Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, cemevlerine statü verilmesini önerdi. Cemevlerinin fiilen var olduğunu ve hükümetin de devletin de bunu kabul ettiğini belirten Çelik, “Cemevleri yoktur diyemiyorsunuz, fiilî olarak var. Fiilî olarak varsa bunların statüsünü belirleyip ihtiyaçlarını karşılamak gerekiyor.” diyor.
Hükümetin önümüzdeki günlerde Alevi kesime yönelik atacağı adımlar gündemdeki yerini korurken 2009’daki Alevi çalıştaylarını yürüten ve bu kesimin taleplerini en iyi bilen isimlerden Bakan Faruk Çelik, cemevlerine sivil statü önerdi. Statü verilmesi ile buraların ibadethane olarak kabul edilmesinin birbirine karıştırılmaması gerektiğini söyledi. “Bu bir teolojik ve hukukî tartışmayı gerektirmeyecek bir statü olmalı. Buradaki ayrıntı gözden kaçıyor. İnce bir değerlendirme ihtiyacı var. Statü verilmeli ama teolojik ve hukukî tartışmalara girilmemeli. Cemevleri ile ilgili bir fiilî durum var. Cemevleri yoktur diyemiyorsunuz. Fiilî olarak varsa hükümet olarak da devlet olarak da bunu kabul ediyorsak, bunların statüsünü belirleyip ihtiyaçlarını karşılamak gerekiyor.” dedi. Dedelerin eğitiminin çok önemli olduğunu, araştırma merkezlerinin de enstitüye dönüştürülebileceğini ifade etti. “Herkes Allah’a, Hazreti Muhammed’e (sas) ve Kur’an-ı Kerim’e inanıyor. Temel birlikteliktir bu. Burada birliktelik olduktan sonra gerisi teferruat.” diyen Çelik, gençlerin marjinalliğe ve ateizme itilmesinden Alevilerin de rahatsız olduğunu dile getirdi.
Statü, teolojiye kurban edilmemeli
Zaman gazetesnden İsa Yazar'ın haberine göre, 2009’daki Alevi çalıştaylarını yürüten ve bu kesimin taleplerini en iyi bilen isimlerden Bakan Faruk Çelik yaptığı açıklamalarda, cemevlerine statü verilmesinden dedelerin eğitimine kadar pek çok konuda önemli mesajlar verdi. Alevi kesimine yönelik bugüne kadar önemli adımlar atıldığını belirtti. Cemevlerine statü verilmesiyle, buraların ibadethane olarak kabul edilmesinin birbirine karıştırılmaması gerektiğini söyledi. Çelik, “Cemevlerini ibadethane olarak ele aldığımız zaman teolojik tartışma başlıyor. Bir başka açıdan köklü bir hukuki çözüm bulalım dediğimiz zaman da devrim kanunları çerçevesinde bir tartışma başlıyor. Hem teolojik hem de hukuki tartışmalar çözüm üretmedi. Oysa cemevlerinin varlığı fiilî bir durum. Bu statü konusu teolojik ve hukuki tartışmalara kurban edilmemeli. Fiilî durum olarak statü verilmeli ve onlar da bazı haklardan yararlanmalıdır. Daha sivil bir statü verilmeli. Çeşitli kaynaklardan, kamu da dahil yararlanmalarının önü açılmalı. İhtiyaçları karşılanmalı. Cemevlerine arsa tahsisi ve kendilerine gönül verenlerden bağış toplama imkânı sağlamak gerekiyor.” diyor. Faruk Çelik, Alevilerin Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesinde yer alma gibi bir talepleri olmadığına dikkat çekiyor. İşte Faruk Çelik’in açıklamalarından satır başları:
Cami-cemevi, örnek mekânlar: “Alevilere yönelik atılacak adımların tümünün amacı ortadaki önyargıları ve nefreti teşvik eden hususları ortadan kaldırmak. Aynı kaynaktan beslenen insanlar olarak dostluğu, kardeşliği geliştirmek. Bu çerçevede cami-cemevi projesi çok önemli. Birlikte yaşamanın örnek mekânlar oluşturuluyor. Alevîsi de Sünnîsi de birlikte oturup bir aşevinde yemek yiyebilecekler. Bunlar çok farklı yerlere çekildi. Sanki bütün camiler cemevi olacak gibi. Bu tür örnek projeler tarih boyunca bizim kültürümüzde var zaten. Hiç sağa sola çekmeden toplumsal rahatlamanın sağlanması gerekir. Cami-cemevi atılması gereken adımlardan bir tanesiydi.”
