DOĞAN AKIN – T24
CHP, uzun süredir üzerinde çalıştığı “eğitim” raporunu açıkladı. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Eğitim – Eşit Fırsat, Yaşam Boyu Öğrenme” başlıklı raporu, Genel Başkan Yardımcısı ve CHP Bilim Yönetim Kültür Platformu Başkanı Prof. Sencer Ayata, Yüksel Kaynak ve Dr. İdil Aybars ile birlikte düzenlediği yemekli toplantıda bazı gazetecilerle paylaştı.
İlköğretimden ortaöğretime sınavsız geçişin vaat edildiği; aşamalı olarak kaldırılana kadar üniversite sınavlarının her adaya yılda üç şans verecek şekilde tekrarlanmasının önerildiği, okul öncesi eğitimin herkes için ücretsiz olacak şekilde zorunlu hale getirileceği, isteyene ana dilinde öğretim olanağı sağlanacağı, dersanelerin kaldırılacağı, öğretmenlerin yüksek lisans ve doktoraya teşvik edileceği gibi bir dizi projeyi içeren CHP’nin eğitim raporunun özet ve tam metnini T24’te bulacaksınız.
Kılıçdaroğlu, İstanbul’da buluştuğu gazetecilerle partisinin eğitim raporunu paylaşmadan önce, “her alanda politikaları bulunan tek parti” olarak CHP’nin iktidara en hazır parti durumunda bulunduğunu belirtirken, “Genel merkezimiz bir üniversite gibi çalışıyor” dedi.
Eğitim için “Cumhuriyet tarihinin en sorunlu alanı” diyen Kılıçdaroğlu, raporda yer verilen verileri özetledikten sonra, “Benden olsun, isterse liyakatsiz olsun” anlayışıyla eğitimde atamalar yaptığını savunduğu AKP’yi eleştirirken orta öğretime geçiş sisteminde yaşanan sorunlara ve üniversite sınavlarında yaşanan şifre skandalına değindi.
Kılıçdaroğlu, tamamını okumadığı konuşma metninde şu ifadelere de yer verdi:
“Biz İsmail Hakkı Tonguç’ların, Hasan Ali Yücel’lerin partisiyiz. Biz Halide Edip’in korkusuz ve idealis Aliye’si ile, Rıfat Ilgaz’ın babacan ve fedakâr Mahmut Hoca’sı ile büyüyenlerdeniz. Biz, Ceyhun Atuf Kansu’nun dizelerinde son sözleri anıtlaşan Şefik Sınığ öğretmeni, daha 25 yaşında, eğitim bayrağını taşımak için gittiği ücra Anadolu köyünde üzerine duvar çöküp hayatını kaybeden ve hayatta son isteği öğrencilerini görmek olan o Şefik Sınığ’ı unutmayanlarız…”
“Eğitim, çocuklarımızın deneme tahtası olduğu bir alan” diyen Kılıçdaroğlu, en temel sorunlardan birinin dersaneler olduğunu belirtirken, “Öğrenciler, bir anlamda diploma almak için okula, bir şeyler öğrenmek için de dersaneye gidiyorlar gibi bir tablo var” ifadesini kullandı.
“Biz CHP’yi bir üniversite gibi çalıştırdık. Genel Merkezimizde yer kalmadı dışarıda yer kiralamak zorunda kaldık” diyen CHP lideri, “Eğitim politikamızı sevgi, hoşgörü dayanışma üzerine kuracağız” diye konuştu.
Eşitsizlik, sınav sistemi, kız çocukları akut sorun
CHP Genel Başkan Yardımcısı Prof. Sencer Ayata da, çalışmalar konusunda özetle şu bilgileri verdi:
“Raporların hazırlanmasında en az 30-40 kişilik bir uzmanlar grubu katkıda bulunuyor. Bunu bir gelenek haline getirdik. En az 8-10 defa gözden geçiriyoruz. Bu süreçte en büyük katkıyı verenlerin başında Yüksel (Kaynak) ve Dr. İdil Aybars var. Sayın Genel Başkan’ın önerisi doğrultusunda parti yönetiminde bu raporu da görüştük. Gürsel Tekin, İdil Aybars’a ‘Bu nedir sabah sunum, akşam sunum, bizi sunum manyağı yaptınız’ diye takılmış.
CHP’nin sosyal demokrat kimliğini vurguluyoruz. Onun için bütün girişlerde demokrasi, özgür insan, özgür birey, sosyal adalet. Dayanışma ve kalkınma diyoruz. Buna çok büyük özen gösteriyoruz. Seçime kadar bu raporların 14’e kadar çıkacaktır. Raporları basarken renk bulmakta zorlanmaya başladık.”
