Hürriyet yazarı Melis Alphan'ın "Türkiye’de ensest oranı yüzde 40" ifadelerine yer verdiği yazısına, "Yuh, atmasyon olur da bu kadar olur!" diyerek karşılık veren Ahmet Hakan'a Sözcü yazarı Can Ataklı, "Hürriyet'in bilgisiz yazarının sandığı ensest değil 'fantezi'dir" diyerek tepki gösterdi. Ataklı, "Ensest ilişkinin Türkiye'de çok yaygın olduğu bilinmeyen bir gerçek değildir. Öfkeye kapılıp sırf 'dinsel popülizm' için 'yuh' falan çekmeye kalkmak en hafif deyimiyle ayıptır" ifadesini kullandı.
Hürriyet yazarı Ahmet Hakan, yeğeniyle öpüşürken görüntülenen sunucu Murat Başoğlu'nun, durumunu değerlendirirken Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu’nun "Türkiye'de ensest oranı yüzde 40" açıklamasını hatırlatan Melis Alphan'ın yazısına isim vermeden tepki göstermişti.
Alphan, sosyal medya hesabında "Ensest oranını yazdım diye beni TCK 301'den dava edeceklermişmiş. Yüce Türk milletine hakaret ediyormuşum" ifadesini kullanarak, "Yapanlar düşünsün" paylaşımında bulunmuştu.
TIKLAYIN: "Murat Başoğlu'na niye şaşırıyoruz, Türkiye'de ensest oranı yüzde 40!"
Ataklı'nın, "Yazara dersler; Ensest 'gönüllü cinsel birliktelik' demek değildir" başlığıyla yayımlanan (5 Eylül 2017) yazısı şöyle:
Canımı sıkan şeyler
Bir televizyon sunucusunun kardeş kızıyla aşk yaşaması medyanın da kimyasını bozdu. Gazete ve televizyonlar günlerce bu ilişkiyi ballandırarak gündemde tuttular. Hesapta hepsi “Bu ne rezillik, ensest ilişki bu” başlıkları ile yayınladılar haberi.
O televizyoncuyu yerle bir ettiler. Hesapta herkes “iğrenerek” okuyor veya izliyordu haberi, “ensest ilişkiden nefret eden” beyanlar süslüyordu haberleri, peki neden en çok izlenme listelerinde hep birinci oluyordu?
O televizyonlar gazeteler bilmiyorlar mı bu haberin çok izleneceğini? Herkes eleştirdiği halde haberin en ince ayrıntısına kadar okumuyor izlemiyor mu?
Hürriyet'ten Melis Alphan konuya bütün medyanın aksine bir görüşle girdi. Dedi ki “Türkiye'nin yüzde 40'ı ensest, bu olayı niye bu kadar büyütüyorsunuz?”
Başlığı görünce ister istemez irkildim. Yüzde 40 ensest ilişki çok yüksek geldi bana.
Oysa Melis Alphan bu oranı kendi kafasından uydurmamış. Yazıyı okuyunca anlıyorsunuz. Kadın Dernekleri Federasyonu 56 ili kapsayan bir araştırma yaptırmış.
Ortaya dehşet verici bir sonuç çıkmış. Öyle ki federasyonun yetkilileri sonucu açıklamaya korkmuşlar ve saklamışlar. Melis Alphan araştırmadan haberi olunca arayıp sormuş, kendisine bu sonucu açıklamışlar.
Araştırma ne kadar sağlıklı yapıldı, ne kadar doğruları yansıtıyor elbette bilemem. Ama şu bir gerçek ki porno kanalların en çok izlendiği ülkelerin başında geliyoruz. O kadar ki dindar hükümet pornonun etkinliğini kırabilmek için binlerce siteye yasak koydu, buna rağmen Türkiye izleme rekorundaki ön sıraları hâlâ kaptırmıyor.
Tabii ki porno kanalların çok izlenmesi ensestin de yaygın olduğu anlamına gelmez. Ama hesapta çok muhafazakar olduğu söylenen ve seçim sonuçlarıyla da bu kanıtlanan ülkemizde pornonun bu kadar çok izlenmesi zihinlerde bir tür kanaat oluşturuyor.
Melis Alphan'ın yazısı özellikle yandaş medyada eleştiri konusu oldu. Kimileri Alphan'ı neredeyse hain ilan edecek. Gerçi şu sıralar en kolay suçlama bu. Melis Alphan'a suçlama kervanına Hürriyet'in yazarlarından biri de katıldı. “Yuh yani” diyor bu yazar “Yüzde 40 olur mu?” Yazar orana çok şaşırmış. Yani bir anlamda “Çok var da, bu kadar değil” demek istiyor.
Elinde gerçek rakamlar varsa elbette kendisi açıklar ama ensest tanımında “fahiş” bir hata yapıyor ki işte bunun affı yok. Fazla bilgi sahibi olmadan yazdığını sandığım bu yazar ensest için “şudur” diyor ve devam ediyor; Evlenmeleri törece ve yasaca yasaklanmış olan, yakın kan bağı olanlar arasındaki cinsel ilişki.
Yani anne, baba, kardeşler, teyze, hala, dayı, amca, anneanne, babaanne, dede ile olan cinsel ilişki. Dikkat! Tecavüzden, zorlamadan, tasalluttan, aklı ermeyene yönelen cinsel saldırıdan falan söz etmiyoruz.
Cinsel ilişkiden söz ediyoruz. Gönüllü beraberlikten söz ediyoruz yani. Murat Başoğlu ile yeğeni arasındaki gönüllü ilişki gibi bir ilişkiden yani.
