T24 Haber Merkezi
CHP Grup Başkanvekili Murat Emir, "yenidoğan çetesi"ne ilişkin olarak Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu'na "Size bir suç isnadı geliyor. Denetliyorsunuz. Denetlediğinizde orada bebeklerin ölüme terk edildiği apaçık ortada ve siz ona göz yumuyorsunuz bir süreliğine. Bunun adı olası kasttır. Bunda ihmal falan olmaz çünkü bu bebeklerin öldürüleceği, ölüme terk edileceği biliniyor. Yani ihmal dersek yanlış yaparız" tepkisini gösterdi.
Emir, ABD'de ölen Fetullah Gülen ile ilgili "Fetullah Gülen'in gelmesi demek Türkiye'deki siyasi ayağın ortaya çıkması demek. Bu darbe girişiminin siyasi ayağı nerede? Bu siyasi ayak ortaya çıkmadan bu darbe açıklığa kavuşturulamaz. Bugünün iktidar sahipleri, o günün darbesinin siyasi ayakları. İşte bu nedenle sakladılar. Bu nedenle Fethullah Gülen Türkiye'ye gelmesin diye de her türlü cambazlığı yaptılar" ifadelerini kullandı.
CHP Grup Başkanvekili Murat Emir, TBMM'de "yenidoğan çetesi"ne ilişkin basın toplantısı düzenledi. Emir, CHP Grup Başkanvekilleri olarak "yenidoğan çetesi" ve yenidoğan bebek ölümlerine ilişkin Meclis araştırma önergesi verdiğini söyledi.
Murat Emir, “Özel Sağlık Tesislerinin Denetimi Hakkında Yönetmelik” ve “Yataklı Sağlık Tesislerinde Yoğun Bakım Hizmetlerinin Uygulama Usul ve Esasları Hakkında Tebliğ”lerin yazılı olduğu kağıtları göstererek özel sağlık tesislerinin ve yoğun bakımlarının nasıl denetleneceğini anlattı.
Emir, yenidoğan bebek ölümlerinin şemasını çizerek, bunu “Utanç tablosu” olarak adlandırdı. Emir, “yenidoğan çetesi” tarafından katledilen 10 bebeğin isimlerini ve ölüm tarihlerini tahtaya yazdı ve çetenin gelişimine ve ihmallere dair konuştu.
"Çete bir elini uzatmış Sağlık Bakanlığına, bir elini uzatmış siyasete"
Emir, Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu'nun yenidoğan bebek ölümleriyle ‘Gündemi doldurmaya çalışıyorlar’ sözlerini kınadığını belirterek, tepkisini şöyle dile getirdi:
"Bebeklerin üç-beş kuruş için göz göre göre Bakanlığın, emniyetin takibi altındayken ölüme terk edilmesini, adeta öldürülmesini asla kabul etmiyoruz. Asla kabul etmeyeceğiz. Bundan çok daha önemli bir gündem maddemiz yoktur. Biz bunu konuşmaya devam edeceğiz, sorumluların yakasını bırakmayacağız. Sizin daha önemli gündemleriniz olabilir. Ama bizim bebekler öldürülürken, katledilmişken, ölüme terk edilmişken ve devlet soyulmuşken konuşacak daha önemli bir konumuz yok. Sağlık Bakanlığı zamanın İl Sağlık Müdürü ve bugünün Sağlık Bakanı görevini yapmamıştır. Görevini savsaklamıştır. Çünkü iddianameden de anlıyoruz ki bu çetenin bir ucu yargıya gitmektedir. Kimi yargı mensupları üzerinden işinin daha kolay olacağını zaten konuşuyorlar. Bir ucu siyasete, Bilal Erdoğan'a kadar gidiyor mu gitmiyor mu bilmiyoruz ama mutlaka Bilal Erdoğan'ın da ifadesinin alınması gerekir. Ama bir ucunun da Sağlık Bakanlığı içerisinde olduğu apaçık bir gerçek. Çete bir elini uzatmış Sağlık Bakanlığına, bir elini uzatmış siyasete, Bilal Erdoğan'la, Bilal Erdoğan'la bir ilişkisi var mı yok mu bilemiyoruz ama araştırılması gerekir. Ama bir yönüyle de bu çete yargının içerisinde de güçlü kişileri bulmuş anlaşılan."
