Cumartesi Anneleri, Koronavirüs salgını nedeniyle internetten yayınladıkları 784. hafta açıklamasında gözlatında kaybedilen Nurettin Yedigöl'ün faillerini sordu. Nurettin Yedigöl'ün gözaltına kaybedilmesinin 1980 darbesi döneminde insanlığa karşı suç oluşturacak şekilde devlet politikası dahilinde işlendiği belirtilirken, "Bu nedenle evrensel hukuk normlarına göre zamanaşımına tabi tutulamaz. Anayasa Mahkemesi dahil, yargı makamlarının bu tutumu, devletin ulusal ve uluslararası hukuktan kaynaklanan yükümlülüklerine aykırıdır" ifadeleri kullanıldı.
Cumartesi Anneleri, kayıpların akıbetini sormak ve faillerin yargılanması talebiyle sürdürdükleri eylemlerini 785. haftada Covid-19 salgını nedeniyle internetten yayınladı. Kaybedilen Nurettin Yedigöl'ün akıbetinin sorulduğu 785. hafta açıklamasında Yedigöl dosyası için etkin bir faaliyet yürütülmesi, akıbetinin açığa çıkarılması ve cezasızlığa son verillmesi için çağrı yapıldı. Açıklama şu şekilde:
"Öncelikle Covid-19 salgınının bir an önce kontrol altına alınmasını ve toplumumuzun salgını en az zararla atlatmasını diliyoruz. Bu dileğimizin gerçekleşebilmesi için de iktidarı, tüm ayrımcı uygulamalarına son vererek siyasi çıkar ve hesapları bir kenara bırakmaya, demokratik bir zeminde ve insan haklarını gözeten bir yaklaşımla bu süreci yürütmeye çağırıyoruz.
Umuda, iyiliğe ve dayanışmaya ihtiyacımız olan bu günlerde “Ayırımsız herkesin yaşam hakkının korunması, herkes için adalet ve eşit hakların sağlanması” talebimizi yükseltiyoruz.
785. haftamızda 39 yıldır kesintisiz devam eden 12 Eylül zihniyetinin cezasız bıraktığı NurettinYedigöl dosyası ile kamuoyuna sesleniyoruz.
Sosyalist kimliği ile bilinen 26 yaşındaki Nurettin Yedigöl İstanbul’da yaşıyordu. 12 Eylül Askeri Darbesi’nin ardından hakkında yakalama kararı çıkartıldı. 10 Nisan 1981 tarihinde İstanbul/ İdealtepe’de bir eve yapılan polis baskında gözaltına alındı.Dönemin ünlü işkence merkezi Gayrettepe Emniyet Müdürlüğü’ne götürüldü.
Yedigöl Ailesi, başta Kenan Evren ve dönemin askeri savcısı Faik Tarımcıoğlu olmak üzere devletin ilgili tüm birimlerine başvurdu. Ancak başvurulara sözbirliği halinde “Nurettin’in hiç gözaltına alınmadığı” cevabı verildi.
10 kişi Nurettin’i siyasi şubede gördüklerine dair tanıklık etti. “Şahidiz, işkencede öldürüldü’’ diye ifade verdi. Kayıtlara geçen tanık beyanlarına göre: Nurettin Yedigöl, Tayyar Sever yönetimindeki 1.Şube'de K Gurubu tarafından sorgulandı. İfade vermeyi reddettiği için Mete Altan’ın başında bulunduğu işkence timinin en ağır işkencelerine maruz kaldı. En son şubede sorgulanan diğer arkadaşları tarafından görüldüğünde kanlar içindeydi, konuşamıyordu, bilinci yerinde değildi. O günden sonra Nurettin’i gören olmadı.
Nurettin Yedigöl'ün gözaltında kaybedilmesi ve faillerin yargılanması ile ilgili yapılan başvurular sonucunda İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından üç ayrı soruşturma yürütüldü. Ancak soruşturmalarda zaman aşımı gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildi.
Son olarak anne Zeycan Yedigöl, 15 Şubat 2013 tarihinde Anayasa Mahkemesi'ne başvurdu. 10 Aralık 2015 tarihinde Anayasa Mahkemesi, evrensel hukuka ve teamüllere aykırı bir biçimde başvuruyu diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelemeksizin zaman bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verdi. (Başvuru Numarası: 2013/1566) İç hukukta tüm yollar kapanınca dava AİHM’e taşındı.
Bugün bir kez daha altını çiziyoruz: Nurettin Yedigöl’ün gözaltında kaybedilmesi, 12 Eylül 1980 askeri darbesi döneminde insanlığa karşı suç oluşturacak biçimde, bir devlet politikası dâhilinde işlenmiştir. Bu nedenle evrensel hukuk normlarına göre zamanaşımına tabi tutulamaz. Anayasa Mahkemesi dahil, yargı makamlarının bu tutumu, devletin ulusal ve uluslararası hukuktan kaynaklanan yükümlülüklerine aykırıdır.
Gözaltında kaybedilişinin 39. Yılında Nurettin Yedigöl dosyasında etkili bir yargı faaliyeti yürütülmesi, Nurettin Yedigöl’ün akıbetinin açığa çıkartılması, onu kaybedenler üzerindeki cezasızlığa son verilmesi için adli ve siyasi makamları göreve çağırıyoruz.
Nurettin Yedigöl için, bütün kayıplarımız için hakikat ve adalet talebimizden vazgeçmeyeceğiz.86 haftadır bize kapatılan kayıplarımızla buluşma mekânımız olan Galatasaray’dan vazgeçmeyeceğiz."