CHP’nin, “tarihi misyonunu, çağdaş topluma gitme yolunda eğitim olarak gören bir parti” olduğunu anlatan Ayata, mevcut durumu değerlendirdikleri kategorilerden birini “okul, öğrenci ve derslik sayısı” diyerek açıkladı. Ayata, bu alanda ilerleme olmakla birlikte Türkiye’nin sayısal olarak da geri kaldığını belirtti.
Mevcut durum değerlendirmesinde “eşitsizlik boyutu”nun da altını çizen Prof. Ayata, eğitim alanında “ortalamalardaki ilerlemelere rağmen eşitsizliğin derinleşerek devam ettiğine” işaret etti. Ayata, “okul öncesi eğitim, kız öğrenci sorunu var, okuryazar olmama durumunun yüksek seyretmeyi sürdürmesi, ikili eğitim ve sınav sistemi”ni “akut sorunlar” olarak niteledi. Ayata, “Türk eğitim sistemi, eğitimin ana çekirdeği olan okul sisteminden uzaklaşıyor” dedi.
Rapor hazırlanırken önerilen yeni eğitim sistemi için “ihtiyaç duyulacak kaynak” noktasından da hareket ettiklerini anlatan Ayata, “Toplantılarımızı dışarda açıklamıyoruz ama bunu söyleyebilirim. MYK’da 2B tartışılırken‘2B’den gelecek gelirleri nereye harcayalım diye bir konuşma oldu. Genel Başkan ‘Üniversiteler’ dedi” bilgisini aktardı.
Rapora esas olarak “AB yeterliliklerini” aldıklarını anlatan Ayata, hazırladıkları raporların birbirini tamamladığını, “eşitlik” konusuna “Çocuk” raporunda merkezi bir yer verdiklerini, Dünya Bankası’nın “Eşitsizlikleri düzeltmeye doğan çocuklardan başlayın” önerisinin kendilerine ilham sağladığını kaydetti.
Türkiye eğitimde 169 ülke arasında 107. sırada
Daha sonra bir sunum yapan Yüksel Kaynak da, 2010 insani gelişim raporuna göre Türkiye’nin 169 ülke arasında 83 sırada olduğunu, ancak eğitim sıralamasındaki sıranın 107’ncilik olduğunu anlattı.
“Üniversite ve SBS sonuçları ile diğer sınavlara bakıldığında, genel olarak çocuklarımızın ortalama başarıları düşük. Dolayısıyla nitelikle ilgili bir sorun var.
Diğer sorun eşitlik sorunudur. Eğitim, eşitliği sağlamanın bir aracı olarak görünürken eşitsizliği artıran bir araç olarak ortaya çıkmaktadır” dedi.
Kaynak, “eşitsizliği” öğrenci-öğretmen dağılımları ve sınıf mevcutlarına ilişkin rakamlar vererek örnekledi.
Anadolu liseleri grubunun “devletin kendi eliyle eşitsizlik yarattığı alanlar” olarak konuşulması eğitim raporu toplantısında tartışmaya da neden oldu. Bazı gazetecilerin “Zeki, yetenekli çocuklar elbette özel bir eğitime tabi tutulmalı. Elit üniversite oluyor, elit lise neden olmasın” dediler. Bu görüş üzerine Yüksel Kaynak, eğitimde en tepede olan ülkelerde yetenekli-zeki öğrencilerle diğerlerinin bir arada olduğu ortamların başarıyı artırdığının gözlendiğini, bu nedenle heterojen sistemlerin uygulandığını, ayrıca Dünya Bankası ve OECD gibi kurumların da Türkiye’deki eğitim için ciddi eşitsizlik saptamaları yaptıklarını kaydetti.
Ortaöğretimdeki net okullaşma oranının Türkiye genelinde yüzde 69 olduğunu, bu oranın bazı illerde yüzde 85-90’a kadar çıktığını anlatan Kaynak, “Fakat öyle yerler vardır ki, kız çocuklarında bu oran yüzde 30’un altındadır. Örneğin Ağrı, Doğu, Güneydoğu’daki bazı bölgeler böyledir” dedi.
‘Kaynak kısaltılmış askerlik, 2B gelirleri’
Kılıçdaroğlu, öngördükleri sistem için kaynağı nereden bulacakları sorusuna, şu yanıtı verdi:
“İstenirse eğitime kaynak bulunabilir, bu tamamen politik bir tercih. Askerlik süresini aşamalı olarak 9-6 aya indirirseniz elde edeceğiniz kaynağı, 2 B arazileri kaynağını eğitime harcayabilirsiniz. Ecevit hükümeti dönemiydi yanılmıyorsam, sadece eğitim için bir özel vergi kondu. Parlamentoda karşı çıkan olmadı. Bedelli-bedelsiz askerlik kaynaklarının da tümü eğitime harcanabilir.”