"Sağlık Bakanı paranın peşine düşmüş"
27 Mart 2023’te “yenidoğan çetesi”ne ilişkin ilk şikayetin geldiğine işaret eden Emir, şöyle konuştu:
"Öncesinden de CİMER’e şikayetler var. Bakanlığa soruyoruz. Daha önce üstünü örttüğünüz şikayetler var mı? 2 Mayıs 2023’te yani 40 gün sonra, şikayet İl Sağlık Müdürlüğüne geliyor. Bu gecikme açıklanmalıdır. Burada yaklaşık 35 günlük bir gecikme var. Çünkü insan hayatı, bebek hayatı söz konusudur. Sağlık Bakanı, 5 Mayıs 2023’te 'Ben yetkililere hemen bildirdim' diyor. Üç gün sonra. Ama nereyi bilirmiş biliyor musunuz? Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğüne bildirmiş. Konuyu anlamamış. Kendisi bir doktor, zamanın İl Sağlık Müdürü. CİMER'e şikayet yapılıyor. Şikayet yapanlar çetenin bir mensubu paylaşırken anlaşamamışlar. Bu şikayet kendisine nihayet geldiğinde 40’ıncı günde emniyete Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğüne bildiriyor. Ciddi bir iddia var. Benim yönettiğim hastanelerde, benim yönettiğim yoğun bakımlarda, bebekten öldürülüyor. Bebekler ölüme terk ediliyor ve bunun üzerinden sahte faturalar, haksız kazançlar elde ediliyor. Ne yaparsınız? İlk paranın peşine mi düşersiniz? Canın peşine mi düşersiniz? Doktor Sağlık Bakanı paranın peşine düşmüş. Mali Suçlarla Mücadele Birlik Şube Müdürlüğüne şikayeti iletmiş. Bundan sonra başka bir şey yapmamış. Beklemiş, seyretmiş. Bir denetim yapılmış. Komisyon üyesi bir doktor, 22 Mayıs 2023’te 'Burada bir sorun var' demiş. Ama bu sorunun ne olduğu, nasıl olacağı konusunda fazla ileri gidememişler.
"Teknik takip, bebeklerin ölümüne göz göre izin verilirken yapılabilir mi"
Kadan bebeğin öldüğü gün, Sağlık Bakanlığında bir denetimin başladığını anlıyoruz. 9 Eylül 2023’te teknik takip başlamış. 10 Ocak 2024’te de bitmiş. Dört aylık bir teknik takip var. Bu dört ayda yedi bebeğimiz can vermiş teknik takip sırasında. Dinlemişler, bebekler ölüyorken dinlemişler. Hiçbir şey yapmamışlar. Ne Yenidoğan ünitelerini kapatmışlar ne hastaneleri mühürlemişler ne soruşturma yapmışlar ne doktorlara ne hemşirelere dokunmuşlar. Hiçbir şey yapmamışlar. Sadece dinlemişler. Dinleyen kim? Yargı. Yargı, harekete geçmiş. İlk operasyon 26 Nisan 2024’te ama Bakanın yapması gereken, bu bebekler ölüyorken hastanelere ne yaptın? Yenidoğan ünitelerine ne yaptın? Bu katillere ne yaptın? Bu katillerin bebekleri ölüme terk etmesine nasıl izin verdin? Bu soruların cevabı yok. Kendisinin söylediği ‘Teknik takipte kaldık, suçluları ortaya çıkartmak için.’ Teknik takip, bebeklerin ölümüne göz göre izin verilirken yapılabilir mi? Sen polis hafiyesi misin? Sen İstanbul İl Sağlık Müdürüsün o sırada. Şimdi de Sağlık Bakanısın. SGK'ya haber vermemiş. Bu çeteler parayı çatır çatır almaya devam etmişler. Bu cinayetler bu yüzden devam etti. SGK parayı ödemeye devam ettiği için bu katiller, bu cinayetlere devam ettiler. Aynı şekilde Bakanlığa bildirmemiş, bildirmesi lazım. Bu arada Ankara'da, İzmir'de, Manisa'da, Artvin'de, Ağrı'da buna benzer cinayetler işlenmiş mi, işlenmemiş mi bilmiyoruz. Çünkü araştırmadık. Çünkü görevlerini yapmamışlar.
