T24 Haber Merkezi
İstanbul İl Başkanı ve 196 kurultay delegesinin belirleneceği CHP 38. Olağan İstanbul İl Kongresi, Haliç Kongre Merkezi’nde yapıldı. Genel merkezin desteğini arkasına alan eski İl Başkanı Cemal Canpolat ile İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ve CHP Genel Başkan adayı Özgür Özel başta olmak üzere partide değişimi savunanların desteğini alan Özgür Çelik'in yarıştığı kongre sonuçlandı. Yapılan resmi açıklamaya göre; Özgür Çelik 342 oy, Cemal Canpolat 310 oy aldı. Çelik, 32 oy farkı ile CHP İstanbul İl Başkanı oldu.
CHP 38. Olağan İstanbul İl Kongresi, bugün Haliç Kongre Merkezi’nde yapıldı. Eski CHP İstanbul İl Başkanı Cemal Canpolat ile CHP Bahçelievler İlçe Başkanı Özgür Çelik’in il başkanı olabilmek için yarıştığı kongrede Divan Başkanlığı’nı eski CHP İstanbul Milletvekili Çetin Soysal yaptı. Her iki adayın da talebi doğrultusunda blok liste önergesi oy çokluğuyla kabul edilirken oy kullanma işlemi için de 13 sandık kuruldu.
Kırmızı liste Canpolat’ın belirlediği delegelerden oluşurken beyaz listede Çelik’in seçtiği delegeler yer aldı. Beyaz listede İmamoğlu da yer alırken kongrenin Divan Başkanı Çetin Soysal’ın da her iki listede de olması dikkati çekti.
Partinin 4-5 Kasım’da yapılacak 38. Olağan Kurultayı’na gidecek 196 delegenin de seçildiği kongrede Özgür Çelik, 660 delegeden 342’sinin oyunu alarak il başkanı seçildi. Cemal Canpolat ise 310 oyla rakibinin 32 oy gerisinde kaldı.
Çelik, yaptığı konuşmada, “Bu kongre tarihi bir kongre demiştim. Bu bir başlangıç. İstanbul’dan Türkiye’ye umudu yaymanın başlangıcı, yeniden İstanbul’u kazanmanın başlangıcı, tüm Türkiye’yi kazanmanın başlangıcı” dedi.
Hangi adayı kim destekledi?T24'ten Eray Görgülü'nün haberine göre, kongreye genel merkezin adayı olarak giren eski İstanbul İl Başkanı Cemal Canpolat, 2018'deki kongrede Kemal Kılıçdaroğlu’nun desteklediği Canan Kaftancıoğlu’na karşı rakip olmuştu. Canpolat, Kaftancıoğlu ile girdiği başkanlık yarışını 325’e karşı 318 oyla kaybetmişti. Canpolat, kongre öncesinde, “Kılıçdaroğlu’na saldırmak, Atatürk’e saldırmaktır” sözleriyle dikkati çekmişti. Canpolat, kongre öncesinde genel merkezin tam desteğini arkasına alırken, günlerdir Merkez Yönetim Kurulu (MYK) üyelerinin İstanbul’da delegelerle görüşmeler yaptığı ve destek istedikleri öğrenilmişti. “Kılıçdaroğlu da destek istiyor” iddiasıCanpolat’a aralarında Eren Erdem ve Zeynel Emre gibi isimlerin yer aldığı mevcut MYK üyelerinin yanı sıra eski MYK üyeleri, Oğuz Kaan Salıcı, Gamze Akkuş İlgezdi gibi isimler de destek oldu. Diğer yandan Ataşehir, Maltepe ve Bakırköy belediye başkanları da Canpolat’tan yana tavır aldı. Kulislerde, kongreye günler kala Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun da İstanbul’da görüşmeler yaptığı ve Cemal Canpolat için delegelerden destek istediği iddia edildi. Erdoğan Toprak, Çelik’e desteğini açıkladıCHP Bahçelievler İlçe Başkanı olan Özgür Çelik ise başta İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ile Genel Başkan adayı Özgür Özel olmak üzere partide değişimi savunanların desteğini aldı. İlçe başkanlarının da büyük bölümünün desteğini arkasına alan Özgür Çelik’e, Beşiktaş ve Kartal belediye başkanları da destek oldu. Kongreye günler kala Çelik’e en önemli desteklerden birisi de Kılıçdaroğlu’nun koordinatör başdanışmanı olarak görev yapan Erdoğan Toprak’tan geldi. Halen Parti Meclisi üyesi de olan Toprak’ın desteğinin, ilçe kongrelerinde önemli ölçüde delege desteğini elinde bulundurmasından dolayı önemli olduğuna inanılıyor. Buna karşın değişimcilere de mesafeli duran Toprak, İstanbul İl Kongresi’nde Çelik’i destekleyeceğini, ancak kurultayda Kılıçdaroğlu’ndan yana tavır alacağını açıklamıştı. |
Kongrede yaşananlar
Haliç Kongre Merkezi'nde düzenlenen kongrede, CHP Bahçelievler İlçe Başkanı Özgür Çelik ve eski CHP İstanbul İl Başkanı Cemal Canpolat, İl Başkanlığı için yarıştı. Kongrede, 600'den fazla il delegesi oy kullandı.
CHP İstanbul İl Başkanı ve 196 kurultay delegesinin belirleneceği 38. Olağan İstanbul İl Kongresi saat 08.00 itibarıyla Haliç Kongre Merkezi'nde başladı.
CHP İstanbul ilçe kongreleri geçen ay tamamlanmış; 39 ilçeden 14’üne yeni ilçe başkanları seçilmişti. Haliç Kongre Merkezi'nde sabah saatlerinden itibaren partililerin ve görevlilerin hazırlık yaptığı görüldü.
Kongrenin yapıldığı salona Özgür Çelik’in resminin olduğu ve üzerinde “İstanbul için biz varız” yazılı pankart asılırken Cemal Canpolat’ın pankartında ise CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun da resmi yer alarak “Asla yalnız yürümeyeceksin” yazısı yer aldı.
Kongrenin Divan Başkanlığı’na eski CHP İstanbul Milletvekili Çetin Soysal seçildi.
"Değişim" tartışmalarının damga vurduğu kongrede, kürsüye ilk çıkan CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu, önce "Kayyımlar gidecek, Özgür gelecek"; ardından İstiklal Marşı okunduktan sonra "Mustafa Kemal'in askerleriyiz" sloganları ile konuşmasının kesilmesi üzerine, "Burası demokratik bir kongre, lütfen kimsenin sözünü kesmeyelim" diye karşılık verdi. "Değişim" hareketini başlatan isimlerden olan İmamoğlu da kürsüde, "Bizim en acil ve en önemli görevimiz hep beraber iktidar olma seçeneğini milletimize acilen sunmaktır" mesajını paylaştı. Konuşması alkış alan İmamoğlu kürsüden inerken, "İstanbul'u kazanacağız. Bu yolculuk zafere giden yolculuktur. Bu yolculuğun sonunda CHP millet kazanacak" dedi.
İmamoğlu, CHP başkan adayı Öymen ve Karahasan ile CHP kurmayları da kongrede
Haliç Kongre Merkezi'nde saat 08.00'de başlayan kongreye, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve Genel Başkan adayı Özgür Özel, Antalya kongresinde yer aldığı için katılmadı.
Kongreye CHP Genel Başkan adaylarından Prof. Dr. Örsan Kunter Öymen ile Ünal Karahasan, Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın, Genel Başkan Yardımcısı Yunus Emre, Devrim Çelik, Zeynel Emre, Hasan Efe Uyar, Kadın Kolları Genel Başkanı Aylin Nazlıaka, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu, çok sayıda milletvekili ve Parti Meclisi (PM) üyeleri de katıldı.
Kaftancıoğlu konuşmasını yapmak üzere kürsüye geldi, yuhalandı
Kongre, mevcut başkan Kaftancıoğlu'nun konuşmasıyla başladı. Kaftancıoğlu kürsüye gelirken salondaki bazı gruplar tarafından yuhalandı.
Kaftancıoğlu, konuşmasında, "Tek adamların kurultaylarına şuradaki alkışlarınız selam olsun. Diyorlar ya CHP kongrelerinde ses var çok ses var. Bu memleketi zaten tek ses bu hale getirdi. tek adam!" ifadelerini kullandı.
