Dünya

Cenevre'de ilerleme yok

Cenevre’deki barış görüşmeleri ile Suriye’nin birçok bölgesinin içinde bulunduğu feci durum arasında büyük tezat göze çarpıyor. Humus’taki tahliye operasyonu Suriye halkının ne kadar bitap düştüğünü gözler önüne serdi.

12 Şubat 2014 18:32


Suriye muhalefeti ile hükümet temsilcileri arasındaki Cenevre görüşmelerinin yeniden başlamasından bu yana bir arpa boyu kadar yol alınamamış olması Birleşmiş Milletler temsilcisi El Ahdar El İbrahimi için de büyük üzüntü kaynağı oldu.

Görüşmeleri başlatmak kadar sürdürmenin de son derece zor olduğunu belirten İbrahimi hemen hiç ilerleme kaydedemediklerini ama müzakere sürecinin hızlandırılması için ellerinden geleni yapacaklarını söylüyor.

Tecrübeli Cezayirli diplomatın bunu nasıl başaracağı merak konusu. Taraflar uzlaşmaya ve azami taleplerinden taviz vermeye yanaşmıyor. Muhalefet Suriye'nin derhal bir geçiş hükümetine kavuşturulmasını talep ederken Şam yönetiminin temsilcileri sadece ‘terörizm' konusunu görüşmek istiyorlar. Beşar Esad Suriye'deki direnişe katılan bütün muhalifleri ‘terörist' sınıfına dâhil ediyor.

İbrahimi her iki konunun paralel görüşülmesini sağlamaya çalışıyor ama bu önerisini kabul ettiremiyor.

Onların arzularına karşı gelecek şekilde taraflara gündem empoze etmesinin mümkün olmadığını söyleyen BM temsilcisi, “Şakaklarına namlu mu dayasaydım? Bu onların ülkesi. Muazzam sorumluluk altındalar” diyor.

Sivillerin tahliyesi gecikiyor

BM temsilcisi ancak tarafların sonunda halkın feryadına kulak vermek zorunda kalacaklarından emin görünüyor.

Suriyelilerin savaştan ne kadar bezdiğini, Humus için ilan edilen ‘insani ara' sırasında görmek mümkün. Geçici ateşkesin daha ilk dört gününde bin yüz kadar Suriyeli Humus'un şehir merkezini terk etti. Kentten bu kadar sivil çıkacağı tahmin edilmemişti. El Ahdar El İbrahimi Humus tahliyesinin başarılı bir örnek olduğunu söylüyor.

Ama tahliye hazırlıklarının altı ay sürdüğünü, birkaç yüz kişiyi tahliye edip biraz gıda maddesi taşıyabilmek için altı ay uğraştıklarını ve hiçbir yardımda bulunamadıkları kuşatma altındaki daha nice yer olduğunu sözlerine ekliyor.

BM yardım kuruluşlarından alınan bilgiye göre Suriye'de toplam 250 bin kişinin yaşadığı kuşatılmış 40 yer daha var. Humus'tan tahliye edilenlerin sağlık durumu, kuşatılan yerlerdeki diğer Suriyelilerin ne durumda olduklarına dair fikir vermeye yetiyor. BM Çocuklara Yardım Fonu UNICEF son günlerde yüzlerce Humuslu çocuğu himayesine aldı ve ebeveynleriyle görüştü. UNICEF sözcüsü Marixie Mercado Cenevre'de son derece karamsar konuştu: “Görevli arkadaşlarımız Suriyeli çocukların son derece zayıf, bitap ve korku içinde olduklarını anlatıyorlar. Tahliye edilenlerin hepsi, soğuktan, açlıktan, içme suyu bulamamaktan ve sürekli ateş altında tutulmaktan şikâyet ediyor.”

Dünya Gıda Programı sözcüsü Elisabeth Byrs Humus sakinlerinde yetersiz beslenme emarelerine rastlandığını söyledi. Byrs bir kaşık bulgurla bir hafta dayanmaya çalışan Humuslulara rastladığını, şehirde mahsur kalanların ot, yaprak ve zeytinle karın doyurup, sulandırılmış undan ekmek yapmaya çalıştıklarını anlattı.

Esad'ın adamları göz açtırmıyor

Humus'tan tahliye edilenler seyyar sağlık ocağında bakıma alınıyor. Dünya Sağlık Teşkilatı'ndan yapılan açıklamada susuzluk ve hijyenik malzemesizlik yüzünden birçok Humuslu'nun cilt hastalıklarına yakalandığı belirtildi. Sağlık merkezi görevlilerinden Fadile Haib kent sakinlerinin aylarca son derece kötü sağlık şartlarına katlanmak zorunda kaldıklarını söyledi. Bayan sağlık görevlisi, “Çoğu yaralının bakım ve tedavisi üstün körü yapılabilmiş. Humus'ta tek bir sahra hastanesi vardı ve bu hastane donanım ve personel bakımından son derece yetersizdi” dedi.

Şam rejiminin Humus'tan ayrılmalarına izin vermediği ancak tahliye edilen ailelerinden ayrılmak istemedikleri için kentten çıkan 336 erkek tahliyenin ardından bir okul binasında hükümet yetkilileri tarafından sorguya çekildi. BM Mülteciler Yüksek Komiserliği temsilcisi Melissa Fleming, BM yetkililerinin de binada hazır bulunduklarını ancak sorgulamanın yapıldığı odaya alınmadıklarını anlattı.

Bayan Fleming, Şam rejiminin kentte kalanlara isyancı gözüyle bakmasından endişeli olduklarını ve hasta, yaralı, esir alınma ya da teslim olma nedeniyle savaşamayacak durumda olanlara saldırılmasının devletler hukukunun ihlali anlamına geleceğini de sözlerine ekledi.