Yargıtay’ın MİT TIR'ları davasında aldığı 5 yıl 10 ay hapis cezasını milletvekilliği sona erinceye infazın durdurulmasına karar verdiği CHP İstanbul Milletvekili Enis Berberoğlu, uzun bir aradan sonra bütçe görüşmelerinde Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK bütçesi) üzerine kürsüye çıktı.
RTÜK’e ince bir uslüpla 'dokunduran' Berberoğlu, son yayınlanan Türkiye halkının ekran izleme alışkanlığı araştırmasında televizyon haberciliğine yüzde 69,2 oranındaki güven konusunda, “Bu oran, takdir edersiniz ki, son kamuoyu araştırmalarında gözüktüğü üzere, siyasetin, adaletin çok üstünde bir güvene işaret ediyor. Dolayısıyla, eski mesleğimi hâlâ cesaretle icra eden habercileri huzurunuzda, inanç, taraf farkı gözetmeden kutluyorum” dedi.
RTÜK ve TV kanalları arasında imzalanan Etik İlkeleri Anlaşmasının bir öz denetim anlaşması ve uzlaşısı olduğunu ifade eden Berberoğlu’nun bütçe konuşması şöyle:
CHP GRUBU ADINA KADRİ ENİS BERBEROĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Radyo ve Televizyon Üst Kurulu bütçesi üzerinde grubum adına görüşlerimi açıklamak istiyorum.
Eski mesleğimden hatırladığım kadarıyla usta TV sunucuları dakikaya altmış kelime kadar sığdırır. Dolayısıyla benim gibi emekli ve daha yaşlıları muhtemelen daha yavaş konuşur. Bu hesapta yaklaşık olarak üç yüz kelimelik bir hakkım ve stokum var ve şu ana kadar da zaten bunun onda 1'ini harcamış bulunuyorum huzurunuzda. Dolayısıyla RTÜK'ün çoğumuzun bildiği, iktidarın biraz kendince utanarak demeyeyim de mahcupça kabullendiği hatalarını, aksaklıklarını tekrara düşmemek adına söylemeyeceğim yani 400 kişilik bir kadroya adaletsiz, liyakatsiz, keyfî birtakım atamaları isim isim sayabilirdim, ne süre yeter ne de gerek var. Ya da daha üç ay önce yapılan seçimde iktidar lehine TRT'de 5 kat, merkez TV kanallarında 10 kat bu ölçüde adaletsiz ekran paylaşımını da söylemeyeceğim çünkü kimse şaşırmayacak muhtemelen. Ya da muhalif kanallara ceza yağarken muhalefete edep dışı birtakım ifadelerle saldıran kanalların yayınlarının görmezden gelinmesi de sürpriz olmadığı için bu konuya da değinmeyeceğim. Süremi daha güncel bir konuya ayırmak istiyorum izninizle.
Dün, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu bence hayırlı bir gelişmeyle etik ilkeleri uzlaşısını yayınladı. TV kanallarının imza attığı bu uzlaşı iyi bir gelişmedir, dört beş yıl önce ilki yapılırken ben aktif haberciydim ve bu vesileyle de bir kamuoyu araştırması yayınladı RTÜK. Buna göre Türk halkı, Türk milleti, TV izleme alışkanlığı araştırmasına göre, günde ortalama 334 dakika televizyon karşısında oturuyor. Geçen yıl bu rakam 330'du ve dünya rekoruydu. Sanırım bu rekor yenilenecek, daha kıyaslama imkânı olmadığı için belli değil ama diğer ülkelerde bu ölçüde televizyon izlenildiğini kişisel olarak düşünmüyorum.
Peki, milletimiz ekranda izlediklerinden memnun mu; yani, RTÜK bir anlamda işini yapabiliyor mu? RTÜK'ün kibarca "kuşak programları" olarak andığı kadın, yemek, evlilik, izdivaç gibi programların izleyici nezdindeki itibarı yüzde 50'nin altında; yani, RTÜK'e gelen şikâyetlerin yarısı bu programlar üzerine. Övündüğümüz, ihracat rekorları kırdığımız diziler dahi beşte 1 oranında şikâyet konusu RTÜK nezdinde. Buna karşılık, eski mesleğimin yüzünü ağartan bir gelişme var, o da televizyon haberciliğine güven yüzde 69,2, tekrar ediyorum, yüzde 69,2; RTÜK tarafından ilan edilen araştırmaya binaen söylüyorum. Bu oran, takdir edersiniz ki, son kamuoyu araştırmalarında gözüktüğü üzere, siyasetin, adaletin çok üstünde bir güvene işaret ediyor. Dolayısıyla, eski mesleğimi hâlâ cesaretle icra eden habercileri huzurunuzda, inanç, taraf farkı gözetmeden kutluyorum. Ne var ki, bunu söylerken bir gerçeğin de farkındayım. Bu haberciliğin neşet ettiği alan, bu rakamları yaratan kanallar, genellikle, çoğunlukla, henüz doğruya doğru, yanlışa yanlış diyebilen, diyebilecek cesareti gösteren kanallar ve bu sebeple de bu kanallar demin izah ettiğim cezaların birinci derecede hedefi. Bu sebeple, konuşmamı tamamlarken, gerçekten yapıcı bir amaçla, bir uyarıda bulunmak istiyorum. Dün imzalanan Etik İlkeleri Anlaşması bir öz denetim anlaşmasıdır ve uzlaşısıdır.
Bunu otosansüre dönüştürmek gerçekten yeni bir habercilik imha operasyonu anlamına gelir. Haberciliğin bir şekilde otosansürle kendini sınırlaması da, RTÜK rakamlarından da görebileceğimiz şekilde, ancak "kuşak programı" diye andığımız izdivaç programlarının, yemek programlarının kanallardaki ekran sürelerini artırmaya yol açar, başka bir işe yol açmaz. Bu şekilde…
KADRİ ENİS BERBEROĞLU (Devamla) - Bu sebeple, yazılı medyada başlayan haberci kıyımının TV ekranlarına da sirayet etmemesi temennisiyle ve bu mesleğe otuz yıldan fazla süre ayırmış bir taze siyasetçi sıfatıyla, sözlerimin sadece ve sadece yapıcı bir eleştiri olarak algılanması temennisiyle hepinizi saygıyla selamlarım. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)