TIKLAYIN - CHP İstanbul İl Kongresi'nde İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu yuhalandı
Soysal: CHP’ye yakışan bir kongreyi hayata geçirmek durumundayız
Kaftancıoğlu'nun ardından kürsüye gelen CHP İstanbul İl Kongresi Divan Başkanlığı'na seçilen Çetin Soysal, şöyle konuştu:
"Biz gücümüzü Hacı Bektaş’ı Veli'nin hoşgörüsünden alıyoruz. Biz gücümüzü milli mücadelenin önderi, 'Benim iki büyük eserim var. Biri Türkiye Cumhuriyeti ve Cumhuriyet Halk Partisi' diyen büyük önder Mustafa Kemal Atatürk'ten alıyoruz. CHP bir okuldur. Ve bu okulun başöğretmeni Mustafa Kemal Atatürk'tür. Mustafa Kemal Atatürk'ün öğrencileri olarak üzerimizde tarihi, büyük bir sorumluluk var. Bu tarihi sorumluluğun bilincinde ve Türkiye'nin düzenini değiştirecek, sosyal demokrat anlayışımızı hayata geçirecek bir anlayış içerisinde olacağız.
Türkiye'nin en demokratik partisi olarak katılımcı anlayış ile delege seçimlerini bitirdik, ilçe kongrelerimizi bitirdik. Şimdi İstanbul kongremizde nitelikli, beyin fırtınası yapacağız, ülkemizin geleceğini şekillendireceğimiz bir kongre olacaktır. Bu kongre partimizin birliği, dirliği açısından halkımızı İstanbul'dan Türkiye'ye selam vermemizi sağlayacağız. CHP’ye yakışan bir kongreyi hayata geçirmek durumundayız."
Kılıçdaroğlu'ndan kongreye mesaj: Kişisel çıkarlar peşinde koşanlar değil...CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, kongreye gönderdiği mesajda şu ifadeleri kullandı: "Cumhuriyet Halk Partisinin cesur üyeleri değerli yol arkadaşlarım. Cumhuriyetimizin temel değerlerine gönülden bağlı, büyük Atatürk'ün hedeflediği çağdaş uygarlık seviyesine aşma doğrultusunda çalışan siz değerli yol arkadaşlarıma şükranlarımı sunuyorum. Büyüyen kalkınan bilimde ve teknolojide dünyaya meydan okuyan bir sığınmacı deposuna dönüştürülmeyen özgür ve adil bir Türkiye için mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğiz. Çünkü bizler kişisel çıkarlar peşinde koşanlar değil güçlü ve mutlu Türkiye davasına inanmış insanlarız. Bu bağlamda bu yolda atılan her adım demokrasi için verilen her oy sadece çocuklarımızın geleceğini şekillendirmekle kalmayacak. Tarihinin en zorlu dönemini geçiren ülkemizin geleceğini şekillendirecek önemli bir tercih olacaktır. Değerli yol arkadaşlarım hepimiz cumhuriyetimizin kurucu partisi olmanın getirdiği büyük tarihi sorumluluğun bilincindeyiz. Bu doğrultuda ülkemiz ve partimiz için çalışan cumhuriyet halk partililer bugün de demokratik bir olgunlukla iradelerini ortaya koyacaktır. Hedeflerimize ulaşmak ülkemizi aydınlığa çıkarmak için daha büyük bir güç ve azimle çalışacağımıza yürekten inanıyorum. Bu vesileyle şimdiye kadar görev yapan tüm yöneticilerimize emekleri ve çalışmaları için teşekkür ediyor, yeni görev üstlenecek arkadaşlarıma da başarı dileklerimi iletiyorum. Kongremiz partimize ve ülkemize hayırlı olmasını diliyorum" |
İmamoğlu: Bizim en acil ve en önemli görevimiz hep beraber iktidar olma seçeneğini milletimize acilen sunmaktır
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı İmamoğlu da kürsüye gelerek yaptığı konuşmada, belediyenin çalışmalarından bahsetti. "Kişilere, derneklere bir kısım cemaatlere aktarılan parayı kökünden kestik, musluğu halka çevirdik" diyen İmamoğlu, "Bu özeni gösteren anlayış CHP'li Ekrem İmamoğlu halkçı ve sosyal demokratik anlayışıdır" mesajını paylaştı.
İmamoğlu, şu ifadeleri kullandı:
"Hayatım boyunca defalarca gerçekleştiğini gördüğüm bir sırrı sizinle paylaşmak istiyorum; bu millet Türkiye’yi zenginleştirecek güçlü ve adil bir Türkiye’yi inşa edecek bir seçeneği gördüğünde tereddüt etmeden iktidara taşır. İşte bu millet CHP’nin iktidar olmasını istiyor. Bizlerin görmezden gelmeyeceği ulusal ihtiyaç budur. Bizim en acil ve en önemli görevimiz hep beraber iktidar olma seçeneğini milletimize acilen sunmaktır. CHP’yi güçlendiren ayağa kaldıran devrimci ve halkçı bir parti yapın diyor halk bize. İstanbul'u kazanacağız. Bu yolculuk zafere giden yolculuktur. Bu yolculuğun sonunda CHP millet kazanacak."
Kavga çıktı
Sultangazi İlçe Başkanı Kemal Avseren konuşma yaptığı sırada salondakilerden bazıları tepki gösterince kavga çıktı.
İmamoğlu, 27 Eylül'de Yuvam İstanbul kreşinin Sultangazi'de açılışı sırasında katılımın azlığından şikayet ederek CHP Sultangazi İlçe Başkanı Kemal Avseren'e, "Sen kendi üyene burada büyükşehir belediyesinin temelini duyurmuyorsan, rezillik" diyerek tepki göstermişti.
TIKLAYIN- CHP İstanbul İl Kongresi'nde kavga çıktı!
İstanbul İl Kongresi neden önemli?CHP'de İstanbul İl Kongresi, birkaç açıdan birçok şehre kıyasla önemli bulunuyor. Öncelikle 1200 kurultay delegesinin 196’sı İstanbul’dan gelecek. Dolayısıyla İstanbul’daki delegelerin, 4-5 Kasım tarihinde düzenlenecek kurultayda önemli bir ağırlığı olacak. Ayrıca 31 Mart 2024'te yapılacak yerel seçimlerde hem iktidar hem de muhalefet açısından en kritik büyükşehrin İstanbul olacağı düşünülüyor. |
Öymen: Cumhurbaşkanı adayının belirlenmesi sürecinde bunun ilçe, il örgütlerinde tartışılabiliyor olması gerekirdi
CHP Genel Başkan aday adayı Örsan K. Öymen de yaptığı konuşmada, "Bizim arkamızda genel merkez yok, belediye yok, sermaye sınıfı yok, medya-ticaret-siyaset üçgeni yok. Bizim sadece düşüncelerimiz var, ilkelerimiz var, ideolojimiz var, davamız var, hayallerimiz var. Başka da hiçbir şeyimiz yok. Benimle yola çıkmak isteyen herkesi burada yolumuza davet ediyorum. Önce Cumhuriyet Halk Partisi'nde devrim sonra Türkiye'de devrim diyorum" dedi.
Öymen, şunları söyledi:
"Parti içi demokrasi olmadığı zaman oligarşik bir yapı kilit kararları alır hale geldiği zaman çok ciddi lojistik, stratejik, ideolojik hatalar yapılıyor. Yine aynı şeyi yaşadık. Oy oranı yüzde 1'i, 2'yi geçmeyen siyasi partilere seçilebilecekleri yerlerden 39 milletvekillinin hediye edilmiş olması temsiliyet ilkesine aykırıdır. Halkın egemenliği ilkesine aykırıdır. Oy oranlarıyla milletvekili sayısı arasında bir orantısızlık olduğu zaman bunu sorgulamamız gerekiyor. Şimdi anayasa değişiklikleri gündeme gelecek, bu milletvekilleri Cumhuriyet Halk Partisi yönetiminden farklı bir yol izlerse AKP'nin dikta rejimini pekiştirecek yönde anayasa değişiklikleri yapılırsa ve bu milletvekilleri bu konuda AKP'nin dikta rejimiyle iş birliği yaparlarsa bunun sorumlusu kim olacak?
Cumhurbaşkanı adayının belirlenmesi, yine bunun ilçe, il örgütlerinde tartışılabiliyor olması gerekirdi. Kimin seçilme olasılığı daha yüksekse, bilimsel araştırmalar üzerinden bu şekilde bir yol alınması gerekiyordu. Cumhuriyet Halk Partisi ne yazık ki eski sistemde yüzde 20 ile 25 ile parlamenter sistemde başbakan olunabiliyordu, hükümet olunabiliyordu. Fakat şimdi bu 50 artı 1 ucube sistem yüzünden farklı hesapların yapılması gerekiyor. CHP Genel Başkanlığı ile cumhurbaşkanlığı seçimini iki ayrı kategoride değerlendirmek gerekiyor. Elbette Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı da eğer onun seçilme olasılığı daha yüksekse tercih odur, onun aday gösterilmesi gerekiyor ama bir başkası ise ona yönelmek gerekiyordu.
