Gündem

CHP'li Tanrıkulu: Referandumda Kürt illerinden yüzde 65 "Hayır" çıkacak

"Bölgede baskı 24 saat hissediliyor"

22 Mart 2017 17:38

CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, referandum çalışmaları kapsamında Batman, Siirt ve Diyarbakır’a giderek vatandaşlarlar bir araya geldi. Tanrıkulu, referandumda Kürt illerinin oyunun yüzde 65 dolaylarında “Hayır” çıkacağını belirterek, “Bu kadar çok zulmün, bu kadar çok yıkımın yaşandığı bir ortamda ‘biz sandığa gitmeyeceğiz’ ya da ‘evet oyu vereceğiz’ gibi bir tutumu genel olarak beklemek mümkün değil” dedi.

BirGün gazetesinden Meltem Yılmaz'ın sorularını yanıtlayan (22 Mart 2017) Tanrıkulu'nun açıklamaları şöyle:

"Sandığa gidecekler"

»Referandum sürecinde seçmenle temas kurmak üzere Batman, Siirt ve Diyarbakır’a gittiniz. Bu illerden edindiğiniz izlenimleri aktarır mısınız?
Bölge dışından bakan insanların kafasında sürekli “Acaba Kürtler ne yapacaklar” şeklinde bir soru işareti var. Her şeyden önce şunu bilmek gerekiyor, Kürt seçmen esas itibariyle Türkiye’nin en politik seçmenidir. Hatta bu kadar politik yurttaş topluluğunu dünyada bulmak zordur. Peki neden 7’den 70’e herkes politiktir; çünkü 40 yıldır dayak yiyorlar. Bu politik ortamın içinde doğuyorlar ve kuşaklarca devam ediyor. Dolayısıyla bu kadar çok zulmün, bu kadar çok yıkımın yaşandığı bir ortamda “Biz sandığa gitmeyeceğiz” ya da “Evet vereceğiz” gibi bir tutumu genel olarak beklemek mümkün değil.
Siyasal çizgi olarak farklı görüşleri temsil eden ve boykot çağrısı yapan partiler tabii ki var ama ben bu çağrının yeterli karşılık bulmayacağına inanıyorum. Muhafazakâr Kürtler dışında “evet”çiler yok denecek kadar az. Muhafazakâr Kürtler içinde de “Bu referandum neden şimdi yapılıyor” sorusunu soranların sayısı az değil. Ama en önemlisi, Kürt seçmen, bu halkoylamasının sıradan bir halk oylamasından daha öte bir anlamı olduğunun farkında.

»Kürtler açısından referandumun sıradan bir halk oylamasından daha öte ne gibi bir anlamı var?
Bölgeden çıkacak “evet” aynı zamanda Erdoğan’ın ve AKP’nin şu ana kadar yürüttüğü politikaların devamına da “evet” demek anlamına gelecek, bunu biliyorlar. Erdoğan’a doğru yaptığı ve devam etmesi mesajı gidecek. Ama “Hayır” dediklerinde, Erdoğan’ın politikalarını onaylamadıkları mesajı gidecek. Referandumda verecekleri tepkiyi, yaşadıkları zulme karşı bir tutum olarak görüyorlar.

»Dolayısıyla, Kürtlerin Türkiye siyasetinden yalnızca beklentisi değil, yüksek de bir beklentisi olduğunu mu anlamalıyız?
Kürtler bir duygusal kopukluk yaşıyor ama Türkiye’nin geleceği için çaba göstermek de istiyorlar. Bölge halkı hendeğe de çukura da barikata da karşı olduğunu çok açık şekilde ifade ediyor. Onun da Erdoğan’ın elini güçlendirdiğini ve bir yıkım olduğunu ifade ediyorlar. Ve geleceği birlikte yaşamakta gören ağırlıklı kesim “hayır” konusunda çok kararlı.

»Referandumu nasıl anlatıyorsunuz?
Biz CHP’ye oy istemiyoruz. Biz anayasa değişikliği konusunda oy istiyoruz ve bu Anayasa’nın Türkiye’de kimsenin sorununa çözüm olmadığı gibi Kürtler’in de sorununa çözüm olmadığını söylüyoruz.

