Gündem

Cumartesi Anneleri: Dargeçit Jitem Davası sanıkları cezalandırılsın

29 Ekim 2022 16:14

Cumartesi Anneleri, kayıpların akıbetini sormak ve faillerin yargılanması için her hafta düzenledikleri eylemin 918’incisini online yaptı. Bu haftaki eylemde 29 Ekim-8 Kasım 1995 tarihleri arasında Mardin’in Kerboran (Dargeçit) ilçesinde askerler ve korucular tarafından yapılan ev baskınlarında 2’si çocuk 6 kişinin gözaltına alındıktan sonra işkenceyle öldürülmesine neden olan ve günümüzde “Dargeçit Jitem Davası” olarak bilinen olayda kaybettirilenler için adalet istendi.

Eyleme birçok kayıp yakını katılırken, açıklamayı İnsan Hakları Derneği (İHD) Mardin Şube Yöneticisi Hicran Erdinç yaptı.

Erdinç sözlerine Türkiye’nin kimyasal silah saldırı iddialarına ilişkin yapmış olduğu açıklamaları sonrası hedef gösterilen ve ardından tutuklanan Türk Tabipler Birliği (TTB) Başkanı Şebnem Korur Fincancı’nın durumuna dikkat çekerek başladı. Uluslararası hak ihlallerinin araştırılmasında ve belgelenmesinde görev alan bilim insanı Fincancı’nın tutuklanmasına ilişkin Erdinç, “Fincancı’nın tutuklanması yargının hukuksuz kararlarının son örneği oldu” diyerek, Fincancı için adalet aradıklarını belirtti.

Açıklamanın tamamı şöyle:

Dargeçit JİTEM Davası’nda Cezasızlığa Son, Adalet İstiyoruz!


918 haftadır söylüyoruz, hakikate ve adalete ulaşmak için başvurduğumuz yargı
makamları; hukukun tarafsız, doğru, adil ve etkin bir şekilde uygulanmasını sağlama
görevini yerine getirmiyor. Tarafsızlığını ve bağımsızlığını yitiren yargının aldığı
kararlar, hakikat arayışçıları üzerindeki baskıyı arttırmanın aracı haline dönüştürülüyor.
1996'da Birleşmiş Milletler Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesi adına, Bosna’nın
Kalesija bölgesinde toplu mezarlardan çıkarılan cesetlerin otopsi çalışmaları başta
olmak üzere, pek çok ulusal ve uluslararası hak ihlalinin araştırılmasında,
belgelenmesinde, protokollerin oluşturulmasında görev alan, eğitimler veren Prof.
Dr. Şebnem Korur Fincancı’nın mesnetsiz suçlamalarla tutuklanması, yargının
hukuksuz kararlarının son örneği oldu.

Bu hafta, 2003 yılında Türk Tabipler Birliği adına Başbakanlık İnsan Hakları
Danışma Kurulu üyeliği de yapan, kayıplarımızı arama mücadelemizin
destekçilerinden Şebnem Korur Fincancı için de adalet istiyoruz. Fincancı’nın dediği
gibi: “İnsan hakları mücadelesi doğası gereği boyun eğmez bir duruştur. Saldırılarla
susturulamaz!”

918. haftamızda gözaltında kaybedilişlerinin 27. yılında Dargeçitli kayıplarımızı
unutmadık diyerek kamuoyu karşısındayız.

29 Ekim – 8 Kasım 1995 tarihleri arasında Mardin/Dargeçit’te ağır silahlı askerler ve
korucular tarafından yapılan ev baskınlarında dört çocuk, iki lise öğrencisi ve iki
kadının da aralarında olduğu çok sayıda kişi gözaltına alındı. Gözaltına alınanlar
Dargeçit Jandarma Taburuna götürüldü.

Gözaltında tutulanlardan bazıları bir süre sonra serbest bırakıldı. Ancak 12
yaşındaki Davut Altunkaynak, 13 yaşındaki Seyhan Doğan, 16 yaşındaki Nedim
Akyön, 19 yaşındaki Mehmet Emin Aslan, 20 yaşındaki Abdurrahman Olcay, 21
yaşındaki Abdurrahman Coşkun ve 57 yaşındaki Süleyman Seyhan evlerine geri
dönemedi. Onları soran ailelerine “Sorgu sonrası serbest bırakıldılar, dağa gitmişler”
cevabı verildi.

