Gündem

CHP’li Gürsel Tekin’den 23 Haziran değerlendirmesi: Kürt muhafazakâr seçmen bu seçime damgasını vuracak

17 Mayıs 2019 17:32
Hülya Karabağlı

İstanbul 23 Haziran’da yeniden seçime giderken Ekrem İmamoğlu ile Binali Yıldırım arasındaki oy farkının az olması küçük partilerin önemini artırdı.  Partiler ayrıca sandığa gitmeyenleri de kazanmaya yönelik strateji kuruyor. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin Öcalan'la ilgili, "Bana sorarsanız avukatıyla görüşsün"  sözlerinden kısa bir süre Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, Abdullah Öcalan'ın avukatlarıyla görüşme yasağına ilişkin kararların kaldırıldığını ve görüşme imkanı getirildiğini açıkladı.  Bu tablo İstanbul seçimlerinde Kürt oylarının belirleyici olduğunu bir kez daha ortaya koyuyor.

“Kürt kökenli vatandaşlarımız kullandıkları oya göre terörist olmakla bile itham ediliyor”

CHP İstanbul Milletvekili Gürsel Tekin, T24’ün,  İstanbul seçimi öncesinde Öcalan açılımının Kürt oyları üzerindeki etkisi ve AKP yönetimin seçimin neden yenilenmesinde ısrara etiğine ilişkin sorularını yanıtladı. Kürtlerin siyasi bilincinin yüksek olduğunu, Türkiye’de olan biteni adeta bir profesör titizliği ile izlediklerini ifade eden Tekin, “Kürtlere yönelik kullanılan nefret dili ve ayrımcılık herkesin gözü önünde yaşanıyor. Kürtlerin siyasal hakları ellerinden alınıyor, HDP adeta kriminalize edilip siyasi faaliyet yürütmesi engelleniyor. Kürt kökenli vatandaşlarımız kullandıkları oya göre terörist olmakla bile itham ediliyor” dedi.

“AKP öyle büyük utançlara imza attı ki, bir Cumhurbaşkanı adayı, Sayın Selahattin Demirtaş bütün seçim sürecini hapiste tutsak geçirdi”

Kürtlerin 2010 yılından sonra kendilerine verilen sözlerin nasıl tutulmadığını çok iyi bildiklerini ifade eden Tekin,  “AKP’nin vesayet rejimi geçmişin bile ilerisine giden uygulamalar yaptı” dedi ve Kürtleri derinden yaralayan olaylar Ceylan Önkol, Roboski örneklerini verdi ve “ İstanbul’un her tarafında AKP belediyelerinin Kürt vatandaşlarımıza nasıl ikinci sınıf insan muamelesi yaptığı belli. AKP öyle büyük utançlara imza attı ki, bir Cumhurbaşkanı adayı, Sayın Selahattin Demirtaş bütün seçim sürecini hapiste tutsak geçirdi. Suçu ne? Yalan, dolan, akıl ve mantık dışı iftiralar” diye konuştu.

CHP’li Gürsel Tekin T24’ün İstanbul seçimi sorularına şu yanıtları verdi.

“Bugün AKP bir şahıs şirketi gibi şahıs partisidir”

-YSK'nin kararından sonra 23 Haziran seçimlerinde CHP adayı Ekrem İmamoğlu'nun rakibine açık ara fark atması gerektiği görülüyor.  Bu kısa süreçte CHP nasıl bir yol izlemeli?

Her şeyi açıkça söyleyelim. Seçimlerin yenilenmesi kararı YSK eliyle demokrasiye ve milli iradeye yapılan bir darbedir. AKP 2010 yılından sonra adım adım kendi vesayet rejimini kurdu. Bunu yaparken işbirliği yaptığı koalisyon ortakları ile çıkar çatışmasına düştü. Daha önce sistematik bir şekilde devletin güvenlik mekanizması dahil her yere yerleştirdikleri çıkar ortakları ile yaşadıkları bu çıkar çatışması millete ağır bir fatura çıkardı.

Geldiğimiz noktada Erdoğan sadece geçmişte ittifak kurduğu yapılarla değil, kendi partisi içerisinde milli görüş hareketinden gelen insanlarla da ayrıştı. Neticede ne oldu? Bugün AKP bir şahıs şirketi gibi şahıs partisidir. AKP bir adamın seçim kampanyasını yürütmek, emirlerini yerine getirmek için faaliyet sürdüren bir örgütlenme konumundadır. Siyasi parti nedir? Bir politik amaca ulaşmak için bir araya gelmiş, belli hak ve sorumluluklara sahip insanlar topluluğudur. Herkesin hakkı hukuku kurallar ile teminat altındadır. Dolayısıyla herkes parti içerisinde de demokratik haklarını kullanır. Görüşlerini ifade eder, eleştirilerini söyler. Eleştirinin bile ihanet olarak kabul edildiği bir parti klasik manada siyasi parti değildir.