"Hastaneleri kapatmak yetmez, ruhsatları iptal edeceksiniz"
Nisan ayında operasyon yapıyor, tutuklamalar başlıyor. Tutuklamalardan sonra bile bu hastaneler çalışmaya devam ediyorlar. Bu hastaneyi denetleyen, bu hastanelerin kapatması gereken, anında işlem yapması gerekenler seyretmişler, beklemişler. Mayıs 2024’te birini, Eylül 2024’te de diğerini kapatmışlar. Bu konu iyice ayyuka çıktıktan sonra 16 Ekim 2024’te iddianame ortaya çıktı. Türkiye bununla meşgul olmaya başlayınca da 19 Ekim 2024’te 10 hastane daha kapatıldı. Bunları kapatmak yetmez, ruhsatları iptal edeceksiniz. Çünkü kimi hastanelerin kapatıldıktan sonra ruhsatlarını bir başkasına devretmiş gibi gösterip aynı ruhsatlarla devam ettiğini de biliyoruz. Buna da izin veriyorlar.
"Açık bir cinayet zinciri, açık bir görevini yapmama ve bunlara ortaklık yapma durumu söz konusu"
Korkunç bir cinayet zinciri ve bu cinayeti seyreden bir zamanın İl Sağlık Müdürü, bugünün Sağlık Bakanı var. Mali Suçlarla Mücadele Şubesi’ne yazdıktan sonra görevin bitti mi? Denetledin mi? ASKOM diye bir kuruluş var. ASKOM, 112’lerin çalışmasını denetlemekle görevli. ASKOM, aylık raporlar alıyoruz. 112 üzerinden eğer bir dağıtım sorununuz varsa bunun çoktan çözülmüş olması gerekirdi. ASKOM raporları, sizin denetim raporlarınız nerede? Denetim raporlarınızda gerçekten bunları görmediyseniz ne işe yarıyorsunuz? Görüp de kapatmadıysanız, görüp de bu hastanelerin yeni doğan ünitelerinin çalışmasına izin verdiyseniz söyleyecek söz bulamıyorum. Allah sizi bildiği gibi yapsın. Böylesine bir sorumsuzluk, böylesine bir cinayet ortaklığı, hem de bakanlık yapacak birisine asla uyuşamaz. ‘Yenidoğan birimlerini kapattık’. Ne zaman? Eğer hastanelerle birlikte kapattıysan geçmiş olsun Hiç olmazsa 9 Eylül 2023’te kapatsaydın yedi bebeğimiz yaşıyor olacaktı. Bu arada bunlar iddianamedeki bebekler. Başka bebekler hiç gerekmediği şekilde yoğun bakımlara yatırıldı mı? Muhtemelen yatırıldı. Bunlara gereksiz tedaviler yapıldı mı? Muhtemelen yapıldı. Bunların bir kısmı yoğun bakımda yattığı için yaşamını kaybetti mi? Muhtemelen kaybetti. Üzülerek, bir hekim olarak söylemek zorundayım. Ama bunlar bu iddianamede olmadığı için yazamıyoruz. Açık bir cinayet zinciri, açık bir görevini yapmama ve bunlara ortaklık yapma durumu söz konusu.