Olaydan 4 ay sonra 6 Mart 1996 tarihinde, Süleyman Seyhan’ın kafası olmayan
yakılmış bedeni bir kuyuda bulundu. Seyhan’ın bulunmasından iki gün sonra da
onun bulunduğu yer hakkında ailesine bilgi verdiği ve taburda yaşananları üst
makamlara aktarma potansiyeli taşıdığı gerekçesiyle, Dargeçit Jandarma
Taburunda görevli uzman çavuş Bilal Batırır da kaybedildi.

İnsan Hakları Derneği (İHD) hükümet dışı bağımsız ve gönüllü bir kuruluştur. 1986 yılında 98 insan hakları savunucusu tarafından
kurulan derneğin günümüzde 28 şubesi, 4 temsilciği ve 10.938 üyesi bulunmaktadır. Türkiye’deki en eski ve en büyük insan hakları
örgütü olan İHD’nin “tek ve belirli amacı, 'insan hak ve özgürlükleri' konusunda çalışmalar yapmaktır."


Evlatlarını bulmak için ailelerin yaptıkları suç duyuruları etkin bir biçimde
soruşturulmadan takipsizlikle sonuçlandı. Ailelerin ve İnsan Hakları Derneği’nin 29 Mayıs 2009 tarihli başvurusu ve İHD Mardin Şubesi’nin çabası sonucunda Dargeçit Cumhuriyet Başsavcılığı dosyayı yeniden açtı ve soruşturma başlattı. Savcılığın yürüttüğü soruşturma kapsamında

Dargeçit kayıplarının gözaltında öldürülerek kuyulara gömüldüğü gerçeği
ortaya çıktı. 2012 – 2013 ve 2015 tarihleri arasında tanık beyanlarına dayanarak
yapılan kazılar sonucunda, gözaltına alınan kişilerin ağır işkence izleri taşıyan
kemiklerine ulaşıldı.

Savcılığın hazırladığı iddianame mahkeme tarafından kabul edildi. Dönemin Mardin
Jandarma Komando Tabur Komutanı Hurşit İmren, Dargeçit İlçe Jandarma
Komutanı Mehmet Tire, Dargeçit Merkez Jandarma Karakol Komutanı Mahmut
Yılmaz, Karakol Komutanı Yardımcısı Haydar Topçam ve Uzman Çavuş Kerim
Şahin’in de aralarında bulunduğu 18 sanık hakkında “taammüden öldürmek”
suçundan dava açıldı.

Adıyaman 1. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen davada yedi Dargeçitli’nin ve uzman
çavuş Bilal Batırır’ın nasıl ve kimler tarafından kaybedildikleri tüm detaylarıyla
mahkeme kayıtlarına geçti. Dava dosyasında sanıkların sorumluluğuna işaret eden
birbiriyle tutarlı çok sayıda tanık beyanı ve bu beyanları destekleyen deliller yer
almasına rağmen mahkeme; sanıklar hakkında “kesin delile ulaşılmadığı”
gerekçesiyle beraat kararı verdi. Bunun üzerine Gaziantep Bölge Adliye
Mahkemesi’ne itiraz başvurusu yapıldı.

Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi’ne sesleniyoruz: dosyayı değerlendirirken
sanıklar aleyhine mahkeme tutanaklarına giren tanık beyanları ve delilleri dikkate
alın. Failler hakkında işledikleri suçu karşılayan cezalara hükmedin. Unutmayın ki;
bu suçu işleyenler kadar, suçun üstünü örtenler, cezasız bırakanlar da insanlığın
vicdanında suçludur.

Kaç yıl geçerse geçsin; Dargeçitli Kayıplar için, tüm kayıplarımız için adalet
istemekten, devletin evrensel hukuk normları içinde hareket etmek zorunda
olduğunu hatırlatmaktan, 219 haftadır bize yasaklanan kayıplarımızla buluşma
mekânımız Galatasaray’dan vazgeçmeyeceğiz.