Cumartesi Anneleri 896. hafta açıklamalarında, 1994 yılında Diyarbakır'da gözaltına alındıktan sonra bir daha haber alınamayan İkram İpek, Servet İpek ve Seyithan Yolur'un akıbetini sordu.
Kayıpların akıbetini sormak ve faillerin yargılanması talebiyle her hafta Galatasaray Meydanı’nda bir araya gelen Cumartesi Anneleri, 895’inci haftada eylemlerini pandemi koşulları nedeniyle dijital medya hesaplarından açıklama yaparak gerçekleştirdi.
896. haftada Cumartesi Anneleri AİHM’de oy birliğiyle mahkumiyet kararı verilmesine rağmen iç hukukta cezasız bırakılan İkram ve Servet İpek ile Seyithan Yolur dosyasını gündeme taşıdı. "28 yıldır soruyoruz: İkram İpek, Servet İpek ve Seyithan Yolur nerede?" başlıklı açıklama şöyle:
28 yıldır soruyoruz: İkram İpek, Servet İpek ve Seyithan Yolur nerede?"Gözaltında kaybedilen insanlarımız için sürdürdüğümüz hakikat ve adalet mücadelemizin 896. haftasındayız. 896 haftadır haykırıyoruz: Siyasi ve adli iradenin yansıması olarak gözaltında kaybetmelerden sorumlu olan failler cezasızlık zırhıyla korunuyor, hakikatlerin üzeri örtülüyor. Bu inkar ve cezasızlık siyasetine itiraz eden, hakikatleri dile getiren, hesap verilebilirlik isteyen kayıp yakınları ve hak savunucuları ise mesnetsiz iddialarla suçlanıyor, engelleniyor. Sorunun çözüm merkezi olması gereken yargı mekanizması engellemelerde önemli bir rol üstleniyor. 18 Mayıs 1994 tarihinde sabah 10.00 civarında, yüzlerce üniformalı asker 20 kadar ailenin yaşadığı Türeli (Beşişt) Köyü, Çaylarbaşı (Dehla Zera) Mezrası’na operasyon düzenledi. Tanık beyanlarına göre Bolu Komando Tugayına bağlı askerler araçlarından inip mezraya yaya olarak girdi. Operasyona askeri bir helikopter de eşlik etti. Askerler köylülere evlerinden çıkarak mezranın dışındaki okulun bahçesinde toplanmaları emrini verdi. Kadın ve çocuklardan ayrılan erkeklerin kimlikleri toplandı. Bir grup asker mezrada kaldı, diğer bir grup ise okulda köylülerin başında bekledi. Bir süre sonra mezradaki evler ve içinde hayvanlar bulunan ahırlar ateşe verildi. Ardından askerler, herhangi bir isim söylemeden rastgele “Sen, sen” diyerek seçtikleri İkram ve Servet İpek ile Seyithan, Abdülkerim, Nuri ve Sait Yolur’u ‘Askeri teçhizatları araçlara taşımak için’ diyerek yanlarında götürdü. Diğer köylüler kimlikleri dağıtılarak serbest bırakıldı. İpek ve Yolur aileleri Genel Kurmay’a, OHAL Bölge Valisi’ne, Diyarbakır DGM Başsavcılığı’na, Lice Savcılığı’na ve Lice Jandarma Komutanlığı’na başvuruda bulundu. Tüm makamlar başvuruları: "köyünüze operasyon yapılmadı, kimse gözaltına alınmadı." şeklinde cevapladı. İç hukuktan sonuç alamayan İpek Ailesi, AİHM’e başvurdu. AİHM, Ankara’da yaptığı duruşmada tarafların sunduğu belgesel kanıtları, verilen tanık ifadelerini ve kamu görevlilerinin savunmalarını göz önünde bulundurarak oybirliği ile İkram İpek ve Servet İpek’in gözaltında kaybedildiğine ve diğer köylülerle birlikte İpek Ailesi’nin de evlerinin yakıldığına karar verdi. Ayrıca Mahkeme, ailenin başvuruları karşısında yetkililerin verdikleri tepkiyi insanlık dışı uygulama olarak değerlendirdi. (Karar Tarihi:17.02.2004- Başvuru no. 25760 /94) Kaç yıl geçerse geçsin İkram ve Servet İpek ile Seyithan Yolur için, tüm kayıplarımız için adalet istemekten, devletin evrensel hukuk normları içinde hareket etmek zorunda olduğunu hatırlatmaktan, 197 haftadır bize yasaklanan kayıplarımızla buluşma mekânımız Galatasaray’dan vazgeçmeyeceğiz." Cumartesi Anneleri |