Gündem

CHP'den 23 Nisan'da çocuk hakkı ihlalleri raporu: "Çocuk yaşta evlilik" düzenlemesi infaz paketine eklenmek istendi

23 Nisan 2020 14:37

CHP İstanbul Milletvekili ve İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanvekili Sezgin Tanrıkulu, 2011-2019 yılları arasındaki çocuk hakları ihlalleri raporlarını derleyerek 23 Nisan dolayasıyla bir rapor hazırladı. Raporda, infaz paketinin Meclis'e sunulduğu sırada, iktidarın, "çocuk yaşta evlilik" düzenlemesinin pakete eklenmesini istediği ancak bu girişimin muhalafet partileri tarafından engellendiği ifade edildi.

2011-2019 yılları arasında Türkiye’de en az 4 bin 104 çocuğun yaşam hakkının ihlal edildiği belirten raporda, Bu yıl 8’i sığınmacı en az 9 çocuğun yaşam hakkı ihlal edildiğini açıklandı. 

TÜİK’in verilerinin ele alındığı raporda 2019 yılı verilerine göre , 720 bin civarında çocuğun ekonomik faaliyetlere katıldığı kaydedildi. İSİG Meclisi'nin verilerine göre de 2019 yılında 67 çocuk, 2020 yılının ilk üç ayında ise 7 çocuk, iş cinayetlerinde hayatını kaybetti.

2006-2019 yılları arasında cinsel istismar suçlarının 10 kat arttığı, 2006 yılında cinsel istismar suçları hakkında 2 bin 337 karar verildiği, günümüzde ise 21 bin 518'i geçtiği kaydedildi.

Rapora göre TÜİK ‘suça sürüklenen çocuklar’la ilgili 2019 yılına ait istatistik açıklamazken, 2020 yılı istatistikleri de takvimden çıkarıldı. En son Ağustos 2018 tarihinde 2017 yılına ait veriler açıklanmış, suça sürüklenme nedeniyle güvenlik birimlerine gelen ve getirilen çocuk sayısının 107 bin 984 olduğu belirtildi.

İnsan Hakları Derneği'nin verilerine göre 3 bin 100 çocuğun tutuklu ve hükümlü olarak, 780 çocuğun ise anneleriyle birlikte cezaevlerinde bulunduğu belirtildi. 

"21.yüzyılda çocuklara tecavüz yasalaşmasın mücadelesi verilen ülke: Türkiye" nitelendirilmesinin yapıldığı raporda geçtiğimiz günlerde tekrar gündeme gelen "cinsel istismara af" düzenlemesi hatırlatıldı. Uluslararası İş ve Meslek Sahibi Kadınlar Federasyonu'nun verilerine göre Türkiye'deki evliliklerin yüzde 25'nden fazlasında kız çocuklarının evlendirildiği bu oranın kırsal bölgelerde yüzde 32'ye kadar çıktığı ifade edildi. Tanrıkulu'nun hazırladığı rapor şu şekilde:

1.Türkiye’de Çocuk:

"TÜİK’in yeni açıklanan Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi sonuçlarına göre; 2019 yıl sonu itibarıyla, Türkiye nüfusunun (83.154.997 kişi) yüzde 27,5’i (22.876.798 kişi) çocuklardan oluşmaktadır. 0-17 yaş grubunun 1970 yılında toplam nüfusa oranı %48,5 iken 1990 yılında yüzde 41,8 olmuştur.

Çocuk yaşta evlilik

Geçtiğimiz günlerde infaz yasasında değişiklik yapılması teklifi TBMM Başkanlığına sunulduğu sırada iktidar, muhalefet partilerinin grup başkanvekilleriyle yapılan bir toplantıda “çocuk yaşta evliliklerin” yasaya eklenmesini istemiş, çocuk yaşta evliliklerin yolunu açacak bu girişim muhalefet partileri tarafından reddedilmiştir.

Bu dönemde sosyal medyaya yansıyan bir belgede çocuk yaşta evliliklerin önünü açacak maddelerin var olduğu görünürken, gerçekte olmamasına karşın, sosyal medyada böyle bir belgenin yayılması akıllara “AKP’nin çocuk evlilikleri için muhalefetin ve kamuoyunun nabzını yokladığı” olasılığını getirirken; belge kamuoyunun ve sivil toplum örgütlerinin yoğun tepkisine neden olmuştur.

