Gündem

Cumhurbaşkanı: Anayasa Mahkemesi anayasayı ihlal etti; bu iş bitmedi, devlet gerekirse tazminat öder!

Erdoğan, Can Dündar ile Erdem Gül için verilen hak ihlali kararını değerlendirdi

04 Mart 2016 09:47

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Türkiye’nin Abuja (Nijerya) Büyükelçiliği’nde gazetecilerle sohbetinde, MİT TIR'ları haberi nedeniyle casusluk suçlamasıyla tutuklanan Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ile Ankara Temsilcisi Erdem Gül’e tahliye yolunu açan Anayasa Mahkemesi’nin anayasayı ihlal ettiğini söyledi. Erdoğan, “Ama bu, işin bittiği anlamına gelmez. Savcı karara itiraz edebilir. İtiraz durumunda, üst mahkeme yeni bir süreci başlatabilir. Bize de bu durumda, yargının bu işleyişini izlemek düşer” dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Şimdi birinci mahkemeye gittiğine göre, eğer birinci mahkeme kalkar da kararında diretirse Anayasa Mahkemesi’nin verebileceği hiçbir karar yoktur. Nereye gider bu? Bundan sonra isterlerse AİHM’ye gidebilirler. AİHM eğer Anayasa Mahkemesi’nin verdiği istikamette bir karar verirse, o da sadece tazminat bakımından bağlayıcıdır. Devlet de itirazlarını yapar veya o tazminatı öder" diye konuştuk.

Hürriyet'ten Vahap Munyar'ın haberine göre, Erdoğan, soruları şöyle yanıtladı:

Seyahate çıkmadan önce yaptığınız açıklamalar Türkiye’de gündemi oluşturdu. Anayasa Mahkemesi’nin kararına itirazlarınız olmuştu, usul ve esastan itirazlarınız nelerdir?

Öncelikle Anayasa Mahkemesi kendisini burada adeta birincil mahkemenin yerine koyması yanlış olmuştur. Yargı süreci bitti mi? Hayır. Siz daha süreç bitmemişken devreye giriyor, durumdan vazife çıkartmak suretiyle böyle bir adım atıyorsunuz. Kaldı ki Sayın Anayasa Mahkemesi Başkanı, daha önceleri, “Gerekçe açıklanmadan karar açıklanmaz” tezini savunan bir arkadaşımızdı. Kendisi benim sevdiğim, takdir ettiğim bir arkadaştır. Ama ne yazık ki kendi kendine bu tür çelişkilere düşmesi, ülkemiz için, hukuk için çok yanlış bir gelişme olmuştur. Burada gerekçeyi açıklamadan, bitmemiş bir yargı sürecini alelacele bitirme konumuna gelmek usule aykırı olduğu gibi esasa da aykırıdır. Hem usul bakımından hem esas bakımından sıkıntı var. Kendisi tabii şimdi bir savunma içerisine giriyor ama bunu savunamazsınız.

 

Devlet tazminat öder

 

Kendisi “Anayasa Mahkemesi’nin verdiği karar her şeyin üstündedir, herkesi bağlar” diyor. Anayasa ve yasa değişikliklerinde evet bağlayıcıdır ama bireysel başvurularla ilgili olarak böyle bir şeyi öne süremezsiniz. Zaten yanlış buradan kaynaklanıyor. “Gerekçe açıklanmadan karar açıklanmaz” diyordu hep. Karar herkesi zaten bağlıyorsa, neden birinci mahkemeye tekrar gönderiyorsun? Eğer bağlayıcı ise tekrar birinci mahkemeye gitmemesi lazım.

Şimdi birinci mahkemeye gittiğine göre, eğer birinci mahkeme kalkar da kararında diretirse Anayasa Mahkemesi’nin verebileceği hiçbir karar yoktur. Nereye gider bu? Bundan sonra isterlerse AİHM’ye gidebilirler. AİHM eğer Anayasa Mahkemesi’nin verdiği istikamette bir karar verirse, o da sadece tazminat bakımından bağlayıcıdır. Devlet de itirazlarını yapar veya o tazminatı öder.