Alevi toplum, gençliğin marjinal gruplara itilmesinden rahatsız: “Herkes Allah, Muhammed ve Kur’an-ı Kerim’e inanıyor. Temel birlikteliktir bu. Burada birliktelik olduktan sonra gerisi teferruat. Ben samimi olarak Alevilerin de nesillerin ateizme, daha yanlış yollara, marjinal gruplara itilmesi gibi bir tablodan son derece rahatsız olduklarını takip ediyorum. Görüşmelerimde çok ciddi sıkıntı yaşadıklarını belirtiyorlar. Aleviler bizim kardeşlerimizdir. Onun için kucaklaşmamız gerekiyor.”
Dedelerin eğitimi önemli: “Türkiye’de 2 binin üzerinde dedenin olduğu ifade ediliyor. Dedelerin eğitimi son derece önemli. Araştırma merkezleri var. Bunlar enstitüye dönüştürülebilir. Bilgi merkezli, bilgiye dayalı bir yaklaşım özellikle gençler açısından önem taşıyor. Şifahi kültürden yazılı ve kaynaklara dayalı bir anlayışa geçilecek. Dedeler, Alevi kaynaklarının ne olduğunu bilecek, öğrenecek, öğretecek. Dedelerin böyle bir misyonu var. Ama böyle bir imkândan yoksun bırakırsanız nesillere etkinliği azalmış bir dedelik kalır. Bilgi az olunca da ‘Ali’siz Alevilik’ , ‘İslam’sız Alevilik’, ‘faklı bir din olarak Alevilik’ yorumları başlıyor. Bunların hepsi marjinaldir ve Anadolu Aleviliğiyle ilgisi yoktur. Bütün Aleviler de bunlardan rahatsızdır.”
İlaçların yüzde 37’si çöpe atılıyor
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, Türkiye’nin 2012’de sadece ilaca 16 milyar lira harcadığını söyledi. Bursa’da konuşan Çelik, üniversitelerle akıllı ilaç kullanımı konusunda yaptıkları bir çalışmada, ilaçların yüzde 26’sının buzdolabında saklandığının ortaya çıktığını aktardı. Çelik, “Vatandaş almış bolca ilacını götürmüş buzdolabına koymuş. Son kullanma sürelerine bakıyorsunuz, tarihine dikkat edilmiyor. Süresi geçmiş ilaçların kullanılması başka sorunları meydana getiriyor. Düşünebiliyor musunuz, ilaçların yüzde 37’si çöpe atılıyor. Yani her 8 ilaçtan 2’si-3’ü çöpe atılıyor. Bu da normal çöpe atılıyor. Tıbbî bir ürün var burada ama bunu siz normal çöpe atıyorsunuz. Bu da çevre açısından son derece sakınca oluşturuyor.” dedi.
Başbakan Köşk’e çıkmalı, liderlik sorunu yaşamayız
“Üç dönem kuralının devam edeceğini düşünüyorum. Parti, cumhurbaşkanlığı seçiminden sonra böyle bir yola girilebilir mi? Sayın Başbakan’ın bu konuya bakışı net. ‘Girilmemesi tavsiyem olur’ diyor. Kendileri cumhurbaşkanı olsalar da bu kuralın sürdürülmesi doğru olur kanaatinde. Üçüncü dönemi olması nedeniyle Başbakan, cumhurbaşkanlığına kesin aday oluruz diyoruz. Sayın Başbakan’ın üçüncü dönemi olmuş. Bunun kaldırılması da söz konusu değil. Bu durumda otomatik olarak, fiilen hukuken Köşk’e çıkması gerekli gibi görünüyor. Çıkması gerekir düşüncesindeyim. Eşbaşkanlıkla ilgili partimizin içinde böyle bir talep oluşmaz. Gerçekleşeceği inancında da değilim. Eşbaşkan ikili bir yönetim anlayışı. Ona ihtiyaç duyulamayacak lider ve liderler var. Diğer partilerde lider sıkıntısı yaşanıyor. Bizde böyle bir sorun yok. 10 tane arkadaşın ismini sayabilirim liderlik için.”