T24 Dış Haberler
Bu yıl Dubai'de gerçekleştirilen COP28 Zirvesi'nde ülkeler, yoksul ülkelerin iklim değişikliğinin başa çıkmalarına yardımcı olacak kayıp ve zarar fonunun faaliyete geçirilmesi konusunda anlaşmaya vardı.
Fonun oluşturulması uzun zamandır iklim görüşmelerinde bir engel teşkil ediyordu ve konferansın ilk gününde varılan anlaşma, konferansın kapanışına kadar resmi olarak onaylanmayacak olmasına rağmen, birçok delege tarafından geçici olarak memnuniyetle karşılandı.
TIKLAYIN | COP28 çevre zirvesi: Bugün başlayan zirve neden önemli?
Climate Action Network International'da küresel siyasi strateji başkanı Harjeet Singh, kararı "tarihi" olarak tanımlayarak "Şimdi sorumluluk varlıklı ülkelere düşmektedir; zira bu ülkelerin iklim krizindeki rolleri ile orantılı bir şekilde mali yükümlülüklerini yerine getirmeleri gerekmektedir; bunun başlıca nedeni ise on yıllardır sınırsız fosil yakıt tüketimi ve küresel güneye yeterli iklim finansmanı sağlanmamasıdır" ifadelerini kullandı.
Birleşik Arap Emirlikleri'nden fona 100 milyon dolar taahhüdü
Kayıp ve zararların finansmanına ilişkin düzenlemelerin kabul edildiğinin açıklanmasının hemen ardından, görüşmelere ev sahipliği yapan Birleşik Arap Emirlikleri fona 100 milyon dolar taahhüt etti.
ABD, kayıp ve zarar fonu için 17.5 milyon dolar, bu okyanustaki ada ülkelerine odaklanan Pasifik Dirençlilik Tesisi için 4.5 milyon dolar ve iklim bozulmasından etkilenen ülkelere teknik destek sağlayan Santiago Ağı için 2.5 milyon dolar ayırdığını açıkladı.
Japonya da ana kayıp ve hasar fonu için 10 milyon dolar taahhüt etti.
Halihazırda 300 milyon dolar civarında olan bu önemli taahhütlerin, fona katkıda bulunmaları için diğer zengin ülkeler üzerindeki baskıyı arttırması bekleniyor.
Yüksek gelirli ülkeler karbon emisyonlarının yüzde 40'ından sorumlu
The Guardian'ın Oxfam, Stockholm Çevre Enstitüsü ve diğer uzmanlarla birlikte hazırladığı "Büyük Karbon Uçurumu" adlı özel bir araştırmaya göre; çoğunlukla küresel kuzeyde yer alan yüksek gelirli ülkelerin küresel tüketim kaynaklı karbon emisyonlarının yüzde 40'ından sorumlu olduğunu, çoğunlukla küresel güneyde yer alan düşük gelirli ülkelerin katkısının ise yüzde 0,4 gibi ihmal edilebilir bir düzeyde olduğunu gösteriyor.
Dünya nüfusunun yaklaşık altıda birine ev sahipliği yapan Afrika, emisyonların sadece yüzde 4'ünden sorumlu.