»Neden çözüm değil? Federasyon da mı bir şey ifade etmiyor?
Anayasa’nın hangi ortamda yapılabileceğini iyi tartıyorlar. OHAL koşullarında, terörün bu kadar yaygın olduğu bir ortamda nasıl anayasa yapacaksınız? Ondan sonra Kürtler bakımından nasıl bir çözüm gelebilir ki? Gerçekçi bulmuyorlar. Neden barış ve uzlaşma odaklı değil de travmayı daha da derinleştirme odaklı bir siyaset izleniyor? Bunu çok açık görüyorlar. Zaten 7 Haziran’dan sonra 1 Kasım’a kadarki tutum da ortada.

"Burada baskı 24 saat hissediliyor"

»Referandum sürecinin OHAL koşulları altında yürütülmesinin baskısı ve ağırlığı Kürt illerinde Batı’ya nazaran çok daha fazla hissediliyor herhalde. Ve bu nedenle farkındalık daha yüksek, değil mi?
Evet. Batıda sokakta belki OHAL’in yarattığı baskıyı anlık hissedemezsiniz. Ama bölgede 24 saat hissediyorsunuz. Belediye binalarının önüne gidin, her belediye binasının önünde kaleler örülmüş. Oysa belediye dediğin halka en yakın yer olması gerekir. Bu haliyle insanların belediyelere girmesi, bir işi takip etmesi neredeyse imkânsız. Bu psikoloji bile nasıl bir ortamda yaşadıklarını çok açık gösteriyor.

»CHP’nin Kürt illerinde yürüttüğü kampanya çalışması nasıl karşılık buluyor? 
Eksiğimiz olsa bile, Kürt meselesinde yanlış yapmamaya özen gösteren, politik bir hat tutturduk. Bunun da bir karşılığı olmuş bölgede. Son 5 yıldır bölgeden milletvekilimiz olmamasına rağmen, bunun çok ötesinde bir dayanışma gösterdik. Hem gidip gelerek, hem de parlamentoda her türlü hukuksuzluğa insan hakları ihlallerine karşı sesleri olarak. Ve bize yöneltilen tüm baskılara, iftiralara rağmen bunu yaparak. Bunun bölgede görülmemesi mümkün değil. Referandum sürecinde de yalnızca ben değil, Kars’tan, Iğdır’a, Ağrı’dan Adıyaman’a kadar kadar milletvekilimiz olmayan tüm illerde, milletvekilleri ve parti meclis üyeleri sahada çalışıyor.

»Peki, AKP bölgede nasıl bir çalışma yürütüyor?
İnsanlar sokakta AKP’den kimseyi görmediklerini söylüyorlar. Yurttaşla gerçek anlamda bir temasları olmamış. HDP bakımından da zorunlu olarak böyle zira yerel kadrolarının neredeyse hepsi hapiste. Dolayısıyla bizimle doğrudan temas edince güven duydular.

»Hâlâ doğrudan CHP kimliğiniz öne çıkmadığı için güven ilişkisi oluşuyordur belki de?
Benim ilk CHP’ye katıldığım dönemki tutumumun bireysel bir tutum olduğu şeklinde algı vardı ama şimdi bu politikalar benimle değil CHP ile özdeşlemiş durumda. Bu politikaların, CHP’nin kurumsal yapısının politikaları olduğu çok açık.

>>AKP’nin, bölgede evet çalışması yürütürken, genel söyleminden farklı bir ikna çalışması var mı? 
Yok. Yaptıkları toplantılarda “evet verirseniz her şey düzelecek” deniyor ama ne düzelecek, içerik yok. O toplantıda muhtar belki “evet” diyordur ama bunun böyle olacağına inanmıyorum.

»Muhtarların ve yerel aktörlerin o toplantılara gitmesi halk üzerinde baskı oluşturmuyor mu?
Muhtara AKP il ve ya ilçe başkanı telefon açmıyor. Muhtara telefon açan ya kaymakam ya kaymakam adına ilçe jandarma komutanı. Ama elbette, o toplantının zemini bir kamu gücü ve kamu baskısıyla oluşturuluyor. Bir de inanılmaz vaat var. Diyarbakır’ın en küçük ilçelerinden bir tanesinde 170 kişilik İŞKUR kadrosu açılacağı gibi. Bu, inanılmaz bir rüşvet, orantısız bir seçim propaganda aracı. İşsizliğin bu kadar çok yoğun olduğu bir bölgede bir işin ne anlama geldiğini çok iyi biliyor AKP.