"Milliyetçilik, ümmetçiliğin anti tezidir"
Milliyetçilik asla ırkçılık değildir. Milliyetçilik, ümmetçiliğin anti tezidir. Bu anlamda laiklik ilkesini tamamlar. Öncelik vatandaş olmaktır. Türkiye Cumhuriyeti etnik kökeni, dini, mezhebi, felsefi görüşü ne olursa olsun Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmaktır. Öncelikli olan vatandaşlık bilincidir. Onunda temeli, omurgası anayasadır. Bizi Somalili, Sudanlı, Afganistanlıdan ayıran bir şeyin olması lazım, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı. Ne yazık ki milliyetçilik kavramını 'ırkçılık' olarak kullanan odaklar var. Ama Mustafa Kemal Atatürk'ün ve Cumhuriyet Halk Partisi'nin programı milliyetçiliği böyle tanımlamıyor. Devrimcilik, statükoculuğun, muhafazakarlığın antitezi devrimcilikle biz bu muhafazakar dayatmayı aşabiliriz. Sosyal demokrasi, demokratik solculuk; ekonomik ve sosyal adaleti hedefler, karma ekonomik modeli hedefler. Bu anlamıyla halkçılık ve devletçilik ilkelerini tamamlar.
Altı ok ile sosyal demokrasi arasına bir karşıtlık yaratmak bu partinin bölünmesine, parçalanmasına yol açar. Emperyalizm bunu istiyor. Cumhuriyet Halk Partisi'ni bir tarafta 'sosyal demokratım' diyenler, bir tarafta altı oku savunanlar. Bunları bir bütün olarak savunmalıyız. Birleşip bütünleşmek istiyorsak, partinin bölünmesini önlemek istiyorsak bunların parti programında ortaya konan sentezini özümsememiz gerekiyor. Kendi kendimize ilke icat edemeyiz. 1921 anayasasının övüldüğü bir 'kapsayıcı anayasa' dendi altılı masanın metinlerinde. Türkiye Cumhuriyeti'nin en özgürlükçü anayasası olan 1961 anayasasına 'vesayetçi anayasa' dendi. Cumhuriyet Halk Partisi böyle bir şeyin altına nasıl imza atar?"
Cihaner: Vekâlet savaşında belediyeler ya da tek adayla belirlenen il başkanları var
Kongrede konuşan CHP Genel Başkan aday adayı İlhan Cihaner ise şunları söyledi:
“Sakin olmayın lütfen o enerjinizi, öfkenizi diri tutun doğru yere yönlendirin birbirinize karşı değil. Partiyi sağa pazarlayanlara karşı kullanın, listelere gericileri dolduranlara karşı kullanın. Partide bir şeyler yapmak yerine imar rantı kovalayanlara karşı kullanın lütfen. Siyaset öfkesiz, idealsiz olmaz aksi takdirde şu anda hep gördüğümüz gibi hükümet komiseri suratlı adamların bizi temsil ettiği bir bataklık üzerine düşeriz onun için o öfkenizi daim tutun.
Bu sıralara çok moda oldu, ‘Birleşin, birleşerek kazanacağız’... Birleşmeyin! Irkçılarla, rantçılarla, sol gösterip sağ vuranlarla, umut tacirleriyle, ellerindeki belediye olanaklarını delege devşirmek için kullananlarla birleşmeyin, tam tersi bunlardan ayrılın.
Bu kongre yüksek olasılıkla kurultayı da belirleyecek bir dinamik içeriyor. Partinin nasıl olacağına, dünyanın nasıl olacağına karar vereceğimiz, verdiğimiz kararların onu belirleyeceği bir kongre olacak. Kurultay delegeleri de sizin içinizden çıkacak. Peki bu kurultay delegeleri hangi koşullarda oluşacak? Örgüt ve belediyeler arasında ilişki terse çevrilmiş durumda. Örgütlerimiz, belediyelerin bizlerde olduğu yerlerde belediyelerin vesayeti altında. Hatta birçok yerde bu vesayet ilişkisi işçi-işveren ilişkisine dönmüş durumda. Bir tarafta İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin etrafında toplananlar değişimciler, bir tarafta genel merkez ve onun etrafında toplanan statükocular veya genel merkezciler. Bunlar bir vekalet savaşı yürütüyorlar. Bu vekalet savaşında siyaset yok, bunların vekalet savaşında belediyeler ya da tek adayla belirlenen il başkanları var.
“Ne hikmetse yenilgi sonrası bizim siyasi parti elitlerimizin hepsi sol, sosyalizm, sosyal demokrasi, laiklik diyor"
Biz 2015’den beri bu partinin soldan, sosyal demokrasiden yana değişmesini savunan insanlarız. Kadro, ideoloji, yönetim olarak. Ne hikmetse yenilgi sonrası bizim siyasi parti elitlerimizin hepsi sol, sosyalizm, sosyal demokrasi, laiklik diyor. Bir dönem laiklik tehlikede değil diyenler, bir dönem ‘aman başörtüsüne karşı bir şey dersek bizi dinsiz sayarlar...’ bile bile laiklik demeye başladı. Kuşkusuz eğer yönetimdeyse bunu söyleyenler bir de geçmiş muhasebesi yapıp geçmişin hesabını vermek zorundalar. Onayı soldan yana alacaksınız, alkışı buradan alacaksınız ama buradan çıktığınızda aynı yerden devam edeceksiniz.
Ön tarafta siyasi parti elitlerimiz var bir de uber elitler var onlar zaten dinlemeden çekip gittiler. Ortalarda karar verecekler var, oy verecekler var. Yukarıda da tabanımız var. Eğer başarı istiyorsak ya ortadakiler, delegeler o iradeyi buraya yansıtacak ya da siz buraya ineceksiniz. Aksi takdirde bu dizayncı, sol karşıtı, özgürlük karşıtı partiyi ortanın solundan sağın ortasına taşıyan yapı yine devam eder.
Bu 15 yıllık süreçteki en büyük yalan Türkiye toplumunun yüzde 70’i muhafazakardır, sağcıdır. Yüzde 30’u solcu, Atatürkçü, demokrattır. ‘Dolayısıyla o yüzde 70’e ulaşabilmek için bizim de öyle olmamız lazım’ dedi. Türkiye toplumu öyle bir toplum değil. Bu, partiye siyasetsizliği getirdi. Verili güç ilişkilerinin olduğu yerde siyasetsizlik aslında kim güçlüyse siyaseti yeniden üretme anlamına gelir. Bu da en somut olarak ‘sağ yok, sol yok artık kalmadı’ denildiğinde aslında bu ‘sola gerek yok’ anlamına gelir ve bu sağcılıktır. Bu laflar söylendiği zaman şimdi değişimci diye ortaya çıkan arkadaşlarımız gıklarını çıkarmadılar hatta buna itiraz eden bizleri partinin lanetlileri haline getirdiler. Seslerini bile çıkarmadılar.
“Siz o alandan çekildiğinizde orasını iktidar belirler bu nedenle Türkiye toplumu olduğu gibi sağ kaydı"
Dokunulmazlık meselesi, orada da şehvetle savundular. Niye? Çünkü Türkiye toplumu muhafazakardı ve biz siyaseti AKP’nin etrafımıza dizdiği mayınların içerisinde yapmak zorundaydık. Neydi o mayınlar? Bir, Kürt meselesi, oraya gidersen sana bölücü derler. İki, laiklik meselesi, laiklik adına o kadar az şey kaldı ki bu ülkede, bu arkadaşlarımızın tamamı bu politikalardan sorumludur. Şimdi etrafımıza yeni bir mayın ekliyorlar, aile kurumunun karşısına LGBT bireylerinin insan haklarını koyarak bizi oraya sıkıştırmak istiyorlar. Bu gibi durumlarda ne yapılabilir? Karşıt hegemonik durum oluşturulur. Siz o alandan çekildiğinizde orasını iktidar belirler bu nedenle Türkiye toplumu olduğu gibi sağ kaydı. Bunun sorumluğu bizde, CHP’yi yönetenlerde, daha doğrusu şu önde oturanlarda; (eliyle balkonu göstererek) sizlerin suçu yok, sizleri yenilmiş görmüyorum. Asıl yenilen şu ön sıradaki parti elitlerinin politik tutumlarıdır, politik cinlikleridir.
Parti içi hukuku güvence altına almak zorundayız. O tüzük, program oyalaması ile bizi nasıl ikna edecek. Mevcut tüzüğü uygulamayan, aynı AKP gibi ‘mevcut anayasayı uygulamayanlar anayasa görüşülmez’ diyoruz ya mevcut tüzüğü uygulamayan bir yönetim anlayışı nasıl bizi ikna edecek.