Kaldı ki bir casusluk olayından söz ediyoruz. Bu, MİT’in Bayırbucak Türkmenleri’ne yönelik atmış olduğu bir adımı deşifre etme girişimidir. Buna kalkışmış olanlar, savcısıyla askeriyle, şu anda cezaevindeler. Hal böyleyken, neymiş, bu konuda alınan tedbir, düşünce ve fikir özgürlüğünü ihlalmiş. Ne alakası var? Medya mensubu her istediğini yapma özgürlüğüne sahip midir? Ortada, devletin istihbarat teşkilatının sırlarını ifşa etme; olayları çarpıtma, Türkiye’yi DAEŞ’e yardım eden bir terör örgütü gibi göstermeye kalkışma girişimi var. Bunlara yapmaya kalkışanlara getirilen tedbire kalkıp basın özgürlüğü ihlali diyeceksiniz. Efendim, bu beraat kararı değil, bu tutuksuz yargılanma süreci. Doğrudur. Kusura bakmayın da, başkalarına uygun görülmeyen bu tür tutuksuz yargılamalar, ülkenin güvenlik sırlarını tehlikeye atanlara karşı uygulanırsa, bunun altından kalkamazsınız.

Sizin de Anayasa Mahkemesi’ne başvurunuz olmuştu, cevap alabildiniz mi?

Hâlâ alamadık. Sosyal medya meselesi, dershane meselesi gibi konularda Anayasa Mahkemesi yine aynı şekilde tutum aldı. Ondan sonra tutup kimse konuşamaz diyorlar. Arkadaşlar, Cumhurbaşkanı cumhurun başıdır, cumhurun başı olarak da cumhurun dertlerini dile getirir. Bu çerçevede, Anayasa’ya bağlılığıma ilişkin bazı arkadaşların yaptığı açıklamalar var ki bunlar da çok üzücüdür. Kusura bakmasınlar, Anayasa’ya bağlılık ile bu işin uzaktan yakından alakası yoktur. Evet ortada bir Anayasa ihlali vardır. Ama Anayasa’yı ihlal eden ben değilim. Bu Anayasa Mahkemesi’nin karar merciinde olanlardır. Bu ihlali maalesef göz göre göre yapmışlardır. Birinci mahkeme Anayasa Mahkemesi’nin kararına uydu. Ama bu işin bittiği anlamına gelmez. Savcı karara itiraz edebilir. İtiraz durumunda, bir üst mahkeme yeni bir süreci başlatabilir. Bize de bu durumda, yargının bu işleyişini izlemek düşer.
Sayın Başkan bir anayasa hukukçusu. Anayasa Mahkemesi’nin verdiği kararlar, dediğim gibi, anayasa ve yasa değişiklikleri konusunda tabii ki bağlayıcıdır. Ama bireysel başvurularla alakalı olarak böyle bir şey söylenemez. Söylerseniz yanlış olur. Bir defa bunun duygusallıktan çıkarılması lazım. Dershane olayında da benzer şeyi yaşadık, çok ciddi bir mahalle baskısı sonucunda bir karar alındı. Alınan kararla da gelinen nokta ortada. Şu an dershaneler konusunda verilen karar uygulanıyor mu, uygulanmıyor, vakıa bu.

 

CHP masada karşı çıksın

 

Yeni Anayasa yapım sürecinde son noktayı değerlendirir misiniz?

CHP masadan çekildi. Neymiş, başkanlık sisteminin olduğu bir masada olmazmış. Ol o masada, karşı çık. Bence, hepsi çekilse dahi yola devam edilebilir. Bizim daha önce yaptığımız bir anayasa çalışması var. İktidar partisi o çalışmayı pekala parlamentoya getirebilir.

Parlamentoda gerekli sayı bulunamazsa, anayasa meselesi kadük duruma düşer mi?

O zaman halk nezdinde şöyle bir şey oluşur: İktidar partisi gereğini yaptı, ama parlamentodaki diğer üyeler buna destek olmadı. Halk, ‘Meydanda anayasayı değiştirme konusunda verdikleri sözlere, şu partiler sadık kalmadılar. Bunu gördük’ der.

Referandumun yanı sıra erken seçime ilişkin tartışma da var. Buna nasıl bakıyorsunuz?