YÖK’tün tamamen kaldırılmasını, “tahakküm kurucu, emredici” olmamak kaydıyla Üniversitelerarası Kurul’un güçlendirilmesini benimsediklerini anlatan Kılıçdaroğlu,
“Eğitime GSMH içinde ayrılacak oran nedir” sorusuna, “Önümüze konmuş bir hedef yok şu anda. Bütçe olanaklarını görmemiz lazım. Biz bu rakamı OECD ortalamasına götürmek istiyoruz” yanıtını verdi. Kılıçdaroğlu, “gerçekten eğitim için harcanması durumunda bütün ailelerin ek vergi bile ödemeye hazır olduğunu” söyledi.
‘Esas çılgın proje, Türkiye’de her şeyi değiştirir’
Prof. Ayata, raporun bilişim, innovasyon konularını neden kapsamadığı sorusunu yanıtlarken, Kılıçdaroğlu ile de konuştuğunu duyurduğu “Türkiye için esas çılgın proje”ye değindi. Ayata şunları söyledi:
Seçime kadar açıklamamız kesin olan 6 rapor daha var. Birisi de bilişim. Diğeri gelecek hafta açıklanacak, demokrasi raporu. Mesleki eğitim konusunda 2010-2011 Harvard raporu var. Amerikan rüyasındaki arzu, herkesin üniversiteli olması. Ama her üniversite mezunu küresel rekabet ortamında arzu edilen mesleğe kavuşamıyor. İki senelik meslek yüksekokulu mezunlarının yüzde 35’inin ücret olarak üniversite mezunlarını aştığı saptanmış. ABD’de lise düzeyinde meslek eğitimi sıfır. Şimdi ABD’de ağırlığın üniversitelerden diğer okullara kaydırılması yönünde bir eğilim var.
Türkiye’nin esas çılgın projesi yılda 12 bin doktaradır. Sayın Genel Başkan’la da konuştuğumuz bir konu. Eğer yılda 12 bin doktora üretebilirse Türkiye, Türkiye’nin bütünü değişir, sadece eğitimi değil, her şeyi değişir Türkiye’nin. Bunun için hemen kaynak sorusu akla gelebilir. Birkaç arkadaş bu konuyu ciddi düşündü: AB ile hibeye varan fonlar var. AB ile basit bir müzakere yapıp, ‘Şu nedenlerle Türkiye’nin farklı pozisyonda olmasını istiyorsunuz değil mi, istikrarlı bir komşu istiyorsunuz değil mi’ görüşüyle müzakere edilebilir. Yılda 500-600 milyon Euro’luk kaynak sağlanabilir bu proje için. Kaldı ki, ciddi bir çalışmayla aileler bu harcamaya ciddi katkıda da bulunur. Türkiye’de ciddi bir orta sınıflaşma var, bu aileler 12 bin doktoranın maliyetinin yarısını da verebilir. Kaldı ki, ODTÜ’nün geliştirdiği öğretim elemanı yetiştirme programı var. Mükemmel bir noktaya geldi. Her üniversiteye doktora verdirmek yanlıştır. 10-15 elit, burada bu ifadeyi kullanmamızda sakınca yok, elit üniversite seçip, bunların kaynaklarını artırmak gerekiyor. O zaman Malatya’ya kadar son derece kaliteli öğretim üyesi olur. Nerede nitelikli öğretim üyesi varsa, o öğretim üyesi laboratuvarlarının harcamalarını bulur. Uluslararası fonlardan bulur, yerel kaynaklardan aktarır. Bir ODTÜ’nün kadrosu sadece bin öğretim üyesidir. Senede 8 bin öğretim üyesiyle 8 tane mükemmel üniversite kurulur. Bana göre ‘çılgın proje’ budur. 12 bin doktorayı sanayinin, Türkiye’nin ihtiyacına göre söylüyorum. Biraz da taklit var söylediğim de, itiraf ediyorum, Fransa’dan esinlendim. ABD’de yılda 64 bin, Almanya’da 25 bin, İngiltere’de 20 bin, Japonya’da 18 bin, Fransa’da 12 bin doktora üretiliyor.”
Ayata’nın sözleri üzerine Yüksel Kaynak, halen Türkiye’de “tıpta uzmanlık dahil yılda 6 bin 500 civarında doktora yapıldığını, tıpta uzmanlıklar düşürüldüğünde sayının 3 bin 500 civarına indiğini” anlattı.