Partide bir üçüncü yol öneriyoruz; partiyi ne değiştirmekten ne muhafaza etmekten ne yenilmekten bahsediyoruz. Partiyi yeniden inşa etmek durumundayız. İdeolojisini sol, sosyal demokrat bir çizgiye çeken, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’ne dönmüş siyasi parti elitlerinden ayrılmış bir yönetim yapısı ve en önemlisi de parti içi hukuk. Eğer bunlar sizler için bir şey ifade ediyorsa gelin omuz verin, gerçekten ihtiyaç olan şey cesaret.”
Tanrıkulu: Beni kurtlar sofrasına attılar
CHP PM üyesi, Diyarbakır Milletvekili Sezgin Tanrıkulu da yaptığı konuşmada, "Yakın zamanda linç edildim, linç edilmeye de devam ediliyorum ama bunun zeminini hazırlayanları da biliyorum. Beni kurtlar sofrasına attılar. Neredeyse bizim milletvekilimiz (değil) demeye getirdiler. Burada isim vermeyeceğim ama içim dolu bunu bilin. Yaptıkları açıklamada, benden söz ederken ‘Diyarbakır Milletvekili’ dediler ‘milletvekilimiz’ bile diyemediler" dedi.
Tanrıkulu şunları söyledi:
“İnsan haklarına sahip çıktığım için yaşam hakkına sahip çıktığım için birçok tehdit aldım. Yaşamıma dönük de tehdit aldım. Bana dönük yapılan tehditler, inanın buradan Diyarbakır’a yol olur ama vız gelir tırıs gider bunu da bilin. Serzenişlerim var onu da söyleyeceğim. Bütün bu süreçte CHP’ye katıldığım andan itibaren tabii AK Parti’nin trol ordusundan, medyasından büyük tehdit aldım. Linç edildim, hedef gösterildim. Ama aynı zamanda partimiz içerisinden de bir grubun maalesef ama maalesef nefret söylemine yakın itirazlarıyla karşılaştım. Neydi o biliyor musunuz ‘Ne işin var CHP’de. Bu lafı o kadar çok duydum ki parti içerisinde, Sıkıysa git Diyarbakır’dan memleketinden seçil’... Değerli arkadaşlar İstanbul Türkiye’dir. Ne kadar Trabzon ise o kadar Diyarbakır’dır. Ne kadar Sinop’sa o kadar Ağrı'dır, İstanbul Türkiye’dir.
"En çok dostun gülü yaralar beni"
Şimdi İstanbul milletvekillerine soruyorum, partimize soruyorum acaba gerçek İstanbul’un kaç milletvekili var? Ama bu itiraz parti içerisinden sadece bana geldi, sadece bana. O da şuydu; bir, insan hakları savunucusu olduğum için, iki; Kürt olduğum için. Bu itiraz hep karşıma geldi. Şimdi yine o zihniyetle mücadele ediyorum. Yakın zamanda linç edildim, linç edilmeye de devam ediliyorum ama bunun zeminini hazırlayanları da biliyorum. Beni kurtlar sofrasına attılar ilk başta. Neredeyse bizim milletvekilimiz (değil) demeye getirdiler. Burada isim vermeyeceğim ama içim dolu bunu bilin. Yaptıkları açıklamada, benden söz ederken ‘Diyarbakır milletvekili’ dediler ‘milletvekilimiz’ bile diyemediler. ‘CHP Milletvekili’ bile demediler. Ben buradan ilan ediyorum CHP Diyarbakır Milletvekiliyim bunu sizlerin kafasına kazıyacağım.
Pir Sultan’ın dediği gibi ‘En çok dostun gülü yaralar beni’ bunlar şikayet değil ben mücadeleye devam ederim. Tek başıma devam ederim ve örgütümle gençlerle devam ederim. Ama CHP’yi bu kibirden kurtarmamız lazım. CHP’yi devlet çizgisinden bir muhalefet yapan bir anlayıştan kurtarmamız ve değiştirmemiz lazım. Devlet çizgisinden AKP’nin çizdiği sınırlar içerisinde muhalefet yapılmaz. Biz AKP’nin bize çizdiği sınırları yıkmalıyız. Yeni bir yol bulmalıyız. Bu partinin kadınlardan, gençlerden, ezilenlerden yana olması lazım. Çekinerek, korkarak mahcup bir biçimde yapmaması lazım. CHP demokratikleşmeden Türkiye demokratikleşemez. Kendi milletvekili ile dayanışma göstermezse Türkiye’de dayanışmayı örgütleyemez. Yolumuz açık ve yeni bir Türkiye’yi hep beraber inşa edeceğiz."
Uyar: Eğer sizin "değişim" dediğiniz rahat rahat ahbap-çavuş ilişkileriyle milletvekili listeleri yazabilmekse kusura bakmayın biz orada yokuz
CHP Genel Başkan Yardımcısı Hasan Efe Uyar da konuşmasında, "Altı tane genel başkanla iki tane büyükşehir belediye başkanıyla müşterek inşa edilen bir sürecin sorumluluğu tek bir adama atfedilemez. Bu adil değildir. Buradan bir değişim çıkarılamaz. Eğer sizin 'değişim' dediğiniz Cumhuriyet Halk Partisi'nin makamlarında konforlu alanlar temin etmekse, eğer sizin değişim dediğiniz rahat rahat ahbap-çavuş ilişkileriyle milletvekili listeleri yazabilmekse, eğer sizin değişim dediğiniz belediye başkanlıkları pazarlayabilmekse kusura bakmayın biz orada yokuz. Biz o değişimde yokuz. Bunları yaparken sizin 'değişim' dediğiniz 'vurun abalıya' demekse bir tane adamı hedef göstermekse, kellesini istemekse biz orada da yokuz, o kelleyi de size vermeyiz" dedi.
Uyar, şunları söyledi:
"Benden önce konuşma yapan birçok kıymetli konuşmacı oldu. Hep aynı gündeme çekildik. Demek ki bu ülkenin hiçbir sorunu yok, demek ki bu ülkede AKP rejimi tarafından, saray rejimi tarafından yaratılan hiçbir problem yok. Demek ki 28 Mayıs'ta her şey daha iyi oldu. Sanki aradan geçen o 4 aylık süreçte yaşam koşulları ağırlaşmamış gibi sanki aradan geçen o 4 aylık süreçte döviz kurları rekor kırmamış gibi akaryakıt fiyatları rekor kırmamış gibi halkın temel ihtiyaçlarına ulaşması hiç zorlaşmamış gibi sanki o 28 Mayıs sürecinden sonra milyonlarca emekçi için bir asgari ücret masası, milyonlarca memur için bir toplu sözleşme masası kurulmamış, o masada emekleri gasp edilmemiş gibi sanki bu ülkenin milyonlarca yurttaşı iktidar eliyle ezilmemiş gibi açlık sınırının altında ücretlerle yaşamaya mahkum bırakılmamış gibi tek bir şeyi konuşuyoruz. AKP rejiminin ülkeye ektiği sorunlara Cumhuriyet Halk Partisi olarak paravan oluyoruz. Kendim de dahil hepimizi tebrik ediyorum.
28 Mayıs süreci bitti bir değişim süreciyle bir değişim dalgası ve söylemleriyle karşı karşıya kaldık. Ben genç bir arkadaşınız olarak neyi değiştireceğimizi, neyi dönüştüreceğimizi algılayamadım, anlayamadım. Bu değişim çağrılarının içinde de ne yazık ki adaletsizlikler, haksızlıklar gördüm. Altı tane genel başkanla iki tane büyükşehir belediye başkanıyla müşterek inşa edilen bir sürecin sorumluluğu tek bir adama atfedilemez. Bu adil değildir. Buradan bir değişim çıkarılamaz. Eğer sizin 'değişim' dediğiniz Cumhuriyet Halk Partisi'nin makamlarında konforlu alanlar temin etmekse, eğer sizin değişim dediğiniz rahat rahat ahbap-çavuş ilişkileriyle milletvekili listeleri yazabilmekse, eğer sizin değişim dediğiniz belediye başkanlıkları pazarlayabilmekse kusura bakmayın biz orada yokuz. Biz o değişimde yokuz. Bunları yaparken sizin 'değişim' dediğiniz 'vurun abalıya' demekse bir tane adamı hedef göstermekse, kellesini istemekse biz orada da yokuz, o kelleyi de size vermeyiz.
