıza, tarihimize saldırarak hayata damarımızı kesmeye çalışıyorlar, bölgemizdeki tüm insani sorunları ülkemize ciro ederek ağır bir imtihana sokuyorlar.
Güvenlik güçlerimiz bombalarıyla, silahlarıyla açtıkları çukura gömerek sükunu sağlıyorlar. Şu anda 1 il, 11 ilçede çalışmalar devam ediyor. Zaman zaman canlı bombaların patladığı oluyor ama aynı zamanda teşebbüslerin 50 tanesi, 100 tanesi engelleniyor. Hamdolsun, bölgemizde sıkıntıya düştüğü için ülkemiz herkese kucak açacak imkanımıza sahibiz. Biz elimizdeki bir tas çorbayı, bir muhtaçla paylaşmayı bilen milletiz. Bugün Suriyelililerle birlikte 3 milyonu aşkın mağdurla ekmeğimizi, suyumuzu paylaşıyoruz.
"Yalan ve fitne çarkı sürse de..."
2023 hedeflerimize ulaşma kararlığımızda en küçük bir gerileme söz konusu değildir. 2002 Türkiyesine bakan birisinin bugünkü Türkiye'yi hayal etmesi mümkün değildi. Yeni anayasa ve başkanlık sistemi başta olmak üzere milletimizin beklentilerini hayata geçirmeliyiz. Altyapı projelerini hayata geçirmeliyiz.
79 milyon vatandaşımızın refahını yükseltmeye yönelik yatırımlara ağırlık vermeliyiz. Terör örgütlerine ve dış tehditlere rağmen güvenliğimizi en üst düzeyde sağlayacak çalışmaları sonuçlandırmalıyız.
Yalan ve fitne çarkı sürse de, Türkiye yaşlı nine ve dedelerimizin dualarıyla ayakta durmaya devam edecektir. Biz önce Allah'a sonra, milletimize güveniyoruz. Sırtını terör örgütüne, şu ya da bu devlete yaslayanların anlayamayacakları bir şey varsa, o da bu milletin zorluklar karşısında neler yapabileceğidir. Şimdi de inşallah hep birlikte yeni Türkiye'nin inşası sürecindeyiz. Önümüzü kesmek için kurdukları tuzaklar önümüze yeni ve daha büyük yollar çıkaracaktır."