Gündem

5 ayda çatışmalarda 44 kadın öldürüldü!

"Sokağa çıkma yasağında yaşam mücadelesi veren kadınlar geri döndüklerinde evlerini bulamadı"

07 Mart 2016 10:52

HDP, 31Ağustos - 6 Şubat 2016 tarihleri arasında Güneydoğu’da ve İstanbul’da 44 kadının çatışmalarda öldürüldüğünü açıkladı.  HDP’nin çatışmalarda öldürülen kadınlara ilişkin raporunu köşesine taşıyan Cumhuriyet yazarı Ayşe Yıldırım, “Öldürülen kadın Kimi kapısının önünde, bahçesinde, kimi evinin içinde kahvaltı sofrasında, kimi sokakta kurşunlanmış, havan topu atılmış, şarapnel parçası isabet etmişti” dedi.  “Yakıp yıkılan kentlerdeki ölümleri rakamlara dökebileceğiz, maddi hasarı tespit edebileceğiz” diyen Yıldırım, “Ama manevi hasarın büyüklüğünü ve Türkiye’nin geleceğine etkisini bugünden ölçemeyeceğiz” ifadesini kullandı.

Yıldırım’ın Cumhuriyet’te “İktidarın hedefi hep kadın oldu” başlığıyla bugün (07.03.2016) yayımlanan yazısı şöyle:

Polis İstanbul Kadıköy rıhtımında kadınlara saldırdığı sırada HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, sokağa çıkma yasağı ilan edilen Cizre’deki, Sur’daki, Silopi’deki, Silvan’daki, İdil’deki, öldürülen, yaralanan, çocuklarından, eşlerinden, evlerinden koparılan, göçe zorlanan kadınları anlatıyordu. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın başkanlık isteğiyle Türkiye’yi sürüklediği kaos ortamında Meclis’e gönderilen fezlekelerle HDP’nin Meclis dışına itilmeye çalışıldığı bir dönemde ‘birleşik mücadele’nin önemine vurgu yapıyordu Yüksekdağ. 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü nedeniyle İstanbul’da kadın gazetecilerle bir araya gelmişti Figen Yüksekdağ ile Kadın Meclisi Sözcüsü ve HDP Siirt Milletvekili Besime Konca. Ama salonda hâlâ gerçekleri yazabilen bir avuç kadın gazeteci vardı. Bir gazetecinin “7 Haziran öncesi olsaydı bu salon dolup taşardı” sözleri gelinen noktayı özetliyordu. ‘Ablukalar ve savaş siyasetinin sonuçlarını’ çeşitli örneklerle anlatıyordu Yüksekdağ. Cizre’ye döndüğünde evlerini bulamayan kadınları, sokağa çıkma yasakları sırasında verilen yaşam mücadelelerini, HDP’nin yardımlarının nasıl engellenmeye çalışıldığını ve tabii öldürülen kadınları...

HDP’nin hazırladığı dosyaya göre 31 Ağustos 2015-6 Şubat 2016 tarihleri arasında Mardin, Şırnak, Tunceli (Dersim), Diyarbakır, Hakkâri’de 40 kadın öldürülmüştü. Üstelik hepsi sadece sokağa çıkma yasağı ilan edilen ilçelerde meydana gelmemişti. Kimi kapısının önünde, bahçesinde, kimi evinin içinde kahvaltı sofrasında, kimi sokakta kurşunlanmış, havan topu atılmış, şarapnel parçası isabet etmişti. Kimi anında ölmüş, kimi hastaneye götürülemediği için kan kaybından yaşamını yitirmişti. Kimi ise yaşının da etkisiyle patlayan bombaların stresine dayanamamış, kalbine yenilmişti. Kiminin cenazeleri günlerce sokak ortasında kalmıştı. Geride çocuklarını, eşlerini, annelerini babalarını bırakmışlardı. Üstelik onların da bazıları yaralanmıştı. Bu süre zarfında İstanbul’da ise Dilek Doğan DHKP-C’li, Dilan Kortak PKK’li, Şirin Öter ve Yeliz Erbay ise MLKP’li oldukları gerekçesiyle evlerine düzenlenen polis baskınlarında öldürülmüştü. Onlarla birlikte liste 44 kişiye çıkıyordu.

Aşağıda isimlerini okuyunca bazılarının hikâyesini hatırlayacaksınız, bazılarının hikâyeleri ise ortaya çıkmak için biraz daha bekleyecek:

Fatma Öktem (55), Xetban Bülbül (65), Ayten Gülhan (32), Meryem Süne (53), Zeynep Taşkın (18), Maşallah Edin (35), Ruken Demir (18), Alye Temel (48), Mülkiye Geçgel (48), Latife Tutuk (23), Hayriye Hüdaverdi (70), Taybet Cansi, İsmet Gezici (55), Selamet Yeşilmen (44), Güler Eroğlu (20), Fehime Aktı (56), Hediye Şen (30), Taybet İnan (57), Zeynep Yılmaz (45), Emire Gök (39), Ayşe Buruntekin (40), Cahide Çıkal (35), Amine Duman (70), Azime Aşan (50), Sebahat Kılıç (28), Zeynep Demir, Kumru Işık (85), Bese Zirig (60), Hediye Erden (50), Melek Apaydın (38), Dilek Doğan (25), Dilan Kortak (19), Şirin Öter, Yeliz Erbay, Seve Demir (41), Pakize Nayır (25), Fatma Uyar (27), Fatma Kılıç (50), Emame Şahin (77), Leyla Elsuyu (85), Narinç Kızıl (52), Şirin Altay (43), Menekşe Ergün (22), Zerin Uca (22).

Cizre’den çıkarılan cenazelerin teşhisi, bodrumlarda bulunan kemiklerin sahiplerinin tespitiyle belki bu liste daha da artacak. Yakıp yıkılan kentlerdeki ölümleri rakamlara dökebileceğiz, maddi hasarı tespit edebileceğiz ama manevi hasarın büyüklüğünü ve onun Türkiye’nin geleceğine etkisini bugünden ölçemeyeceğiz.