“YSK da bu rejimde statükonun yani Sarayın çıkarlarının bekçisi olarak 6 Mayıs’ta milli iradeyi gasp etti”

Bugün AKP’de herkesin konumu Tayyip Erdoğan’a göre yakınlığı veya uzaklığı ile ölçülüyor. Tayyip Erdoğan’a yakınsanız belli ayrıcalıklara sahip oluyorsunuz, uzaksanız ayrımcılığa uğruyorsunuz. Eleştiri yok, fikir yok, teati yok. Ne var? Emir komuta zinciri içerisinde hareket var. Bunu yapmayan zaten partide kalamıyor. AKP’de yaşanan durum devlet mekanizması içerisinde de yaşandı. Devlet bir parti devletine dönüştü. Hukuk kayboldu. Denge denetleme mekanizmaları yok edildi.  Bağımsız yargı sarayın çıkarlarını koruyan bir aparat haline geldi. Siyaset bilimi açısından teşhis bellidir. Klasik anlamda bir tek adam rejimiyle karşı karşıyayız. YSK da bu rejimde statükonun yani Sarayın çıkarlarının bekçisi olarak 6 Mayıs’ta milli iradeyi gasp etti. Gerçek budur.

“Erdoğan’ın siyasi ve finansal yandaş mekanizmasının ana besin kaynağı İstanbul”

Peki, AKP yönetimi, saray vesayeti bu seçimin neden yenilenmesini istedi? Bunun tek bir cevabı var. Erdoğan’ın siyasi ve finansal yandaş mekanizmasının ana besin kaynağı İstanbul.

Bakın Sayıştay raporlarına göre sadece 1 yılda İstanbul’da yapılan yolsuzluk tam 753 milyon. Buna 847 milyon liralık vakıflara eklenen parayı da eklerseniz sadece 1 milyar 600 milyon lira kaynak her sene millete değil yandaşlara akıtılıyor. Bir de buna rant ve imar yolsuzluğunu eklerseniz milyarlarca dolarlık bir görüntü ile karşı karşıya kalırsınız. AKP makinasının benzini bu rant. Bu rantı kaybetmemek için milli iradeyi gasp etmeye kalktılar.

Bugün ana karşıtlık saray ve millettir. Saray sınıfının çıkarları ile milletin çıkarları çatışıyor. Millete gidecek kaynaklar saraya gidiyor. Saray milletin aleyhine büyüyor. Sarayın zenginliği ve finansmanı için millet fakirleşip, yoksullaşıyor. O halde 23 Haziran’da yapılacak seçimlerde karşı karşıya olduğumuz soru bellidir. Türkiye’de egemenlik milletin midir yoksa saray ve vesayet odaklarının mıdır? Bu ülkede halk kendi yöneticilerini kendi mi seçer yoksa “sen henüz seçmeye ehil değilsin” diye millete tepeden bakan saray mı seçer? Bu ülkenin kaynakları millet için mi kullanılır yoksa saray için mi kullanılır?

Bunlar bu millete diyorlar ki “sen bir belediye reisi bile seçemezsin.” Ben de diyorum ki 150 yıllık seçim tarihine sahip bu millet kendisine yapılan bu kalkışmaya izin vermeyecektir.

“2019 yılında Türkiye Ramses gibi, firavun gibi yönetilecek bir ülke değildir”

 Millet bir kere daha sandığa ve egemenliğine sahip çıkacaktır. Hiç kimseyi uzaklaştırmadan, herkesi kucaklayarak sandıkta bu başarıya bir kez daha imza atacağız. Sayın Ekrem İmamoğlu’nun dili ve yaklaşımı bir stratejik ürün değil, kendisinin doğal halidir. Bu samimiyeti de millet görüyor. Ben inanıyorum ki bu samimiyeti ödüllendirecek.

- Öcalan üzerinden yeni açılımlar var. Kürtler bunlardan etkilenir mi?

