Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, "Artık milletimizin de güçlü bir talebi haline gelmiş olan başkanlık konusuna Meclis’in daha fazla duyarsız kalamayacağı görüşündeyim" dedi. "Madem dünyanın en gelişmiş ülkeleri neden başkanlık sistemiyle yönetiliyor, demek ki bunda bir özellik var" diyen Erdoğan, "Öyleyse biz bundan niye çekiniyoruz. Niye korkuyoruz. Bu konuda karar mercii önce TBMM, ardından milletimiz olacaktır" ifadesini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Rusya krizine ilişkin olarak, "Belki Rusya kara kutuyu deşifre edemediler ama bizim ülkemizde birçok şeyi deşifre etti" dedi. “Erdoğan haklı çıkacağına Putin çıksın, diye ortaya döküldüler" diyen Erdoğan, "Bugün eski tüfek sosyalistlerin, liberallerin, ulusalcıların, hatta milliyetçilerin Rusya safında yer aldığını gördük. Meğer onlar sadece bu ülkenin, bu milletin düşmanıymışlar" diye konuştu.
Erdoğan, bir süredir ağır eleştiriler yönelttiği Sarin gazı iddiasını gündeme getiren CHP İstanbul Milletvekili Eren Erdem hakkında “Türkiye’ye karşı İran’ın safında yer alırım, diyen bir hain" ifadesini kullandı. Cumhurbaşkanı, dün partisinin grup toplantısında kendisine yönelik eleştirilerde bulunan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun sözlerine sert tepki gösterdi. "Siz ülkenizin cumhurbaşkanına bu şekilde hakaret edemezsiniz" diyen Erdoğan, Bu zatın eskiden beri şahsıma yönelik terbiyesizliklerini de kendi karakterine verdiğim için çok önemli görmüyorum. Ancak dünkü yaptığı konuşma yenilir yutulur bir konuşma değildir. Türkiye böyle bir siyaset tarzını, böyle bir siyasetçiyi asla hak etmiyor" dedi.
Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan için şunları söylemişti:
"Nerede satılıyor bu namus ve şeref? Bir ülkenin cumhurbaşkanı namusuna ve şerefine sahip çıkmazsa kim çıkacak? Tarafsızlığını bozduğun her dönemde ben namus ve şeref kavramını sana hatırlatacağım. Namus ve şeref kavramını sana öğreteceğim."
Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde düzenenen 17. Muhtarlar Toplantısı'nda konuşan Erdoğan'ın konuşmasından satır başları şöyle:
Demokrasi piramidimizin tabanıyla tavanının kucaklaşması olarak gördüğüm bu buluşma ülkemizde güzel işlere vesile olacaktır.
ülkesine ve milletine hizmet için o makamın emanetine erişen kişiler öyle işler yapacaktır ki halkımızda desteklesin.
Aynı şekilde milletin desteğini yitiren devletin de bürokratlarını yönetmesi beklenemez.
"Başkanlık konusuna Meclis'imizin daha fazla duyarsız kalamayacağını düşünüyorum"
Ülkemizde mevcut yönetim sistemi oldukça sıkıntılıdır. Burada 7 Haziran – 1 Kasım arasında çok net gördük. Ne oldu orada, adeta bürokratik oligarşi seçilmişe karşı tavır koydu. Niye, ortada güçlü bir hükümet yok, gitti gidiyor havasıyla dirseklerin farklı bir şekilde dönmeye başladığını bizzat ben de gördüm. Bu bürokratik oligarşi ülkelerin felaketidir. Bu sadece Türkiye için geçerli değildir, onu da söyleyeyim. İktidarlar güçlü olmazsa, bürokratik oligarşi iktidar olma gayreti içine girer ve ülkede adeta her şey durur. Sonra siz o ülkede sıçramayı bekleyemezsiniz. O ona pas atar, o ona pas atar, futbolda olduğu gibi orta sahada top çevirirler. Gol atmaya gelince kimse yok.
