Gündem

'Çözüm süreci, Kürt meselesinin 'çözüm'ü değil, 'Kürtlerin çözülmesi' süreciymiş'

Nuray Mert: Ya iktidar da, Kürt siyaseti de savaşı geçici bir taktik hamle olarak görüyor, bunca barış vaadinden sonra dahi, gençleri ölüme gönderiyorsa?

07 Eylül 2015 13:20

Cumhuriyet yazarı Nuray Mert, “çözüm sürecinin, Kürt meselesinin 'çözüm'ü değil, 'Kürtlerin çözülmesi' süreci olarak tasarlandığı için battığını” öne sürerek, “şimdi aynı yoldan devam edileceği müjdesi veriliyor” dedi.

Mert şu ifadeleri kullandı:

“Kürt siyaseti, “aramızda ayrışma yok, bu düşman propagandası” deyip duruyor, ama HDP’ye karşı tutumları açık bir ayrışmanın altını çizmiş olmuyor mu?... Ya iktidar da, Kürt siyaseti de yürüttükleri süreçte savaşı geçici bir taktik hamle olarak görüyor, bunca barış vaadinden sonra dahi, göz göre göre gençleri ölüme gönderiyorsa?”

Nuray Mert’in Cumhuriyet’te “'Çözüm süreci devam’mış!” başlığıyla yayımlanan (7 Eylül 2015) yazısının tamamı şöyle:

“İyi haber”(!)lerin ardı arkası kesilmiyor, “Çözüm süreci, sadece beklemede” imiş. Hürriyet’den Verda Özer, “aklımızdaki soruların cevaplarını almak” üzere Ankara’da hükümet yetkilileri ile görüşmüş (5 Eylül). Meğer yetkili isimler, çok akıllı, planlı, programlı adamlarmış; ne yaptıklarını çok iyi biliyorlar, kararlılarmış. Gerçi ülke kan revan içinde kaldı ama olacak o kadar, bu ülkenin gençlerinin bir kısmı ölecek ama sonra, planlar tıkır tıkır işleyecek, söylediklerinden çıkan sonuç bu. “Hay Allah razı olsun, içimize su serpildi!” dememiz bekleniyor herhalde. Dahası var; “süreç Öcalan ile devam edecekmiş”. “Zaten onunla devam etmiyor muydu?” diyeceksiniz, öyle değil, “PKK-Kandil, Öcalan’ın devletle ilişkisinden ve oynadığı rolden rahatsızmış, sürekli ayağını tekmeliyormuş”. Diğer taraftan Öcalan HDP’nin kendi adına söylediklerinden, özellikle de HDPnin “başkanlık sistemi” konusunda rahatsızmış.

Tüm bunlar, “Öcalan iyi, çevresi kötü” diye özetlenebilecek şekilde geçmişte, iktidar çevrelerinde çok söylendi. İktidara yakın kalemler Öcalan uzmanı kesilip, onun sözlerinin nasıl anlaşılması gerektiğini çok anlattılar. Sonuçta verdikleri mesaj şuydu; Öcalan üzerine düşeni yapıyor, uzlaşma yanlısı, ama Kandil, HDP ve de “Cihangir-Nişantaşı” hattı savaş istiyor, süreci baltalıyor. Şimdi aynı şeyi söylüyorlar, özetle: “Öcalan ile anlaşmak mümkün, veya zaten anlaştık, sıra diğer aktörleri devreden çıkarmaya geldi.” Dahası, Öcalan başkanlık sistemine sıcak bakıyor, gölge edenler aradan çekilirse uzlaşmaya varılacak denilmiş oluyor. Yeni Şafak’ta Abdülkadir Selvi’nin geçen hafta söz ettiğim yazısı da, Özer’in yazısı da, iktidar medyasının diğer pek çok yazarının, çizerinin özetle söylediği bunlar.

