Gündem

Cemaat okullarında Nazım Hikmet ve Aziz Nesin yasak mı?

'Türk kültürüne meraklanan öğrencilerin kendi çabalarıyla edindiği Nâzım Hikmet, Aziz Nesin gibi yazarların kitaplarını üzerimizde bulduklarında öfkeleniyor, bunlara el koyuyorlardı'

10 Aralık 2012 12:41

 

Taraf gazetesi yazarı Cem Sey, Afgan-Türk okulları ile ilgili izlenimlerine bu hafta öğrencilerin anlatımları ile devam etti. Sey, öğrencilerin, Nazım Hikmet ve Aziz Nesin gibi yazarların "Bunlar komünisttir, sizi dinden uzaklaştırır" denilerek okumalarına izin verilmediğini anlattıklarını aktardı.
İşte Cem Sey'in Taraf'ta "Madalyonun diğer yüzü" başlığıyla yayımlanan (10 Aralık 2012) yazısı:
Geçen hafta “Afgan-Türk Okulları’nın Afganistan’a ve Türkiye’nin imajına büyük katkısı”nı anlatmıştım. (*)
Bu hafta öğrencilerin eleştirilerine yer vereceğim.
Baştan söyleyeyim, eski öğrencilerin büyük kısmı okuldan çok memnun.
Eleştirileri olanlar da bile, “Eğitim mükemmeldi, özellikle matematik ve fiziği çok iyi öğrendik.
Sorunlarımızı çok çalışkan ve şefkatli bazı hocalarımızla konuşabiliyorduk” diyor.
Fakat o öğretmenlerin gücünün sorunları çözmeye yetmediği anlaşılıyor.
Kabil’den Mezar-ı Şerif’e, konuştuğum ve birbirini tanımayan kız-erkek çeşitli öğrencilerin aktardığı bazı eleştiriler birbirine çok benziyor.
Bunlar arasında en ciddi olduğunu düşündüğüm eleştiriyi bir öğrencinin ağzından veriyorum:
“Öğrencilerin düşünmesinden, özellikle de farklı düşünmesinden rahatsız oluyorlardı. Türk kültürüne meraklanan öğrencilerin kendi çabalarıyla edindiği Nâzım Hikmet, Aziz Nesin gibi yazarların kitaplarını üzerimizde bulduklarında öfkeleniyor, bunlara el koyuyorlardı.”
Kabilli bir öğrenci de, “Bu kitapları okuyanları, ‘bunlar komünisttir, sizi dinden uzaklaştırır’ diye azarlıyor, ardından da, ‘zaten düşünmemeniz lâzım. İnanmak size yeter’ diye tavsiyede bulunurlar, dinlemeyenin notunu kırarlardı” şeklinde konuşuyor.
Ayrıca öğrencilere, felsefeden uzak durmaları, bunun “şeytanın ilmi” olduğu da söyleniyormuş.
Dinî bir yapıya dayandığı bilinen “Gülen okulları”nın dinî eğitime özel önem vermesi yadırganamaz.
Ama dinî eğitim düşünceyi yasaklamalı, felsefeyi “şeytan işi” ilân etmeli mi, bir okulun buna hakkı var mı, orası tartışılır.
Okullarda kılık kıyafet de bir eleştiri konusu.
Tabii kız öğrenciler başını örtüyor.
Üstelik Afganlar gibi değil, sadece siyasi İslam’a yakın kadınlar gibi örtmeye mecburlar.
Hadi, buna da “tamam” diyelim.
Ancak kız öğrenciler, “Ders ve sınavlarda, değil sınıfta, okulun yakınında bile herhangi bir erkek yokken dahi başımızı açmamıza izin vermiyorlardı” diyor.
Hatta, “yatakhanede kalan kızlara, yattığınızda da başınızı örterseniz melekler sizi ziyarete gelecek” deniyormuş.
 
Öğrenciler, kamplar düzenlendiğini ve bu kamplarda “Peygamber’in ruhunun çağrıldığını” da anlatıyor.
Geceleri yapılan bu seansların saatlerce sürdüğünü ve sonunda salonu bir gül kokusunun kapladığını (bazı öğrenciler bunun teknik bir düzenekle sağlandığını ifade ediyor) ve o anda “Peygamber Efendimiz geldi” dendiğini belirtiyorlar.
Ben dindar biri olmadığımdan danıştığım dindarlar ruh çağırmanın, üstelik “Hz. Muhammed’in ruhunu çağırdığını iddia etmenin” dine ters düştüğünü söyledi.
 
Okullarda kız-erkek ilişkilerinde de çok katı davranılması rahatsızlık yaratıyor.
Öğretmenlerin geceyarıları 12 Eylül’ün sivil polisleri gibi yurt odalarına yaptığı baskınlarda öğrencilerin cep telefonlarına ve başka özel eşyalarına el koyduğu ve kızlarda erkek adı veya resmi bulurlarsa onları cezalandırdığı ifade ediliyor.
İki cins arasındaki ilişkiler konusunda genel olarak ve özellikle de kız öğrencilere söylenenler en azından kulağa korkunç geliyor.
Örneğin, “erkekler aç köpek, kadınlar da et gibidir, o yüzden erkeklerden uzak durun” şeklindeki cümle.
Bu tavrın okullarda “çarpık” ilişkilere neden olduğu, daha sonraki yıllarda intihar edenler bile bulunduğu da öne sürülüyor.
“Disiplin cezası”, Afgan-Türk okulu öğrencilerinin tepesindeki Demokles Kılıcı.
Yukarıda saydığım ve daha nice başka konuda öğrenciler zorla “yola sokulmaya” çalışılıyor.
Her şeye rağmen “yola gelmeyenler” ise diplomalarına vurulan kırmızı bir damgayla “işaretleniyor”, iddialara göre.
Bu damga üniversite yolunu dahi kapayabiliyor.
Bundan olacak, çoğu öğrenci eleştirilerini açık yapmaktan çekiniyor ve adının anılmasını istemiyor.
Bu yazıyı yazmadan çok önce bu eleştirileri okul yöneticilerine de ilettim ama bugüne kadar bir yanıt alamadım.
Alırsam, onu da tabii aktaracağım
 

(*) Cem Sey'in "Madalyonun bir yüzü" başlıklı yazısı için tıklayın