"Eğer Kürt sorununu dilinize doluyorsanız insanların ana diline sahip çıkacaksınız"
Cumhuriyet Halk Partisi yüz yıllık koca bir çınar, yüz yıllık büyük bir filiz. Cumhuriyet Halk Partisi tarihi boyunca çok kez değişmiştir, dönüşmüştür. Yine yapar. Cumhuriyet Halk Partisi kendisini de değiştirmeye ülkesini de dönüştürmeye muktedirdir. 'Değişim' diyenler birçok meseleyle ilgili yüzeysel yorumlarda bulundular, altını dolduramadılar. Diyorlar ki, 'Kürt sorununu çözeceğiz.' Bu partinin kadroları olarak bir değişim yapacağız ama nasıl yapacağımızı anlatayım. Eğer Kürt sorununu dilinize doluyorsanız insanların ana diline sahip çıkacaksınız. Biz bu ülkenin sorunlarını çözeceğiz, değişeceğiz. Bir nevruz kutlamasında, Diyarbakır'da polis kurşunuyla sırtından vurulan Kemal Kurkut'un yanında durarak biz bu değişimi yapacağız. Çocuk bedenleri havan topları tarafından param parça edilen Uğur Kaymaz'ın, Ceylan Önkol'un yanında durarak biz bu değişimi yapacağız. Roboski'de bombalanan köylülerle yan yana durarak biz bu değişimi, dönüşümü yapacağız. Biz bir değişim yapacağız ama biz o değişimde İstanbul Sözleşmesi'nden çıkılıp canları tehlikeye atılan kadınlarla yan yana durarak bu değişimi yapacağız.
"Bu ilçe başkanları yerel yönetimlerin duyuru ilan panoları mı olsunlar?"
Biz bir değişim yapacağız Armutlu'da Dilek Doğan olarak, Gülsuyu'nda Hasan Ferit olarak o değişimi yapacağız. Direnen Agrobay işçilerinin yanında olarak, direnen Trendyol Depo işçilerinin yanında olarak, Dersim'de direnen Aksa Fedaş işçilerinin yanında durarak bir değişim yapacağız. Bizim tavrımız bu olacak. Biz bir fabrika da bir işçi direnişi varsa o fabrikanın sahibi o fabrikanın patronu bizim arkadaşımızdır, eşimiz, dostumuzdur. Biz o fabrika bahçelerine gitmeyelim demeyeceğiz. Biz meseleye emek sermaye çelişkisinden yana bakacağız. Safımız, tavrımız her zaman emekten, emekçiden yana olacak. Biz böyle bir değişim öreceğiz biz böyle bir değişim ön göreceğiz. Bir değişim anlayışını da bu partinin ilçe başkanları üzerinden söylemek isterim. Benim yol yürümekten gurur duyduğum, aynı yolu paylaşmaktan onur duyduğum bu partinin yürekli, namuslu ilçe başkanları var. Bir şeyleri değiştirirken ilçe başkanlarına nasıl bakacağız? Bu ilçe başkanları yerel yönetimlerin duyuru ilan panoları mı olsunlar? Bu ilçe başkanları kurumsal bir şirketin hakkı az teslim edilmiş beyaz yakalı yöneticileri mi olsunlar? Yoksa bu partinin ilçe başkanları bu ülkenin demokratikleşme mücadelesinin ve halkın hakları mücadelesinin öncüleri mi olsunlar? Ben ikincisini isterim.
Burası Cumhuriyet Halk Partisi, siyaset yapmış olduğumuz partinin özelliklerini, geçmişini, aidiyetini iliklerimize kadar hissedelim. Yapmak istediğimiz başka şeyler varsa bir durup kendimize gelelim. Burası AKP taktikleriyle, burası AKP kültürüyle, burası kamu kaynakları kullanılarak dizayn edilecek bir parti değildir. Burası Cumhuriyet Halk Partisi. Cumhuriyet Halk Partisi böyle teslim alınamaz. Biz yüz yıldır hiçbir zaman teslim olmadık. Biz Bandırma Vapuru'na binerken mi teslim olduk? Biz 12 Mart'ta 1971'de mi teslim olduk? Biz 12 Eylül sonrasında Zincirbozan’da mı teslim olduk? Biz 1 Mart'ta mı teslim olduk? Biz bugün teslim olalım. Cumhuriyet Halk Partisi bu ülkenin zapt edilemeyen ve teslim alınamayan tek kalesidir. Biz iyi ki o Cumhuriyet Halk Partisi'nin o büyük ailenin fertleriyiz. Ne mutlu ki bizler kadın, erkek eşitliğinden yanayız. Ne mutlu ki bizler savaşa karşı barışı savunanlarız. Ne mutlu ki gericiliğe karşı laiklik bayrağını dalgalandıranlarız. Ne mutlu ki faşizme karşı demokrasiyi savunanlarız. Ne mutlu ki cumhuriyetçiyiz ne mutlu ki Cumhuriyet Halk Partiliyiz. Ne mutlu eğri zamanda doğru yerde durana."
Günaydın: Ekmeleddin İhsanoğlu iyi olur' diye avuçlarını patlatırcasına alkışlayanların, dokunulmazlıklarının kaldırılmasına karşı çıkmayanların hiçbir sürece eleştiri getirme hakkı yoktur
Kongrede konuşan CHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın, şunları söyledi:
“Biz tüzüğümüz uyarınca Siyasi Partiler Yasası uyarınca iki yılda bir yıl zaten kurultay yapmalıyız. Bu kurultaylar yorulmuş örgütlerimizin yenilenmesi için yoldaşlık duygularımızı tazelememiz için yapılan kongrelerdir. Kongre, kurultay süreçleri birbirimizi zayıflatmak zavallı kişisel kariyer planlarımızı öne koymak için yapılan yerler değil. Genel Başkan’ın eteğine tutunarak siyaset yapmak isteyenlerin bağıra çağıra konuşma yapacağı yerler değildir buralar.
Geçmişte çok şey yapıldı. Biz bütün bu olaylar içerisinde nasıl tavır aldık. Özeleştiri yapmayan insanların bir başkasını eleştirebilme hakkı yoktur. Bu süreçlerin tamamında nasıl bir tavır takındığımızı büyük bir açıklık içerisinde söylemek zorundayız. Ben buradan söylüyorum. Burada Ekmeleddin İhsanoğlu domine edildiği zaman, 'Ekmeleddin İhsanoğlu iyi olur' diye avuçlarını patlatırcasına alkışlayanların hiçbir sürece eleştiri getirme hakkı yoktur. Ne yapacaktık, ‘Çok iyi olur mu diyecektik.’ Milletvekilleri dokunulmazlıklarının kaldırılması sürecinde buna karşı çıkmayanların ‘milletvekilleri dokunulmazlığı kaldırılsın’ diyenlerin burada eleştiri getirme hakkı yoktur. 2017 Tüzük Kurultayı’nda mevcut tüzüğümüzü daha da geriye götürecek bir tüzük anlaşmasına imza atanların biz o tüzük kurultayının önüne gelip de ‘Yapmayın bu partiye kıymayın’ derken şakır şakır o tüzük kurultayını geçirenlerin burada eleştiri hakkı yoktur.
Ben buraya konuşmaları dinlemek ancak bir konuşma yapmamak üzerine gelmiştim, ancak şunu gördüm, burası sağduyulu hatta çok güzel bir sol duyuyla yürüyen herkesin herkesi dinlediği herkesin birbirinin farklılıklarına rağmen dile getirdiği bir yerdi. Dışarıda dedim ki tek istisnası olabilir eğer konuşmacılardan bazıları kongreyi özellikle germek isterlerse ve bu gerginlikten de çıkar umarlarsa ancak böyle gerilir bu kongre. Buraya bir konuşmacı çıkıyor ‘CHP teslim alınmadı size mi teslim olacağız’ diyor. Kimi kastediyorsun? CHP’de iki adayımız var birisi Cemal Canpolat birisi Özgür Çelik. İkisi de kardeşimiz. İkisi de el ele girmişler ikisi de birlikte olaylara tepki gösteriyorlar. Birlikte bir demokratik tutum gösteriyorlar. Bizim beraber olmamız gereken yer budur. Sen bunlardan herhangi birisi kazanırsa CHP’yi teslim alacak bir yapı olarak görüyorsan yazıklar olsun sana.
CHP muhalefetin önderi olmak zorundadır. Biz bu kongreden güçlenerek çıkmak zorundayız. Biz bu kongreden birliğimizi, bütünlüğümüzü yükselterek çıkmak zorundayız. Ben inanıyorum ki bu kurultay bittiği zaman sonuç ne olursa olsun birbirimizin yanına omzumuzu koyacağız ve birlikte önce yerel seçimler için, arkasından faşizmle mücadele için hep beraber davranacağız. Ne zaman örgütle bir tartışmaya giren olduysa uzun vadede her zaman örgüt haklı çıkmıştır. Çünkü örgütün emekçisi sokağın, halkın içindedir. Biz aydın namusu içerisinde, zavallı kişisel kariyer planlarımızı bir tarafa bırakarak partinin ve ülkenin iyiliği için hep beraber çalışacağız. Partimizi ve bu ülkeyi hep beraber bir yerlere getireceğiz."