Uluslararası İş ve Meslek Sahibi Kadınlar Federasyonu (BPW), TBMM’de infaz yasası görüşmeleri sırasında yaptığı açıklamada “çocuk gelinler” sorununu gündeme getirmiştir. Dünyada yaklaşık 700 milyon çocuk gelinin olduğu, her yıl 15 milyon kız çocuğunun zorla evlendirildiği belirtilen açıklamada, “çocuk evliliklerinin insan hakları ihlalleri çerçevesinde değerlendirilmesi gereken evrensel bir sorun olduğu” vurgulanmıştır.

Açıklamada, “Her ne kadar cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen suçlar kapsam dışı bırakılıyor gibi görünse de; bu suçtan mahkûm olanlara verilen cezanın infaz edilmesi veya koşullu salıverilmelerine ilişkin değerlendirmeler, Cumhuriyet Başsavcısının veya belirlenecek bir Cumhuriyet Savcısının başkanlığında görev yapacak olan İdari ve Gözlem Kurulu’nun inisiyatifine bırakılmıştır.

Gelinen aşamada, yıllardır yapılan yanlış uygulamalar ile hukukun defalarca geçersiz kılındığını unutmamalı ve takipte kalmalıyız. Çünkü o günlerden bu yana ‘Mağdur şikâyetinden vazgeçti’, ‘birbirlerini seviyorlar’, ‘ailelerin rızası var’, ‘evlendiler, mahkûm edersek aile yapısı zarar görecek’ gibi gerekçelerle verilen birçok beraat kararı bulunmaktadır.

Bu gibi durumlarda, 2006/17 sayılı 4 Temmuz 2006 tarihli genelgenin ve “Erken Yaşta ve Zorla Evliliklerle Mücadele Strateji Belgesi ve Eylem Planı”nın (2018-2023) neden uygulanmadığını sorgulamalıyız” denilmiştir.

Açıklamada, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programının “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği”ne ilişkin 5 No’lu Sürdürülebilir Kalkınma Hedefinde “Çocuk yaşta ve/veya zorla yapılan evliliklerin ve kadın sünneti gibi zararlı uygulamaların” ortadan kaldırılmasının amaçlandığı hatırlatılmıştır.

Kamuoyunda tepkilere neden olan benzer bir düzenleme önergesi, 2016 yılında da TBMM Başkanlığına “Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un Anayasa Mahkemesi’nin iptal ettiği “çocukların cinsel istismarı” başlıklı 103. maddesinin yeniden görüşülmesi sırasında AKP milletvekilleri tarafından verilmişti. “Cinsel istismar suçu” işleyenlerin istismar ettiği kişiyle evlenmesi durumunda ceza almamasını öngören bir madde eklenmesi isteniyordu.

17 Kasım 2016 tarihinde verilen önerge kabul edilmiş ancak, kamuoyundan gelen yoğun tepki sonucunda tasarıdan çıkarılmıştır.

Türkiye’deki kadınların yüzde 25’inden fazlasının 18 yaşından önce evlendirildiği, bu oranın kırsal bölgelerde yüzde 32’ye kadar yükseldiği kaydedilen açıklamada, 2004’te çocuk istismarcılarının cezalarını artıran ve tecavüzcülerin mağdurla evlenmesi halinde cezadan kurtulmasını sağlayan yasanın kaldırılmasının olumlu olduğu ancak “çocuk gelinler” sorununun halen büyük bir sorun olduğu belirtilmektedir.

TÜİK 2019 verilerine göre, 16-17 yaş grubundaki kız çocuklarının resmi evlenmelerinin toplam içindeki oranı yüzde 3,1’dir. Bu verilere göre, Türkiye’de geçtiğimiz yıl 17.047 çocuk gelin olduğu kayıtlara geçmiştir. İstatistikler, “çocuk gelinler” sorununun en çok Ağrı’da (yüzde 13,2) görüldüğünü, bunu Muş (yüzde 13) ve Kars’ın (yüzde 10,6) izlediğini ortaya koymaktadır. Kız çocuk evlenmelerinin toplam içindeki oranının en düşük olduğu iller ise yüzde 0,2 ile Tunceli, yüzde 0,7 ile Bayburt ve Rize olmuştur.

