Kayıplarının akıbetini soran Cumartesi Anneleri, 885'nci hafta açıklamalarında Şanlıurfa'da haber takibine gittikten sonra bir daha kendisinden haber alınamayan Nazım Babaoğlu'nun akıbetini sordu.
"Nazım Babaoğlu’nu aramaktan, basın özgürlüğünü savunmaktan vazgeçmeyeceğiz" diyen Cumartesi Anneleri, iktidara seslenerek "885. haftamızda iktidara ve adli makamlara sesleniyoruz: Hukuk ve adalet sisteminde yarattığınız büyük tahribata son verin. Nazım Babaoğlu’nun akıbetinin açığa çıkartılması ve işlenen bu insanlığa karşı suçun bilinen şüphelileri hakkında etkin soruşturma ve kovuşturma yürütülmesini sağlama görevinizi yerine getirin. Kaç yıl geçerse geçsin; Nazım Babaoğlu için, tüm kayıplarımız için adalet istemekten, devletin evrensel hukuk normları içinde hareket etmek zorunda olduğunu hatırlatmaktan, 186 haftadır bize yasaklanan kayıplarımızla buluşma mekânımız Galatasaray’dan vazgeçmeyeceğiz" dedi.
Cumartesi Anneleri, 885'nci hafta açıklaması şöyle:
Tüm ihlalci rejimler halkın haber alma hakkını hedef alır. Gazeteciliği suç, eleştirel haberi terör faaliyeti haline getirerek basın özgürlüğünü işlevsiz kılmayı amaçlar. Halkın bilgi edinme hakkını ve ülke gerçeklerinin kamuoyuna yansımasını engellemek için medyayı siyasetin emrine girmeye zorlar. İktidarın parçası olmayı reddeden medyayı ise çalışamaz hale getirmek için ağır baskı ve engellerle karşı karşıya bırakır." Söz konusu engellemelerin en ağırı basın çalışanlarının yaşama haklarına yönelik saldırılardır. Kimi çalışmalarda “kanla sansür” diye nitelenen bu saldırılar ne yazık ki bizim topraklarımızın unutturulmak istenen bir gerçeğidir. 90’lı yıllar, “kanla sansür”ün en yoğun yaşandığı dönem oldu. Devleti yönetenlerin “Onlar Gazeteci değil, militan” dediği, gerçekte ise halkın haber alma hakkını savunan onlarca gazeteci katledildi, kaybedildi. Bu gazetecilerden biri de Nazım Babaoğlu oldu. 885. haftamızda 2017 yılında evladına ve adalete ulaşamadan aramızdan ayrılan Makbule Babaoğlu’nun ölmeden oğlumun mezarını bulmak, bize bu acıları yaşatanların hesap verdiğini görmek istiyorum” talebini bir kez daha kamuoyuna taşıyoruz. 19 yaşındaki Nazım Babaoğlu, Özgür Gündem Gazetesi'nin Urfa Bürosu'nda çalışıyordu. Büro çalışanları kamuoyuna duyurdukları ağır hak ihlalleri nedeniyle baskı altındaydı. Gazetelerin bombalandığı, gazetecilerin sokaklarda infaz edildiği karanlık günlerdi. Özgür Gündem gazetesi Urfa Büro Şefi Kemal Kılıç da uğradığı silahlı saldırı sonucunda öldürülmüştü. Bucak Aşireti’ne mensup dört korucunun Siverek’te görevli bir öğretmenin evini basarak öğretmene ve kız kardeşine cinsel saldırıda bulunduklarına dair hazırladıkları haber Özgür Gündem gazetesinde yayınlanınca, Urfa Büro çalışanlarına yönelik tehditler daha da arttı. Gazete’nin çalışanlarının can güvenliklerinin sağlanmasına dair yaptığı başvurulara rağmen hiçbir önlem alınmadı. 12 Mart 1994 sabahı Siverek’teki yerel bir gazetenin çalışanı ve ilçenin Anadolu Ajansı temsilcisi Murat Yoğunlu Özgür Gündem Bürosu’nu telefonla aradı. Siverek’te korucularla ilgili çok önemli bir haber olduğunu ve mutlaka muhabir göndermelerini söyledi. Nazım, sözü edilen haberi izlemek için Siverek’e gitti. Kendisinden bir daha haber alınamadı. Görgü tanıklarının anlatımlarına göre Nazım, Murat Yoğunlu ile buluşacakları Siverek’teki İrfan Gazetesi’ne gitti. Gazetede bekleyen Bucak Aşireti’ne mensup korucular tarafından zorla bir araca bindirilerek Sedat Bucak’ın evine götürüldü. Ailenin tüm başvuruları tanık beyanlarına rağmen sonuçsuz bırakıldı. Gerçeği açığa çıkartacak, failleri tespit edecek etkin bir soruşturma yürütülmedi. Dosya zamanaşımına sürüklendi. Gazeteci Nazım Babaoğlu'nun akıbeti karanlıkta bırakıldı, onu kaybedenler cezasızlık zırhıyla korundu. 885. haftamızda iktidara ve adli makamlara sesleniyoruz: Hukuk ve adalet sisteminde yarattığınız büyük tahribata son verin. Nazım Babaoğlu’nun akıbetinin açığa çıkartılması ve işlenen bu insanlığa karşı suçun bilinen şüphelileri hakkında etkin soruşturma ve kovuşturma yürütülmesini sağlama görevinizi yerine getirin. Kaç yıl geçerse geçsin; Nazım Babaoğlu için, tüm kayıplarımız için adalet istemekten, devletin evrensel hukuk normları içinde hareket etmek zorunda olduğunu hatırlatmaktan, 186 haftadır bize yasaklanan kayıplarımızla buluşma mekânımız Galatasaray’dan vazgeçmeyeceğiz |