Kaftancıoğlu tekrar kürsüde: Beni protesto eden arkadaşlarıma teşekkür ediyorum, benim gibi en güçlü zamanında istifa eden varsa gelsin
CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu, bir kez de delege olarak kürsüye çıkarak, “Siz mağdur edilirken ‘Örgütün sesini duyuramadım’ diye istifa eden eski il başkanınız söylüyor. ‘Koltuklar’ diyoruz, değil mi? Koltuklar, koltuklar; 3, 4, 5 dönem koltuklar... Benim gibi en güçlü zamanında istifa eden varsa gelsin. Demokrasi budur. Söylediğiniz şeyi önce kendiniz yapacaktınız” dedi.
İlk konuşmasına başlarken partililer tarafından protesto edilmesine de değinen Kaftancıoğlu, şunları söyledi:
“Hiç kadın delege söz almayınca kadınlar adına konuşayım dedim”
Divana sordum, hiç kadın delege söz aldı mı diye. Sevgili kadınlar, söz alın ve konuşun. Bütün kadın yol arkadaşlarım, hiç kadın delege söz almadı deyince ben de birkaç cümle bütün kadınlar adına edeyim dedim. Kadınlar adına edeyim çünkü kadınlar huysuz olabilir. Evet, uyumsuz olabilir ama kadınlar daha net. Öyle ima, siyaset falan bilmiyorlar. Öyle, böyle, şöyle demiyorlar. Madem hiç kadın delege söz almadı, kadınlar adına bu ülkeye aydınlığı nasıl getireceğimizi birazcık konuşalım. Bu arada şunu söyleyeyim. Salonda beni protesto eden bütün arkadaşlarıma teşekkür ediyorum. Demokrasi tam da böyle bir şey. Bunu asla unutmayın ancak henüz arkadaşlarım beni protesto etmeden sosyal medyada ‘Canan Kaftancıoğlu yuhalandı’ diyenler var ya, işte onlara karşı kim olursa olsun hep beraber mücadele edeceğiz. Demokrasi zaten budur; eleştiridir, öz eleştiridir.
TIKLAYIN - CHP İstanbul İl Kongresi'nde İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu yuhalandı
“‘Örgüt’ demeyenler ‘sosyal demokrasi’ diyor”
Demokrasi, fikrin karşısına bağırarak, çağırarak, atarlanarak değil; fikrin karşısına fikirle karşılık vermektir. Demokrasi, özgüvendir. Özgüven de nereden gelir, biliyor musunuz? Söylediklerimizden gelmez. Özgüven, yaptıklarımızdan ve yapmadıklarımızdan gelir. Bütün konuşmacıların konuşmalarında çok hak verdiğim şeyler var. Çok katıldığım şeyler var. Katılmadığım şeyler de var ama hiç öfkelenmiyorum. Ancak böyle dinlemek sosyal demokrasiyi getirir. ‘Örgüt’ diyoruz, değil mi? ‘Koltuklar’ diyoruz, değil mi? Birinci dönemimde siyasi yasaklı değilken örgütün sesini, belediye başkanlığı ve meclis üyeliği sesini herkes kapalı kapılar ardında sizin dediğiniz şeyleri yapıyordu. Siz mağdur edilirken ‘Örgütün sesini duyuramadım’ diye istifa eden eski il başkanınız söylüyor. ‘Koltuklar’ diyoruz, değil mi? Koltuklar, koltuklar; 3, 4, 5 dönem koltuklar... Benim gibi en güçlü zamanında istifa eden varsa gelsin. Demokrasi budur. Söylediğiniz şeyi önce kendiniz yapacaktınız. Koltuktan vazgeçmiştim sizin için, o seçim zamanı yüzünüze bakılmayan sizin, o işsizken işe girmek için, yani neler yaptığınızı benim bildiğim hiçbir şey yapamadığım siz son bir aydır çok değerli oldunuz ya, sizin hakkınızı savunurken ‘örgüt’ demeyenler nerede? Gelmiş burada, ‘sosyal demokrasi’ diyor.
“Kadınlar sussun diye uğraşanlar var”
(Salondan sloganlar yükseldi) Protestolar da çok kıymetli. Ben arkadaşlarıma çok teşekkür ediyorum. Henüz arkadaşlar protesto etmeden haber yapanlar hariç. Daha onlarla çok işimiz var. Eşitlik ve adalet ayrı şeylerdir. Burada çıktınız. Burada sevgili kadın delege arkadaşlarıma da sesleniyorum. Kadın-erkek eşitliği vesaire. Sizler bunu konuşurken ‘Listelerde kadınlar çizin, onu yazın’ diye şu anda iki tarafta da liste yapıyorlar. Tarihin ilk ötekisi kadınlar. Çıkıp ‘Biz de konuşalım’ dediklerinde siz erkekler, çok güzel konuşuyorsunuz ya, her şeyi çok biliyorsunuz, sosyal demokrasiyi kendiniz yaşıyorsunuz, değil mi? Yaptıklarınız, kadınlar konuşmadığı, konuşturulmadığı için. Çünkü kadınlar herkesle aynı şeyi söylemiyor. Çünkü kadınlar, doğru ya da yanlış ima etmiyor. İma siyasetini beceremiyor. Kadınlar net, kesin konuşuyor. O nedenle eşitlikçi bakış açısına sahip erkekler, içinizdeki Cumhuriyet Halk Partisi öyledir. Kadınları anlayabilir ama onun dışında kadınlar sussun diye uğraşanlarınız var.
“Kaynaşın, birlikte slogan atın”
AKP yargısının cezalandırmasının bile içine koymadığı madde nedeniyle kadın kürsüde konuşmasın diye uğraşanlar var. Kimdir arkadaşlar? Hangi kadın hakları diyorsunuz? Bunları da unutmayın. Kadını özgürleştirirsek lafta değil, biz özgürleşeceğiz. Biz özgürleşeceğiz ama cümle içinde çok güzel geçiyor, ‘Kadınlara şu hakları da veriyoruz’. Sevgili kadın kardeşlerim, lütfen bu kürsülerde siz de çıkıp konuşun diye söz aldım. Bütün konuşmacıların fikirleri çok önemli. Hakikaten insanları etkilemek, yaftalamak kolay. Burası Cumhuriyet Halk Partisi. Cumhuriyet Halk Partisi’nin ilkeleri, değerleri, teamülleri vardır. Cumhuriyet Halk Partisi ilkelerini önce kendi içimizde yaşayacağız. Yukarıda genç kardeşlerim var, görüyorum. Yaşı 50’nin üzerindekilerin sizi kutuplaştırmasına asla izin vermeyin. Şöyle bir kaynaşın, birlikte slogan atın. Hepiniz Cumhuriyet Halk Partisi’nin evlatlarısınız.
“Baron siyasetine karşı olalım”
Siz farkında değilsiniz. Ben şu anda örgütün duygusunu, ruhunu sizinle birlikte hissederken biz şimdi çimeniz. Hep beraber bu çimenler canlılığını hissederse, hep beraber o çimenler büyürse yıllarca, yıllarca, yıllarca o çimenlerin üzerinde sürekli tepişen filler, baronlar yok olur. Kim olduğu önemli değil onların. Cumhuriyet Halk Partisi’nde baron siyasetine karşı olalım. Baron siyasetinin karşısında baronlaşmaya çalışanlara da karşı olalım. Örgütü de sadece kongre zamanı hatırlayanlardan olmayalım. İki tane kıymetli adayımız var. Bu örgüt vefayı da cefayı da bilir. Bu örgüt yoklukta ve yoksullukta nasıl davranacağını da bilir. Bu örgüt, evine ekmek götürmeyip İl Başkanlığı’nın binası yapılırken gelip bir tuğla koymayı da bilir. Bu örgütün üzerinde kimse, hele ki gençler siz, asla üzerinde tepinilmesine izin vermeyin diyorum. Hepinizi bir kez daha söz almamış bütün kadınlar adına selamlıyorum. İnanıyorum o kadınlar, kürsülerde çok daha fazla olacaktır.”