Çalıştırılan çocuklar

TÜİK’in Nisan ayında açıklanan 2019 verilerine göre, 720 bin dolayında çocuk ekonomik faaliyette çalışmaktadır. Çocuk İşgücü Araştırması 2019 sonuçlarına göre, çalışan çocukların yüzde 79,7’ni 15-17 yaş, yüzde 15,9’nu 12-14 yaş, yüzde 4,4’nü ise 5-11 yaş grubundaki çocuklar oluşturmaktadır. Çalışan çocukların yüzde 70,6’nı erkek, yüzde 29,4’nü ise kız çocukların oluşturduğu görülmektedir.

Çalışan erkek çocukların yüzde 65,6’nın, kız çocukların ise yüzde 66’nın eğitime devam ettiği de istatistiklerde belirtilmektedir. Bu durumda çalışan erkek çocukların yüzde 34,4’nün, kız çocukların da yüzde 34’nün eğitimine devam edemediği ortaya çıkmaktadır.

İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nin verileri 2019 yılında ise 67 çocuk işçinin “iş kazalarında” öldüğünü ortaya koymaktadır. Bu çocukların 29’nun 14 yaş ve altında, 38’nin ise 15-17 yaş arasında çocuk/genç işçi olduğu belirlenmiştir.

2020’nin ilk üç ayında ise 7 çocuk işçi iş cinayetlerinde yaşamını yitirmiştir. 2020 yılı Ocak Ayında biri 14 yaş ve altında 3 (tarım ve gıda işkollarında), Şubat Ayında 2 (tarım ve inşaat işkollarında), Mart Ayında ise 2 (tarım ve metal işkollarında) çocuk işçi yaşamını yitirdi.

Yaşam hakkı ihlal edilen çocuklar

Her ay hazırladığımız insan hakları ihlalleri raporlarındaki veriler 2011-2019 yılları arasında Türkiye’de en az 4.104 çocuğun yaşam hakkının ihlal edildiğini göstermektedir.

Bu yıl ise 8’i mülteci en az 9 çocuğun yaşam hakkı ihlal edilmiştir:

Yaşar Alperen Savaş (17): 23 Aralık 2019 tarihinde Samsun’un Atakum İlçesinde Komiser Yardımcısı M.B.’nin yaraladığı Savaş, 13 Ocak günü hastanede ölmüştür. Olayın ardından adli kontrol şartıyla serbest bırakılan M.B. de 13 Ocak günü tutuklanmıştır.

11 Ocak günü sığınmacıları taşıyan bir teknenin İzmir’in Çeşme İlçesi açıklarında batması sonucu 8’i çocuk 11 kişi yaşamını yitirmiştir. 8 kişi kurtarılmıştır.

İstismar edilen çocuklar

2006-2019 yılları arasında ise çocuklara yönelik cinsel istismar suçları 10 kat artarken çocuklara yönelik cinsel istismar suçundan 2006 yılında 2 bin 337 karar verilirken, bu rakam günümüzde 21 bin 518'i geçmiştir.

Suça sürüklenen çocuklar

Türkiye’de çocuklar arasındaki uyuşturucu kullanımı ve çocuklara yönelik cinsel istismar gibi kamuoyunda yankı uyandıran verilerin bulunduğu ve düzenli olarak açıklanan suça sürüklenen çocuklarla ilgili TÜİK istatistikleri 2019 yılında açıklanmazken, 2020 yılı istatistik takviminden de çıkarılmıştır.

En son Ağustos 2018 tarihinde 2017 yılına ait açıklanan verilerde suça sürüklenme nedeniyle güvenlik birimlerine gelen ve getirilen çocuk sayısının 107 bin 984 olduğu ve söz konusu çocukların yüzde 57,7’ni 15-17, yüzde 23,3’nü 12-14, yüzde 18,5’ni ise 11 yaş ve altı gruptakilerin oluşturduğu gözlemlenmiş, sonraki yıllarla ilgili bilgilere ulaşılamamıştır.

Tutuklu ve hükümlü çocuklar

İHD tarafından yapılan açıklamada 3 bin 100 çocuğun tutuklu ve hükümlü olarak, 780 çocuğun ise anneleriyle birlikte cezaevlerinde bulunduğu belirtilmiştir. Cezaevlerindeki şartların Koronavirüs Salgınından korunmak için yeterli olmadığı gerekçesiyle çocukların serbest bırakılmasına yönelik talepler gündemdedir.