Ben erken seçimden yana olmayan bir insanım. Fevkalade durumlar olur, tabii o ayrı bir konu. Millet, anayasa konusunda partilerin ne yaptığını görüyor. Anayasa yapım sürecinden kimlerin kaçtığı da görülecek. Ama muhalefet buna yanaşmasa da, iktidar partisi Meclis’e bir anayasa taslağı getirebilir. Çıkar veya çıkmaz. Ama 330’un yakalanması halinde, benim hiç tereddüdüm yok, millet bu işi halleder.

Selahattin Demirtaş, Sur için bir çağrıda bulundu ama halk pek ilgi göstermedi... Nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bana gelen bilgiler de o doğrultuda. Ciddi bir kalabalık görülmedi. Ama kendisinin bir merkezden bu işler yönetiliyor havasına girmesi, durumu gösteriyor. Bir şeyi daha önce de söyledim: Terörle ilintili olanların dokunulmazlıklarının kaldırılması lazım. Çok sayıda fezleke var. Dokunulmazlıkların kaldırılması veya kaldırılmaması parlamentoda neticeye bağlanmalıdır. Parlamentoda bu işe evet diyecek birçok milletvekili olduğuna inanıyorum. Çünkü bu milletin vekili bu millete ihanet edemez, bu milletin vekili devletine ihanet edemez. Kimi, niçin sokağa dökmeye çalışıyor bunlar? Arkalarında PKK var. Hem milletin parasını yiyeceksin hem de ihanet edeceksin. Bu kabul edilemez.

Dokunulmazlıkların kaldırılması yeni bir kriz çıkartır mı?

Peki şu anda bir kriz yok mu? Millete ihanetten, vatana ihanetten daha büyük bir kriz olabilir mi? Bu konularda hep beraber dimdik durulması lazım, duracağız. Operasyonlar için de “Kriz olur” demişlerdi. Ama tam aksine, operasyonlar başarılı bir şekilde sürüyor. Peki hükümetimiz ne yapacak? Hükümetimiz de buralarda kentsel dönüşümü A’dan Z’ye en iyi şekilde yapmak suretiyle, oralarda yaşayan vatandaşlarımıza en güzel imkânları sunacak. Şu anda şehrin dışında olanlar, tekrar oralara taşınacak. Bizim Kürt vatandaşlarımız, bölge halkı, yeni yerlerine yerleşmek suretiyle de devletin, hükümetin himayesini bizzat yaşayacak. Ama onlar bunu yaşatmadı. Onlar ellerindeki belediyeleri ihanet şebekelerine teslim ettiler. İşte rögarların altından nasıl silahlar çıktığını, evlerde tehditlerle nasıl silah depoları oluşturulduğunu gördük.

Suriye’deki ateşkes sürecini takip ediyor musunuz?

Ateşkes diye bir şey yok ki. Üçte birinde bir ateşkes havası var ama ölümler, artarak devam ediyor.

Rusya’nın bölgeye bizim sınırlarımızdan silah geçtiğine dair bir açıklaması var.

Tabii ki doğru değil. Rusya’nın öncelikle Suriye’ye aktardığı silahların hesabını vermesi lazım. Lazkiye’nin kuzeyinde havalimanı kurdular. 50 Rus uçağı konuşlanmış durumda. Bunları neyle izah ediyorlar? Beşar Esed’in davetiyle mi? İcabet ettiyseniz, demek ki siz de benzer düşüncelerle hareket ediyorsunuz. Orada insanların öldürülmesi demek ki işinize geliyor.

ABD programınız var ay sonunda. ABD’de PYD konusunda bizim tezlerimize yaklaşma söz konusu mu?

Dışişleri Bakanımızın ABD’li mevkidaşı ile yaptığı bir görüşmede, bir esneme, haklılığımızı teslim eder bir hava görülüyor. Sayın Obama ile Washington’da yapacağımız görüşmede de bunları konuşacağız. Tabii bölgede durum çok hassas, çok çok ciddi. Bu arada Sayın Başbakan’ın İran seyahati olacak. O seyahat de önemli. Umuyorum ki Sayın Başbakan oradan hayırlı neticelerle döner.