Eski CHP İstanbul İl Başkanı Salıcı: Mahcubiyetçi değişime geçit veremeyiz
Eski CHP İstanbul İl Başkanı Salıcı ve PM üyesi Oğuz Kaan Salıcı da konuşmasında şunları kaydetti:
“Sayın Kumkumoğlu (Ali Kemal Kumkumoğlu) güzel bir konuşma yaptı. Dedi ki, ‘Özgür Çelik, televizyona çıktı ben sayın Kılıçdaroğlu’na destek vereceğim seçilirsem’ dedi. Ben onu dinlemedim, duymadım da eğer öyle dediyse saygı duyarım. Ama sayın Kumkumoğlu, sayın Özgür Özel’in bundan haberi yok. Sayın Özgür Özel’in beyanı var ben dinledim. Diyor ki, ‘İstanbul seçim sonuçlarını bekliyoruz. Değişim kazanırsa işimiz kolay. Değişim kaybederse başa baş bir yarış olacak’ diyor. Özgür’ün bundan haberi yok, birisinin değerli dostumuz Özgür Özel’e burada bir değişim tartışması olmadığını, eğer yoksa söylemesi lazım. Eğer varsa açık açık çıkıp ‘biz değişimden yanayız, kazanırsak Kemal Kılıçdaroğlu dahil değiştireceğiz’ demesi lazım. Mahcubiyetçi değişime geçit veremeyiz. Eğer görüşümüz değişimden yanaysa başım üstüne, çıkarız göğsümüzü gere gere kendi görüşümüzü söyleriz. Eğer görüşümüz mevcut genel başkanın devam etmesi, ama partide birçok değişikliğin, yenilenmenin yapılması, uzun vadeli yapısal reformların önünün açılmasıysa bunu da çıkıp benim söylediğim gibi söylersiniz."
İki aday da konuştu: Özgür Çelik "Bizim kavgamız kendi yoldaşlarımızla değil, bu çürümüş düzenle" dedi; Canpolat "Sağa kucak açma süreci bugünden itibaren bitmiştir" diye seslendi
İstanbul Haliç Kongre Merkezi’nde düzenlenen CHP 38. İstanbul İl Kongresi’nde aday olan Cemal Canpolat ve Özgür Çelik, delegelere seslendi.
Canpolat, konuşmasında, "Yenileşmeyi dışardan atananlarla değil, örgütle yapacağız, gençlerle, kadınlarla yapacağız. Sağa kucak açma süreci bugünden itibaren bitmiştir. Kendi solumuza, sosyalistlere, sosyal demokrasiye döneceğiz. 20 yıldır CHP tüzüğünü bile değiştirmeye kalktığında, 'tüzük değişmesin ön seçim kalsın' diyen milletvekillerini dışarıda bırakanlar değişimden bahsedemezler. Benim verilmeyecek hiçbir hesabım yok" dedi.
Çelik ise, "Bizim kavgamız kendi yoldaşlarımızla değil, bu çürümüş düzenle. Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu hepimizin genel başkanı. Genel merkezimiz hepimizin evi. İlçe kongrelerinde olduğu gibi insanları genel başkan karşıtı ilan etmek çok yanlış oldu. Hepimizin genel başkanımıza sonsuz saygısı var" ifadelerini kullandı.
"Özgür Çelik'in açıklarını bulma ekibi kuruldu"
Çelik'in konuşmasının satır başları şöyle:
“Seçim sonrası yaptığım tüm ziyaretlerde, konuştuğum her yaş ve kesimden insanımızda gördüm ki toplumda bir umut yorgunluğu oluşmuş. Bilinmelidir ki halkımız bu sonucu kabullenmedi. Partimize umut bağlayan milyonlarla özeleştiri vererek yeniden kucaklaşmamız gerektiğini biliyoruz. Bunun için asla mücadeleden vazgeçmeyecek ve çok çalışacağız.
6 yıllık İlçe Başkanlığı deneyimim var. Partimin her kademesinde aldığım görevlerle tecrübelerim var. 5 seçim boyunca edindiğim sandık güvenliği deneyimim var. Partiyi makamdan değil sokaktan ve sahadan yönetme pratiğim var. Umudu yeniden yeşertecek enerjimiz ve gücümüz var."
Hedefimiz İstanbul'da 25 belediye kazanmak: "Hedefimiz İstanbul Büyükşehir Belediyesini yeniden kazanmak, en az 25 ilçede iktidar olmak, İstanbul’da meclis çoğunluğunu sağlayarak tüm engellemeleri ortadan kaldırmak.
Havuz medyasında hakkımda haber yaptırılmasına rağmen nezaketten asla taviz vermedim. Üzülerek ifade ediyorum ki, “Özgür Çelik’in açıklarını bulma ekipleri” kuruldu. Ancak bir sonuca ulaşamadılar. Geçmişimle büyük bir onur ve gurur duyuyorum. Babam ve annem burada. Bugüne kadar onların başını hiç öne eğdirmedim. Annemin, babamın ve hepinizin huzurunda söz veriyorum. Bu güzel ülkemiz için doğruluktan ve dürüstlükten ayrılmadan var gücümle çalışmaya devam edeceğim.
Bizim kavgamız kendi yoldaşlarımızla değil, bu çürümüş düzenle. Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu hepimizin genel başkanı. Genel merkezimiz hepimizin evi. İlçe kongrelerinde olduğu gibi insanları genel başkan karşıtı ilan etmek çok yanlış oldu. Hepimizin genel başkanımıza sonsuz saygısı var. Genel Başkanımız çok büyük mücadelelerden geliyor. Partimizde çok büyük emeği var. Genel Başkanımız adalet yürüyüşünün öncüsü. Toplumun tüm kesimleriyle kucaklaşmanın öncüsü. Genel Başkanımızı bu tartışmaların içine çekenleri sizlerin yüksek takdirlerine bırakıyorum. 30 yıl sonra kitaplarda Genel Başkanımızın yürüyüşü yazılacak.”
Canpolat: Yenileşmeyi içeriden yapacağız
Çelik'in ardından kürsüye Cemal Canpolat geldi. Canpolat'ın açıklamalarından öne çıkanlar şu şekilde:
"CHP’nin geleneklerinin her gün biraz daha tartışıldığı bir dönem yaşıyoruz. Sayın Canan Kaftancıoğlu’nun yuhalanması CHP geleneklerine uygun bir hareket değildir. Bu parti için 9 buçuk yıl hapisle cezalandırılmış, kendi çocuklarının hedef haline geldiği Canan Kaftancıoğlu’nun burada talimatla yuhalatılmasını kınıyorum.
"Belediye başkanı olduktan sonra CHP örgütünü dışarıda bırakmayı kabul edemiyorum. CHP'lilerin başka partiler üzerinden işe girmesini içime sindiremiyorum. CHP'den istifa edip İYİ Parti üzerinden işe girme dönemi pazar gününden itibaren bitecektir. Sağ siyasetle belediyecilik olmaz. AKP'nin devşirme kadrolarıyla belediyecilik yapamazsınız. İYİ Parti kadrolarıyla solcu belediyecilik yapamazsınız. Pazartesi gününden itibaren her belediye başkanı kendi alanında olacak, kendi alanında mücadele edecek.
Biz de belediye başkanlarımıza sahip çıkacağız, baş tacı yapacağız, örgüt işlerine bakacağız. Örgüt işlerinde taraf olursanız, bir tarafı karşınızda bulursunuz. Hiçbir belediye başkanımız, CHP kongrelerinde örgütü baskı altına alarak, örgütü dizayn etmeye kalkarak, kendi ilçe başkanını milletvekili yapıyorsunuz. Kendi ilçe başkanınızı gençlik kolu başkanı yapıyorsunuz. Kendinize il başkanı seçmiyorsunuz, özel kalem müdürü seçiyorsunuz. CHP, özel kalem müdürleri ile yönetilemez"
TIKLAYIN - İmamoğlu'ndan Cemal Canpolat'a tepki: Çok çirkinleştirdiler, yalanlarında boğulsunlar
Hiçbir belediye başkanı listemde yok (Ekrem İmamoğlu'nun listesinde olmamasıyla ilgili açıklama): Hiçbir belediye başkanı listemde yok ben listeye örgütü koydum. Bir kez daha söylüyorum, belediye başkanları kendi alanlarına çekileceklerdir. Kamucu, sosyal, solcu belediyecilik yapacaklardır. AKP'nin devşirme kadrolarıyla belediyecilik yapamazsınız.
Örgüt işlerinde taraf olursanız diğer tarafı karşınızda bulursunuz. hiçbir belediye başkanı CHP örgütünü baskı altına alarak, kendi ilçe başkanınızı milletvekili adayı, il başkanı yapıyorsunuz. Kendinize il başkanı değil özel kalem müdürü seçiyorsunuz.
Bu partinin bir çöpünü yedi diyenlerin alnını karışlarım. Biz konuşursak siz sokağa çıkamazsınız. Hayatında hiç devrimci mücadelenin içinde olmayan, solcu olmayanlar bile devrimcilikten bahsediyor, bu güzel bir olay. Benim listemde Gezi direnişinde ekmek almaya gittiğinde 14 yaşında öldürülen Berkin Elvan'ın babası var. Bu toplum bedel ödüyor. Onların sırtında siyaset yapanlar, onları görmüyor. Benim listemde aynı gelenekten geldiğim, Deniz Gezmiş'in kardeşi Bora Gezmiş var. Biz el bebek gül bebek buraya gelmedik, icazetle il başkanı adayı olmadık, dişimizle tırnağımızla bugünlere geldik.
