Balyoz Darbe Planı davasında 20 yıl ağırlaştırılmış hapis cezası verilen eski 1. Ordu Komutanı emekli Orgeneral Çetin Doğan, eski Kara Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Aytaç Yalman ve eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral Hilmi Özkök için “İkisini de silah arkadaşım olarak görmüyorum” dedi.
Aydınlık gazetesinden Ufuk Akkaya’nın haberine göre, Çetin Doğan, Aytaç Yalman ve Hilmi Özkök’ün Balyoz davası hakkında yaptıkları açıklamalarını sert bir şekilde eleştirdi.
Çetin Doğan, “Her ikisini de silah arkadaşım olarak görmüyorum. Yaptıkları açıklamalar, cılkı çıkan Balyoz davasının sonunda, mahkemenin verdiği karara kamuoyunda arka çıkma olarak anlaşılacak şekilde laf etmelerini, bir talimatla mı yerine getirdiler bilmiyorum ama çok çirkin kaçtığı gerçektir” dedi.
Doğan sözlerini şöyle sürdürdü:
“Davanın daha soruşturma safhasında, kamuoyuna açıklama yaparak Ordu Plan Semineri konusunda o dönemde yaptıkları araştırmanın sonuçlarını açıklamaları gerekirdi. Bunu silah arkadaşlığının gereği olarak değil, ar ve vicdan sahibi, ülkesini seven bir yurttaş olarak yapmaları gerekirdi.”
Aytaç Yalman’ın “Ucuz kahramanlık kimseye yakışmaz. Türk Ordusu demek Kara Kuvvetleri Komutanlığı demektir. Hilmi Paşa’nın kaç tane tankı vardı?” şeklindeki açıklamasına tepki veren Doğan, “Aralarındaki seviyeli(!) tartışmayı yorumlamak istemem. Kimlerin parmaklıklar ardına konmadan nasıl teslim alındığını, kimlerin neyi umursadıkları, nelerin peşinde koştuğu, elbet bir gün anlaşılacaktır. Bunun çok geçmeden olacağına inanıyorum” diye konuştu.
‘Aytaç Paşa’nın kaseti mi var’
Doğan, Özkök’ün Plan Semineri’nin tahkikatı için Yalman’ı görevlendirmesini hatırlatarak “Tahkikatın sonucunun ne olduğunu kasıtlı olarak ne Özkök ne de Yalman açıklamaya çekiniyor” dedi. Yalman’ın ‘kaseti mi var’ sorusunun akıllara geldiğini söyleyen Doğan şöyle konuştu:
“Aytaç Yalman’ın aldığı rol, sağır ve dilsizi oynamak şeklinde oldu. Ergenekon davasında tanık olarak dinlenen Hilmi Paşa’nın beyanlarına göre, 1. Ordu Komutanlığı’nda icra edilen Plan Semineri’ne ilişkin amacını aşan bir uygulama olduğu yolunda kulağına bir şeyler gelince, konuyu tahkik etme görevini dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Paşa’ya vermiş. Tahkikatın sonucunun ne olduğunu kasıtlı olarak ne Özkök ne de Yalman açıklamaya çekiniyor. Buna karşılık, ağızlarını her açtıklarında konuya açıklıktan ziyade müphemiyet verdikleri acı bir gerçek. Elbet bildikleri gerçekleri hiçbir kuşkuya yer vermeyecek şekilde açıklamamalarının kendine özgü sebepleri vardır. Tezgah peşinde olanlar, kişileri teslim almak için birçok metot kullanmışlardır. İnsan doğal olarak Aytaç Paşa’nın da ‘kaseti mi var’ demekten kendini alamıyor. Önemli olan kişinin, geçmişte hesap veremeyeceği hiçbir adım atmamış olması ve kimseden korku ve beklentisi bulunmamasıdır.”