Bilgiden yoksun yazıyı okuduktan sonra ben de “Yuh yani” dedim kendi kendime. Ensesti “yasalara ve törelere aykırı cici bir ilişki” gibi göstermek de neyin nesi oluyor acaba?
Ensest ilişkide gönüllülük yoktur. Burada detay anlatmak yakışık almaz, tam tersine tecavüzün en iğrencidir ensest.
Hürriyet'in bilgisiz yazarının sandığı ensest değil “fantezi”dir.
Psikiyatri bilimi eğer dünyada çok önemli görülüyorsa bunun temelinde ensest ilişkiler nedeniyle tüm yaşamları yıkılan insanlar vardır.
Ensest ilişkinin Türkiye'de çok yaygın olduğu bilinmeyen bir gerçek değildir. Öfkeye kapılıp sırf “dinsel popülizm” için “yuh” falan çekmeye kalkmak en hafif deyimiyle ayıptır. üzüldüm.
Turizmcileri Türkler kurtardı
Uzun bayram tatili bitiyor artık. Dün yoğun dönüşler oldu. Bugün de dönenlerle büyük kentlerin kadrosu tamamlanmış olacak. Yarından itibaren kalabalıkların çilesini çekmeye tekrar başlayacağız.
Biz de uzun tatilin tam ortasındaki üç günü Gökova- Akyaka'ya giderek değerlendirdik. Dalaman'dan Akyaka'ya ve Marmaris'e kadar bazı turizm tesislerini de gezdim. Yetkililerle sohbet ettim. Söyledikleri üzücü. Görünürde pek çok otel dolu. Ama diyorlar ki “Açık olan otellerde geçici doluluk yaşandı, 1000'e yakın otelin kapalı olduğunu unutmayın.”
Bunun ötesinde oteller geçen senenin aynı dönemine göre daha yüksek doluluk oranına sahipler ama elde edilen ciro geçen yılın üçte ikisini bile bulmamış.
Dalyan'taki tekneciler ise “Bizi bu yıl yerli turistler kurtardı, şu uzun bayram tatili de olmasa açtık vallahi” dediler.
Dikkatimi çeken şeyler
Kurulmamış partide bu kadar gariplik fazla
Koray Aydın'ın da Meral Akşener'in kuracağı partiye katılmasından sonra yazdığım bir yazıda kamuoyunun merkezde kurulacak bir partiyi heyecanla beklediğini belirterek “Ancak bazı yanlışlar yapılıyor, henüz kurulmamış bir partinin cumhurbaşkanı adayını açıklamak da neyin nesi?” diye sormuştum.
Koray Aydın'ın partinin örgütlenmesinden sorumlu olacağını, adaylarının Meral Akşener olduğunu ve daha sonra da partinin adının Merkez Demokrasi Partisi olacağını açıklaması bana göre siyaseten yanlıştı. Çünkü bu tür önceden yapılan açıklamalar yeni bir partide buluşmak isteyen bazı çevreleri itebilir.
Ancak gördüğüm kadarıyla kurulacak denilen merkez partinin önemli isimleri bu eleştirilere hiç kulak vermiyor. Örneğin bu hareketin öncülerinden Ümit Özdağ da Sözcü Gazetesi'ne konuştu geçenlerde.
Koray Aydın'ın bütün söylediklerini yalanladı. Görev dağılımının parti kurulduktan sonra yapılacağını, parti ismi için henüz çalışmalar yapıldığını, cumhurbaşkanı adayının ise yine kuruluş tamamlandıktan sonra parti içindeki görüşmelerle belirleneceğini söyledi.
Bu durumda kamuoyunun kafasının karışmaması düşünülemez. Merkez hareketine destek vermek ve elini taşın altına koymak isteyenler kime inanacak ve neye güvenecektir.
Bunu yazmak gerek
Erdoğan iki tarafın tetikçisine de cesaret verir
AKP Genel Başkanı Erdoğan'ın 30 Ağustos resepsiyonunda verdiği bazı fotoğrafları “ibretle” inceledim. Ama en çok ilgimi çeken fotoğraflar Doğan Grubu'nun sahibi Aydın Doğan ve İhlas Grubu'nun sahibi Mücahit Ören'le çekilen fotoğraflardı.
Aydın Doğan ve kızları nasıl mutlu görünüyorlar Erdoğan'la birlikte olmaktan. Aynı şekilde Mücahit Ören de Erdoğan ile aynı karede olmaktan dolayı pek mutlu.
Fotoğraflar ibretlik olduğu kadar iki tarafın tetikçilerini de cesaretlendirici nitelikte bana göre.
Şu sıralar dikkatli okurlar biliyorlardır, Hürriyet'in tetikçileri ile TGRT ve Türkiye gazetesinin tetikçileri birbirine girmiş durumda.
İki tarafın tetikçileri de birbirlerini karalıyorlar. Hürriyet'in tetikçileri şu sıralar Mücahit Ören'i hedef alıyorlar. Adamın İhlas Holding mağdurlarına 16 yıldır ödemediği parayı dillerine dolamış durumdalar. Mücahit Ören'in tetikçileri de “Patronumuza bir kelime daha edersiniz bütün kirli çamaşırlarınızı açıklarız” diye tehditler savuruyor.
Erdoğan da iki tarafın patronunu yanına alarak adeta “onlar benim yalakalarım tetikçilerin birbirini vurması beni ilgilendirmez” havasında. Bu da tetikçilerin daha şiddetli bir savaşa gireceklerinin işareti olabilir bana göre.
Çok güldüm
Ve kavga böyle başladı
Fıkra serimize bugün minicik bir tanesiyle devam edelim; Oturmuş TV'de kanallar arası zaplarken, yanıma oturan karım sordu: “Ne varmış bakiim TV'de?” Ben de “Toz” dedim. Ve kavga başladı…