"Bakanlık olarak yoğun bakımların çetelere kiralanmasına göz yummuşsunuz"
Bu Fırat Sarı denilen, doktor diyemeyeceğim şahsiyetsiz kişinin 350 yoğun bakım yatağı var deniyor iddianamede. Nasıl? Hastane açıyorsunuz, 100 yataklı. Yüzde 30’unu yoğun bakım yapabiliyorsunuz. 30 yatak hemen yoğun bakım oluyor. Tüm yoğun bakım yatakları karlı yataklar. Normal yataklarda kar yok. 30 yoğun bakım yatağı yaptınız. Bunu işletmek lazım. Ne gerek var? Getiriyorsunuz birine, kiralıyorsunuz. Bu da yasal değil. Hiçbir yasal altyapısı yok. Vatandaş geldiği zaman bilmem ne hastanesine geldiğini düşünüyor. Ama oradaki hastanenin yoğun bakımını bu çete yönetiyor. Sürekli şu hastanelere üstün kalite belgeleri vermişsiniz. Bebek dostu kalite sertifikası vermişsiniz. Yenidoğan dostu hastane sertifikası vermişsiniz. Siz Bakanlık olarak yoğun bakımların çetelere kiralanmasına göz yummuşsunuz. Burada da suçlusunuz.
"Ya bu soruların cevabını verecek ya da bir dakika daha o koltukta oturmayacak"
Bakan ‘112’yi ayarladık. Oraya hasta göndermedik’ diyor. Nasıl yapabilirsin bunu? Orada otomatik bir sistem var. Şu cinayetler var ama bu olmasa bile oraya belki olağanüstü hal akışını durdurdunuz. Çünkü burada teknik takip var. Bunlar hala yapıyorlar. Üstelik de buradaki kişiler denetlendiklerini bile bile buna devam ediyorlar. Soruşturma geçirecekleri içeriden bilgileri geliyor. Siz bu yoğun bakımlara izin vermişsiniz. Bu soruların cevabını ya verecektir ya da bir dakika daha o koltukta oturmayacaktır.”
"Olası kast var"
Emir, “yenidoğan çetesi”ne hakkındaki ihmal iddialarına ilişkin soruyu şöyle yanıtladı:
“Burada ihmal olmaz. Siz bir kamu görevlisisiniz. Size bir suç isnadı geliyor. Denetliyorsunuz. Denetlediğinizde orada bebeklerin ölüme terk edildiği apaçık ortada ve siz ona göz yumuyorsunuz bir süreliğine. Hatta bir yılın üzerinde bir süre göz yumuyorsunuz. Bunun adı olası kasttır. Bunda ihmal falan olmaz. Çünkü bu bebeklerin öldürüleceği, ölüme terk edileceği biliniyor. Yani ihmal dersek yanlış yaparız.”
Emir, “etki ajanlığı” düzenlemesinin Noterlik Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nde tekrar gündeme gelmesini şöyle değerlendirdi:
"Yapılan şu toplumu ne kadar susturabilirsek o kadar susturalım. Nasıl korkutabilirsek o kadar korkutalım. Niye? Konuşmasınlar. Niye? Çünkü rezillik ortada. Sadece sağlıktaki bir skandal bu. Buna benzer yüzlerce skandal var. Türkiye'nin her yerini çürüttüler. Devletin bütün mekanizmalarını devre dışı bıraktılar. Devleti çürüttüler, çökerttiler. İnsanlar sussun, konuşmasın istiyorlar. Bu yolsuz düzene, bu haksız düzene, bu hırsızlığa göz yumulsun istiyorlar. Onun için kanun çıkartıyorlar. Kanun ne diyor? ‘Devletin çıkarları, siyasal yararları, stratejik çıkarları, devletin güvenliği.’ Bunlara dönük eğer siz eylem yapıyorsanız, ifadelerde bulunuyorsanız suçlu sayıyor sizi. Devletin güvenliği ne demek? Ne demek devletin güvenliği? Bana göre başka size göre başka. Stratejik çıkarları devleti. Hepimize göre başka. Biz zaten stratejik çıkarları farklı okuduğumuz için başka türlü siyaset yapıyoruz. Devletin siyasal yararları. Ne anlıyorsunuz bundan?