Kürtlerin siyasi bilinci yüksektir. Kürt vatandaşlarımız Türkiye’de olan biteni adeta bir profesör titizliği ile izliyor. Kürtlere yönelik kullanılan nefret dili ve ayrımcılık herkesin gözü önünde yaşanıyor. Kürtlerin siyasal hakları ellerinden alınıyor, HDP adeta kriminalize edilip siyasi faaliyet yürütmesi engelleniyor. Kürt kökenli vatandaşlarımız kullandıkları oya göre terörist olmakla bile itham ediliyor. 2010 yılından sonra kendilerine verilen sözlerin nasıl tutulmadığını çok iyi biliyorlar. Yalanlar söylediler, sahte bir umut verdiler daha sonra da evlerine ateşler yağdırdılar. AKP’nin vesayet rejimi geçmişin bile ilerisine giden uygulamalar yaptı.

 Bakın hala 12 yaşında koyun otlatmak için evinden dışarı çıkıp öldürülen Ceylan Önkol’un katilleri açığa çıkmış değil. Bakın hala Roboski katliamının failleri ortaya çıkartılmadı. Biz kaç tane araştırma önergesi verdik hepsini AKP reddetti.

 “AKP öyle büyük utançlara imza attı ki, bir Cumhurbaşkanı adayı, Sayın Selahattin Demirtaş bütün seçim sürecini hapiste tutsak geçirdi.”

İstanbul’un her tarafında AKP belediyelerinin Kürt vatandaşlarımıza nasıl ikinci sınıf insan muamelesi yaptığı belli. AKP öyle büyük utançlara imza attı ki, bir Cumhurbaşkanı adayı, Sayın Selahattin Demirtaş bütün seçim sürecini hapiste tutsak geçirdi. Suçu ne? Yalan, dolan, akıl ve mantık dışı iftiralar. O halde ben çağrıda bulunuyorum. Faşizme karşı herkes gerekeni yapmak zorundadır. AKP’nin bir kez daha söylediği yalanlara ve üretmeye çalıştığı sahte umuda kimse kanacak değil. Faili meçhul cinayetlerin bile araştırılmasına izin vermeyen AKP, Türkiye’ye barış ve huzur getiremez. Her alanda bitmiş bir iktidar var. Bu vesayet rejimini aşmak, bu firavun düzenine son vermek, demokrasiyi kurmak için hepimiz gerekeni yapmak zorundayız.

“Herkese çağrım şu, oyunuzu kullanın, gerekeni yapın, her şey çok güzel olacak”.

-Bu seçimin kilidi nedir?

Özellikle Kürt muhafazakar seçmen bu seçime damgasını vuracak. AKP’nin muhafazakarlıkla filan alakası yok. AKP’nin muhafaza ettiği tek şey ranttır. Şekil bakımından dindar gözüküp dinin yasakladığı ne varsa hepsini yaptılar. Yalan söylemek, iftira atmak, kibir, büyüklenme, mal yığma hepsi bunlarda. Yahu ben soruyorum, en önemli şey nedir? Kul hakkıdır.

Sayıştay Raporu orada. Bir yılda yapılan yolsuzluğun boyutu tam 753 milyon lira. Burada kul hakkı var. Bir muhafazakar ne yapar? Bunun hesabını veremeyeceği için soruşturulmasını ister. Bu milletin devletine emanet ettiği paraya sahip çıkar. Bunlar ne yaptı? Bu raporu hazırlayan namuslu insanları istifa etmeye zorladı. Hz. Muhammed ne emrediyor?  “Hırsızlık yapan kızım Fatima dahi olsa cezasını veriniz.” Bunlar ne yapıyor? Hırsızlığın üstünü kapatıyor, hırsızlığı ortaya çıkartanların hayatını karartıyor.

Göründükleri gibi yaşamıyorlar. Yaşadıkları gibi de görünmüyorlar. Ölçü yok, rota yok, pusula yok. Veda hutbesinde peygamber efendimiz ne buyuruyor? “Hepiniz Adem’in çocuklarısınız. Üstünlük ancak takvadadır.” Bunlar ne diyor? “Ekrem İmamoğlu biliyorsunuz Trabzonlu’dur, Yunandır” diyor. Irkçılık, ayrımcılık, kötü dil, iftira hepsi burada. Artık yapılanlar insanların nefsine dokunuyor. 23 Haziran bir imtihandır. Bu imtihanda herkes hakkın ve adaletin yanında yerini almak zorundadır. Her iki cihanda gönül huzuru yaşamanın tek yolu budur. Herkese çağrım şu, oyunuzu kullanın, gerekeni yapın, her şey çok güzel olacak.