 Eğitim hakkı ihlal edilen çocuklar

23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Günü’nün öncüsü olan ülkemiz ne yazık ki çocuk haklarının sistematik olarak ihlal edildiği ülkelerden biridir. Çocukların eğitime, sağlığa, temel gıdaya erişiminin önünde büyük engeller bulunurken, çocuk işçilik sorunu da tüm çıplaklığıyla devam ediyor.

Resmi istatistiki veriler gösteriyor ki, Türkiye’de çocuklar, çocukluğunu yaşamıyor! Hanehalkı gelirinin açlık sınırının altında olduğu milyonlarca ailede çocuklar da kölelik koşullarında çalışmak zorunda bırakılıyor. Bu nedenle de çocukların başta eğitim hakkı olmak üzere en temel gereksinimlerinin karşılanmadığı açıktır.

Milli eğitim istatistiklerine göre; 5 yaş net okullaşma oranı, 2018/2019 öğretim yılında yüzde 75,2 olarak gerçekleşti. Ortaokul seviyesinde net okullaşma oranı ise yüzde 93,3 oldu. Net okullaşma oranı cinsiyet bazında karşılaştırıldığında, erkek çocuklar için ortaokul seviyesinde net okullaşma oranının yüzde 92,9, kız çocukları için ise yüzde 93,6 olduğu görüldü.

Çalışan çocukların yüzde 65,7'si eğitime devam etti

TÜİK "Çocuk İşgücü Anketi Sonuçları 2019" istatistiklerine göre, çalışan çocukların yüzde 79,7'sini 15-17 yaş grubundakiler, yüzde 15,9'unu 12-14 yaş grubundakiler, yüzde 4,4'ünü de 5-11 yaş grubundaki çocuklar oluşturdu.

Söz konusu çocukların yüzde 65,7'si bir eğitime devam ederken, bu oran erkeklerde yüzde 65,6, kızlarda yüzde 66,1 oldu.

Yaş gruplarına göre, 5-14 yaş grubundaki çalışan çocukların yüzde 72'si, 15-17 yaş grubunda çalışan çocukların ise yüzde 64,1'i aynı zamanda bir eğitime devam etti. Çalışan çocukların yüzde 34,3'ü eğitime devam etmedi.

Çocukların çalışma nedenlerinde ilk sırayı yüzde 35,9 ile "hanehalkının ekonomik faaliyetine yardımcı olmak" aldı. Bunu yüzde 34,4 ile "iş öğrenmek, meslek sahibi olmak", yüzde 23,2 ile "hanehalkı gelirine katkıda bulunmak" izledi. Çocukların yüzde 6,4'ü ise "kendi ihtiyaçlarını karşılamak" amacıyla çalıştı.

Koronavirüs nedeniyle okulların tatil edilmesi üzerine internet üzerinden uygulanan uzaktan eğitim ise yeni bir eşitsizlik olgusunu gündeme getirdi. Evinde internet bağlantısı olmayan, internetin ve bilgisayarın hiç olmadığı sayısız hanede çocuklar fırsat eşitliğinden yararlanamıyor. Her ne kadar TV üzerinden eğitim faaliyeti sürdürülüyor görünse de, Eba TV üzerinden yapılan yayınlar, çocukların eğitim ihtiyaçlarını karşılamaya yetmiyor. Farklı kaynaklardan, özellikle de İnternet üzerinden bilgi erişimi olmayan çocuklar açısından fırsat eşitliği söz konusu olamıyor.

AKP iktidarı çocuk hakları bakış açısına sahip olmadığı, meselelere bu boyutta bakmadığı için çeşitli krizler karşısında çocukların koşullarını öncelememektedir. Bu nedenle de eğitim başta olmak üzere temel alanlarda çocukların haklarının, eşitliğinin sağlanması konusunda hiçbir politika gütmemektedir. 

23 Nisan, bu temel sorunların daha da görünür olmasına vesile olmalıdır. Çocukları birkaç dakikalığına kendi koltuklarına oturtmakla bu sorunlar çözülmez. Artık bu trajikomik “koltuk devrini” bir kenara bırakmak ve çocukların temel haklarını güvenceye almak için harekete geçilmesi gerekiyor.

Bu vesileyle, tarihte ilk defa 23 Nisan’ı evlerinde geçirmek zorunda kalan tüm çocukların bayramını içtenlikle kutluyor, hepsine başarılar diliyorum."