"Getirdikleri kanun 2012’de kanun olsaydı sadece Ergenekon davası değil, herkesi hapse atacaklardı o kanunla"
Bugün hain Fethullah Gülen'in öldüğü haberini aldık. Bakın Fethullah Gülen 2013’e kadar bunlar için ‘Hoca efendiydi’. Fethullah Gülen’e söz söyleyen devletin siyasal çıkarlarını, stratejik çıkarlarını ve devletin güvenliğini tehlikeye atan hainlerdi. Biz hainlerdik. Ergenekon davasında, şerefli, namuslu, generalleri savunduğumuz için. Ama şimdi Fethullah Gülen'in hain olduğu, Fethullahçıların hain olduğu gerçeği ortaya çıktı. Bu getirdikleri kanun 2012’de eğer okanun olsaydı sadece Ergenekon davası değil, herkesi hapse atacaklardı o kanunla. Dolayısıyla biz Tayyip Erdoğan'ın belirleyeceği stratejik çıkarlara, onun belirleyeceği devletin yararlarına, onun tarif edeceği devletin güvenliği kavramına katılmıyoruz. O parantezin içine girmeyeceğiz. Böylesine müphem, belirsiz, öngörülemez, hukuki güvenliğin olmadığı kanun maddeleri, kanun maddesi değildir. Ferman sayılır. Dolayısıyla biz bu kanuna karşı direneceğiz. Bu kanunu getirmeyi düşünüyorlarsa Genel Kurul’u onlara dar edeceğiz, bunu da bilsinler.”
"'Allah rahmet etsin' demeyeceğiz"
Emir, Fetullah Gülen’in ölümüne ilişkin şöyle konuştu:
"Bizim açımızdan Fetullah Gülen çok uzunca bir süredir haindir. Bu ülkeye kastetmiş, bu ülkenin kurumlarını, devletin kurumlarını çökertmiş, ele geçirmiş, siyasi iktidarla el ele vererek orduyu, yargıyı, devletin tüm kurumlarını ele geçirmiş, devleti çürütmüş ve nihayetinde de bir darbe girişimine kalkışmış bir haindir. Biz onun arkasından bir 'Allah rahmet etsin' demeyeceğiz. Ama ortaklık yapanlar, destekleyenler, onunla el ele verip orduyu çökerttik diyenler, Ona hoca efendi diyenler, aynı menzile yürüyenler, gel de birlikte ıslanalım diyenler herhalde bir Fatiha'yı eksik etmeyeceklerdir.
"Bugünün iktidar sahipleri, o günün darbesinin siyasi ayakları"
Fetullah Gülen'i Fetullah Gülen'i istiyormuş gibi yaptılar Amerika'dan ama asla istemediler. Bu dosyaları bizzat incelemiş bir milletvekili olarak söylüyorum. Adalet Bakanlığı'na giden komisyon üyesiydim. Gerçek delilleri Fethullah Gülen denen şahısla darbe girişimi arasındaki delilleri Amerika'nın önüne koyamadılar. Niye? Çünkü o delilleri koydukları zaman adama bir hafta on gün niye bekledin diye sorarlar. Adil Öksüz teknik takipte. Kemal Batman teknik takipte. Bu kişilerin sürekli Fetullah Gülen'le görüştüğünü biliyoruz. Ankara civarında bir villada darbe planları yapıyorlar, kesinleşiyorlar üç gün önce. Bu teknik takip Amerika'nın önüne koymadılar. Niye? Çünkü o zaman kendileri bu darbeyi gördüklerini, bildiklerini itiraf etmiş olacaklar. O yüzden delilleri koyamadılar. O yüzden de Amerika da dedi ki 'Fetullah Gülen'in darbe yaptığına ilişkin bana bilgi getir'. Zaten bunlar da Fetullah Gülen'in gelmesini istemiyorlardı. Çünkü Fetullah Gülen'in gelmesi demek Türkiye'deki siyasi ayağın ortaya çıkması demek. Bu darbe girişiminin siyasi ayağı nerede? Kim başbakan olacaktı? Genelkurmay Başkanı kim olacaktı? Cumhurbaşkanı kim olacaktı? Bu siyaset ne dedi? Bu siyasi ayak ortaya çıkmadan bu darbe açıklığa kavuşturulamaz. Bugünün iktidar sahipleri, o günün darbesinin siyasi ayakları. İşte bu nedenle sakladılar. Bu nedenle Fetullah Gülen Türkiye'ye gelmesin diye de her türlü cambazlığı yaptılar."