Barış İçin Akademisyenler’in “Bu suça ortak olmayacağız” bildirisine imza attığı için Yeni Yüzyıl Üniversitesi’ndeki işinden kovulan Yrd. Doç. Dr. Meral Camcı "Tanık olmanın yanında yapabileceğim her şeyi yapmak istedim" dedi. Camcı, “O sırada Silopi’den haberler geliyordu, çocuklar ölüyordu. Benim için imza atmamak gibi bir seçenek yoktu. İmza atmak mı atmamak mı diye düşündüğüm bir an bile olmadı” diye konuştu.
Bianet’ten Beyza Kural’a konuşan Camcı’nın açıklamaları şöyle:
Bildiriyi imzalarken ne düşünmüştünüz?
Bildiriyi imzaladığım zaman aslında bu tür bildirilere imza atmanın da çok fazla yararı olmadığını düşünüyordum.
Ama öyle bir zamandı ki Suruç’la başlayan, Kürt illerinde olan bitenler… O sırada Silopi’den haberler geliyordu, çocuklar ölüyordu. Benim için imza atmamak gibi bir seçenek yoktu. İmza atmak mı atmamak mı diye düşündüğüm bir an bile olmadı.
Çok yararlı olacağını düşünmüyordum ama tanık olmanın yanında yapabileceğim her şeyi yapmak istedim. Bildiriye imza atmaksa bildiriye imza atmak, basın açıklaması varsa açıklamaya gitmek. İmza attım.
Bir birey olarak, barış sürecinin bir an önce tekrar başlatılması için imzaladım. O anda elimden gelen buydu. Bir akademisyen olarak da, yaşadığımız ülkede olan bitenlere karşı tanık olmanın dışında müdahil olma sorumluğumuz olduğunu düşünüyorum.
Bildiri sonrası özellikle hükümetten gelen tepki açıklamalarında “örgüte çağrı yapmamak” öne çıktı. Sizin bu tepkilere yorumunuz ne?
Soruşturma kapsamında verdiğim yazılı savunmamda da söyledim, Anayasa ile güvence altına alınan ifade özgürlüğümü kullandığımı belirttim. Anayasa ile korunma altına alınmış bu hak ile ilgili maddelere gönderme yaptım.
O bildiri metninde yer almayan ifadeler, kişi ve kurumlara dair metne atfedilen suçlamaların, aşırı yorumların ve eleştirilerin, imzacı olarak beni ve metni bağlamadığını belirttim.
Türkiye Cumhuriyeti devleti vatandaşıyım; Türkiye Cumhuriyeti devletinden barış sürecinin ivedilikle tesisini isteyebilirim. Başka hiçbir kişi, kurum veya merciden değil, devletten bunu talep ederim.
Bildiriye imza atmanızın işten çıkarılmanıza yol açacağını düşünüyor muydunuz?
Düşünmüyordum. Birey olarak imzaladığım bir metnin, düşüncemi ifade ettiğim metnin üniversitedeki akademik sorumluluk ve yükümlülüklerimle, oradaki işim, derslerim ve görevlerimle alakası yok. Buraya geleceğini hiç düşünmedim.
Soruşturma başladıktan sonra etrafta örneklerden kaynaklı olarak bu tür bir sonuç olabileceğini düşündüm ama son ana dek ihtimal vermedim. Tebligatı aldığım esnada dersteydim, ders arasında tebligat bana ulaştırıldı.
Çünkü ben çeviri bölümünde yardımcı doçent olarak, bana da çok destek veren öğrencilerime karşı olan sorumluluğumu elimden geldiğince üstlenip yerine getiriyorum. Akademik yeterliliğim, çalışmalarım konusunda hiçbir sıkıntı yok, bunu okul yönetimi de biliyor.
Bildiriyle ilgili işten çıkarmalar vakıf üniversitelerinde başladı. Vakıf üniversitelerindeki iş güvencesizliği de gündeme geldi. Vakıf üniversitelerindeki sorunlar neler?
Vakıf üniversitelerindeki akademisyenler olarak biz en hassas noktada olanlardık. İlk etapta en hassas noktadan başlamış oldular.
Vakıf üniversitelerindeki güvencesiz çalışma koşulları sadece bu olayla ortaya çıkmadı. Sözleşmenin tek taraflı feshi sorgulanması gereken bir durum.
Güvencesiz çalışmanın yanında, çalışma koşulları açısından da sorunlar var. Çalışma saatleri, sosyal haklar ve teşviklerin yetersizliği, araştırmaya ayrılan zamanın azlığı, ders yükünün çok fazla oluşu buna örnekler.
Vakıf üniversitelerinin durumu hem işleyiş hem de içerik üretimi açısından masaya yatırılmalı.
Bildirinin ardından farklı gruplar “barış için” isimleriyle destek mesajları yayınladı. Bir süre sonra bu gruplar bir araya geldi. Bu anlamda bildirinin amacına ulaştığını düşünüyor musunuz?
Amacına ulaşmış olsa barış süreci başlamış olurdu. Amacına henüz ulaşmadı ama bu amaç için büyük bir adım atılmasını sağladı, farklı kesimlerin barış taleplerinin birlikte ifade edebilmesi için ortam hazırladı.
Etkisinin büyük olduğunu düşünüyorum. Akademide de akademisyenlerin bir araya gelip üniversitenin, akademinin ne demek olduğu, nasıl bir içerikle ve işleyişle yapılandırılması gerektiğine dair akademisyenlerin yeniden bir araya geldiği zemin oluşturdu. Barış mücadelesi ile eş zamanlı olarak akademinin kendi işleyişi konusundaki tartışmalara da yol açtı.
Barış mücadelesi, öncesi olan bir mücadele. Şu an bir anındayız ve devamı olacak. İşten çıkarılma, cezai soruşturma tehdidi vs. yaşadığımız her şey bu mücadelenin bir parçası. Bunların uğruna mücadele ettiğimiz noktaları görünür kılacak bir sürecin parçası olduğunu düşünüyorum.
19 işten çıkarmanın 17'si vakıf üniversitelerinde
1128 ilk imzacının 216'sı vakıf üniversitesinde çalışıyordu.
Bildirinin ardından şimdiye dek en az 19 akademisyen işten çıkarıldı; bunların 17'si vakıf üniversitesindendi.
29 Mayıs Üniversitesi (2), İstanbul Aydın Üniversitesi (1), Mersin Üniversitesi (2), Nişantaşı Üniversitesi (6), İzmir Üniversitesi (1), Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi (1), Maltepe Üniversitesi (2 işten çıkarma, 1 istifaya zorlama), Fatih Üniversitesi (1), İstanbul Ticaret Üniversitesi (1), İstanbul Yeni Yüzyıl Üniversitesi (1).
Üç vakıf üniversitesinde (Bahçeşehir, İstanbul Kültür ve Okan Üniversiteleri) ders saati ücreti ile çalışan imzacı akademisyenlerin dersleri bitirildi.