Yenileşmeyi dışardan atananlarla değil, örgütle yapacağız, gençlerle, kadınlarla yapacağız. Sağa kucak açma süreci bugünden itibaren bitmiştir. Kendi solumuza, sosyalistlere, sosyal demokrasiye döneceğiz. 20 yıldır CHP tüzüğünü bile değiştirmeye kalktığında, 'tüzük değişmesin ön seçim kalsın' diyen milletvekillerini dışarıda bırakanlar değişimden bahsedemezler. Benim verilmeyecek hiçbir hesabım yok."
İmamoğlu'ndan Canpolat'a tepki: Çok çirkinleştirdiler, yalanlarında boğulsunlar
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı İmamoğlu, CHP İstanbul İl Kongresi'nde kendisini eleştiren ve suçlamalarda bulunan başkan adayı Cemal Canpolat'a tepki gösterdi.
Canpolat'ın konuşmasının ardından İmamoğlu, salondan ayrıldı. Oy kullanmak için tekrar Haliç Kongre Merkezi'ne gelen İmamoğlu, partililerle konuşurken, "Çok çirkinleştirdiler, çok yalan konuştular. O yalanlarında boğulsunlar ama biz tertemiz yürüyeceğiz" dedi.
Özgür Çelik'ten il başkanı olarak ilk konuşma
CHP 38. Olağan İstanbul İl Kongresi’nde İl Başkanlığı’na Özgür Çelik seçildi. Delegelerin 342’sinin oyunu Çelik alırken Canpolat ise 310 oyda kaldı. Çelik, “Bu kongre tarihi bir kongre demiştim. Bu bir başlangıç. İstanbul’dan Türkiye’ye umudu yaymanın başlangıcı, yeniden İstanbul’u kazanmanın başlangıcı, tüm Türkiye’yi kazanmanın başlangıcı” dedi.
Partinin 4-5 Kasım’da yapılacak 38. Olağan Kurultayı’na gidecek 196 delegenin de seçildiği kongrede Çelik, 660 delegeden 342’sinin oyunu alarak il başkanı seçildi. Canpolat ise 310 oyla rakibinin 32 oy gerisinde kaldı.
Sonuçların açıklanmasının ardından zafer konuşması için sahneye çıkan Çelik, rakibi Canpolat ile CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’nu davet etti. Bu sırada salonda olmayan ikiliye Çelik’in daveti karşılıksız kaldı.
"Biz zafer konuşmasını İstanbul’u yeniden kazandığımızda yapacağız"
Kongreyi takip etmek için gelenlere teşekkür eden Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bugün burada tarihi bir kongreyi gerçekleştirirken günün erken saatlerinden itibaren burada olan kocaman yürekli örgütümüze sonsuz ve yürekten teşekkür ediyorum. Verdikleri oylarla parti içi demokrasimizin öncüleri olan kıymetli il delegelerimize sonsuz ve yürekten teşekkür ediyorum. Partimizin çeşitli kurullarında görev yapan tüm yöneticilerimize sonsuz ve yürekten teşekkür ediyorum. Günün erken saatlerinden itibaren kongremizi takip eden muhtarlarımız hâlen bu salondan ayrılmadılar. Dernek başkanlarımız, sivil toplum kuruluşlarımız hâlen bu salondan ayrılmadılar. Onlara sonsuz yürekten teşekkür ediyorum. Bu salonun hazırlanmasında büyük emek harcayan Kadın Kolumuza, Gençlik Kolumuza ve seçim kurulunda görev yapan seçim kurulunun kıymetli üyelerine, sandıklarda görev yapan değerli yol arkadaşlarımıza sonsuz ve yürekten teşekkür ediyorum. Yine bu salonda bu kongreyi gerçekleştirdiğimiz esnada emek harcayan güvenlik görevlisinden mutfak görevlisine kadar tüm emekçilere sonsuz ve yürekten teşekkür ediyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi kongrelerinin kaybedeni olmaz. Konuşmamda da ifade etmiştim. Biz burada sizlerle birlikte el ele, kol kola bu salondan çıkacağız ve demokratik bir Türkiye’nin mücadelesini birlikte vereceğiz demiştim. Bu bir zafer konuşması değil. Biz zafer konuşmasını İstanbul’u yeniden kazandığımızda, Türkiye’yi kazandığımızda gerçekleştireceğiz. Bugün burada yapılan konuşmalarla ilgili acaba Cumhuriyet Halk Partisi’nde bir yarılma mı var diyen, bu konuda haber yapacak olan basın görevlilerine şunu ifade etmek istiyorum. Cumhuriyet Halk Partisi evet, bir kongre partisidir. Biz mahallede sandığı kurarız. Biz sandığı kurduktan sonra delegelerimizi seçeriz. Delegelerimiz ilçe başkanlarını, il başkanlarını, genel başkanımızı seçerler. Bu, parti içi demokrasinin yaşatılmasıdır. Parti içi demokrasiyi yaşatmaya devam edeceğiz. Yarın basında Cumhuriyet Halk Partisi’ni tartışacak olanlara diyorum ki, lütfen lider sultasıyla il başkanı belirleyenleri tartışın, lider sultasıyla ilçe başkanları belirleyenleri tartışın. Cumhuriyet Halk Partisi, parti içi demokrasiyi yaşatmaya devam edecek. Bugün burada günün erken saatlerinden itibaren çok uzun konuşmalar, eleştiriler yapıldı. O eleştirilerin hepsini alıyoruz, beyin süzgecinden geçiriyoruz. Kalp teknemizde yoğuruyoruz ve buna göre yol haritamızı belirleyeceğiz.
"Bana oy veren vermeyen ilçe başkanlarına farklı davranma dönemi bitmiştir"
Tabii ki bir miktar kongrenin heyecanıyla aslında ifade edilmemesi gereken cümleler de ifade edildi. Acaba örgütte bu, karşılıklı bir kırılma yaratabilir mi endişesi olmasın. Biz ilçe başkanlarımızla, il yönetimimizle, Kadın Kolumuzla, Gençlik Kolumuzla, tüm örgütümüzle kucaklaşmaya hazırız. İlk gideceğim yer, orta tribünden, benim değil, diğer aday lehine slogan atan ilçedir. İlk önce oraya gideceğim. Orada onlarla kucaklaşacağız, helalleşeceğiz ve İstanbul’un mücadelesini birlikte vereceğiz. Demokratik Türkiye’nin mücadelesini birlikte vereceğiz. Bu arada bütün ilçe başkanlarımız sahnededir umuyorum. Konuşmamın içeriğinde söylemiştim. Bu salona 26 ilçe başkanıyla beraber girdim ama bu salondan 39 ilçe başkanıyla çıkıyorum. İstanbul’da artık eşitlikçi bir yönetim anlayışı var. İstanbul’da, kongrede bana oy veren vermeyen ilçe başkanlarına farklı davranma dönemi bitmiştir. İstanbul’da 39 ilçe başkanına eşit davranan, eşit yaklaşan bir mücadeleyi örgütümüzle birlikte gerçekleştireceğiz. Bir umuttan bahsetmiştik kongre konuşmamda. İstanbul’dan bir umudu, bir kıvılcımı çakarsak bu umut Türkiye’ye ışık olur demiştim. Birleşe birleşe, kucaklaşa kucaklaşa kazanacağız.
"Bir öğretmenin çocuğu bu ülkede il başkanı olabiliyorsa..."
8 yaşında bir çift kara lastikle geldiğim bu şehirde bana il başkanı adaylığı gururunu yaşatanlara teşekkür etmiştim. Bugün CHP’nin en önemli makamlarından bir tanesine beni layık gören bütün delegelerimize sonsuz ve yürekten teşekkür ediyorum. Örgütümüze sonsuz ve yürekten teşekkür ediyorum. Çok gururluyum. Hepinize sonsuz ve yürekten teşekkür ediyorum. En önemlisi, bunu neye borçluyuz, biliyor musunuz? Bir öğretmenin çocuğu bu ülkede il başkanı olabiliyorsa, bir emekçinin çocuğu bu ülkede milletvekili olabiliyorsa, belediye başkanı olup 500 binlik, milyonluk kentleri yönetebiliyorsa bunu demokrasiye, Cumhuriyete, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e borçluyuz. Yolumuz açık, aydınlık olsun. Bu kongre tarihi bir kongre demiştim. Bu bir başlangıç. İstanbul’dan Türkiye’ye umudu yaymanın başlangıcı, yeniden İstanbul’u kazanmanın başlangıcı, tüm Türkiye’yi kazanmanın başlangıcı. Hepinize saygılar ve sevgiler sunuyorum.”