İçişleri Bakanlığı ve Beyoğlu Kaymakamlığı tarafından Galatasaray meydanında 700’ncü haftadan beri oturma eylemleri yasaklanan Cumartesi Anneleri 765. hafta adalet talepleri için yine bir araya geldi. Cumartesi Anneleri, bu hafta 21 Kasım 1980’de gözaltında kaybedilen Hayri Eren’i anarak sorumluların yargılanmasını istedi. Eren'in kardeşi İkbal Eren, "Babalarımız, annelerimiz bu karanlığın içinde iğneyle kuyu kazar misali adalet aradılar" dedi.
Gazete Duvar'dan Hacı Bişkin'in haberine göre, bu haftaki açıklamayı Gözaltında Kayıp Komisyonu’ndan Sebla Arcan yaptı. Arcan yaptığı açıklamada, “Toplumsal belleğimizde ağır yer açan bir yüzleşme olmaması nedeniyle Türkiye’nin demokratikleşmesi engellendi. Hakikat ve adalet, yerini inkar ve cezasızlığa bıraktı. Bize yaşatılan bu vahşet bilinsin, lanetlensin ve asla bir daha yaşanmasın. Talebimiz açık ve net. Gözaltında kaybedilen sevdiklerimizi istiyoruz” dedi.
"Çocuklarımızı aramaktan vazgeçmeyeceğiz"
39 yıl önce gözaltında kaybedilen Hayrettin Eren’in kardeşi İkbal Eren, babası Kemalettin Eren’in 32, annesi Elmas Eren’in de 39 yıl boyunca oğlunun akıbetini sorduğunu belirtti. Eren şöyle devam etti:
“Umutları tükendikten sonra bir mezar için mücadele ettiler. Çok şey değildi istedikleri. Ne yazık ki ikisi de devletten alacaklı, gözleri açık toprakla buluştular. Adalet talepleri vardı. Adalet bakanı var ama adalet yok. Hayrettin Eren için hukuk işlemedi çünkü hukuk yok, adalet işlemedi çünkü adalet yok. Babalarımız, annelerimiz bu karanlığın içinde iğneyle kuyu kazar gibi adalet aradılar. Elmas anne, Kiraz Şahin, Berfo anne, Asiye anne… Buradayız. Ne kadar engellensek de sevdiklerimizi, çocuklarınızı aramaktan asla vazgeçmeyeceğiz.”
"İçişleri Bakanlığı, keyfi uygulamalarla asayişi sağladığını sanıyor"
Eren son olarak Galatasaray meydanında oturma eylemini yasaklayan İçişleri Bakanlığı’na seslendi:
“Bir de İçişleri Bakanlığı var. İnsan haklarını yok sayarak keyfi uygulamalarla asayişi sağladığını sanıyor. Kentin meydanlarını, sokaklarını kapatarak asayişi sağladığını düşünüyor. 699 hafta boyunca oturduğumuz, derdimizi kamuoyuyla paylaştığımız Galatasaray meydanını yasaklayarak üstelik ‘paçozlar’ denilerek yasaklayan bir de İçişleri Bakanlığı var. Annem ‘Bu paçozun anlamı nedir?’ diye sordu. Sindiremedi. Sonra her neyse söyleyene iade etmişti. Bizler kime taş attık, sopa attık, gaz attık? Annelerimize sözümüzdür: Kayıplarımızdan asla vazgeçmeyeceğiz. Unutmayacağız, unutturmayacağız, affetmeyeceğiz.”
"Annemizden çok şey öğrendik"
Hayrettin Eren’in kardeşi Faruk Eren de ağabeyini katledenlerin yargılanmasını istedi. Eren şunları söyledi:
“Biz abimden inançlarına ihanet etmemeyi, direnmeyi öğrendik. Annemizden de insan hakları mücadelesini öğrendik. Onlardan çok şey öğrendik. Buradaki her anne bizim annemiz, her kayıp bizim kardeşimiz. Berfo annenin, diğer annelerimizin, babalarımızın mücadelesini sürdüreceğiz ve bir gün başaracağız. Kaybedenlerden de hesap soracağız.”
Hayrettin Eren'e ne oldu?Sosyalist kimliğiyle bilinen 26 yaşındaki Hayrettin Eren İstanbul’da yaşıyordu. 21 Kasım 1980 tarihinde İstanbul Saraçhane’de Hayrettin bir arkadaşıyla birlikte gözaltına alındı. Önce Karagümrük karakoluna oradan da Gayrettepe Emniyet Müdürlüğü’ne götürüldü. Eren'in siyasi şubenin alt katındaki hücrede ağır işkence altına alındığı, kapıda bekleyen annesi Elmas Eren’e, ‘Böyle biri yok’ denilerek tartaklanıp dışarı atıldığı ifade ediliyor. Eren’i gözaltına alınırken, karakolda tutulurken ve siyasi şubede işkencedeyken gören tanıkların gözaltına alındığı ve hep inkar ettiği söyleniyor. |