Gündem

Cumartesi Anneleri: Dargeçit JİTEM davasında adalet sağlansın

31 Ekim 2020 16:28

Cumartesi Anneleri 814. haftada 2 Kasım'da duruşması görülecek Dargeçit Jitem davasına dikkat çekerek, “25 yıllık cezasızlık son bulsun; Dargeçit JİTEM davasında hukuk işletilsin, adalet sağlansın”  çağrısı yapıldı.

Cumartesi Anneleri, 814'ncü hafta açıklamalarında 29 Ekim 8 Kasım 1995’te Dargeçit'te kaybedilen Davut Altunkaynak, Seyhan Doğan, Nedim Akyön, Mehmet Emin Aslan, Abdurrahman Olcay, Abdurrahman Coşkun ve Süleyman Seyhan için adalet talebinde bulundu.

 
Gözaltında kaybedilen Seyhan Doğan’ın ağabeyi Kadri Doğan, kardeşinin asker ve korucular tarafından gözaltına alındığını belirterek, kendisinden bir daha haber alamadıklarını söyledi. Bunun üzerine annesinin kardeşini aramaya başladığını dile getiren Doğan, “Annem sadece adalet istedi. Annem adalet mücadelesinde gözaltına alındı. Daha sonra İstanbul’a gelerek Cumartesi Annelerine katıldı” dedi. Annesinin 20 yıl önce yaşamını yitirdiğini anımsatan Doğan, annesinin ardından babasının adalet arayışını sürdürdüğünü ifade etti. Ancak babasının da 10 yıl önce yaşama gözlerini yumduğunu hatırlatan Doğan, Adıyaman’da görülecek duruşma için duyarlılık çağrısında bulundu. 

"Çok aradık ama adalet bulamıyoruz"

Abdurrahman Coşkun’un ağabeyi Mehmet Coşkun da “Maalesef öyle bir ülkede yaşıyoruz ki; ne hukuk, ne adalet ne de bir mahkeme bulamadık. Çok aradık ama bulamıyoruz” dedi. 1995’te gözaltında kaybedilen 7 kişi için “çocuklarımızı kaybettik” diyen Coşkun, “Doğrudur kemiklerimizi bulduk. Gerçi katilleri de bulduk. Ama bu katilleri cezalandıracak, tutuklayacak ne bir mahkeme ne de bir adalet bulamadık. Bu gidişle bulamayacağız. Ama davamızdan da vazgeçmeyeceğiz” diye konuştu. Kendilerinden delil istendiğini sözlerine ekleyen Coşkun, tanıkların süreç içerisinde söylediklerine değindi. 

"Peşini bırakmayacağız"

Davut Altunkaynak’ın babası Abdulaziz Altunkaynak da, 2 Kasım’da görülecek duruşmaya değinerek, “Orada olacağız ve adaleti soracağız. Adalet sağlanıncaya kadar da davamızdan vazgeçmeyeceğiz. Çocuklarımızın katillerinin peşini bırakmayacağız” diye ifade etti.

"7 insanın ne şekilde infaz edildiklerini bütün gerçekliği ile açığa çıkarıyor"

Dargeçit JİTEM Davası avukatlarında Erdal Kuzu da, davanın güvenlik gerekçesiyle Adıyaman’a nakledildiğini ve davanın duruşmalarının 5 yıldan beri burada görüldüğünün söyledi. Bu süreç içerisinden birden fazla heyetin değiştiğine değinen Kuzu, bu heyet değişikliklerinin davayı uzattığını belirtti. Dargeçti JİTEM Davasının 7 sivil kişinin gerek resmi gerek kayıt dışı gözaltına alındıklarının ve “infaz” edildiklerini kanıtlayan bir dava dosyası olduğunu vurgulayarak, “Kaybedilen 7 insanın tamamı cenazelerine ulaşıldı. Kaybedilen 7 insanın ne şekilde, hangi yöntemlerle infaz edildiklerini bütün gerçekliği ile açığa çıkarıyor” ifadelerini kullandı. Bugüne kadar gelen aşama ve delillere değinen Kuzu, “Bu dava 1990’lı yılarda devlet tarafından işlenen cinayetlerin özetlerini içerisinde barındırmaktadır” diye konuştu.  
 
Görülecek duruşmada mahkemeden cesaretli bir tespit yapmalarını beklediklerini sözlerine ekleyen Kuzu, hukuksal mücadeleyi ailelerle birlikte verdiklerini söyledi. 