İktidarın yanlış hesabı

Dahası, iktidar yetkilileri ve de onların medyadaki akisleri, “Kürtlerin lideri aslında, Kürt siyasetinin diğer aktörlerinin devreden çıkmasına bir itirazı yok”, hatta daha fazlasını demiş oluyor. Yalçın Akdoğan, “Öcalan bunları sopayla kovar” dememiş miydi? Bu sıradan bir iktidar propagandası ise sorunlu, içinde bazı gerçekleri barındırıyorsa daha da sorunlu. İktidar, Kürt siyasetinin dinamiklerini anlamaya çalışmak yerine, istediği gibi kullanmak gibi bir yanlış hesap yaptığı için bu vahim noktaya gelindi, aynı akılla gidilecek yer daha da kötü ve vahim olacak. Süreç, Kürt meselesinin “çözüm”ü değil, “Kürtlerin çözülmesi” süreci olarak tasarlandığı için battı, şimdi aynı yoldan devam edileceği müjdesi veriliyor.

Diğer taraftan, işin içinde gerçeklik varsa, yani Kürt siyasetinin liderinin aklı da buna yatıyorsa, durum çok daha vahim. Çünkü, bu durumda, Kürt siyaseti, “liderinden” ve yalnız ondan ibaret, dahası bu lider için, demokratik siyaset alanının taktik bir hamle olmaktan başka bir anlamı yok demek. Bu durumda, Kürtlerin demokratik zemindeki partisi onun için “kurun deyince kurulup, söylediklerini beğenmediğinde yok sayılabilecek bir organ” demek. İktidar çevresinin, durumun böyle olmasını istediği açık, yazdıklarıma “zavallı saf entel, sen ne sanıyordun?” diye gülümsemeleri normal. Peki diğerleri?

HDP ile ayrışma

Kürt siyaseti, “aramızda ayrışma yok, bu düşman propagandası” deyip duruyor, ama HDP’ye karşı tutumları açık bir ayrışmanın altını çizmiş olmuyor mu? İktidar çevreleri, “aslında Öcalan hem Kandil, hem HDP’den rahatsız” diyerek, Kandil’in ve HDP’nin zayıflatılması sürecine liderlerinin kayıtsız olduğunu, hatta daha fazlasını ima edip duruyor. Ya liderleri gerçekten rahatsızsa, onların aralarındaki “iletişim sorunu” bize savaş ve ölüm olarak geri dönüyorsa? Veya, ya iktidar da, Kürt siyaseti de yürüttükleri süreçte savaşı geçici bir taktik hamle olarak görüyor, bunca barış vaadinden sonra dahi, göz göre göre gençleri ölüme gönderiyorsa?

Barış borçlular

Bizim kafamızdaki sorular bunlar, bu sorulara iktidar yetkililerinin verdiği cevaplar ise oldukça “zihin açıcı”, ama fazlasıyla mide bulandırıcı. Devlet, kudret aklı gibi pazarlanan, aslında ölüm üzerinden oynanan kirli bir oyunun itirafı. Barışla, demokrasi ile yönetmeyi başaramadılar, yetmedi, yaptıkları kirli hesaplar da tutmadı, ülkeyi kana boğdular, şimdi utanıp sıkılmak yerine hâlâ oyun kurma iddiasında fetva veriyorlar. İktidar yetkililerinden bize ulaştırılan sadece bu. Diğer taraftan, Kürt siyasetinin de bize “barış” borcu var. Barış sürecine yapılan eleştirileri iktidar “barış karşıtlığı” diye yaftalayıp sustururken, benzer bir tutum takındılar, barış adına çoğu zaman sustuk. Demek ki, onlar da ne yaptıklarını bilmiyormuş, sonuç ortada; ama bu sonucun sorumluluğunun üzerlerine düşen kısmını yüklenmek zorundalar. Bize barış borçlular, işe seçimlerin güvenliği konusunu bahane edecek iktidara gerekçe oluşturmamakla başlayabilirler.