O yüzden biz yeni anayasa diyoruz, başkanlık sistemi diyoruz. Milletimiz tartışsın. Dünyanın en gelişmiş ülkeleri neden başkanlık sistemiyle yönetiliyor. Demek ki bunda bir özellik var. Öyleyse biz bundan niye çekiniyoruz. Niye korkuyoruz. Bu konuda karar mercii önce TBMM, ardından milletimiz olacaktır. Artık milletimizin de güçlü bir talebi haline gelmiş bu konuya Meclis’in daha fazla duyarsız kalamayacağı görüşündeyim.
Tüm muhtarlarımızın tamamı veya çok büyük bir çoğunluğu bu meseleye sahip çıkarsa bu dönemde yeni anayasa konusunda somut bir ilerleme kaydedileceğine ben inanıyorum ama akşam başka, sabah başka konuşmamak şartıyla. Çünkü başbakanlığım döneminde ben arkadaşlarıma dedim ki, bu işi artık bitirmemiz lazım. Ne diyorlar, hepimiz üçer üye verelim. Biz 326 gibi bir sayıya sahibiz, onların 220 falan. Onlar 9 üyeyle temsil edildi, biz 3 üyeyle çalıştık. Bizim derdimiz üzümü yemekti. Bağcıyla işimiz yoktu. 47 maddeye gelindi, ana muhalefetin başkanı dedi ki bu 47 maddeyi halledelim. İş tıkandı. Ben hemen bu arkadaşlarımıza görüşün, şu 47’yi önce bir halledelim. Bu defa ne dediler biliyor musunuz? Bunlar çok namuslu ya, çok şerefli ya, dört partinin de buraya imza koyması lazım. Bu 47 maddede dört partinin temsilcilerinin parafları var. Ana muhalefetle iktidar olarak bizim sayımız rahatlıkla yetiyor. Gelin şu 47 maddeyi 15 gün içinde çıkaralım. Top çevirdiler, dürüst davranmadılar, yalan söylediler ve o 47 madde öyle kaldı. 60 maddeye geldi, aynı numarayı çektiler.
“Erdoğan haklı çıkacağına Putin çıksın, diye ortaya döküldüler"
Geçen haftadan beri Rusya, düşürülen uçağın kara kutusu üzerinden propaganda yapıyor. Bu işi bir şova dönüştürmüşlerdi. Kara kutu açıldı, tahribattan dolayı içindekilerin belirlenemediği iddia edildi. Türkiye’nin haklılığı tüm dünya tarafından kabul edilmişken, bu propagandalar daha fazla mahcubiyetten başka bir şeye yol açmıyor. Belki Rusya kara kutuyu deşifre edemediler ama bizim ülkemizde birçok şeyi deşifre etti.
“Erdoğan haklı çıkacağına Putin çıksın” diye ortaya döküldüler. Bugün eski tüfek sosyalistlerin, liberallerin, ulusalcıların, hatta milliyetçilerin Rusya safında yer aldığını gördük. Meğer onlar sadece bu ülkenin, bu milletin düşmanıymışlar. Birer kılıf olarak, birer araç olarak kullanıyorlarmış. Bunlardan biri de CHP milletvekiliymiş. Ana muhalefetin başkanı da sahip çıkıyor. Milletvekilimi yedirmem diyor. Kimi? Çok önemli. “Türkiye’ye karşı İran’ın safında yer alırım” diyen bir hain. Gezi’de milletin karşısında, paralel yapıya karşı milletimizin verdiği mücadelede de karşıda durduğunu gördük. Bir karanlık adam. Gırtlağına kadar ihanet içindeki bir karanlık adamı milletvekili yapan genel başkan da aynı yolun yolcusudur. Ama benim milletim bu ihaneti onlara birer birer yedirecektir. 2007’den beri siyasette olan ama hiçbir seçim kazanamayan bu zat bir namus şeref edebiyatı içindedir gidiyor.
"Kılıçdaroğlu'nun terbiyesizlikleri..."
