Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD) ve Türkiye Basın Yayın Matbaa Çalışanları Sendikası (DİSK Basın-İş), Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’nın, Danıştay'ın yürütmeyi durdurma kararının ardından yürürlüğe koyduğu yeni Basın Kartı Yönetmeliği değişiklikleri için yeniden dava açtı. Yürütmeyi durdurma ve iptal istenen davada, yönetmeliğin değiştirilen maddelerinin de iptal edilen hükümlerle aynı içerikte ve hukuka aykırı olduğu belirtildi.
ÇGD ve DİSK Basın İş, Basın Kartı Yönetmeliği’ne karşı ikinci kez dava açtı. Avukat Onur Can Keskin aracılığıyla açılan davada, 8 yeni maddenin yürütmesinin durdurulması talep edildi. Dava dilekçesinde, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun verdiği yürütmeyi durdurma kararı anımsatılırken, yeni Basın Kartı Yönetmeliği değişikliğindeki maddelerin de aynı içerikle hukuka aykırı olduğu ifade edildi.
ANKA Haber Ajansı'nda yer alan habere gör, dilekçede, “Yapılan yeni düzenlemelerde yargının tespit ettiği hukuki endişelerin bir kısmı dikkate alınmamış, yargı kararına uyulmamış, bilakis direnilerek, benzer düzenlemeler getirilmiştir. İdarenin bir ‘şekli uygulamaya’ gittiği dahi söylenemez. Danıştay kararının biçimsel olarak uygulanmasının dahi söz konusu olmadığı, aynı düzenlemelerin yeniden yürürlüğe konulması ile Anayasa’nın 2, 36,138; İdari Yargılama Usulü Kanunu (İYUK) 28 maddelerine aykırı şekilde davranıldığı açıktır” denildi.
Binden fazla gazetecinin kartı hala verilmedi
Haber alma ve verme hakkı ile basın özgürlüğünün, Anayasa’nın 26, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin ise 10’uncu maddesi ile koruma altına alındığının anımsatıldığı dilekçede, basının haber alma hakkının engellenmesinin, halkın bilgi edinme hakkı yanında demokrasinin de aynı ölçüde zarar görmesine neden olacağı; haber alma hakkının, bireyin ‘kanaat sahibi olabilme’, dolayısıyla da bireyin var olmasının ön koşullarından olduğu vurguladı.
Basın kartına ilişkin son dönemdeki kararların haber alma hakkının engellenmesine yol açtığının belirtildiği dilekçede, binden fazla gazetecinin basın kartı yenileme başvurusunun İletişim Başkanlığı tarafından sonuçlandırılmadığı; basın kartına erişemeyen gazetecilerin haber takibinde ciddi zorluklarla karşılaştıkları, sürekli basın kartına sahip olma hakkını elde etmiş gazetecilerin ayrıca manevi olarak da zarara uğradıkları ifade edildi.
Evrensel hukuk ilkeleri ile ulusal kanunlara göre hakların ancak kanunla sınırlanabileceğinin hüküm altında olduğunun belirtildiği dava dilekçesinde, basın kartlarının iptalinin yönetmelikle yapıldığına dikkat çekilerek, hukuk devleti-hukuki güvenlik-belirlilik ve öngörülebilirlik ilkelerinin yok edildiği kaydedildi. Ayrıca, yönetmeliğin hukuka aykırı bir başka düzenlemesinin, sadece mahkemelerce alınabilecek kararlar doğrultusunda gerçekleşen basın kartı iptallerini, idarenin yetkisine bırakması olduğu belirtilen dilekçede, bu durumun 'keyfiyete açık durumlar'ı kaçınılmaz kılacağı dile getirildi.
"İçerik ibaresiyle getirilen tedbir oransız ve ölçüsüz"
Danıştay İdari Dava Daireler Kurulu’nun, yönetmeliğin ilk haline ilişkin aldığı yürütmeyi durdurma kararında; basın kartına ilişkin idareye tanınan sınırsız yetkilerin, basın mensupları üzerinde baskı ve endişeye yol açacağının belirtildiği dava dilekçesiyle, yönetmelikte itiraz edilen ve özellikle dikkat çekilen bir diğer düzenleme, sürekli basın kartının iptal nedenleri arasında sayılan, “Şiddet ve terörü özendirecek, her türlü örgüt suçları ile mücadeleyi etkisiz kılacak içerik oluşturulması” şartındaki ‘içerik’ ibaresine ilişkin.
Yönetmeliğin yürütmesi durdurulan ilk halinde olmayan, son yapılan değişiklikte ilk kez yer verilen ‘içerik’ ibaresinin, gazetecilerin sadece haberleri nedeniyle değil sosyal medya paylaşımları nedeniyle de basın kartlarının iptalinin yolunun açılacağı ifade edilirken, “Yönetmelikte kullanılan ‘içerik’ terimi, gazetecinin oluşturduğu ‘her türlü bilgi ve veri’yi kapsayacağından, bu düzenlemedeki tedbirin son derece oransız ve ölçüsüz olduğunun kabulü ve iptali gerekmektedir” denildi.
"Gazeteci idarenin ajanı değildir"
Dilekçede, gazetecilere basın kartı verilmesinin yılda üç kez toplanan komisyon aracılığıyla olduğu, buna karşın kamuda görevli kişilere sadece üst düzey yöneticinin, bakan ya da başkanın uygun görmesiyle verilebilecek olması eleştirilerek, şöyle denildi:
“Gazeteci, kamu adına denetçilik yapmakla birlikte herhangi bir kamu kurumunun memuru ya da idare hukuku anlamında ‘idarenin ajanı’ değildir. Esasen basın kartı da idare tarafından gazetecilere subjektif değerlendirmelerle verilecek veya benzer yöntemlerle iptal edilebilecek bir 'temiz kâğıdı' olmaması gerekir. Nitekim; gelişmiş demokrasilerde basın kartları ülkedeki gazetecilik meslek örgütleri tarafından, tüm dünyada geçerli ve itibarlı olan uluslararası basın kartları da bu meslek örgütlerinin üyesi olduğu bölgesel veya uluslararası üst örgütler tarafından verilmektedir."
"Gazetecilerin bir kez daha cezalandırılmasına yol açacak"
Basın Kartı Yönetmeliği'ne eklenen düzenlemenin bu haliyle kalmasının gazetecilerin kendilerini baskı altında hissetmesine neden olacağı vurgulanarak, şu ifadeler kullanıldı:
"Bu durum gazetecilerin bir kez daha cezalandırılmasına yol açacak, haber verme hakkının hukuka uygunluk nedeni olarak düzenlenmesi ilkesine aykırı olacaktır ve kartın veriliş amacıyla çelişki doğacaktır. Davaya konu yönetmeliğin ilgili maddeleri, Danıştay 10. Dairesi ve Danıştay İDDK tarafından verilen yürütmenin durdurulması kararlarını aşmak ve dolanmak amacıyla çıkarılan bir düzenleme olmakla, yürütmesi durdurulan düzenlemelerin yeniden yürürlüğe konulmasının süratle engellenmesi gerekmektedir.”