»AKP binaları iş bulma merkezleriyle aynı işlevi görüyor zaten birçok ilde.
Evet ama burada AKP binaları değil, valilikleri, kaymakamlıkları aracı olarak kullanıyorlar. Gittiğim her yerde kamu görevlilerini uyardım. “Sizler sonuç itibariyle kamu gücünü devlet adına kullanan insanlarsınız. Bir siyasi parti adına bu gücü kullanamazsınız bizim de hafızamız var. Bugünler geçer ama hafızalara yazılanalar kayıtlı kalır” dedim. Çünkü her gittiğimiz yerde inanılmaz bir biçimde merkezi idarenin yöneticilerinden gelen bir baskının olduğu çok açık biçimde ifade edildi.

"Evet demezseniz buradan gidersiniz"

»Başka ne tür baskılar var?
Güvenlik güçlerinin baskısı. Güvenlik güçlerinin özellikle köylerde, “Evet demezseniz burada kalamazsınız. Sizin için iyi olmaz” dediğini öğrendim.

»Batıdaki seçmende, referandum yaklaştıkça sansasyonel bir şey olur mu kaygısı var. Orda durum nedir?
Bölge halkı için bundan daha büyük yıkım olamaz. Ama 7 Haziran’dan sonra bölgede gelişen ve hiçbir biçimde tasvip etmedikleri hendeklere, çatışmalara karşı büyük bir tepki var. Onun iktidarın elini nasıl güçlendirdiğini biliyorlar ve şu an itibariyle hiçbir çatışma olmamasını istiyorlar. O nedenle, Türkiye’nin bu meselesini eskiden yüksek sesle söylemeyen yurttaşların şimdi yüksel sesle söylediği günleri yaşıyoruz.

»Öyleyse bir tahmin yürütün, Kürtler’den ne kadar hayır çıkar?
Oyların büyük çoğunluğu da şehir merkezlerinde. Eğer çok çok büyük bir baskı kurulmazsa en az yüzde 65 oranında hayır çıkar.

»Referandum için gittiğiniz illerde ne gibi temel sorunlarla karşılaştınız?
Sur’da bir taş işçisine rastladım, “Benim evim yıkıldı, zararım en az 50 bin lira ama bana teklif ettikleri para 3 bin lira” diyor. Sur’u ihya edeceğiz diyorlar ama kendilerine yakın müteahhitleri, kendilerine yakın işadamlarını ihya ediyorlar. Ayrıca mesela 4 mahalleyi tamamen yok etmişler ve oralara hâlâ giriş yasağı var. Yıkımın hangi boyutta olduğunu bilemiyoruz bile ancak hava fotoğraflarından görebiliyoruz. Bunların yarattığı çok ağır iz var. Bir de Cizre’de hasar görmemiş evler var, onları da yıkıyorlar şu an.

»Niye yıkıyorlar, kentsel dönüşümü mü gerekçe gösteriyorlar?
Hiçbir gerekçe yok . 2 bin ev yıkmışlar 400 tane ayakta kalmış. O 400 evi de yıkıyorlar. Hiçbir bilgi verilmiyor. Yıkımlar dışında, esnafın sorunları çok öncelikli bir konu. Esnafın KOSGEB’den destek almasını imkânsız hale getirmişler. Yaptıkları soruşturmalar, kefillik için istedikleri şartlar; o desteklerin ve kredilerin verilmesini imkânsızlaştırıyor. Milleti usandıran, kendi yandaşları dışında imkanları hiçbir şekilde kullandırmayan uygulamalar var.

***

"Sorgusuz sualsiz işten atmalar var"

»Kayyum atanan belediyelerle ilgili son durum nedir?
Yerel yönetimlere atanan tüm kayyumlar kaymakam veya vali yardımcısı. Yerel dengeleri bilmiyorlar ve o yerel dengeleri kendilerine yakın olan yerel unsurlardan alıyorlar. O unsurların da toplumla bir bağı yok. Yerel kaynaklar da o kesimlere aktarılıyor. Böyle bir ayrışmayı geçmişten bugüne kimse görmemiştir bölgede. Bir de buradan gördüğümüzden çok daha fazla KHK ile sorgusuz sualsiz işten atılmalar var. Yüzlerce insan var ve bu haksızlıklara karşı açılan davalar da KHK gerekçe gösterilerek reddediliyor. Ve bu kişilerden boşalan yerler için İŞKUR’dan adam çağırmıyorlar, kendilerine yakın insanları alıyorlar.