Hiç şüphesiz milletimiz kendisine haddini seçim sandıklarını bildirmeye devam edecektir. Esnaflardan mektupla dertlerini anlatmasını istemiş. Ben de milletimden bu zata mektup yazmalarını istiyorum. Başında bulunduğu partinin iktidarda olduğu dönemde ekmek karnelerini göndermelerini istiyorum. SSK’nın başında bulunduğu dönemde yaşadıklarını anlatıyorum. Kendi gayretiyle değil, kasetle nasıl partinin başına geldiğini hatırlatmanızı istiyorum. Kendi doğduğu topraklardan nasıl utandığının hatırlatılmasını istiyorum. Zalim Esed’le kol kola girmesinin hesabını vermesinin talep edilmesini istiyorum. Ben bu üsluptan onlar adına utanıyorum. Bu üslubun cumhurbaşkanın tarafsızlığıyla bir ilgisi yoktur. Bu zatın eskiden beri şahsıma yönelik terbiyesizliklerini de kendi karakterine verdiğim için çok önemli görmüyorum. Dünkü yaptığı konuşma yenilir yutulur bir konuşma değildir. Siz ülkenizin cumhurbaşkanına bu şekilde hakaret edemezsiniz. Türkiye böyle bir siyaset tarzını, böyle bir siyasetçiyi asla hak etmiyor.
Egemenlik haklarımızı ilgilendiren bir mesele yüzünden Rusya’yla karşı karşıya geldiğimizde yanımızda olmalarından vazgeçtik, susmak yerine karşı tarafa sufle verenlere hak ettikleri cevabı vereceğiz. Kendi içinde bulundukları geminin dibini delmeye çalışanlara elbette tavır koyacağız. Ülkemizin belli yerlerinde süren birliğimize, beraberliğimize, kardeşliğimize yönelik saldırılar konusunda teröristlerin yanında yer alanlara elbette hadlerini bildireceğiz. Bizim abdestimizden şüphemiz olmadığı için namazımızdan da şüphemiz yoktur.
Biz gerektiğinde anneden, aileden, arkadaştan ayrı kalma mücadelesi vererek bu günlere geldik. Hamdolsun, rabbim bizleri İstanbul Büyükşehir Başkanı olarak, Başbakan olarak, şimdi de Cumhurbaşkanı olarak hizmet etmeyi nasip etti. Tüm ömrüm boyunca bir yandan milletime eser kazandırırken, bir yandan da bu zihniyetle mücadele ettim. Görev sürem boyunca bunlarla mücadele ettim, görevde olduğum süre boyunca da bunların maskelerini düşürmeye kararlıyım, kararlıyız.
Camilerimizi, okullarımızı nasıl yaktıklarını, hastaneleri yaktıklarını, ambulansları affedersiniz nasıl ateşe tuttuklarını görüyorsunuz. En büyük zararı bölgedeki vatandaşımız görmektedir, esnafımız görmektedir. Bölge insanı terör olaylarına alet olmayı reddetmiş. Bölgede yaşayan tüm vatandaşlarımı tebrik ediyorum. Biz tabi devlet olarak, hükümet olarak vatandaşlarımızın zararını tabii ki gidereceğiz. Ama şehit olanları geri getirmek mümkün değil. Şunu unutmayalım ki; bu vatan kolay kolay bize kalmadı. Namus ve şeref yoksunu bir insan serisi olsaydı biz bu toprakları teslim alamazdık.
Bugüne kadar demokrasi, hak, özgürlük, adalet gibi tüm kavramları ayaklar altına alan örgütün gerçek yüzünü vatandaşlarımız açıkça görmüştür. Bölücü terör örgütüyle mücadele sonuna kadar tavizsiz sürdürülecektir. Artık ne bu örgütün, ne ipi onun eline teslim eden siyasi partilerin, STK görünüşlü kuruluşların itibarı kalmamıştır. Terör örgütünün temizlenmesinin ardından yaraları saracak, yeni bir dönemi tekrar inşa edeceğiz. Bu toprakları vatanımız olarak kabul ettiğimiz günden beri kesintisiz bir mücadele ve fedakarlık içindeyiz. Bu kardeşiniz ülkenin her bir yanında o yüzden hep tek vatan, tek bayrak, tek millet, tek devlet dedi.