"Serbest bırakıldıklarını söylediler"

Bu haftaki basın metnini Cumartesi İnsanlarından Saliha Şanlı okudu. Şanlı, “Dargeçit JİTEM Davası’nda hukuk işletilmeli, adalet sağlanmalıdır” dedi. 29 Ekim-8 Kasım 1995 tarihleri arasında ağır silahlı askerler ve korucular tarafından Mardin-Dargeçit’te ev baskınları yapıldığını dile getiren Şanlı, “Bu baskınlarda dört çocuk, iki lise öğrencisi ve iki kadının da aralarında olduğu çok sayıda kişi gözaltına alındı. Gözaltına alınanlar Dargeçit Jandarma Taburuna götürüldü. Gözaltındakilerden 12 yaşındaki Davut Altunkaynak, 13 yaşındaki Seyhan Doğan, 16 yaşındaki Nedim Akyön, 19 yaşındaki Mehmet Emin Aslan, 20 yaşındaki Abdurrahman Olcay, 21 yaşındaki Abdurrahman Coşkun, 57 yaşındaki Süleyman Seyhan'ı soran ailelerine ‘sorgu sonrası serbest bırakıldılar, dağa gitmişler’ cevabı verildi. Ailelerinin tüm başvurularına rağmen onlardan bir daha haber alınamadı” diye konuştu. 

Aileye bilgi veren uzman çavuş da kaybedildi

Kayıplarını arayan ailelerin tehdit edildiğini, gözaltına alınıp işkence gördüğünü söyleyen Şanlı, ailelerin yaptıkları suç duyurularının etkin bir biçimde soruşturulmadan takipsizlikle sonuçlandığını ve ilgili mercilere yapılan tüm başvuruların sonuçsuz kaldığını belirtti. “Olaydan 4 ay sonra 6 Mart 1996 tarihinde, Süleyman Seyhan’ın kafası olmayan yakılmış bedeni bir kuyuda bulundu” diyen Şanlı, Süleyman Seyhan'ın ailesine bilgi veren uzman çavuş Bilal Batırır da Dargeçit Jandarma Taburunda kaybedildiğini ifade etti. 

"İşkence izleri taşıyan kemiklere ulaşıldı"

Ailelerin ve İnsan Hakları Derneği’nin 29 Mayıs 2009 tarihli başvurusu ve İHD Mardin Şubesi’nin çabası sonucunda Dargeçit Cumhuriyet Başsavcılığının dosyayı yeniden açarak soruşturma başlattığını aktaran Şanlı, “Savcılığın yürüttüğü soruşturma kapsamında Dargeçit kayıplarının gözaltında öldürülerek kuyulara gömüldüğü gerçeği ortaya çıktı. 2012–2013 ve 2015 tarihleri arasında tanık beyanlarına dayanarak yapılan kazılar sonucunda, gözaltına alınan kişilerin ağır işkence izleri taşıyan kemiklerine ulaşıldı. Savcılığın hazırladığı iddianame mahkeme tarafından kabul edildi. 2015 yılında Mardin Jandarma Komutanı Hurşit İmren ile Dargeçit Jandarma Komutanı Mehmet Tire'nin de içinde olduğu 18 kişi hakkında, ‘birden fazla kişiyi taammüden öldürme’ suçlamasıyla dava açıldı” dedi. 

Mahkemeye çağrı

7 Dargeçitlinin ve uzman çavuş Bilal Batırır’ın nasıl ve kimler tarafından kaybedildikleri tüm detaylarıyla savcılık iddianamesine ve mahkeme kayıtlarına geçtiğine işaret eden Şanlı, “Dava dosyasında sanıkların sorumluluğuna işaret eden birbiriyle tutarlı çok sayıda tanık beyanı ve bu beyanları destekleyen deliller yer aldı. Davanın 2 Kasım 2020 tarihinde görülecek duruşması vesilesiyle bir kez daha üçü çocuk, biri uzman çavuş olmak üzere 8 kişinin Dargeçit Jandarma Taburu’nda gözaltında kaybedildikleri gerçeğini hatırlatıyor ve bu insanlığa karşı suçu azmettirenlerin, işleyenlerin hakkaniyete uygun bir biçimde cezalandırılmalarını istiyoruz” diye ifade etti. Ş
 
anlı, yargılamanın sonuna yaklaşıldığını ve bu davada mahkeme heyetine görevlerini önyargıdan uzak, tarafsız ve bağımsızlıklarını gölgeleyecek etkilerden arınmış olarak icra etme çağrısında bulundu.